taksimde film izleyeceksem mutlaka gittiğim emek sineması, beyoğlu’nun en eski sinemalarından biridir.
yeşilçam sokak’taki tam 78 yıllık bu sinema, tarihi kimliği, barok ve rococo bezeli duvarları, 875 kişilik ihtişamlı salonu, görkemli perdesi ve yılların kokusu içine sinmiş yüksek duvarları diğer sinemalardan ayrılıyor.
son yirmi yıldır istanbul film festivaline ev sahipliği yapan sinema, serüvenine 1924 yılında melek adıyla başlamış. perdenin her iki yanında yer alan, art nouveau tarzı melek figürlerinden ismini alan sinemanın ilk sahipleri, o dönem ipek ve sümer sinemalarının da sahipleri olan, a. saltiel ile h. artidi imiş. daha sonra emekli sandığı’na geçen sinemayı 1958 yılına kadar ipekçi kardeşler işletmiş. bu tarihte emekli sandığı, sinemanın işletmeciliğini de alarak adını emek olarak değiştirmiş. 1969 yılında turgut demirağ’a geçen sinemanın işletmesini 1975 yılından beri ismet kurtuluş ve süreyya kurtuluş yapıyor.
1993 yılında ciddi bir restorasyondan geçen sinema, son olarak 2000 yılında koltuklarını, ses düzenini yenileyerek, yeni açılan modern sinemalarla yarışacak bir teknolojiye kavuşmuş. sahne ve tavanı süsleyen yaldızlı barok süslemeler, dolby digital ses düzeni ile birleşmiş durumda.
bayanlara yakışan ve zarif gösteren aksesuarlardan biri.
cinayet şirketi adlı roman ile kendi içimde hayranlığını kazandığım ender yazarlardandır.
eserleri ;
açlar ordusu
ademden önce
alaska kid
alın teri
altta kalanlar
atalarının tanrısı
ateş yakmak
ay vadisi (the walley of the moon) (1913)
beyaz diş
beyaz sessizlik
buckın maceraları
büyük serüven
can yoldaşı
cinayet şirketi
dehşet ülkesi
demir ökçe
demiryolu serserileri
deniz kurdu
direniş
doğu yakası (uçurum insanları)
dönek
düş ülkelerine yolculuk
güneş çocuğu
halk avcısı
istiridye korsanları
john barleycorn (alkollü anılar - intihar olarak da bilinir.)
kaptan david grief
kıyametten sonra
kız
kar ve kan
kızıl veba (the scarlet plague)-1912
kurt dölü
martin eden
meksikalı devrimci
midasın müritleri
ormandan gelen ses
seçme öyküler
sevgili jerry
sevginin katıksızı
şampiyon
tanrılar ve köpekler
uçurum insanları
uzak diyarlarda
vahşetin çağrısı (the call of the wild)-1903
yanan gün
yanan günışığı
yıldızlar korsanı
yol
eserleri ;
açlar ordusu
ademden önce
alaska kid
alın teri
altta kalanlar
atalarının tanrısı
ateş yakmak
ay vadisi (the walley of the moon) (1913)
beyaz diş
beyaz sessizlik
buckın maceraları
büyük serüven
can yoldaşı
cinayet şirketi
dehşet ülkesi
demir ökçe
demiryolu serserileri
deniz kurdu
direniş
doğu yakası (uçurum insanları)
dönek
düş ülkelerine yolculuk
güneş çocuğu
halk avcısı
istiridye korsanları
john barleycorn (alkollü anılar - intihar olarak da bilinir.)
kaptan david grief
kıyametten sonra
kız
kar ve kan
kızıl veba (the scarlet plague)-1912
kurt dölü
martin eden
meksikalı devrimci
midasın müritleri
ormandan gelen ses
seçme öyküler
sevgili jerry
sevginin katıksızı
şampiyon
tanrılar ve köpekler
uçurum insanları
uzak diyarlarda
vahşetin çağrısı (the call of the wild)-1903
yanan gün
yanan günışığı
yıldızlar korsanı
yol
howard phillips lovecraft, (1890-1937) amerikalı yazar. poenun gotik mirasının temsilcisidir.
eserlerinde bilim kurgu ile korkuyu birleştiren belki de ilk yazardır.
