ortaoyununda keriz; nağme anlamını taşır. keriz atmak ve kerizci deyimleri sıkça geçer. kerizci; şarkıcı, kerizan; çalgıcılar, keriz atmak; çalıp söylemek anlamını taşır.
ritüelden tiyatroya geçişin ilk örneği hindistan ve mısır da görülür. mısır da bereket tanrısı osiris in seth tarafından iğdiş edilmesi kadınların ellerinde taşıdıkları dev falluslarla yürüyüş yapıp, ağıtlar yakmasıyla başlar, ardından oğlunun seth ile denizde savaşması canlandırılırdı. bu ritüelde hem bir metin olması hem de oyuncuların yer alması nedeniyle ilk tiyatro eylemi sayılabilir. ki bu ritüel - tiyatro dyonisos tan binlerce yıl önce yapılmaya başlanmıştır. oradan sümerler e tammuz, sümerlerden anadolunun batısına adonis ve yunan adalarına dyonisos adıyla yansımıştır, osiris.
paco de lucia - john mc laughlin - al di meola üçlüsünün 1996 yılında çıkardıkları albüm.
la estiba
beyond de mirage
midsummer night
manha de carnaval
letter from india
espiritu
la monestere dans les montagnes
azzura
cardeosa
la estiba
beyond de mirage
midsummer night
manha de carnaval
letter from india
espiritu
la monestere dans les montagnes
azzura
cardeosa
sanıldığı gibi katibe övgüler düzen bir şarkı değildir.abdulmecit, ikinci mahmut un ordu mensuplarına getirdiği avrupalı kıyafet giyme zorunluluğunu tüm memurlara uygulamış. böylece katipler lata, şalvar ve cübbe yerine, setre ve pantalon giymeye başlamışlar. tutucular bu durumu iç donuyla sokağa çıkmak saymışlar.
kırım harbinde avrupalı ordular selimiye kışlasında konaklamışlar, ingiliz birliğinde bir de iskoç alayı varmış, gaydaları ve etekleriyle. istanbullular bu garip adamlara " donsuz " asker adını takmış. katibim şarkısının nağmeleri bu alayın marşının müziğidir.
bir istanbul külhanisi, genç katipler için " üsküdar agider iken ........" türküsünü yazmış, beste olarak da " donsuz asker " lerin marşını almış.
yıllar sonra iskoçya dan türkiye ye konsol saatler ithal edilmiş. saatleri üreten firma bu saatlere iskoç alayının marşının melodisini koymuş ve katibim popüler olmuş.
(bkz: resat ekrem kocu) : tarihimizde garip vakalar
kırım harbinde avrupalı ordular selimiye kışlasında konaklamışlar, ingiliz birliğinde bir de iskoç alayı varmış, gaydaları ve etekleriyle. istanbullular bu garip adamlara " donsuz " asker adını takmış. katibim şarkısının nağmeleri bu alayın marşının müziğidir.
bir istanbul külhanisi, genç katipler için " üsküdar agider iken ........" türküsünü yazmış, beste olarak da " donsuz asker " lerin marşını almış.
yıllar sonra iskoçya dan türkiye ye konsol saatler ithal edilmiş. saatleri üreten firma bu saatlere iskoç alayının marşının melodisini koymuş ve katibim popüler olmuş.
(bkz: resat ekrem kocu) : tarihimizde garip vakalar
galatasaray lisesini birincilikle bitirip yıllar sonra okula müdür olarak atanmıştır. galatasaray lisesini hem medrese zihniyetinden hem de geri kafalı fransız öğretmenlerden temizlemiştir.
31 mart vakasında yobazların okulu basacağını haber alınca " önce cesedimi çiğnemeliler " diyen cesur şair. üstelik fransız muavinin , fransız bayrağı asalım teklifini şiddetle geri çevirmiştir.
geç teşhis edilen şeker hastalığı yüzünden kırksekiz yaşında ölmüştür.
rubab-ı şikeste
kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem per-ü bal;
kendi cevvim, kendi eflakimde kendim tairim,
inhina tavk-ı esaretten girandır boynuma;
fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.
