nedir bu bekaret takıntısı anlayamıyorum..kızların bekaretinden,namusundan başka konuşacak konu,açacak başlık mı kalmadı.herkes kendi namusundan,onurundan,yaptığı yanlışlardan kısacası kendinden sorumludur.kişi ister bunu korur ister korumaz,bu kimseyi enterese etmez.kızları elde edebilmek,bir anlık zevk için eve atmak için olmadık oyunlar yapan erkekler amaçlarına ulaştıktan sonra neden bunun derdine düşerler,ya da neden düşmelidirler..kızların kaba tabirle vermemelerinden yakınırken bakirelikleri sorun olmazken verdikten sonra da bekaretinin derdine düşmeleri saçma değil midir.beraber olmak için isteklerini karşılayabilecek,fantezilerini gerçekleştirebilecek hatun kovalarken evlenmek için el değmemiş bir çiçek aramaları ne kadar saçmaysa bu başlık da o kadar saçmadır...
trabzonlu’ysaniz eger size her an kara lahana lakabi takilabilir.
+canim seni cok seviyorum
-ben de seni cok seviyorum.kara lahanamsin sen benim.
+(ic ses)iiiiiiiykk.(dis ses)ehe canim benim..
+canim seni cok seviyorum
-ben de seni cok seviyorum.kara lahanamsin sen benim.
+(ic ses)iiiiiiiykk.(dis ses)ehe canim benim..
insanın bir ara şöyle bir durup nefes alabilmesi,başka kişilerin yazdığı entryleri okuyabilmesi ve her akla geleni yazmaktansa biraz daha iyi şeyler yazabilmek adına düşünerek,basite indirgeyip herkesin anlayabileceği şekilde yazabilmek ve her başlığa balıklama atlayıp alakalı alakasız şeyler yazmamak adına yapması gereken eylem.önemli olan akla her gelenin yazılması mıdır yoksa doğru düzgün,aklı başında,gerçekleri yansıtan bilgiler vermek midir bi sormak lazım eleştirmeden önce.kötü yanlarının olduğu gibi iyi yanlarının da olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
bir çok sebepten ötürü kendisine saygı gösterilmediğini düşünen kişi ya da kişilerin, internette girdikleri chat odalarında ya da msn messenger,icq vb gibi ortamlarda dönen muhabbetleri baz alarak kendisine saygı gösterildiği yanılgısına düşmesi durumudur aslında..zira gerçek hayatta bir gerçeklik vardır,insanlarla yüzyüze iletişim kurulmaktadır.yalan söylendiğinde gözlerden anlama şansı vardır..oysa ki sanal alemde yoktur bunlar.yüzyüze değilsindir,söylenenlerin hangilerinin yalan hangilerinin doğru olduğunu anlayamazsın.bu yüzden sanal ortamda herkes herkesle kankadır, candır, canandır.
kim ne derse desin internet denilen ortamda gerçek dostluklar,kankalıklar kurulamaz.kimin kime gerçekten saygı gösterdiği,sevgi duyduğu anlaşılamaz.samimiyetsiz bir samimiyet vardır buralarda,aldanmamak lazım.
zaten önemli olan gerçek hayattır..gerçek hayatta kazandığın başarılar, başarısızlıklar, sevgi, saygı, dostluk.hepsi gerçek hayatta anlam bulur,sanal hayatta değil..
kim ne derse desin internet denilen ortamda gerçek dostluklar,kankalıklar kurulamaz.kimin kime gerçekten saygı gösterdiği,sevgi duyduğu anlaşılamaz.samimiyetsiz bir samimiyet vardır buralarda,aldanmamak lazım.
zaten önemli olan gerçek hayattır..gerçek hayatta kazandığın başarılar, başarısızlıklar, sevgi, saygı, dostluk.hepsi gerçek hayatta anlam bulur,sanal hayatta değil..
sevdiği birini kaybettikten sonra hayat anlamını yitirir,"keşke ben de onunla ölsem" der insan ama boşunadır bu serzenişi.acısını yüreğine gömer,gömmek zorundadır çünkü hayat devam etmektedir.(bkz: ölenle ölünmez)
ilişkide aranılan ne varsa bulmak anlamına gelir.googleda aranılan her şeyi bulmaktan yola çıkıldığında böyle bir sonuç pek de şaşılacak cinsten olmasa gerek.
sanırım ukdecinin anlatmak istediği şey; bazı bilgiçlerin okudukları entryleri yanlış yorumlaması,olmayacak anlamlar çıkarması ve imla kurallarına,eklerin yazılış biçimlerine dikkat etmeden entry yazmalarıdır.haliyle böyle bilgiçler okuma ve yazmayı bilmezler..
