confessions

laughter

- Yazar -

  1. toplam entry 1621
  2. takipçi 1
  3. puan 30956

bim

laughter
fena halde nefret ediyorken beni bile oradan alışveriş yapar hale getirmiştir ya ne denir. yıllardır ifrit olurdum, le cola, le portakal efenime söyliyim dandik çorba markaları falan. ama şimdi gelin görün ki 4 ürün sayesinde ben de gidip oradan alışveriş yapıyorum. yalnız ahammül edemediğim bir büyük problem var ki beni deli ediyor: yahuu bütün poşetler mi delik çıkar layynnnn...

ama;
yurt marka barbunya pilaki
yurt marka yaprak sarma
dost marka yoğurt
ve ne marka olduğunu bilmediğim mavi ambalajlı baharatlı ayıcık şeklinde cips
kesinlikle tadılmaya ve mütemadiyen yenilmeye değer.

sunu uzatir misiniz

laughter
minibüste önde oturanı kanser eden söz. sorunun etkilerini azaltmak için mağdur/mağdureye bir kaç tavsiyem olucak.

1- minibüse binmeden önce arka kotukların boş olduğu bir minibüs tercih edin yahut bineceğiniz minibüste arkalarda bir yer bulmak için had safhada çaba gösterin.

2- 1.kuralın gerçekleşmemesi halinde paniğe kapılmayıp ön sırada ancak cam kenarında bir yer bulmayı deneyin.

3- 2. kuralın da gerçekleşmemesi halinde kaderinize boyun eğip paşa paşa ön koltuğun ortasına kurulun. zira yapıcak hiç bir şey yoktur.

4- asla pısırık ya da çekingen, sıkılgan gözükmeyin; bu durum diğer yolcuların size daha çok baskı yapmasına ve sizin daha çok sıkılmanıza sebep olacaktır.

5- ilk olarak göz ucuyla arka sıralarda grupça oturmuş insanlar var mı bir kontrol edin, zira onlar ödemeyi toplu olarak yapacaktır vee sizin işiniz tek uzatmada bitecektir.

6- 5. kuralın gerçekleşmemesi halinde sizin asıl rolünüz ortaya çıkıyordur ve tüm şunu uzatır mısınızlar size yönelecektir.

7- kesinlikle hevesli görünmeyin, hatta biraz asabiymiş gibi durun ki hepsi rahat rahat isteyemesin uzatmanızı.

8- sevimli, yardımsever bir insanmış gibi görünmek kısa süreli muavinlik deneyimine sebebiyet verecektir, bunu unutmayın.

9- dalgın ve kulakları fazla işitmeyen bir hal takının. hatta yerine göre duymazlıktan gelin. bir iki uzatmadan sonra dalmış ifadesine bürünebilirsiniz.

10- asla parayı almak için tüm vücudunuzla arkaya dönmeyin, sadece kolunuzu uzatın. aksi halde çook arka sıralardan hiç uğraşmadan para uzattıracak tipler bunu anında aleyhinize kullanacaklardır.

11- unutmayın önde tek başınıza oturmuyorsunuz. yanınızdakilerin de para uzatmak zorunda kalmalarına sebebiyet verin.

12- ve son olarak; çok sakin olun, bu acı dakikalar da geçecektir ve normal standartlardaki her türk insanı ömründe en az bir kez yaşayacaktır. siz de ilk ve son olmayacaksınızdır.

eyyvah eyvah

laughter
çook eğlenceli film. en azından kabalıkla değil de sevimlilikle güldürüyor. hem arada bir hüzünlendiriyor da. ya da belki de konu beni hüzünlendiren yanlar taşıyordu diye de öyle olmuş olabilir. ama gerçekten bağıra bağıra güldüğüm bir filmdi. ve bütün salon da benimle aynı tepkileri verdi.

tek eleştirim sonuyla alakalı olur. zira aaa ne ara bitti, niye bitti şeklinde sonlandı. bilemiyorum; belki de gelen tepkilere göre ikincisini de çekebiliriz düşüncesiyle öyle bırakılmıştır. ama gerçekten devamı gelse yine izlenir. izlerken sanki tek kişilik dev kadronun ege şivesi bölümünü izliyormuşum gibi geldi. çok eğlendirdi, çook...