( kimseden onay beklemem, himaye istemem, kendi göklerimde kendim uçarım. itaat etmek esaret halkasından ağırdır boynuma, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim. )
31 mart vakasında yobazların okulu basacağını haber alınca " önce cesedimi çiğnemeliler " diyen cesur şair. üstelik fransız muavinin , fransız bayrağı asalım teklifini şiddetle geri çevirmiştir.
geç teşhis edilen şeker hastalığı yüzünden kırksekiz yaşında ölmüştür.
rubab-ı şikeste
kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem per-ü bal;
kendi cevvim, kendi eflakimde kendim tairim,
inhina tavk-ı esaretten girandır boynuma;
fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.
( kimseden onay beklemem, himaye istemem, kendi göklerimde kendim uçarım. itaat etmek esaret halkasından ağırdır boynuma, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim. )
vanzettinin sacconun oğlu danteye mektubu
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
hiç aklından çıkarma dante, eğer birisi baban ve benim hakkımda başka
birşey söylerse, o, masum ölülere, yürekli bir şekilde yaşamış insanlara
küfreden bir yalancıdır. şunu da iyi bil ve hep hatırla dante, eğer baban ve
ben, kalleş, riyakar, dönek insanlar olsaydık ölüme gönderilmezdik. bize karşı
topladıkları delillerle cüzzamlı bir köpek, bir akrep bile ölüme mahkum
edilemez. bizim, davamızın yeniden görülmesi için öne sürdüğümüz bu olgular,
bir ana katilinin, yüreği taşlaşmış bir suçlunun davasının yeniden görülmesine
yeterdi.
bu dava amerikan hukuk sisteminin değil, tüm dünyada aşşağı yukarı aynı parametreleri uygulayan devlet ve adaletin gerçek yüzünü göstermesi açısından çok önemlidir. ilk değildir (dreyfuss olayi erdal eren denizler), son da olmayacaktır. oldukça ayrıntılı bir yazı için ;http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=329
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
hiç aklından çıkarma dante, eğer birisi baban ve benim hakkımda başka
birşey söylerse, o, masum ölülere, yürekli bir şekilde yaşamış insanlara
küfreden bir yalancıdır. şunu da iyi bil ve hep hatırla dante, eğer baban ve
ben, kalleş, riyakar, dönek insanlar olsaydık ölüme gönderilmezdik. bize karşı
topladıkları delillerle cüzzamlı bir köpek, bir akrep bile ölüme mahkum
edilemez. bizim, davamızın yeniden görülmesi için öne sürdüğümüz bu olgular,
bir ana katilinin, yüreği taşlaşmış bir suçlunun davasının yeniden görülmesine
yeterdi.
bu dava amerikan hukuk sisteminin değil, tüm dünyada aşşağı yukarı aynı parametreleri uygulayan devlet ve adaletin gerçek yüzünü göstermesi açısından çok önemlidir. ilk değildir (dreyfuss olayi erdal eren denizler), son da olmayacaktır. oldukça ayrıntılı bir yazı için ;http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=329
meksika yerlileri tarafından bilge kabul edilir. castenada " don juan ın öğretileri " adlı kitabında sıkça bahseder. yakın tarihte, adını anımsıyamadığım, bir asya ülkesinde , sayıları anormal artan kargaları avlamak için özel timler oluşturmuşlardı. ama kısa süre içinde kargalar kullanılan silahların menzili dışında kalarak girişimi sonuçsuz birakmıştı. sanıldığından zeki hayvanlardır.
antigone klasik tragedya kahramanlarından farklıdır. aristo "hamartia" kavramını ,yani kahramanın zaafı , hatası ya da gaflet anı için kullanılır. ama sfokles in antigone sinde kahramanın ne bir hatası, ne bir zaafı ne de bir gafleti söz konusudur. antigone ancak doğru bildiğini , pişmanlık duymadan hayata geçirmekle suçlanabilir.
" kreon beni suçlu saydı.işte götürüyorlar,
evlenemedim. ana olmadım, dostum yok
gidiyorum diri diri karanlık gömütüme
hangi kutsal yasayı çiğnemişim ben?
hangi tanrıya yalvarayım şimdi?
doğru bildiğimden şaşmadığım için
dinsize çıkardılar adımı.
tanrıların buyruğuysa bu başıma gelenler
anlarım suçluluğumu can verince.
ama suçlu beni yargılayanlarsa
dilerim benim başıma gelen felaketlerden
daha büyüğü gelmesin onların başına! "
çeviri ; gungor dilmen
" kreon beni suçlu saydı.işte götürüyorlar,
evlenemedim. ana olmadım, dostum yok
gidiyorum diri diri karanlık gömütüme
hangi kutsal yasayı çiğnemişim ben?
hangi tanrıya yalvarayım şimdi?
doğru bildiğimden şaşmadığım için
dinsize çıkardılar adımı.
tanrıların buyruğuysa bu başıma gelenler
anlarım suçluluğumu can verince.
ama suçlu beni yargılayanlarsa
dilerim benim başıma gelen felaketlerden
daha büyüğü gelmesin onların başına! "
çeviri ; gungor dilmen
antik yunan tragedyaları, ozanların dyonissos için yazdıkları şiirlerin koro tarafından okunmasıyla başlamıştır. korodan ayrılıp işi diyaloga döken yani ilk oyuncu diyebileceğimiz ozandır.
tiyatroya getirdiği yenilikler arasında: masklar, ayaklara takılan kothornos denilen yüksek takunyalar ve bunları örten gösterişli kostümler de sayılabilir.
( i.ö 525 - 456 ) atinalı tragedya yazarı. günümüze yedi oyunu ulaşmıştır: persler, thebai ye karşı yediler, yakarıcılar, zincire vurulmuş prometheus, ve oresteia üçlemesi.
tiyatroya katkısı (bkz: thespis) in protagonist ine karşı ikinci oyuncuyu antagonist i eklemesidir.
tiyatroya katkısı (bkz: thespis) in protagonist ine karşı ikinci oyuncuyu antagonist i eklemesidir.
protagonistos. ön kiş anlamına gelir. tiyatroda korodan ayrılan ilk oyuncuya,(bkz: thespis), verilen ad.
kılınç : kadının naz ve kırışması. öküş kılınçlama = çok kırışma, çok nazlanma.
kırt : kısa saça kırt saç, pinti adamlara da " kırt kişi " denir.
kötlük : sövmek için kullanılır; puşt.
oxşagu( ohşagu) : oyuncak. kadınları tasvirde de kullanılır.
sırıçga : çekirge. buna benzetilerek gevşek ve tembel adama "sırıçga er " denir.
sikitti : " uragutnı sikitti "o, kadını düzdürdü.
sürtük : kendisine sürüştürülen kadın, sevici kadın.
tebiz : çorak yer. bundan yola çıkılıphasetçi kişiye " tebiz kişi " denir.
yaldruk : "yaldruk nenğ " = cilalı leğen gibi parlak nesne. güzel kadına da " yaldruk işler " denir ki , " süslü kadın " demektir.
tılak : kadının avret yeri.
yap yup : hile.
yayıg : yayıg kişi = huyu dönek adam.
yıgaç : ağaç, ağaç parçası. erkeklik organı olarak da kullanılır.
hulki aktunc
kırt : kısa saça kırt saç, pinti adamlara da " kırt kişi " denir.
kötlük : sövmek için kullanılır; puşt.
oxşagu( ohşagu) : oyuncak. kadınları tasvirde de kullanılır.
sırıçga : çekirge. buna benzetilerek gevşek ve tembel adama "sırıçga er " denir.
sikitti : " uragutnı sikitti "o, kadını düzdürdü.
sürtük : kendisine sürüştürülen kadın, sevici kadın.
tebiz : çorak yer. bundan yola çıkılıphasetçi kişiye " tebiz kişi " denir.