erkeklerin bu tip kızları seks objesi olarak gördükleri aşikardır yazılan bunca entry incelendiğinde.fakat benim anlamadığım şey şu; neden seks objesi olarak görülmeye mahkum ediliyorlar.bu kızların duyguları yok mu?bu kızların bir hassasiyeti yok mu? ve en önemlisi bu kızların karakteri yok mu?bunları geri plana itip seks yönünden ön plana çıkartılmaları onlara haksızlık değil mi?
empati denen şeyden haberiniz varsa bir deneyin bakalım onları koyduğunuz kefeye girmek isteyecekmisiniz..
empati denen şeyden haberiniz varsa bir deneyin bakalım onları koyduğunuz kefeye girmek isteyecekmisiniz..
büyüdükçe anlaşılır çocuk olmanın nimetleri..o zamanlar her ne kadar "ah bir büyüsem..şunu yapıcam,bunu alıcam,böyle cozutucam.." diye kurulan hayallerin, talepkarlığın cefasını günü gelince idrak etmek pek koyar zira.masumane dileklerinin gün gelip gerçekleşeceğini bilse bir çocuk asla büyümek istemeyecektir aslında..zaten o masumane dilekler sadece çocukken kabul olur, eşşek kadar olduğunuzda hiçbir şey düşlediğiniz, istediğiniz gibi olmaz. bunun adına da hayat diyorlar.
ne kadar kolaydı o zamanlar..derdini anlatmak için uzun uzun cümleler kurmana, kelime dağarcığına yeni kelimeler katmana gerek yoktu.parmak ile gösterdiğin her şey anında ayağına gelirdi, iki damla gözyaşı ile dünyalar önüne serilirdi.mutluluğun kelime anlamını bilmeden kocaman mutluluklar yaşardın her istediğin olunca.
sonra çocuk aklınla her şeyi kavrama/anlama isteğin..çok bilmiş edasıyla büyük büyük laflar edip büyüklerin hayranlığını kazanmak ne kadar da kolaydı, şimdi ağzınla kuş tutsan "bu kızdan/oğlandan bir bok olmaz " bakışlarıyla mücadele etmek nasıl da sinir bozar, yıpratır adamı.
çocukken her şeyin merkezindeyken, her geçen senede bir yıl daha yaşlanmanın getirisi eski, yıpranmış, yer yer yırtılmış ve bir köşeye atılımış herhangi bir eşyadan farksızlaşmak mıydı? nasıl bu kadar değişebildi her şey ?
neydi bunun böyle olmasına sebep olan ?
suçlamak anlamsızlaşıyor çoğu zaman..hatta bazen kimi neden suçlamak gerektiğini unutuyor insan gecenin umutsuz karanlığında kendisiyle başbaşayken..
oysa ne güzeldi kocaman gözlerle etrafı süzmek, yeni şeyler görmek/öğrenmek, "baba bana bunu al, anne beni parka götür" demek, yaramazlık yapınca iki damla gözyaşıyla affedilmek, seni kızdıran kişiye bildiğin yegane küfürleri edebilmek (aptal, salak) buna rağmen kimsenin sana kızamaması çünkü senin o halini şirin bulmaları,taa yüreğinden gelerek " seni seviyorum" diyebilmek ve hep mutlu olabilmek...ahh çocukluk..
son söz; eğer büyümenin pek matah bir şey olmadığını bilseydim o masumane halimle daha güzel şeyler isterdim, mesela hiç büyümemeyi hep çocuk kalmayı..
ne kadar kolaydı o zamanlar..derdini anlatmak için uzun uzun cümleler kurmana, kelime dağarcığına yeni kelimeler katmana gerek yoktu.parmak ile gösterdiğin her şey anında ayağına gelirdi, iki damla gözyaşı ile dünyalar önüne serilirdi.mutluluğun kelime anlamını bilmeden kocaman mutluluklar yaşardın her istediğin olunca.
sonra çocuk aklınla her şeyi kavrama/anlama isteğin..çok bilmiş edasıyla büyük büyük laflar edip büyüklerin hayranlığını kazanmak ne kadar da kolaydı, şimdi ağzınla kuş tutsan "bu kızdan/oğlandan bir bok olmaz " bakışlarıyla mücadele etmek nasıl da sinir bozar, yıpratır adamı.
