dark blue

iş görüşmelerine ırın kırın yaparak zorla gidermiş, kendi ağzından duydum, röportajında, ilginç..

insanların abattığı kadar güzel olduğunu düşünmediğim filmdir, izlemeyen hiçbir şey kaybetmez.

başlıkta şöyle bir düzeltme yapma gereksinimi duyuyorum. dersane yerine araştırdığım ve öğrendiğim kadarıyla dershane yazılması gerekmektedir. kural şöyledir: ders- hane, yemek- hane gibi sözcükler sessiz harfle bittiklerinden dolayı hane eki gelmektedir. sesli harfle bitenlerde direk olarak hastane, postane vs. denilmektedir.
(bkz: feyza hepçilingirler)
edit: burada düzeltme yapılamıyor olması, adamların dershanenin ismini öyle koymuş olmalarından kaynaklanmaktadır.

genellikle windows’ a alışan zihinlerin dışladığı, ezdiği, lanetlediği, anasına dayısına küfrettiği daha bilimum işgenceler çektirdiği, windows’ un en güçlü rakibi olan yazılımdır. öğrenildiği ve alışıldığı zaman güzeldir, ısırmaz etmez, bal gibi program işte.

annemin an itibariyle oyuncularımız için ben bile oynasam daha güzel oynardım dediği maçtır.

monopoly ile hafızama yer etmiştir, haydarpaşa tren istasyonu ifadesiyle.

içimde seni terk etmenin burukluğu
yarın okulun olduğu, finallerin kazık olduğu
ileride açacağım başlıkların, gireceğim entrylerin yoğunluğu
gencecikken içimin böyle şeylerle doluluğu
eyvah nolacak bu halim sorusu
cevdet anday ne de güzel demiş
eskileri ver yenileri al dememiş
leylek leylek havada yumurtası tavada dememiş
emeğin karşısında saygıyla eğilmiş
raziye üstümü örtseneeee.
dememiş; peki ne demiş; üstelik hava da güzelse yaşamak güzel şey çok güzel şey doğrusu demiş.

arkadaşımın anfide ders anlatılırken, hocam bir duyuru yapıcaaam deyip bas bas bağırıp izlememizi önerdiği, bunun üzerine de bir hayli merak edilen fimdir.

programlama dili olmakla beraber en zor olanıdır. bu dili öğrenen bireyler rahatlıkla c++ ve java gibi programlama dillerini de öğrenebilirler.

(bkz: bayramda durmadan baklava yiyen insan)

ramazan bayramında biraraya gelen aile bireylerinin rekabet konusudur. bugün rast geldim ki sofradaki insanlar sen kaç gün tuttun diye birbirlerine soruyorlardı. sonra eğer biri birini geçtiyse hahaha ben seni geçtim şeklinde gevrek bir gülümseme beliriyordu. sıra bana geldi, beklenen soru soruldu, ben zaten hesaplamaya başlamıştım kaç gün tuttuğumu, bir söyledim hepsi duruldu. kavga bitti, dostuk geldi.

samanyolu tv de geçtiğimiz sezon yayınlanmış olan, ülkedeki provokasyonları birebir yansıtan güncel, kaliteli bir dizi idi. başroldeki karakter olan vendor oyunculuğunu şahane sergilemiştir. ismini öğrendiğim zaman editleyeceğim.

ramazan bayramı’ndan önceki gündür. bu günde oruç tutmanın daha çok sevap kazandırdığı söylenir. ramazan ayını hissederek ve samimiyetle yaşayanlar için arife güzelliklerle dolu bir ayın bitişidir aslında. hüzünlenmeye vakit bulamadan bayram neşelendiriverir inananları.

şimdi sözlük okurken hep dikkatimi çeken bir durum var ki onca uyarıya rağmen bazı arkadaşlar halen yazım kurallarına dikkat etmiyorlar. genel olarak hatırlatmalıyım ki,

bugün annemlerde kaldım.
bugün annemlere de ablamlara da gittim.

benim entryim güzel değil; ama seninki çok güzel
öyle sarhoş olsam ki bir an seni unutsam...

de, ki yazımlarına örnekler.

tuzlu kahve, veda hikayeleri, hayata dair adlı kitapları vardır, kısa kısa yazılardan oluşmaktadır, keyiflidir genelde; ama biraz daha orijinal olabilir hikayeler. hatta kitaplarının birinde radyo programında anlattığı hikayeleri toplamıştır, programı öğrenciler için sabah kahvesi niteliğindedir. gözünüzdeki çapak bile çıkıverir coşkusundan.

tanrı tapmaktan gelmektedir, mitolojiye bakıldığında da tapılan birçok nesneye tanrı denilirdi. allah tanrı değildir; ancak ne yazık ki öyle bilinmektedir, eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. her şeye rağmen bence tanrı da dense kişinin niyeti önemlidir.

(bkz: adam dediğin benim gibi olur)

erdal demirkıran’ ın kitabının ismidir. adam harbiden dünyanın en akıllı insanı olduğunu, haliyle aksi de iddia edilemediği için noterden tasdiklettirmiştir. okunası kitaptır, güzel fikirleri vardır, kitabın tek para kazanmak amaçlı yazılmadığı bellidir.

erdal demirkıran’ ın kitabının ismidir. arka kapağında şöyle yazmaktadır:
herkesin kendine göre bir dağı vardır ve herkes kendi dağında yaşar mevsimleri. senin güneşin yakamaz beni, benim kışımla da sen asla zatürre olmazsın.
şimdi çık kendi dağına, ayakkabılarını çıkar ve koş! arkana bile bakma koşarken. bakma; çünkü arkanda hiç kimse yok! o dağ sadece senin. ayağını basmadığın hiçbir yer kalmasın. her yerini ezbere bil bu dağın. yeni ağaçlar dik dağına. ağaçlarla yeşile boya.
gururla dolaş. adımların hep büyük olsun. büyük yaşa! hiçbir zaman korkutmasın ölüm seni ve daima emin ol; sen ölmedenkimse gelmeyecek senin dağına. ölünce gelecekler ve." burada koca yürekli bir dağcı yaşardı." diye yazacaklar seni zirvelerine; ama bu senin umrunda bile olmayacak. sen zaten senelerce koca bir dağcı olduğunu bilerek yaşamıştın.

pinhani- istanbul’ da.