hazerfen 08
hazerfen08
ilk türk uçuş girişimcisinin anısını yaşatmak adına (bkz: hazerfen 08)
(bkz: hazerfen)
izlemekten bıkılmayan müthiş bir (bkz: yeşilçam) filmi.
(bkz: dumur olmak)
en klişe olanı;
- pardon garson bey bakar mısınız?
- buyrun ne istemiştiniz?
- eee şey... cappuicino var mıydı?
- var efendim.
- o zaman ben yandan çarklı bir türk kahvesi alıyım.
- pardon garson bey bakar mısınız?
- buyrun ne istemiştiniz?
- eee şey... cappuicino var mıydı?
- var efendim.
- o zaman ben yandan çarklı bir türk kahvesi alıyım.
bu da bir örnek olabilir mi? huehee..komik mi bence de değil evet..
sadece değer veren başka birşey vermeyen kız modeli de var
yenmiş tırnaklar, ter kokusu, en önemlisi bilmediği konuda gayet biliyormuş gibi davranması ve sıkıştırıp bilmediği ortaya çıkınca da kıvırması, çabalaması işte bilimum saçma aktiviteleri
diş fırçası: fayans arası temizleme aleti olarak da kullanılabiliyor. ben böyle gördüm.
fenerli taraftarların gönlünde fırtınalar koparan futbolcudur. kulübü ile anlaşılmıştır ancak kendisi "he" diyecek midir? derse herhangi 2-3 hatasında taraftar "öeaea şirafsiz cimbomlu!!!" diye bağıracaklar mıdır? merak konusudur.
galiba kendisiyle de anlaşılmıştır. bir bakınız derim.
http://tinyurl.com/6pm9rb
galiba kendisiyle de anlaşılmıştır. bir bakınız derim.
http://tinyurl.com/6pm9rb
"kenny maccormick i kurtarmak" filmindeki esas karakter.
kaçklar cenneti mi.......
... ve en sonunda dayanamayıp içeriye dalmak
müthiş bir yılmaz erdoğan şiiridir.
yağdikça...
yerle yeksan, ıslak saçlı, kem gözlü,
kavim göçlerinden bu yana ağlayan
ve durmadan
cep kanyağı yakıcılığında ezgiler
çalan, çaldıran, yakalatan
adı bende gizli bir kadındı istanbul
şehre bir yağmur yağdı
ben ağladım
sevilirken ayrılmak mı kaldı bizanstan
yalan dolan yoktu gözlerde sadece ses
verilen sözler birdi edilen yeminler sıfır
eşyalar alındı fotoğraflar söküldü
yerlerinden
bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk
sipariş edildi yeniden
bir şehre yağmur yağdı
ben ağladım
kim daha çok yalan söndürdü çay
bardaklarında
hangisi talandı demli öpücüklerin
ve buğularda yitirilen kimin adıydı
bir aşktan diğerine kaç saate gidiliyordu
soyulur muydu kabuğu hayatın
yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı?
yağmur şehre bir yağdı
ben ağladım
ben ençok seni götürdüm giderken
aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
ben yağmur ağladım bir şehre yağdı
ben şehre ağladım bir yağmur yağdı
ben bir ağladım şehre yağmur yağdı
ben...
yağmur...
ağladım...
(bkz: yılmaz erdoğan)
yağdikça...
yerle yeksan, ıslak saçlı, kem gözlü,
kavim göçlerinden bu yana ağlayan
ve durmadan
cep kanyağı yakıcılığında ezgiler
çalan, çaldıran, yakalatan
adı bende gizli bir kadındı istanbul
şehre bir yağmur yağdı
ben ağladım
sevilirken ayrılmak mı kaldı bizanstan
yalan dolan yoktu gözlerde sadece ses
verilen sözler birdi edilen yeminler sıfır
eşyalar alındı fotoğraflar söküldü
yerlerinden
bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk
sipariş edildi yeniden
bir şehre yağmur yağdı
ben ağladım
kim daha çok yalan söndürdü çay
bardaklarında
hangisi talandı demli öpücüklerin
ve buğularda yitirilen kimin adıydı
bir aşktan diğerine kaç saate gidiliyordu
soyulur muydu kabuğu hayatın
yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı?
yağmur şehre bir yağdı
ben ağladım
ben ençok seni götürdüm giderken
aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
ben yağmur ağladım bir şehre yağdı
ben şehre ağladım bir yağmur yağdı
ben bir ağladım şehre yağmur yağdı
ben...
yağmur...
ağladım...
(bkz: yılmaz erdoğan)
kaçış şehrimin, o küçük sahil kasabasının otobüsündeyim yine.
kaçıyorum kendimden, kendimle beraber...
aynı hicran, aynı acı, aynı keder
sadece mekan bu acıları depreştirmede farkeder.
kırık yarık yolların başı dertte yağmurla,
benimse otobüsün buğulu camıyla
ve bir de yüreğime oturan kederinle dertte.
yağmurun ferhlığı yetmiyor içimdeki kederi alıp götürmeye...
yüreğimdeki hicranla iki damla da ben karıştırırım yağmurun suyuna,
gökyüzü yağmur döker yüzünden, ben damla.
gökyüzüne karışır yaşlarım,
gökyüzü ben ağlar, ben gökyüzü...
bugünde ben ağlamıyorum ama gökyüzü bana ağlıyor; ben!
kaçıyorum kendimden, kendimle beraber...
aynı hicran, aynı acı, aynı keder
sadece mekan bu acıları depreştirmede farkeder.
kırık yarık yolların başı dertte yağmurla,
benimse otobüsün buğulu camıyla
ve bir de yüreğime oturan kederinle dertte.
yağmurun ferhlığı yetmiyor içimdeki kederi alıp götürmeye...
yüreğimdeki hicranla iki damla da ben karıştırırım yağmurun suyuna,
gökyüzü yağmur döker yüzünden, ben damla.
gökyüzüne karışır yaşlarım,
gökyüzü ben ağlar, ben gökyüzü...
bugünde ben ağlamıyorum ama gökyüzü bana ağlıyor; ben!
öfkeyi hitabet sanatı olarak kullanan, biz % 47 ile hepinizin başbakanı olduk diye böbürlenen, %53 lük kesimi yabana atan, ülkeyi " böl parçala yönet" stratejisiyle yöneten, istediğin gibi at koşturabileceğini sanan ama yakında tüm plânları elinde patlayacak olan bünyedir.
(bkz: gizli gay)
ruyalarda bulusuruz bu sarkıyla kavusuruz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?