20 ağustos 1890da rhode island, providenceta doğdu. dört yaşında okumayı öğrendi. sağlık sorunları nedeniyle üniversiteye gidemedi. hayatını kazanmak için hayalet hikayeleri yazarak yazarlık kariyerine giriş yapmış oldu. irili ufaklı öyküler, makaleler ve çok sayıda mektup yazdı.
hayatının büyük bir bölümünü bir münzevi olarak geçirdi. günlük hayatında fazla konuşma olmaması, öykülerinde de gözle görülür bir diyolog eksikiliğine neden olmuştur. annesinin baskıcı oluşu nedeniyle kadınlara karşı bir korku oluşmuştur içinde. yine bu yüzden neredeyse hiç bir eserinde bir kadın karakter yoktur. sipekülatif bir yaklaşım olsa da belirtilmesi gereken bir diğer konu da eşcinsel oluşudur. ancak söylenceye göre, bu duygunun yalnızca kendine ait bir "sapkınlık" olduğunu düşündüğünden kimseye açamamıştır.
abdul alhazred(deli arap) lovecraft oluşturduğu cthulhu mitosunu desteklemek için yazdığı al azif veya necronomicon isimli büyü kitabını yazarken kullandığı takma isimdir.
the colour out of space ,at the moutains of madness, cthullhunun çağrısı hayattayken ve öldükten sonra en çok dikkat çeken anlatıları oldu. 15 mart 1937de hayata gözlerini yumdu. ölüm nedeni, bağırsak kanseriydi. yine sipekülatif bir yaklaşımla; son öyküsünü yazarken öldürlüdüğü yönünde rivayetler vardır. söylenceye göre; öldürüldüğü odanın her duvarına defalarca çarpılarak aldığı darbeler sonucu hayatını yitirmiştir.
eserlerinde bilim kurgu ile korkuyu birleştiren belki de ilk yazardır.
20 ağustos 1890da rhode island, providenceta doğdu. dört yaşında okumayı öğrendi. sağlık sorunları nedeniyle üniversiteye gidemedi. hayatını kazanmak için hayalet hikayeleri yazarak yazarlık kariyerine giriş yapmış oldu. irili ufaklı öyküler, makaleler ve çok sayıda mektup yazdı.
hayatının büyük bir bölümünü bir münzevi olarak geçirdi. günlük hayatında fazla konuşma olmaması, öykülerinde de gözle görülür bir diyolog eksikiliğine neden olmuştur. annesinin baskıcı oluşu nedeniyle kadınlara karşı bir korku oluşmuştur içinde. yine bu yüzden neredeyse hiç bir eserinde bir kadın karakter yoktur. sipekülatif bir yaklaşım olsa da belirtilmesi gereken bir diğer konu da eşcinsel oluşudur. ancak söylenceye göre, bu duygunun yalnızca kendine ait bir "sapkınlık" olduğunu düşündüğünden kimseye açamamıştır.
abdul alhazred(deli arap) lovecraft oluşturduğu cthulhu mitosunu desteklemek için yazdığı al azif veya necronomicon isimli büyü kitabını yazarken kullandığı takma isimdir.
the colour out of space ,at the moutains of madness, cthullhunun çağrısı hayattayken ve öldükten sonra en çok dikkat çeken anlatıları oldu. 15 mart 1937de hayata gözlerini yumdu. ölüm nedeni, bağırsak kanseriydi. yine sipekülatif bir yaklaşımla; son öyküsünü yazarken öldürlüdüğü yönünde rivayetler vardır. söylenceye göre; öldürüldüğü odanın her duvarına defalarca çarpılarak aldığı darbeler sonucu hayatını yitirmiştir.
allah akıl fikir verse? dedirten başlık.
dünyanın yedi harikasından biridir.
güneş tanrısı heliosun tunçtan yapılma dev heykeliydi ve rodos limanının ağzında bulunuyordu; ama çoğu kez sanıldığı gibi heykelin bacakları arasından gemiler geçmiyordu. heykel yaklaşık 32 m yüksekliğindeydi ve iö.304teki başarısız rodos kuşatmasından kalma tunç gereç ve silahların eritilmesiyle yapılmıştı. rodos heykeli, iö.280den 255e kadar, gemicilere karayı gösteren bir işaret görevi gördü ve daha sonra adayı sarsan bir deprem sonucu yıkıldı.