yaldruk : "yaldruk nenğ " = cilalı leğen gibi parlak nesne. güzel kadına da " yaldruk işler " denir ki , " süslü kadın " demektir.
tılak : kadının avret yeri.
yap yup : hile.
yayıg : yayıg kişi = huyu dönek adam.
yıgaç : ağaç, ağaç parçası. erkeklik organı olarak da kullanılır.
hulki aktunc
kasgarli mahmut un divanu lugat it turk kitabında ilk örneklerine rastlanır. bazıları şöyledir.
bagır : karaciğer. kimseye boyun eğmeyen adam için " bedük bagırlıg " denir yani ciğeri büyük.
beçel : sünnet edilmiş kadın, hadım edilmiş erkek, iğdiş edilmiş hayvanlar.
bitrik : kadınların avret yerinde bulunan dilcik. (bkz: klitoris)
bürge : pire. yerinde duramayan, taşkın, zevzekkişiye " bürge kişi " denir.
çanaç : kendini düzdüren; korkak; iş göremeyen, gevşek.
çekik : küçük çocuk çükü.
çöp : şarabın tortusu, her şeyin çöküntüsü. değersiz kimselere " çöp kişi " denir.
çulk : çulk esgürük = cılk sarhoş, taşkın sarhoş.
ekek : ortaya düşmüş kadın.
kapak : bekaret ; " kız kapakı sıdı "= kızlığı bozuldu.
katıldı : .....er uragutka katıldı = erkek kadınla çiftleşti
keyliğ : maymun. sarhoş veya yabani gibi iki yana bakınarak dolaşanlara " keyliğ kişi " denir.
kaynak : hulki aktunç - büyük argo sözlüğü
bagır : karaciğer. kimseye boyun eğmeyen adam için " bedük bagırlıg " denir yani ciğeri büyük.
beçel : sünnet edilmiş kadın, hadım edilmiş erkek, iğdiş edilmiş hayvanlar.
bitrik : kadınların avret yerinde bulunan dilcik. (bkz: klitoris)
bürge : pire. yerinde duramayan, taşkın, zevzekkişiye " bürge kişi " denir.
çanaç : kendini düzdüren; korkak; iş göremeyen, gevşek.
çekik : küçük çocuk çükü.
çöp : şarabın tortusu, her şeyin çöküntüsü. değersiz kimselere " çöp kişi " denir.
çulk : çulk esgürük = cılk sarhoş, taşkın sarhoş.
ekek : ortaya düşmüş kadın.
kapak : bekaret ; " kız kapakı sıdı "= kızlığı bozuldu.
katıldı : .....er uragutka katıldı = erkek kadınla çiftleşti
keyliğ : maymun. sarhoş veya yabani gibi iki yana bakınarak dolaşanlara " keyliğ kişi " denir.
kaynak : hulki aktunç - büyük argo sözlüğü
bir dilin zenginliğini, halkın çok kültürlülüğünü gösterir. asla yerinde durmaz. undarground dır. deşifre olduğunda kendini yeniler.
bir de şöyle olumler var ;
yunanistan bağımsızlığını kazandığında, fransa - ingiltere - rusya yönetime danimarka prensini atarlar. bu garip adamın maymun beslemek gibi bir adeti vardır. ölümü ise kuduran maymunu tarafından ısırılması sonucu kuduzdan olmuş.
*************
nazım hikmet in babasının ölümüde çok tuhaftır. nazım ın kardeşi semiha yaltırım yanında köpeği ile trenle ankaraya gidiyormuş, köpeğin alınmadığını öğrenince kendisini uğurlamaya gelen babasına emanet etmiş. bir süre sonra köpek adamcağızı ısırınca aşı olmak için taksim ilkyardıma gitmiş. hastaneden çıktıktan sonra , üstüne gelen tramvaydan kurtulmak için kendini paslı tenekelerin üzerine atmak zorunda kalmış. hastaneye dönüp tetanos aşısı vurulmuş ve fakat 24 saat geçmeden iki iğneyi üst üste olduğu için kan zehirlenmesinden ölmüş.