çocukken her şeyin merkezindeyken, her geçen senede bir yıl daha yaşlanmanın getirisi eski, yıpranmış, yer yer yırtılmış ve bir köşeye atılımış herhangi bir eşyadan farksızlaşmak mıydı? nasıl bu kadar değişebildi her şey ?
neydi bunun böyle olmasına sebep olan ?
suçlamak anlamsızlaşıyor çoğu zaman..hatta bazen kimi neden suçlamak gerektiğini unutuyor insan gecenin umutsuz karanlığında kendisiyle başbaşayken..
oysa ne güzeldi kocaman gözlerle etrafı süzmek, yeni şeyler görmek/öğrenmek, "baba bana bunu al, anne beni parka götür" demek, yaramazlık yapınca iki damla gözyaşıyla affedilmek, seni kızdıran kişiye bildiğin yegane küfürleri edebilmek (aptal, salak) buna rağmen kimsenin sana kızamaması çünkü senin o halini şirin bulmaları,taa yüreğinden gelerek " seni seviyorum" diyebilmek ve hep mutlu olabilmek...ahh çocukluk..
son söz; eğer büyümenin pek matah bir şey olmadığını bilseydim o masumane halimle daha güzel şeyler isterdim, mesela hiç büyümemeyi hep çocuk kalmayı..
moda mı oldu nedir ? sözlük sözlük dolaşıp, "kim bana ne yazmış" diye arayıp tarayıp sonra "silin onları.." diye çığırmak şöhret mi artırmakta ?
adı üstünde oyuncusun sen.işin televizyon dizilerinde,filmlerinde rol yapmak..işinin hamurunda eleştirilmek de var, bunu hazmedemeyecek/kaldıramayacak adamın oyunculukla işi ne ? sen rolünü yapacaksın, karşındakine beğendirmeye çalışacaksın. karşındaki beğenirse alkışlar, beğenmezse eleştirir.bu bu kadar basit.
ama "oyuncuyum ben" diyen biri tutup böyle medyatik işler peşinde koşarsa, sırf yüzünü televizyonda biraz daha göstermek adına olmadık şeyler yaparsa, bir de hiç utanmadan değil eleştirmek hakkında kötü söz dahi sarfetmemiş,hakaret etmemiş,kişiliğine saldırmamış kişiler hakkında zeka seviyesinden şüphe duyduğunu dile getirirse o kişilerce alaşağı edilir ruhu duymaz..
buradan bu modayı başlatan harikulade sunucu ece erkene de selamlar..
adı üstünde oyuncusun sen.işin televizyon dizilerinde,filmlerinde rol yapmak..işinin hamurunda eleştirilmek de var, bunu hazmedemeyecek/kaldıramayacak adamın oyunculukla işi ne ? sen rolünü yapacaksın, karşındakine beğendirmeye çalışacaksın. karşındaki beğenirse alkışlar, beğenmezse eleştirir.bu bu kadar basit.
ama "oyuncuyum ben" diyen biri tutup böyle medyatik işler peşinde koşarsa, sırf yüzünü televizyonda biraz daha göstermek adına olmadık şeyler yaparsa, bir de hiç utanmadan değil eleştirmek hakkında kötü söz dahi sarfetmemiş,hakaret etmemiş,kişiliğine saldırmamış kişiler hakkında zeka seviyesinden şüphe duyduğunu dile getirirse o kişilerce alaşağı edilir ruhu duymaz..
buradan bu modayı başlatan harikulade sunucu ece erkene de selamlar..
hay şirinler götürsün sizi denilesi,bir noktadan sonra illallah dedirten tutku.hayır deli gibi severdim o ufacık mavi yaratıkları şimdi ise nefret etmek üzereyim o derece bıktırmıştır bu tutku..
açtığı başlığa girdiği entryde söylenebilecek bütün şeyleri söylemiş olabilir ve bir başkasına söyleyecek söz bırakmamış olabilir bu yüzden gereksiz bir triptir kanımca.
içini dök düşünmeden
hiç üzülmeden
sonra sersem olursun..
doğrusu;
içini dök düşünmeden
hiç üzülmeden
sonra sen sen olursun..
hiç üzülmeden
sonra sersem olursun..
doğrusu;
içini dök düşünmeden
hiç üzülmeden
sonra sen sen olursun..
sigara tiryakisi olan sevgilinin sigarayı bırakması için şu link yararlı olabilir sanırım..
http://s1.bitefight.net/c.php?uid=43962
http://s1.bitefight.net/c.php?uid=43962
temeli,firmaların sermayenin marjinal verimliliğinin gelecekteki değeri konusundaki bilgilerindeki aşırı belirsizliğe dayanır.bu teoriye göre,sermayenin marjinal verimliliğinin değişmesi yatırımları etkilemekte,değişen yatırımlar ise toplam talebi ve bu yolla istihdam ve üretim seviyesini değiştirmekte ve dolayısı ile konjonktür dalgalarına yol açmaktadır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?