rodosluların rodos limanının girişine diktikleri bu heykel söylenenlere göre o kadar büyüktü ki, ayaklarının biri limanın bir girişine, diğeriyse diğer girişine basıyordu. böylece limana girmek isteyen gemiler bu ayakların altından geçiyordu. tanrı zeusu temsil eden bu bronz heykelin boyu 30 metreyi buluyordu. 224 yılında bir depremle yıkıldığı sanılan heykelin elindeki meşaleyi yakmak için ayaklarının içinden başlayan bir merdivenle yukarı kadar çıkılabiliyordu.
rodosun ilk sakinleri olan dorlar, argostan gelen denizci bir kavimdi ve güneş ilahı olan heliosa taparlardı. dorlar rodosta en parlak devrini m.ö. 3. asırda yaşayan bir medeniyet kurdular. mısır ve fenikenin ürünlerini alıp satarak zengin oldular. adayı kültür-sanat merkezi, güzel konuşma ve felsefe okulu haline getirdiler.
dorlar, makedonya kralı demetriosla yaptıkları bir savaşı kazandıktan sonra, zafer anıtı olarak ve ilahları heliosa şükran borçlarını ödemek için, rodos limanının girişine büyük bir helios heykeli yaptılar. m.ö.281-280 yılında yapılan 32 metre yüksekliğindeki bu tunç heykel, elinde bir meşale tutuyordu. bu haliyle newyork limanındaki hürriyet heykelini andırıyordu.
rodoslular bu heykelin kendilerini ve adayı koruduğuna inanırlardı. bu nedenle her yıl "helicia" denilen şölenler düzenler, bu heykelin dibinde dört atlı bir arabayı denize atarlardı. inanışlarına göre, helios böyle bir arabayla dünyayı dolaşarak insanları gözetlerdi.
rodos heykeli ancak 50 yıl ayakta kalabilmiş ve m.ö. 223 yılında bir depremde yıkılmıştır. rodos kolossosu da denilen bu anıtın heykeltıraşı lindoslu kharesti. lindos, rodos adasının üç büyük kasabasından biridir.
güneş tanrısı heliosun tunçtan yapılma dev heykeliydi ve rodos limanının ağzında bulunuyordu; ama çoğu kez sanıldığı gibi heykelin bacakları arasından gemiler geçmiyordu. heykel yaklaşık 32 m yüksekliğindeydi ve iö.304teki başarısız rodos kuşatmasından kalma tunç gereç ve silahların eritilmesiyle yapılmıştı. rodos heykeli, iö.280den 255e kadar, gemicilere karayı gösteren bir işaret görevi gördü ve daha sonra adayı sarsan bir deprem sonucu yıkıldı.
rodosluların rodos limanının girişine diktikleri bu heykel söylenenlere göre o kadar büyüktü ki, ayaklarının biri limanın bir girişine, diğeriyse diğer girişine basıyordu. böylece limana girmek isteyen gemiler bu ayakların altından geçiyordu. tanrı zeusu temsil eden bu bronz heykelin boyu 30 metreyi buluyordu. 224 yılında bir depremle yıkıldığı sanılan heykelin elindeki meşaleyi yakmak için ayaklarının içinden başlayan bir merdivenle yukarı kadar çıkılabiliyordu.
rodosun ilk sakinleri olan dorlar, argostan gelen denizci bir kavimdi ve güneş ilahı olan heliosa taparlardı. dorlar rodosta en parlak devrini m.ö. 3. asırda yaşayan bir medeniyet kurdular. mısır ve fenikenin ürünlerini alıp satarak zengin oldular. adayı kültür-sanat merkezi, güzel konuşma ve felsefe okulu haline getirdiler.
dorlar, makedonya kralı demetriosla yaptıkları bir savaşı kazandıktan sonra, zafer anıtı olarak ve ilahları heliosa şükran borçlarını ödemek için, rodos limanının girişine büyük bir helios heykeli yaptılar. m.ö.281-280 yılında yapılan 32 metre yüksekliğindeki bu tunç heykel, elinde bir meşale tutuyordu. bu haliyle newyork limanındaki hürriyet heykelini andırıyordu.