*************
orhan veli yi anlatmaya gerek yok sanırım, belediye çukuruna düşüp, iç kanamadan erken yaşta dünyadan ayrılmış.
*************
o kadar çok insandan duydum ki; gerçek mi, şehir efsanesi mi , emin değilim. yangın söndürme uçağının denizden su çekerken bir dalgıcı da alıp, alevlerin içine atması. doğru ise pes, denize dal yanarak öl.
**************
boyali kus adimlar gibi insanı dehşete düşüren kitapların yazarı jerzy kosinski holywood da yaşarken, küvette kafasına poşet geçirmiş ve boğularak ölmüştür.
yunanistan bağımsızlığını kazandığında, fransa - ingiltere - rusya yönetime danimarka prensini atarlar. bu garip adamın maymun beslemek gibi bir adeti vardır. ölümü ise kuduran maymunu tarafından ısırılması sonucu kuduzdan olmuş.
*************
nazım hikmet in babasının ölümüde çok tuhaftır. nazım ın kardeşi semiha yaltırım yanında köpeği ile trenle ankaraya gidiyormuş, köpeğin alınmadığını öğrenince kendisini uğurlamaya gelen babasına emanet etmiş. bir süre sonra köpek adamcağızı ısırınca aşı olmak için taksim ilkyardıma gitmiş. hastaneden çıktıktan sonra , üstüne gelen tramvaydan kurtulmak için kendini paslı tenekelerin üzerine atmak zorunda kalmış. hastaneye dönüp tetanos aşısı vurulmuş ve fakat 24 saat geçmeden iki iğneyi üst üste olduğu için kan zehirlenmesinden ölmüş.
*************
orhan veli yi anlatmaya gerek yok sanırım, belediye çukuruna düşüp, iç kanamadan erken yaşta dünyadan ayrılmış.
*************
o kadar çok insandan duydum ki; gerçek mi, şehir efsanesi mi , emin değilim. yangın söndürme uçağının denizden su çekerken bir dalgıcı da alıp, alevlerin içine atması. doğru ise pes, denize dal yanarak öl.
**************
boyali kus adimlar gibi insanı dehşete düşüren kitapların yazarı jerzy kosinski holywood da yaşarken, küvette kafasına poşet geçirmiş ve boğularak ölmüştür.
enzensberger in, türkçeye anarşinin kısa yazı olarak çevrilmiş kitabı. bu kitap buenaventura durritinin yaşam öyküsünü odağına alıp ispanya iç savaşını anlatmaktadır. tanıklarla yapılan ropörtajlar kitaba belgesel roman havası veriyor. gerçekçi ol imkansızı iste sözü sanırım durriti ve arkadaşlarının mücadelesine bire bir uyuyor.
sinema ile tiyatroyu kıyaslamak elma ile armutu birbirine karıştırmaktır.fotoğraf nasıl resim sanatını ortadan kaldırmadı ise sinema da tiyatroyu yok edemez. halkın sinemaya ya da televizyona kaymasının nedeni tiyatronun her zaman kötü çocuk olmasıdır. antik yunanda komedyanın ( eski komedya ) bir bölümünde oyuncular oyunu bırakır ve seyircilerle etik, estetik, politik her konuda polemiğe girerlerdi. bu yüzden tiranlar komedyayı yasaklamıştır. aynı şey orta çağda kilise tarafından , dinsel içerikli oyunlar dışında ki tüm oyunları yasaklayarak devam etmiş, tiyatrolar romada şehirlere sokulmamış, ingilterede kraliçe yasaklar getirmiş v.s...
osmanlıda da farklı değil, bırakın ortaoyununu , karagöz oynatmak bile zaman zaman yasaklanmıştır. meddah, oyuncu, hayali kaç kişinin cezalandırıldığı bilinmez. üstelik tuluat tiyatrosu yine böyle bir yasaktan doğmuştur. padişah güllü agop dışında metinli tiyatro oynanmasını yasaklamıştır. diğer tiyatrolarda bildikleri metinleri ortaoyuncularına aktarıp doğaçlama oynamaya başlamışlardır.
