yav girdik bu sozluk alemine, guzel guzel de anlatmaya calisiyoruz derdimizi ama arkadasim boyle entry diyoruz swh diyoruz, okul da okuduk anliyoruz da ama ne biliyim iste oyle demesek mi, yerine bir sey mi bulsak, bak soyle bir kelime var acmis bir arkadas basligini, onersek mi bunu cemiyete, tutar mi, sallarlar mi, ne yazsam da basligi acsam, amaaan koyacam turkcesine de dede korkut muyum lan ben deyu deyu dusunen bilgicin sozluk camiasini turkceyi ve kimligi korumak adina gaza getirme cagrisi.
patron güdümündeki kurşun kalem askerlerinin patronlarının çıkarları dışındaki konularda hep yek ses tek vucut olup karşıt fikirleri, farklı düşünenleri, konuya başka açılardan bakanları marjinalleştirip fikri olarak absürdleştirmeye çalışmalarının temel sebebi.
misal, bu memlekette kimse koç ya da sabancı ailesi ile ilgili muhalif fikirlerini ve eleştirilerini bunların ekran ve sütunlarından açıklayamaz.
misal, avrupa birliğine katılmayı çıkarlarımıza uygun görmeyen kişi ya solcu dinazordur ya da faşist milliyetçidir.
en taze misal, orhan pamuk eleştirilemez çünkü o nobel ödüllüdür. herkes buna sevinmek zorundadır buna sevinmeyen perihan magden’in 12.10.2006 tarihli ntv’nin gece gündüz programında da belirttiği gibi küçük faşistçiklerdir.
herşeyden en iyi kendilerinin anladığını düşünen ve bunu bütün kamuoyuna dikte ettirmeye çalışan kurşun kalem askeri medyamızın demokrasi ve özgürlükten tek anladığının ise sadece kendi düşüncesi gibi düşünmek olması bu karaktersizligin en mide bulandırıcı sonucudur.
misal, bu memlekette kimse koç ya da sabancı ailesi ile ilgili muhalif fikirlerini ve eleştirilerini bunların ekran ve sütunlarından açıklayamaz.
misal, avrupa birliğine katılmayı çıkarlarımıza uygun görmeyen kişi ya solcu dinazordur ya da faşist milliyetçidir.
en taze misal, orhan pamuk eleştirilemez çünkü o nobel ödüllüdür. herkes buna sevinmek zorundadır buna sevinmeyen perihan magden’in 12.10.2006 tarihli ntv’nin gece gündüz programında da belirttiği gibi küçük faşistçiklerdir.
herşeyden en iyi kendilerinin anladığını düşünen ve bunu bütün kamuoyuna dikte ettirmeye çalışan kurşun kalem askeri medyamızın demokrasi ve özgürlükten tek anladığının ise sadece kendi düşüncesi gibi düşünmek olması bu karaktersizligin en mide bulandırıcı sonucudur.
girdi girmek gibi bir durumu onlemek maksadiyla girdi yazmak (tdk yaraticiligi yaparsak girdilemek) gibi alternatif onerilerle buyuyen kampanya.
konuyu farkli bir düzleme cekmek icin yorum: arkadaslar entry girmek asimile edilmis bilinclerimizde cool olarak algilaniyor da girdi girmek niye batiyor? benzeri duruma ornek stingin king of pain adli sarkisi. king of pain batiya kulaklarimizda sik bir lezzet birakirken bunun tercumesi acinin krali neden bu kadar arabesk durmaktadir? ben acikcasi bunu sark ezikligi olarak görüyorum ki bu tartisma tanzimata kadar gider. bu eziklikten kurtulmanin yolu olarak da turkcemize guvenmeyi ve bu gibi durumlarda ortaya konan kelimeleri kullanarak kulak asinaligi yaratmayi oneririm.
