confessions

kurabiye

- Yazar -

  1. toplam entry 763
  2. takipçi 1
  3. puan 17460

haligh haligh a lie haligh

kurabiye
içinize yapışan kalan şarkıdır. kazısın istersiniz biri kulaklarınızdan. oysa tek dokunuşla duracaktır şarkı. ama yine de yapamazsınız. bu bağımlılığın ne kadar süreceğini düşünürsünüz sadece. duyduktan sonra, sürekli dinlediğiniz ve durduramadığınız o dönem içinde yaşayan cenaze gibi, zombi misali gezersiniz ortalarda. adamın sesi titrer söylerken, sizin beyniniz karıncalanır. "ulan badtrip böyle bir şey heralde" dersiniz. yahu nasıl böyle bir şarkı yapılmıştır? ulan bu şarkı nasıl böyle söylenir?
(bkz: biri format atsın beynime)

haligh haligh a lie haligh

kurabiye
dinleyince insanın iç organlarına işleyen bir şarkıdır. manyak gibi koşmak istersiniz; şarkı kulağınızdan bir an önce silinsin diye. fakat o size eşilk eder. kurtulamazsınız. susarsınız... sizin çığlığınızı atıyordur çünkü bu adam inatla. bir şey hem nasıl bu kadar güzel olup hem nasıl böyle acıtabilir insanı?
kelime yok ki anlatamıyorum...

çatlak patlak

kurabiye
al sana bir tabanca
sakın beni unutma
unutursan küserim
mektubunu deşerim diye devam eden versiyonları da mevcuttu sanırım. ya da oyunu uzatıp o korkulu şaplatma anından kurtulmak isteyen bir veledin işi de olabilir bu. onu bunu bilmem ama son kalana "çatank!" diye geçirmek için büyük bir çaba harcanan oyundu. bunun dışında da yok "sen tam vuracakken benim elime yapıştın", yok "sen çekerken ben de tam vuracakken tam çekemedin parmağının ucuna değdi" gibi bızıklamaların bolca yaşandığı sonu genelde kavgaya varan bir oyun türüdür de aynı zamanda.

nerde o eski diziler

kurabiye
bir varmış bir yokmuş...özel kanal denen illetle tanışmadan önce insanlar yine bugünki gibi oturur dizi beklerlermiş. hatta o zamanlarda dansöz görmenin heyecanı yaşanırmış yeni yılın ilk dakikalarında. yani hani, daha yokmuş o zamanlar televizyonda öyle cıbıldak hatunlar, seni seçtim pikaçular falan. her neyse tek kanal varmış. tabi bu tek kanalın 3 ya da 4’le çarpılmış halleri de varmış. işte o zamanlar karı koca tartışmadan acıklı dizi de seyredermiş, futbol maçı da. zaten öyle her allahın günü de yokmuş dizi denen şey. heh işte o zamanlar dallas varmış, alf varmış... şimdi de var. yok mu? var. hem de o kadar çok var ki alfin mobilya satan versiyonu bile var. ama bünyemiz kaldırmıyor tabi.

erkek arkadaşın mustakbel koca olarak görülmesi

kurabiye
formülü çok kolaydır. isteyen kullanır isteyen kullanmaz.
koca = erkek arkadaş ise
erkek= potansiyel koca ise
eşitlikte erkek yerine potansiyel koca yazılır:
koca= potansiyel koca arkadaş
eşitlikte kocalar birbirini götüreceğinden:
-arkadaş= potansiyel
yukarıda da görüldüğü gibi bu mantıktan bir bok çıkmaz. o formül yalan olur.

pms

kurabiye
hatun kişisinin reel dünyasının içine eden, karın ağrıları eşliğinde kendinden geçmiş bir şekilde sadece çikolata tüketmek için kullandığı ayaklı ağız ve yemek borusundan ibaret bir bünye yaratan illettir. her ay gelir. enteresan olan her ayın belli günlerine takabül eden bu illet dört gözle beklenir. çünkü hatun kişi bu illet gelip vücuduna yerleşmeden yaklaşık bir hafta öncesinde ayı yavrusu olur. şişer şişer şişer... göbeciği top gibi olur. hemen olsun bitsin istenir. illet gelir çatar. kırmızı top çıkar yavaş yavaş. hatun artık bu dakikadan itibaren insan görünümünde bir canavardır.

kenan kaplan

kurabiye
bir radyonun genel yayın yönetmenidir. ha bunun dışında bir kamyon dolusu kenan kaplan vardır. ama işe yarayacaksa heralde bu kenan kaplan yarar düşüncesiyle bu bilgi okur bilgiçlere,çömezlere ya da okuyuculara sunulur.

ekstra bilgi olarak da almanya’daki 9 türk vatandaşının hayatını kaybettiği yangında ölen çocuklardan birinin adıdır.

etol

kurabiye
ayağınız- kolunuz kırılacak gibi olup kırılmadıysa; ama atraksiyonun rehavetiyle acıyı hissetmeyip eve geldiğinizde "anam anam" diye ağrısı sizi kendinizden geçirmeye başlayınca içilmesi gereken ağrı kesicidir.

anthony giddens

kurabiye
dil ve tarih coğrafya fakültesi sosyoloji bölümünde çömken daha ilk bu amcayla tanışırsınız. sosyolojiye giriş dersinde onun kocaman morlu kitabı okutulur. "anam noluyo?" bu çok kalın dersiniz. korkarsınız sosyolojiden, bir tarafınıza girecek gibi gelir. neyse ki zevklidir kitap. sonra tam siz giddens’la oturup giddens’la kalkmaya başlarken arkadan bir ses "stop!" diye bağırır. "haydi bakalım şimdi de eleştiriyoruz" denir. sonra gelsin marxlar gitsin engelsler böyle böyle tepenize üşüşür sosyoloji. ama bir taraflardan bu anthony amcanın adı fırlar durur.
5 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol