sanat sanat içindir...
an itibariyle çalan şarkı
geçen hafta sonu arkadaşımla film izlemek için afm’de sıraya girdiğimizde tercihlerimiz yalnızca türk filmeleriydi ama hangisine gideceğimiz konusunda fikir birliğine varamamıştık. ben 120’ye gitmeyi düşünüyordum. arkadaşım başka bir teklifte bulunsa da sonunda benim dediğime geldi. bu filmin bu kadar iyi yapılmış olabileceğine ihtimal vermiyordum. ancak daha ilk arada herkes fısır fısır "harika bir filmmiş ya" demeye başlamıştı bile... film boyunca tüm izleyenler olarak çok duygulandık. konunun ve samimi bir oyunculuğun o kadar etkisinde kalmıştık ki her bir karakterin üzüntüsü, kahramanlığı, acısı ya da ölümü ta derinden bizim de yüreğimizi titretti. açıkçası arkadaşım ve ben filmde çok ağladık. ama film bittikten sonra gördük ki alkışlarının ardından sessizce koltuklarından kalkan kadınlı-erkekli, çocuklu-gençli herkes gözlerini silmekteydiler. filmden çıktıktan sonraki 10-15 dakika boyunca arkadaşımla hiç bir şey konuşamadık ve levaboya gidip şişmiş gözlerimizi yıkadık... sonrasında da sadece uzun uzun düşündük. derin bir sessizlik sonrası arkadaşım tek bir şey söyledi "iyi ki bu filmi izledik"
esasen biz, şiddetle tavsiye ettiğim o filmde, geçmişte kaybettiğimiz ve halen kaybetmekte olduğumuz birer ses ve gölgeden ibaret olan, içi inanç dolu körpecik bedenlerin teker teker duyulmaz ve görünmez oluşlarına, ebedi bir sükunete gömülüşlerine ancak bütün bunları yaparken sanki hiç şaşırılmayacak kadar basit bir iş yapıyormuşcasına mağrur duruşlarına ağlamıştık...
esasen biz, şiddetle tavsiye ettiğim o filmde, geçmişte kaybettiğimiz ve halen kaybetmekte olduğumuz birer ses ve gölgeden ibaret olan, içi inanç dolu körpecik bedenlerin teker teker duyulmaz ve görünmez oluşlarına, ebedi bir sükunete gömülüşlerine ancak bütün bunları yaparken sanki hiç şaşırılmayacak kadar basit bir iş yapıyormuşcasına mağrur duruşlarına ağlamıştık...
biraz iç karartıcı olsa da kurgusunun çok güzel olduğunu düşündüğüm bir kitap. bazı yerlerinde genç caulfield’in hallerine çok üzülüyor, bazen de çok gülüyorsunuz. sanırım bu kitabi 100 büyük eser içine sokan en büyük özelliği samimiyeti... kimi bölümleri herkesin yaptığı ya da yapmak isteği ama bunu kendine bile itiraf etmeyi marifetten saymadığından sadece yaşamakla yetindiği pek çok hadiseyi içeriyor. ergenlik dönemi bunalımları, bir kişiliği sırtlanma çabaları, sosyal ortama ayak uydurmaya çalışma, ve çoğu zaman sevilmeyen bir koyu hayatı yaşamak kaygısı... ben bu çocuğu sevdim ya...
a beautiful face...
pencil eyebrow, apple cheek, cherry lip, hazelnut nose...
pencil eyebrow, apple cheek, cherry lip, hazelnut nose...
ankaralılar bilirler. sıhhıye meydanından taksilerin boş geçmesi yasaktır. iki erkek arkadaşım iki gün öncesinden burada kaldırımda yürürken bir taksicinin kendilerine arabaya binmeleri için rica ettiğini anlatmışlar rahat rahat kızılaya gittiklerini söylemişlerdi. akşam vakti bu iki arkadaşım ile iki kız arkadaşım ulustan kızılaya muhabbetine yürürken
bir arkadaş:acaba bi taksiye falan mı binseydik ben yoruldum.
ben erkek arkadaşlara dönerek: arkadaşlar siz biraz daha önden kaldırımın kenarına yakın yürüseniz.
e.arkadaşlar:niye ki?
ben: belki bi taksiciye cazip gelirsiniz...
cümleten: :)))
mustafa ve nevzata sevgiler...
bir arkadaş:acaba bi taksiye falan mı binseydik ben yoruldum.
ben erkek arkadaşlara dönerek: arkadaşlar siz biraz daha önden kaldırımın kenarına yakın yürüseniz.
e.arkadaşlar:niye ki?
ben: belki bi taksiciye cazip gelirsiniz...
cümleten: :)))
mustafa ve nevzata sevgiler...