çiğ börek

laughter
eskişehir’in milli yiyeceği. ne kadar pek sevmesem de kendisini belirli aralıklarla yiyorum eskişehir’de olmamın hatrına.
eskişehir’de kendisinin yapıldığı iki güzel mekan vardır.
biri papağan ki buradaki çiğ börek daha bi suludur amma velakin pek tutulur, en dolu çiğ börekçidir, zor yer bulursunuz.
bir diğeri ise temel; papağan’a çok uzak değildir mevki olarak, biraz daha mütevazi bir yerdir, şahsıma göre daha lezzetidir çiğ böreği buna rağmen papağan kadar çok müşteri olmaz burada ama tabi bu da bir avantajdır orada yemek isteyenler için.

sherlock holmes

laughter
guy ritchie’nin yönetmenliğini yaptığı gerçekten çok etkileyici ve eğlenceli film. özellikle holmes’ü canlandıran robert downey jr mükemmel bir oyunculuk performansı sergilemiş. dr watson rolündeki jude law’un da ondan aşağı kalır yanı yok aslında.

velhasıl yukarıda adı geçen üç isim birleşmiş ve ortaya çok güzel bir film çıkmış. ayrıca devamı hatta devamları gelicek gibi duruyor. merakla bekliyoruz efenim.

bir zahmet

laughter
oyuncusu gökhan yıkılkan olan ve gerçekten eğlendiren, hakeden insanlara para kazandıran yarışma programı. bazı çevreler orada şakalananların yoldan geçen vatandaş olmadığını, ayarlanmış figüranlar olduğunu iddia ediyorlardı. ancak az önce izlediğim program bu durumu tamamen yalanlar nitelikteydi. zira oyuncuyu tanıyan vatandaşları da yayınladılar ve hatta bunlardan bazıları tanımamış gibi yapıp parayı kapmak peşindeydi. ama artık insan sarrafı olmuş gökhan yıkılkan, olayı anladığı anda vatandaşı biraz daha zorlayıp ki her türlü absürdlüğü yapıyorlardı çünkü işin ucunda para olduğundan haberdarlar; hiç bir para ödülü vermeden yanlarından kaçtı. ehh bizim uyanık(!) vatandaşımız da avucunu yaladı.

ama geçen bölümlerden birinde; o paraya ihtiyacı olduğu her halinden belli olan bir amcaya da o parayı vermek için elinden geleni yapmıştı gökhan yıkılkan. velhasıl sonunda da yüklü bi miktar para kazanmıştı o amca. evet güldürüyor, eğlendiriyor ve sonunda da böyle hayırlı bir işe sebep oluyor ya işte o zaman tadından yenmiyor.

ama program fazlasıyla bilinir hale geldi. bu durumda ne yapacaklar çok merak ediyorum. umarım programı bitirmezler ve hatta umarım oyuncuyu değiştirme yoluna gitmezler zira o adamsız bu kadar sevilmezdi bu program.

uykusuzluk

laughter
insanı fena halde zorlar bu.
garip bir şekilde uzun süredir çekiyorum bunu ben. geceleri katiyen uyumak gelmiyor içimden. sanki gece uyumak için olan bi evre değilmiş gibi. ama fena halde uykum var onun da farkındayım. lakin gel gör ki benliğime söz geçmiyor ve uyuyamıyorum. işin kötüsü sabah en geç 8’de ayakta olmam gerektiğinden bünyemin de şaftı kayıyor. acı çekiyorum sözlük, çok acı çekiyorum. bir de bi midem kazınıyor ki sorma gitsin.