rodoslular bu heykelin kendilerini ve adayı koruduğuna inanırlardı. bu nedenle her yıl "helicia" denilen şölenler düzenler, bu heykelin dibinde dört atlı bir arabayı denize atarlardı. inanışlarına göre, helios böyle bir arabayla dünyayı dolaşarak insanları gözetlerdi.
rodos heykeli ancak 50 yıl ayakta kalabilmiş ve m.ö. 223 yılında bir depremde yıkılmıştır. rodos kolossosu da denilen bu anıtın heykeltıraşı lindoslu kharesti. lindos, rodos adasının üç büyük kasabasından biridir.
sözlükte boş bkzlerin bulunmaması, ota boka cinsel içerikle başlık açılmaması, doğru düzgün yazan yazarların sözlüğü ele geçirmesi, küfürlü başlıkların silinmesi... sürüp gider bu.
detaycılık. bir konu hakkında mükemmeliyetçi bir tutum içinde olmak.
sadece bkz vermek ile bir halta benzemeyen, boş başlıklara uygun bir tanım.
garip ama doğruluğunu pek çok kez görüp anlam veremediğim eylemdir. gönül acı çekmeye meyilli ise kaçanı kovalar, diye düşünüyorum hep. ’ssss’ de bunu anlatıyor sanırım, bunu yapanların gönlü onu istiyor demek ki. oysa ne gerek var ki oyunlara...
aslında yetiştirilme tarzına gönderme yapan bir deyiştir. annelerin anaçlık ihtiva eden davranışlarının kızlara da geçtiği aşikârdır. zira kızlar anneleri tarafından sevgi ve saygı konusunda eğitilirler. bu noktada istisnalar kaideyi bozmamak ile birlikte, deyişin anlamını saptırmak saygısızlıktır.
oldukça zorlu ve yorucu bir istektir insanları tanımak. insanın asimetrik davranan bir canlı olduğunu düşünürsek onu anlamanın ve özümsenin ne denli zor bir uğraş olduğunu anlarsınız. insanları tanımak tecrübe, bilgi ve biraz da güçlü hisler gerektirir. mümkün olduğunda çok insan tanımak bu konuda atılabilecek en güzel adımdır. her türlü insan ile uzaktan ya da yakından bağ kurmak size bir şey kaybettirmeyeceği gibi uzun vadede mükemmel yararlar sağlayacaktır. insanları tanımak güvenin ve sevginin yolunu da açar. bir sevgili ya da bir ortağınız olacaksa onu önce tanımak, sizinle nasıl bir ilişki içinde olacağını öngörmek istersiniz. ilk başta dediğim gibi insanları tanımak çok zordur, nedeni de basittir ; asimetrik davranışlar. bu asimetrik davranışları asgari düzeye indirmiş insanları tanıdığınızda sizi fazla şaşırtmazlar, çünkü az çok yapabileceği hareketleri öngörebilirsiniz. zaten insan tanımanın asıl noktası, bu öngörüyü yapabilmektir. aksi takdirde hayalkırıklığı kaçınılmazdır.
ilgi cezbetmek, toplamak. uyarmak.
(bkz: gotik edebiyat)
gotik edebiyat özellikle 18. yy sonunda popüler olan, karanlık, grotesk ve doğaüstü olayları işleyen edebi türe verilen isimdir.
(bkz: edgar allen poe)
(bkz: edgar allan poe)
(bkz: h p lovecraft)
(bkz: edgar allen poe)
(bkz: edgar allan poe)
(bkz: h p lovecraft)
herkes için farklı bir uğraştır. hani deriz ya benim için şunu yapmak aşk gibi bir şeydir ya da bunu silik ilişkilerimizi adlandırmak için kullanırız. aşk gibi bir şey...
benim için yazmak aşk gibi bir şeydir.
benim için yazmak aşk gibi bir şeydir.
aşkın kimi seçeceği belli olmayacağından, yanlış ya da doğru görecelidir. ayrılınca yanlış, devam ederken doğru kişi mi oluyor yani?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?