-güzelim diye herkese laf sokan,
-ortalıkta selülit tarlalarını saran dar kıyafetlerle gezinip, kendinden güzel kızları kendileri için tehlike olarak görerek selam vermeyen
ya da arkadaş ortamında bu kızları yanlız bırakmak gibi gerizekalı bir düşünce ile herkese asan, karalayan, dedikodusunu yapan,
-şirret,
-sigara içmeyenlerin salak gören,
-gazino muhabbeti yapan,
-bir ev boyanabilecek kadar makyaj yapıp onsuz hortlak gibi görünen
-"lan"lı konuşan
-doğallıktan nasiplenememiş
-yapmacık ve gıcık tiplerdir.
-ortalıkta selülit tarlalarını saran dar kıyafetlerle gezinip, kendinden güzel kızları kendileri için tehlike olarak görerek selam vermeyen
ya da arkadaş ortamında bu kızları yanlız bırakmak gibi gerizekalı bir düşünce ile herkese asan, karalayan, dedikodusunu yapan,
-şirret,
-sigara içmeyenlerin salak gören,
-gazino muhabbeti yapan,
-bir ev boyanabilecek kadar makyaj yapıp onsuz hortlak gibi görünen
-"lan"lı konuşan
-doğallıktan nasiplenememiş
-yapmacık ve gıcık tiplerdir.
teneke diş, iron chin, miskin sid, tin man, gazoz açacağı gibi yıkıcı espirilerin odağı olan zavallıcıklara yapılan tedavi türü...
üniversite yıllarında sadece derslerinden geçtiğim hatta yüksek not alıp ortalama yaptığım, asla işime yaramayacağını düşündüğüm, bu yüzden esasen pek de üzerinde durmadığım ancak şu an bu birikimim ile alakalı bir işimin olduğu türkçe, arapça ve farsça karışımı dil.
(bkz: powder)
vays’a....
ansızın üzerimize çöküveren elvedalar...
her birimizin yüreğinde umulmadık hareler açar.
bir büyük proje böylece akim kalıp bitti...
bu masalardan bir güzel vays gurubu geçti...
(bkz: vays)
ansızın üzerimize çöküveren elvedalar...
her birimizin yüreğinde umulmadık hareler açar.
bir büyük proje böylece akim kalıp bitti...
bu masalardan bir güzel vays gurubu geçti...
(bkz: vays)
bitirdiğiniz zaman allahım bitirdim inanamıyorum diyorsunuz ve bir daha asla devam edecek gücünüzün olmadığını zannediyorsunuz...
back street boys’dan inciler:
all you people can’t you see, can’t you see...
arkadaşım nil’den inciler:
ol yu piypıl keçisi keçisi...
all you people can’t you see, can’t you see...
arkadaşım nil’den inciler:
ol yu piypıl keçisi keçisi...
eski bilgiçlerden arkadaşım benaykan tavsiye etti sağolsun...
tarihe birinci dünya savaşının provası olarak olduğu kadar bir türk-müslüman katliamı olarak da damgasını vurmuş, ilki beğenildiğinden (!) ikincisi çekilmiş harpler silsilesi.
osmanlı devletinin özellikle 19. yyda başına bela olmuş kelime, yöneten kurum "duyun-ı umumiye"dir. bugünkü karşılığı "kredi" dir. yöneteni ise imf dir. yüz yıllar geçmiştir ama biz bu beladan hala kurtulamamışızdır.
ağlamak...
final haftasında çok çalışmaktan beyni sulanıp çalan telefona "kim o" otomata da "alo" diye seslenmek...
türk hikayeciliğinin en değerli ve önemli ismi. daha çocukluğu sırasında bütün serisini bitirmiş birisi olarak kalemine hayran olduğum yazarlardandır. allah rahmet eylesin.
yedinci papürüs okuduğum en harika kitabı idi. mısır tarihini de konu alan popüler konulu romanlarda üzerine yok.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?