konuyu farkli bir düzleme cekmek icin yorum: arkadaslar entry girmek asimile edilmis bilinclerimizde cool olarak algilaniyor da girdi girmek niye batiyor? benzeri duruma ornek stingin king of pain adli sarkisi. king of pain batiya kulaklarimizda sik bir lezzet birakirken bunun tercumesi acinin krali neden bu kadar arabesk durmaktadir? ben acikcasi bunu sark ezikligi olarak görüyorum ki bu tartisma tanzimata kadar gider. bu eziklikten kurtulmanin yolu olarak da turkcemize guvenmeyi ve bu gibi durumlarda ortaya konan kelimeleri kullanarak kulak asinaligi yaratmayi oneririm.
galatasaray ’ın milyonlarcasını birden ağlatarak kırılması zor rekorunu egale ettiği eylem.
ahir zamana özgü psiko-siyasi (kaynak, götüm) davranıs bozukluğu. fransız aristokrasisinden hiçbir eksiği olmayan, yurdun dört köşesine yayılmış lord, kont, vikont dedelerinden yadigar şatolarında yaşayan beyaz peruklu cumhuriyet bürokrasisinin elitleri arasında şakirtgetiren, damladöktüren diye de bilinir.
belirtiler:
zaman gazetesi, sızıntı mecmuası gibi mazur görülebilecek nesriyatın bedava dagıtılmadıgı sanrısı.
’peygamberimiz bööeeefıajdsfıjafğ ühü ühü’ diye konusmasına baslayamayan, bir lokmaya muhtac hırkalı amcanın adı geçtiğinde gözlerde başlayan yanma.
kadınbudu, dilberdudağı gibi yemeklere alerji.
sadece alaturka tuvalete sıçabilmekten kaynaklı eklem rahatsızlıkları.
mustafa kemal’i iskeletorla özdeşleştirme.
’kuran peygambere aboneliksiz, kdvsiz, ücretsiz geldi. zaman gazetesi de ücretsiz dağıtılıyor (zaman zaman). o halde zaman gazetesi kuran’ın appendix’i. hem zaman= tersten namaz.’ gibi hatalı mantık zincirleme kazaları.
ırak ta bir milyonu aşkın müslamanı öldürmüş abd’nin bir eyaletinde yıllardır yaşamakta olup; bu işgale, 11 eylül sonrası abd’de müslüman topluma karsı yapılan sayısız insan hakları ihlallerine tek kelime laf etmeyen zat-ı şahanenin içinde bulundugu çelişkiyi görmezden gelme.
yayın organı, televizyonlar, yüzlerce okul ve dersane (bunların taşınmazlarını, gayrimenkullerini ve de diğer varlıklarını saymıyorum) sahibi olan bir tarikatın başında olan kişiyi gariban sanma.
tarikatları sivil toplum örgütü zannetmek
(bkz: daha gider bu)
demem o ki melun bir rahatsızlıktır. ilacı iki şişe biradır.
belirtiler:
zaman gazetesi, sızıntı mecmuası gibi mazur görülebilecek nesriyatın bedava dagıtılmadıgı sanrısı.
’peygamberimiz bööeeefıajdsfıjafğ ühü ühü’ diye konusmasına baslayamayan, bir lokmaya muhtac hırkalı amcanın adı geçtiğinde gözlerde başlayan yanma.
kadınbudu, dilberdudağı gibi yemeklere alerji.
sadece alaturka tuvalete sıçabilmekten kaynaklı eklem rahatsızlıkları.
mustafa kemal’i iskeletorla özdeşleştirme.
’kuran peygambere aboneliksiz, kdvsiz, ücretsiz geldi. zaman gazetesi de ücretsiz dağıtılıyor (zaman zaman). o halde zaman gazetesi kuran’ın appendix’i. hem zaman= tersten namaz.’ gibi hatalı mantık zincirleme kazaları.
ırak ta bir milyonu aşkın müslamanı öldürmüş abd’nin bir eyaletinde yıllardır yaşamakta olup; bu işgale, 11 eylül sonrası abd’de müslüman topluma karsı yapılan sayısız insan hakları ihlallerine tek kelime laf etmeyen zat-ı şahanenin içinde bulundugu çelişkiyi görmezden gelme.
yayın organı, televizyonlar, yüzlerce okul ve dersane (bunların taşınmazlarını, gayrimenkullerini ve de diğer varlıklarını saymıyorum) sahibi olan bir tarikatın başında olan kişiyi gariban sanma.
tarikatları sivil toplum örgütü zannetmek
(bkz: daha gider bu)
demem o ki melun bir rahatsızlıktır. ilacı iki şişe biradır.
ne yapsamda benimle sevisirsin, sevisecegimi odasindan tanirim, annesiyle cikip kiziyla seviseyim, dunyanin en maganda arabasini ben yaparim, kicimi jlo ya benzet hayalimi gerceklestir, dünyanin en igrenc islerini ben yaparim gibi ve daha pekcok sosyal, psikolojik konulari isleyen, bu konularla ilgili olarak dünya gencligini egitmeyi kutsal bir amac edinmis bu güzide kanalin metabolizma uzerindeki etkileridir. bu programlari izleyen kisi evladi belirli bir süre sonra beraber olacagi insani bulmak icin uclu cikmaya inanir ve kararini en iyi ikisini de öptükten sonra verebilecegini hisseder. yine ayni kisi araba bagajinin aslinda dvd ekranlari ve playstation eklemek için özel olarak yapilmis bir yuva olduguna olan inancini bir arabanin en güzel rengi ancak cingene pembesiyle yakalayabilecegini zannederek kuvvetlendirir. ama bu sanrilarin en tehlikelisi, kisi fiziksel olarak bir unluye benzemenin butun sorunlari ortadan kaldiracagina adi kadar emin olmasidir.
iskandinavya da yasayan sarisin pitirciklardan olsaydik bizi ciddi sekilde kuskulandiracak önerme. zira black metalin anavatani olan bu topraklar 90 li yillarda, faili unlu black metalciler olan kilise yakma eylemleriyle sarsilmisti. ayrica metal müzik bu topraklarda, zorla kabul ettirilen hristiyanliga karsi bir tepki araci olmakla kalmamis o topraklarin pagan köklerine duyulan özlemide konu olarak sik sik islemistir. fekat ulkemizin yuzlerce yuzkarasindan en önde geleni olan ana medya gruplari tarafindan zaten dinle ve yabanci olanla ilgili olarak her söylenene inanmaya meyilli insanimiza yutturulmus bu sanri dombililikten baska bir sey degildir.
emperyalizmin seks fantazisi.
diyarbakırın eski isimlerinden birisi. ayrıca bu kelimenin çoğu kişinin bildiğini sandığının aksine kürtçeyle de uzaktan yakından alakası yoktur. amed diyarbakıra bizans zamanında verilen isim olan amida ya kaynaklık etmiş bir kelime olup şehirin asurlular tarafından verilen ismidir. peki diyarbakıra nasıl dönüşmüştür? osmanlılar döneminde bölgeye göç edip siyasi açıdan kritik bir rol oynayan bekr aşiretinin etkisiyle şehir diyar-i bekr olarak anılmış cumhuriyet döneminde ise fahri hemşehrisi mustafa kemal atatürk tarafından diyarbakır ismi verilmiştir.
pkk diyarbakırın binlerce yıllık tarihininin sadece son 25 yılında faaliyet göstermiş bir aktördür. bu binlerce yılı bir kenara atıp koca şehri eşkiyanın çıllakalığına (diyarbakırda kuru gürültü anlamında kullanılan bir yerel değiştir) bırakırsak, en az filin kuyruğunu tutup fil ip gibi birşeydir diyen kör adam kadar yanılgıya düşmüş oluruz. hiç değilse buraya birşey yazarken azıcık araştırıp kendi cehaletimizi millete bulaştırmayalım.
pkk diyarbakırın binlerce yıllık tarihininin sadece son 25 yılında faaliyet göstermiş bir aktördür. bu binlerce yılı bir kenara atıp koca şehri eşkiyanın çıllakalığına (diyarbakırda kuru gürültü anlamında kullanılan bir yerel değiştir) bırakırsak, en az filin kuyruğunu tutup fil ip gibi birşeydir diyen kör adam kadar yanılgıya düşmüş oluruz. hiç değilse buraya birşey yazarken azıcık araştırıp kendi cehaletimizi millete bulaştırmayalım.
roj tv den hiçbir farkı olmayan rejimi, ülkenin hukukçularını dirsek temasında olduğu terör gruplarına hedef gösteren, gazetecilikle gazeteyle uzaktan yakından alakası olmayan ve cumhuriyetin vaktinin dolmasını bekleyen ama daha çok bekleyecek olan paçavra.
konser demenin haksızlık olacağı süresi itibariyle (1 saat 10 dakika) daha çok dinleti tanımını hakeden yaz gecesi aktivitesi. amy lee’nin enerjisi, hareketliliği ve butun bu performansına karşın ortalığı yıkan sesi gecenin öne çıkan unsurlarıydı. seyirci ile iletişimi oldukça sıcaktı. ama..
amy ablamız dinleti boyunca istanbul’da olduguna inanamadıgı, burada boyle bir kitlenin varolmasına çok şaşırdığı manasına gelen şeyler soyleyip durdu. iyi niyetinden kuşkum olmasa da (ulusalcı paranoyam da olabilir) birazcık ’siz turk insanları ingilizce şarkıda mı dinlermiş, ne akıllıymış bunnar megersem’ tadında sevilmiş gibi hissettim kendimi. kısacası bokunu çıkardı. dunyada boylesine bir üne sahip olan bir grubun (bir başka husus: artık grup yok sadace amy var gibi) dunyadan daha bir haberdar olmasını beklerdim.bu kadar kısa sürmesini ise daha iki albümlük bir grup olmalarına veriyorum.
evanescense’ın sevdiğim parçaları var. şarkılarındaki sertlik dozu bence oldukça akilane ayarlanıyor. piyano kullanımı turkulere bu enstrumanı sokan bir yavuz bingöl yumuşaklığı yaratıyor (dalga geçmiyorum hoşuma giden birşey bu). fakat geçenlerde okudugum bir röportajlarında evaescence’ın yaptıgı muzik artık evanescence tarzıdır demişler, yanılıyolar. daha boyle birşeyden bahsedilebilmesi için en azından iki albumden daha fazla uretmek bir başka ifadeyle 1 saatten daha uzun bir süre sahnede kalmaya yetecek kadar şarkıya sahip olmak gibi bir onkosulu yerine getirmek lazım. bence zannettikleri tarz ritm ve akor konusunda kendini tekrar etmekten başka birşey değil. tarz, şarkıların birbirine benzemesinden daha farklı birşeydir (coştum).
şimdiki lafım evanescence’a değil. geçen yıl bu zamanlar aynı mekanda bir abinin konserine gitmiştim. ve bu konserde o abi muzikte yaratıcılıgın sadece akorlar, notalar ve sozlerle sınırlı olmadığını sahne denilen nesnenin ve kavramın kullanıma göre insanları ruhlarından (ki en zor hedeftir) vurmayı becerebilen ender silahlardan biri oldugunu hepimize gostermişti. işte belki de o guzel yaz gecesinin hatırına artık başka bir konseri maalesef begenemiyorum.
(bkz: 20 haziran 2006 roger waters konseri )
(bkz: pink floyd dan sonra hicbir grubun kesmemesi)
amy ablamız dinleti boyunca istanbul’da olduguna inanamadıgı, burada boyle bir kitlenin varolmasına çok şaşırdığı manasına gelen şeyler soyleyip durdu. iyi niyetinden kuşkum olmasa da (ulusalcı paranoyam da olabilir) birazcık ’siz turk insanları ingilizce şarkıda mı dinlermiş, ne akıllıymış bunnar megersem’ tadında sevilmiş gibi hissettim kendimi. kısacası bokunu çıkardı. dunyada boylesine bir üne sahip olan bir grubun (bir başka husus: artık grup yok sadace amy var gibi) dunyadan daha bir haberdar olmasını beklerdim.bu kadar kısa sürmesini ise daha iki albümlük bir grup olmalarına veriyorum.
evanescense’ın sevdiğim parçaları var. şarkılarındaki sertlik dozu bence oldukça akilane ayarlanıyor. piyano kullanımı turkulere bu enstrumanı sokan bir yavuz bingöl yumuşaklığı yaratıyor (dalga geçmiyorum hoşuma giden birşey bu). fakat geçenlerde okudugum bir röportajlarında evaescence’ın yaptıgı muzik artık evanescence tarzıdır demişler, yanılıyolar. daha boyle birşeyden bahsedilebilmesi için en azından iki albumden daha fazla uretmek bir başka ifadeyle 1 saatten daha uzun bir süre sahnede kalmaya yetecek kadar şarkıya sahip olmak gibi bir onkosulu yerine getirmek lazım. bence zannettikleri tarz ritm ve akor konusunda kendini tekrar etmekten başka birşey değil. tarz, şarkıların birbirine benzemesinden daha farklı birşeydir (coştum).
şimdiki lafım evanescence’a değil. geçen yıl bu zamanlar aynı mekanda bir abinin konserine gitmiştim. ve bu konserde o abi muzikte yaratıcılıgın sadece akorlar, notalar ve sozlerle sınırlı olmadığını sahne denilen nesnenin ve kavramın kullanıma göre insanları ruhlarından (ki en zor hedeftir) vurmayı becerebilen ender silahlardan biri oldugunu hepimize gostermişti. işte belki de o guzel yaz gecesinin hatırına artık başka bir konseri maalesef begenemiyorum.
(bkz: 20 haziran 2006 roger waters konseri )
(bkz: pink floyd dan sonra hicbir grubun kesmemesi)
an itibarı ile sol bölümde
7 ekim 2007 sirnak terör saldırısı (7)
kaplumbaga ciftlesmesi (10)
oha dedirten ruyalar (10)
görünce güzide bilgiclerimizle ilgili olarak derin düsüncelere meyletmeme neden olmus yurek yangını. hayattayken kimsenin aldırmadığı bu aslanları sadece ölürken anmak zaten çok ikiyüzlü bir davranış ama böylesine bir trajedi sırsında dahi o gerizekalı geyiklere devam etmek nasıl bir saygısızlık, nasıl bir vicdan yoksunluğudur algılayamıyorum.
hergün aynı andavallıkla yasamaya devam edelim zaten şehit olanlar bir grup insan modeli değil mi, zaten dünyanın kendi ekseni donumuzun içinde değil mi, zaten sozluk sadece karı bulmaya yarayan bir kırık egolar sergisi değil mi?
sevgili şehitlerimiz; öldünüz. beni affedin ama zaten hep ölüydünüz. bu yüzden de daha toprağa bile düşmeden tıpkı atalarınız, analarınız gibi unutuldunuz.
7 ekim 2007 sirnak terör saldırısı (7)
kaplumbaga ciftlesmesi (10)
oha dedirten ruyalar (10)
görünce güzide bilgiclerimizle ilgili olarak derin düsüncelere meyletmeme neden olmus yurek yangını. hayattayken kimsenin aldırmadığı bu aslanları sadece ölürken anmak zaten çok ikiyüzlü bir davranış ama böylesine bir trajedi sırsında dahi o gerizekalı geyiklere devam etmek nasıl bir saygısızlık, nasıl bir vicdan yoksunluğudur algılayamıyorum.
hergün aynı andavallıkla yasamaya devam edelim zaten şehit olanlar bir grup insan modeli değil mi, zaten dünyanın kendi ekseni donumuzun içinde değil mi, zaten sozluk sadece karı bulmaya yarayan bir kırık egolar sergisi değil mi?
sevgili şehitlerimiz; öldünüz. beni affedin ama zaten hep ölüydünüz. bu yüzden de daha toprağa bile düşmeden tıpkı atalarınız, analarınız gibi unutuldunuz.
duygusal threesome.
bel üstünde dövme olarak ortaya çıktığında erkek bünyede sevişme isteği uyandıran etki.
hayatimin 6 ila 12 ayinin kaderini cizecek olay. 08.12 tarihindehttp://www.kkk.tsk.mil.tr adresinde açıklanmasi beklenen sonuclardir. 313. donem tertiplerim icin simdiden hayirli ugurlu olmasini dilerim.
penceleri cekilmiş ellerin divan olma durumu. teorik olarak vatan savunması adına harp sanatının ogrenilmesi ve ogretilmesi. pratik olarak hiyerarsik sistem ve turkiye’nin makus badireleri sonucu catlamış rutbeli personele kulluk edilmesi. içi leş gibi ayak kokan pırıl pırıl boyalı bir postal. neyseki safak dogan gunes.
gote kaçan başlara örnektir. pahalıdır. her babayiğidin harcı değildir.
şu tirada konu olmuş burundur:
soylulardan kendini beğenmiş bir soylu olan valvert, cyrano’yu küçük düşürmek ister.
valvert: -siz! sizin burnunuz... burnunuz... çok büyük. çok.
cyrano: -hepsi bu mu?
valvert: -evet.
cyrano: - bu kadarı az delikanlı! asıl iş edada.
mesela bak, hoyratça, "burnum böyle olsaydı mösyö, mutlak dibinden kestirirdim!"
dostça, "yana yatmaz mı? senden önce davranıp kadehe batmaz mı?"
tarifle, "burun değil bir kere, coğrafyada böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!"
mütecessis, "acaba ne işe yarar bu alet? makas kutusu mudur, divit midir, izah et?"
zarifhane, "kuşları sevdiğiniz besbelli! yorulmasın diye yavrucaklar, temelli tünek kurmuşsunuz!"
pürneşe, "birader şu koskocaman burunla tütün içince, komşu yangın var demiyor mu?"
müdebbir; "aman yavrum! bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum!"
müşfik, "yaptırın ona küçük bir şemsiye, yazın fazla güneşten rengi solmasın diye!"
âlimane, "görmüşüm aristophanes’de belki hippocampelephantocamelos adındaki hayvanın burnu gayet büyükmüş! sen ne dersin?"
nobran, "zaten bilirim, sen misafir seversin; bu şapka asmak için mükemmel icat!"
şairane, "ey burun, bütün cihana inat, seni baştan aşağı nezle etmeye kaadir tek rüzgâr bulunamaz, karayel müstesnadır!"
hazin, "bir de kanarsa, kızıldeniz! ne bela!"
hayran, "lavantacıya ne mükemmel tabela!"
lirik, "bu tanrıların bindiği bir gemidir!"
safiyane, "abide ne günleri gezilir?"
hürmetkârane, "mösyö, kibarsınız muhakkak, yoksa var mı cumba sahibi olmak!"
köylü, "vış anam! bu ne? bilmem guş muh, balık mıh? yoğusa tohuma kaçmış bir salatalıh mı?"
sivri akıllı, "bunu tombalaya koymalı! kim elinden kaçırmak ister böyle bir malı?"
ve hıçkıra hıçkıra nihayet, pyrame gibi, "bu ne felaket! bu ne musibettir yarabbi! böyle berbat edip de yüzünü sahibini, şimdi de utancından kızarıyor, bak hain!"
-olsaydı biraz nükte, biraz malumatınız, işte karşıma geçer bunları sayardınız. fakat sizde nükteden eser yok zerre kadar, neyleyeyim cenabıhak ihsan buyurmamışlar!
zaten bir parça icat kudreti olsa bile, böyle seçkin, muhterem huzzar önünde hele, bana bu şakaları yapmazdınız elbet.
ağzınızdan çıkmaya daha olmadan kısmet bunlardan bir tekinin en ufak başlangıcı, karşınıza bergerac’ın kılıcı!
ben bunları söylerim, oldukça belagatla! başkasından dinlemem fakat tekini bile.
* * *
edmond rostand / cyrano de bergerac / burun tiradı çeviri: sabri esat siyavuşgil.
soylulardan kendini beğenmiş bir soylu olan valvert, cyrano’yu küçük düşürmek ister.
valvert: -siz! sizin burnunuz... burnunuz... çok büyük. çok.
cyrano: -hepsi bu mu?
valvert: -evet.
cyrano: - bu kadarı az delikanlı! asıl iş edada.
mesela bak, hoyratça, "burnum böyle olsaydı mösyö, mutlak dibinden kestirirdim!"
dostça, "yana yatmaz mı? senden önce davranıp kadehe batmaz mı?"
tarifle, "burun değil bir kere, coğrafyada böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!"
mütecessis, "acaba ne işe yarar bu alet? makas kutusu mudur, divit midir, izah et?"
zarifhane, "kuşları sevdiğiniz besbelli! yorulmasın diye yavrucaklar, temelli tünek kurmuşsunuz!"
pürneşe, "birader şu koskocaman burunla tütün içince, komşu yangın var demiyor mu?"
müdebbir; "aman yavrum! bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum!"
müşfik, "yaptırın ona küçük bir şemsiye, yazın fazla güneşten rengi solmasın diye!"
âlimane, "görmüşüm aristophanes’de belki hippocampelephantocamelos adındaki hayvanın burnu gayet büyükmüş! sen ne dersin?"
nobran, "zaten bilirim, sen misafir seversin; bu şapka asmak için mükemmel icat!"
şairane, "ey burun, bütün cihana inat, seni baştan aşağı nezle etmeye kaadir tek rüzgâr bulunamaz, karayel müstesnadır!"
hazin, "bir de kanarsa, kızıldeniz! ne bela!"
hayran, "lavantacıya ne mükemmel tabela!"
lirik, "bu tanrıların bindiği bir gemidir!"
safiyane, "abide ne günleri gezilir?"
hürmetkârane, "mösyö, kibarsınız muhakkak, yoksa var mı cumba sahibi olmak!"
köylü, "vış anam! bu ne? bilmem guş muh, balık mıh? yoğusa tohuma kaçmış bir salatalıh mı?"
sivri akıllı, "bunu tombalaya koymalı! kim elinden kaçırmak ister böyle bir malı?"
ve hıçkıra hıçkıra nihayet, pyrame gibi, "bu ne felaket! bu ne musibettir yarabbi! böyle berbat edip de yüzünü sahibini, şimdi de utancından kızarıyor, bak hain!"
-olsaydı biraz nükte, biraz malumatınız, işte karşıma geçer bunları sayardınız. fakat sizde nükteden eser yok zerre kadar, neyleyeyim cenabıhak ihsan buyurmamışlar!
zaten bir parça icat kudreti olsa bile, böyle seçkin, muhterem huzzar önünde hele, bana bu şakaları yapmazdınız elbet.
ağzınızdan çıkmaya daha olmadan kısmet bunlardan bir tekinin en ufak başlangıcı, karşınıza bergerac’ın kılıcı!
ben bunları söylerim, oldukça belagatla! başkasından dinlemem fakat tekini bile.
* * *
edmond rostand / cyrano de bergerac / burun tiradı çeviri: sabri esat siyavuşgil.
12 aslanımızı daha kaybettiğimiz olay.
terör başarıya ulaşıyor, ülkem büyük bir karamsarlık ve öfke içinde kıvranıyor. büyüdüğüm toprakların kuraklığı yine kanla doyurulmaya çalışılıyor. bbc, cnn teröristlere hala asi, isyancı diyor. abd beslemesi kabile reislerinin altın semerlileri barzani & talabani şu günde bile hiç çekinmeden açıkça meydan okuyor. abd ’nin bölgede etkin olduğu her dönem köpeklerin daha da kudurduğu gerçeği bir kez daha ispatlanıyor. sıfır noktasındaki terör 5 yıl içinde tekrar zirve yapıyor. ülkem karaktersiz, esnaf bozması geçmişine soktuğumun politikacılarının, haddini bilmeyen, mesleği dışında herşey ile yakından ilgilenen, egosu şişik işe yaramaz komut atamayanların, gürültücü,aymaz, kıç yalamaktan dili kahverengiye dönmüş, gençliğinde devrimci cebi para görünce değişimci cumhuriyete numara takmaktan başka vizyonu hedefi olmayan paçavra yazarlarının ve kendi küpünden başka ilkesi olmayan ilkesiz, utanmadan pkk nın yerleşmiş olduğu bölgeyle her türlü ticareti yapan (elektriklerini bile biz veriyoruz yuh artık) kendini işadamı zanneden fırsatçı sansar sürülerinin elinde eriyip gidiyor.
ve bütün bu pezevenklerin kazançlarının bedeli o (kaç) 12’lerin 15’lerin evlerinde, en iyi asker ocağına gittikten sonra kıymetini anladıkları ve kendi kendilerine ’eve bir döneyim bir dediğini ikiletmiyeceğim.’ diye ugruna artık tutamayacakları sözler verdikleri analarının gözyaşlarıyla ödeniyor.
kahroluyorum. tam boğazımdan acı mı acı kördüğümleniyorum.
terör başarıya ulaşıyor, ülkem büyük bir karamsarlık ve öfke içinde kıvranıyor. büyüdüğüm toprakların kuraklığı yine kanla doyurulmaya çalışılıyor. bbc, cnn teröristlere hala asi, isyancı diyor. abd beslemesi kabile reislerinin altın semerlileri barzani & talabani şu günde bile hiç çekinmeden açıkça meydan okuyor. abd ’nin bölgede etkin olduğu her dönem köpeklerin daha da kudurduğu gerçeği bir kez daha ispatlanıyor. sıfır noktasındaki terör 5 yıl içinde tekrar zirve yapıyor. ülkem karaktersiz, esnaf bozması geçmişine soktuğumun politikacılarının, haddini bilmeyen, mesleği dışında herşey ile yakından ilgilenen, egosu şişik işe yaramaz komut atamayanların, gürültücü,aymaz, kıç yalamaktan dili kahverengiye dönmüş, gençliğinde devrimci cebi para görünce değişimci cumhuriyete numara takmaktan başka vizyonu hedefi olmayan paçavra yazarlarının ve kendi küpünden başka ilkesi olmayan ilkesiz, utanmadan pkk nın yerleşmiş olduğu bölgeyle her türlü ticareti yapan (elektriklerini bile biz veriyoruz yuh artık) kendini işadamı zanneden fırsatçı sansar sürülerinin elinde eriyip gidiyor.
ve bütün bu pezevenklerin kazançlarının bedeli o (kaç) 12’lerin 15’lerin evlerinde, en iyi asker ocağına gittikten sonra kıymetini anladıkları ve kendi kendilerine ’eve bir döneyim bir dediğini ikiletmiyeceğim.’ diye ugruna artık tutamayacakları sözler verdikleri analarının gözyaşlarıyla ödeniyor.
kahroluyorum. tam boğazımdan acı mı acı kördüğümleniyorum.
50 karakter sıkıntısı olmasaydı iş yerindeki tuvalette ses çıkarmadan sıçmaya çalışmanın bağırsak dugumleyen gerilimi şeklinde açacağım başlık. adamı boncuk boncuk terletir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?