hasılı kelam, tiyatro her zaman egemen güçlerin gözünü korkutmuştur. halktan uzak tutulmaya çalışılmıştır ve buna tiyatrocular da katkı yapmış , elitleşmiş bir sanat ortaya çıkmıştır. bugün kitleler shakespeare, beckett, stopard izlemiyor ise bu onların suçu değil, onları bu hale getiren ( eğitimsizlik, geçim sıkıntısı, yozlaşma) egemenlerin suçudur.
buz gibi bir aralık ayında, beş yüz yıllık taş bir binada, binikiyüz insan ki çoğu bir ay içinde defalarca izlemesine rağmen, titreyerek ama vazgeçmeden onbir gece birbirimizi ısıttık. ücretsiz olduğu için doldu o salon ve anlayacakları dilden konuştuğumuz ve oynadığımız için.
yetimhanede kalan çocuklar gelirdi her gece izlemeye, oyunları ezberlemişlerdi , onlarla oynadık son oyunu, içlerinde konuşma sorunu olan bir yavrucak vardı. bir şey istiyordu, anlamıyordum, tavşan diş kullanıyordum bir rol için ona hediye ettim, dişleri takıp, garip sesler çıkararak beni taklit etti...
dario fo nun comedia dellarte den çağdaş halk tiyatrosunu yaratmasını örnek alıp, çağdaş halk tiyatromuzu gerçekleştirmeliyiz. haldun taner in bıraktığı yerden.
osmanlıda da farklı değil, bırakın ortaoyununu , karagöz oynatmak bile zaman zaman yasaklanmıştır. meddah, oyuncu, hayali kaç kişinin cezalandırıldığı bilinmez. üstelik tuluat tiyatrosu yine böyle bir yasaktan doğmuştur. padişah güllü agop dışında metinli tiyatro oynanmasını yasaklamıştır. diğer tiyatrolarda bildikleri metinleri ortaoyuncularına aktarıp doğaçlama oynamaya başlamışlardır.
hasılı kelam, tiyatro her zaman egemen güçlerin gözünü korkutmuştur. halktan uzak tutulmaya çalışılmıştır ve buna tiyatrocular da katkı yapmış , elitleşmiş bir sanat ortaya çıkmıştır. bugün kitleler shakespeare, beckett, stopard izlemiyor ise bu onların suçu değil, onları bu hale getiren ( eğitimsizlik, geçim sıkıntısı, yozlaşma) egemenlerin suçudur.
buz gibi bir aralık ayında, beş yüz yıllık taş bir binada, binikiyüz insan ki çoğu bir ay içinde defalarca izlemesine rağmen, titreyerek ama vazgeçmeden onbir gece birbirimizi ısıttık. ücretsiz olduğu için doldu o salon ve anlayacakları dilden konuştuğumuz ve oynadığımız için.
yetimhanede kalan çocuklar gelirdi her gece izlemeye, oyunları ezberlemişlerdi , onlarla oynadık son oyunu, içlerinde konuşma sorunu olan bir yavrucak vardı. bir şey istiyordu, anlamıyordum, tavşan diş kullanıyordum bir rol için ona hediye ettim, dişleri takıp, garip sesler çıkararak beni taklit etti...
dario fo nun comedia dellarte den çağdaş halk tiyatrosunu yaratmasını örnek alıp, çağdaş halk tiyatromuzu gerçekleştirmeliyiz. haldun taner in bıraktığı yerden.
fransız materyalist düşünür ve hekim.( 1709-1751 ) insanın özgürlüğünü mülkiyet özgürlüğüyle bir tutan görüşe sahipti. ateist olduğu halde sıradan insanlara dinin gerekli olduğunu savunurdu. genel tanımıyla mekanik materyalizmin savunucularındandır.
( 1743- 1794 ) burjuvazinin post teorisyenlerinden biri. burjuva düzenini olağan ve doğal bir gelişme olduğunu benimser. feodalizme karşı çıkmış, siyasi eşitlik istemiştir. aynı zamanda ansiklopedicidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?