fırat

laughter
allaha dua ediyorum böyle bi çocuğum olsun. ben onu her an böyle uzaktan çaktırmadan izleyeyim. arada daha sevimli olsun diye kıziyim, azıcık vuriyim, sonra çok şirin olunca da öldüresiye öpiyim, seviyim... tek meşkalem o olsun, ama her şeyiyle aynı fırat gibi olsun. hem belki oğlum falan olursa ona benzeme ihtimaline karşılık adını fırat da koyabilirim, aslen bi isme özel bir sempatim yok ama.

hatta biraz özel sipariş olucak ama, biraz daha büyüyünce de charlie bit my fingerdaki charlie’nin abisi gibi olsun. bi de hep öyle çocuğum olsun diye dua etmiştim çünkü. bu durumda ikisinin karışımı bir şey olmalı ama çok enteresan bir şey çıkabilir ortaya, korkuyorum. bi yandan auççç bi yandan enee falan deer, allahım kafayı yerim ben öyle bir şeyle. ısmarlama olsun işte, aynı bundan istiyorum. bana ne, bana ne istiyorum.

disko kralı

laughter
seray severin programı kendi malı gibi kullandığı program. her şeye rağmen güzel ama. bi de seray için söylüyorum; şımarıklıkta son nokta; ayy okaaaaaannn, ayy yapma yazıkkkk kızzz...

kanalizasyon

laughter
öncelikle filmi izlemedim. ama ne demek, ne anlatmak istediğini anladım. ve garip bir şekilde insanlar anlaamıyor ya da anlamamazlıktan geliyor. yani birebir dalga geçmek, önümüze sunulan ve bizim de mal mal baktığımız şeyleri yüzümüze vurmak için yapılmış, yeterince açık değil mi.

dediğim gibi izlemedim ama herkes filme kötü diyor. o zaman o açıdan ele alalım: belki de özellikle o yüzden kötü, zaten gerçekler kötü. ya da olayların ve olanların saçmalığını irdelemek için kötü olması gerekiyordu zaten. bir de şöyle bir durum olabilir; bizim tv ekranından gördüklerimiz o kadar rezil, o kadar kötü şeyler ki onlar kullanılarak asla iyi bir film yapılamıyor. aha bak işte, mesajı aldık öyle değil mi.

adam bu filmi gülelim, komik bi film yaptık, hadi herkes gelsin, çok eğlenceli diye yapmamıştı ki. yani uzun bi aradan sonra, eminim ki öyle bi amaçla da film yapmazdı. eleştirel amaçlı bi film olduğu her halinden belli olsa da neden hala kötü diyoruz küçümsercesine onu merak ediyorum. elbette ki adam o saçma karakterleri sevdiği ve doğru bulduğu için oynatmadı herhalde o filmde. bunu anlamak çok güç mü yau.

hayır bir de bu tarz eleştirileri fazla gişe yapmasıyla hava atan recep ivedik insanı yapıyor ya, ona iyice ifrit oluyorum. kardeşim sen de okan’ın o anlatmak istediği adamlardan birisin işte, çözemedin mi bunu. okan açısından düşünüyorum da ne gülmüştür be adam, salakla dalga geçtim, yaptığımı eleştiriyo diye. yani götünden anlamak tabirini şahan pek bi başarmış yahu. ha anladım, götünden anladın, eee niye gidip kameranın önünde de ilan ediyorsun, sus çakmasınlar. sen çık böhööyyyytt diye bağır, biz ona güleriz...

not: merak ettim, izliycem filmi, ne amaçlı olduğunu, yani mesajını tahmin ettiğim için gidip izlemedim ama madem böyle yazı yazdım, bi bakmak farz oldu. ve eğer filmi izledikten sonra burda yazdıklarımın haricinde bi kanıya varırsam tükürdüğümü yalayıp, lanet olsun, eşşeklik etmişim derim. ama hiç zannetmiyorum be sözlük...
13 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol