confessions

alorarola

- Yazar -

  1. toplam entry 4651
  2. takipçi 1
  3. puan 97235

cihansah

alorarola
ya da (mirza muzafferüddin)

karakoyunlu devletinin üçüncü hükümdârı. devletin kurucusu olan kara yusuf?un oğludur. 1405 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. 1415?te babası tarafından sultâniye?ye vâli tâyin edildi. 1420?de babasının ölümü üzerine sultâniye?den ayrılarak bağdat vâlisi olan ağabeyi şah mehmed?in yanına gitti. daha sonra onunla anlaşmazlığa düşerek diğer ağabeyi iskender?le birleşti. ancak karakoyunlu âilesi arasında çekişmeler uzun yıllar sürerek devletin zayıflamasına yol açtı. nihâyet kardeşlerinden şah mehmed?in, şahruh iskender?in de, oğlu şah kubad tarafından öldürülmesinden sonra cihanşah, devletin başına geçti. ilk olarak baba kâtili şah kubad?ı ortadan kaldırarak devlete tamâmıyla hâkim oldu. 1440?ta gürcistan?a büyük bir sefer düzenledi ve pek çok ganîmet elde etti. aynı yıl tebriz?e girerek burada faâliyet gösteren hurûfîleri temizledi. böylece islâm âleminde çıkması muhtemel, korkunç bir sapıklık cereyânının önüne geçmiş oldu.

bağlı olduğu şahruh?un 1447?de vefâtı üzerine ?sultan? ve ?hakan? unvanlarını aldı. şahruh?un vefâtı ile timurlular arasında baş gösteren anlaşmazlık ve çekişmelerden faydalanarak, isfahan ve fars ülkelerini de ele geçirdi. bu muvaffakiyetlerini kirman?ı da fethederek tamamladı.

1457?de horasan?a büyük bir sefer düzenledi. herat?ı kolaylıkla zaptederek nâmına hutbe okuttu. ancak bu sırada oğlu hasan ali?nin tebriz?de isyânı üzerine, horasan?ı terk etmek zorunda kaldı. bir müddet sonra da fars ve irak-ı arab?ı idâresi altında bulunduran diğer oğlu pir budak?ın itaatsizliği ile karşılaşan cihanşah, oğlunu bu işten vazgeçirmeye çalıştı ise de, muvaffak olamayınca öldürttü. fakat bu durum, onu, muvaffakiyetlerindeki en kuvvetli desteğinden mahrûm bıraktı.

horasan?ın dışında, hemen hemen bütün iran, arran, irak ve batı anadolu?daki uç bölgelerinin hâkimi olan cihanşah, son seferini uzun hasan üzerine yaptı. fakat bu sefer, kendisinin ve devletinin felâketi ile netîcelendi. uzun hasan?ın bir baskınına uğraması sonucu kaçarken öldürüldü (1467). esir alınan oğlu muhammed ve diğer kumandanları da aynı âkıbete uğradılar. cihanşah?ın cesedi sonradan tebriz?e götürülerek, orada yaptırmış olduğu imâretindeki türbesine defnedildi.

devrin târihçilerinden abdürrezzak semerkandî, cihanşah?ın âdil, kudretli ve becerikli bir sultan olduğunu kaydetmiştir. saltanatı devrinde tebriz?i mâmûr bir belde hâline getirdi. timur hanın ortadan kaldırmasına rağmen o devirde yeniden ortaya çıkan hurûfîlik adlı sapıklığın önüne geçerek, islâmiyete büyük bir hizmet etti. ilme ve âlimlere hürmetkâr olup, ilmi ve âlimleri koruyup gözetmiştir. medreseler ve câmiler yaptırdı. bunlardan tebriz?deki medrese ve câmisi meşhurdur. iyi bir şâir olan cihanşah, farsça ve türkçe şiirler yazmış ve manzumelerinde ismini mahlas olarak kullanmıştır.

evrengzib

alorarola
bâbürlü hükümdarı, şah cihan?ın mümtaz mahal?den doğan üçüncü oğlu. 1618?de malva duhad?da doğdu. muhyiddîn muhammed birinci âlemgîr şah olarak da bilinir. imâm-ı rabbânî hazretlerinin oğlu muhammed mâsum fârûkî?nin terbiyesinde yetişti. iyi bir tahsil gördü. din ve fen ilimlerinde ilerledi. askerlik ve idârecilikte ustalaştı. dekken vâliliği esnâsında (1634-1644) idâresinin ve ahlâkının güzelliği ile kendisini halka ve çevresine sevdirdi. safevîlere karşı yapılan seferlere komutan olarak katıldı ve başarılı savaşlar yaptı (1646-1647). ikinci defâ dekken vâliliğine tâyin edildi (1654). yaklaşık dört sene bu vazîfede kalıp başarılı hizmetlerde bulundu. şah cihan, daha çok hindulara yakınlığı ile tanınan oğlu dara şükuh?u veliaht tâyin etmişti. 1657 yılında şah cihan?ın ciddî bir şekilde rahatsızlanması evrengzib ile dara şükuh?u taht mücâdelesinde karşı karşıya getirdi. evrengzib, ağabeyi dara şükuh?u, samugarh?da kesin bir mağlûbiyete uğrattı. bu arada rahatsızlığı geçen babası şah cihan?ı da agra?daki sarayında göz hapsine aldı. iki sene süren iktidar mücâdelesini 1659 da bitirerek hâkimiyeti sağladı. muhyiddîn birinci âlemgîr unvânıyla tahta çıktı.

âlemgîr şah, tahta geçtikten kısa bir müddet sonra memlekette sulh ve sükûnu sağladı. müslim ve gayrimüslim herkesin, huzur içinde yaşamasını temin etti. zulüm ve kötülüklere, bid?at ve sapıklıklara son verdi. ayak altına düşme ihtimâlini göz önüne alarak, paralardaki kelime-i şehâdet yazılarını kaldırdı. ateşe tapan mecûsilerin dînî bayramı olan nevrûz (21 mart) ve mihrican günlerinin resmî bayram olarak kutlanmasını yasakladı. allahü teâlânın emir ve yasaklarının memleketin her tarafında tatbikinin kontrolü için, molla ivaz vecih isimli âlimi vazîfelendirip emrine müfettişler verdi. molla ivaz?ın emirlerine aynen kendi emirleri gibi itâat edilmesini, memleketin her köşesindeki idârî âmirlere fermanlarla bildirdi. islâmiyetin emretmediği seksen çeşit vergiyi halktan kaldırdı. müslüman ve kâfir herkesin gönlünü aldı. bu uygulamalardan sonra hazîne zayıflaması gerekirken, zenginleşti.

agra başta olmak üzere ülkenin her yerinde imâret vazîfesini gören bulgurhâneler açtırdı. yolcu ve misâfirler için han ve kervansaraylar yaptırdı. ilim ve ilim ehline çok kıymet verip, talebelerin ve müderrislerin vazîfelerini râhat yapmaları için maaş verdi. ilmî yayın faaliyetlerini teşvik ederek eser takdim eden âlimleri mükâfatlandırdı. din ve fen ilimlerinin herkes tarafından öğrenilmesine büyük gayret sarf etti.

âlemgîr şah, memleketin ileri gelen ulemâsından meydana getirdiği kalabalık bir heyete her türlü imkânları verip büyük bir kütüphâne kurarak fetâvâ-yı âlemgiriyye ve fetâvâ-yı hindiyye adları verilen kânun kitabını ve devletin anayasasını, hanefî mezhebi hükümlerine göre hazırlattı. bu hükümler, yetişen âdil kâdılar tarafından memleketin her tarafında tatbik edildi. daha sonra aynı şey mecelle ile osmanlı devletinde de yapıldı. âlemgîr şahın âdil idâresine hayran kalan hindûlar, böyle bir sultanın dînine girmek için âdetâ yarışıyorlardı. böylece binlerce hindunun bâtıl dinlerini bırakıp hak din olan islâmiyeti seçmelerine sebep oldu.

âlemgîr?in ilk fetihleri hind-pakistan yarımadasının doğu ucunda cereyân etti. kuç-bihar ve assam?ın hindû idârecileri, taht mücâdelesi sırasında devletin zayıf durumundan faydalanarak buraları istilâ etmişlerdi. âlemgîr buraları geri aldı. şah cihan zamânından beri müslümanların alâkasını cezbeden bengal topraklarını fethetti. bu zengin memleketin gelirleri daha sonra âlemgîr şah?ın ordularının ana mâlî kaynağı oldu.

bugün bangladeş olarak bilinen bölgenin dünyâya açılması ve iskânı da büyük ölçüde âlemgîr şah tarafından gerçekleştirildi. daha önceleri bölge kapalı bir hayat sürmekteydi. dışardan gelen tesirler kendilerini ancak büyük yerleşim merkezleri ve zengin manastırlarda gösterebiliyordu. hindûlar ve hıristiyanlar, doğu bengal insanının şahsı ve dili ile alay ediyorlardı. diğer insanların kötülükleri, müslümanların bölgedeki çalışmasını kolaylaştırdı. islâm medeniyetini doğu bengal?e yerleştirerek ülkenin çehresini değiştirdiler.

bu sırada batıda peşâver civârında oturan afgan kabilesi yusufzâîlerin lideri baku başkaldırdı. âlemgîr?in komutanlarını mağlûp etti. âlemgîr, bizzat müdâhale edinceye kadar da mücâdelesini devâm ettirdi. ancak âlemgîr?in uzun iktidârı boyunca tâkip ettiği usta siyâset, afganlılarla münâsebetlerinin iyiye dönüşmesini temin etti. 1675?lerde ortaya çıkan sih isyanlarını bastırdı. evrengzib döneminde safevîlerle olan dostluk devâm ettirildi. mekke şerifine elçiler yollanarak büyük maddî yardımda bulunuldu. osmanlı gürgâniyye münâsebetleri ileri bir safhaya ulaştı. ikinci süleymân han zamânında hindistan elçiliği ile bâbür ülkesine gelen ahmed ağa büyük bir merâsimle karşılandı ve anadolu?nun temsilcisi olarak kabul edildi (1690). batılı devletlerden italya, fransa ve ingiltere ile temaslarda bulunuldu.

bâbürlüler devletini yönetmeye başladığı ilk günden îtibâren, allahü teâlânın rızâsı için çalışmayı elden bırakmayan âlemgîr şah, vefât edeceği zaman bile, marata denilen isyânkâr hindûlarla savaşıyordu. 3 mart 1707 târihinde bombay?ın kuzey doğusuna düşen evrengâbâd yakınlarında, ahmednagar?da vefât etti ve huldâbâd (ravza) denilen yerde defnedildi. âlemgîr şahın dört oğlu, üç kızı vardı.

târihlerde âlemgîr şahın en müşahhas özelliklerinin, eksiksiz bir cesâret ile gâyesine erişmekte gösterdiği azim ve sebat olduğu yazılmıştır. askerî harekâtları, cesâretinin seviyesini yeteri kadar ortaya koymaktadır. düşmanlarını saf dışı etme veyâ kendine bağlamada gösterdiği mahâret onun diplomasi ve devlet adamlığındaki ihtisâsını göstermiştir. çok iyi bir hâfızaya sâhip olan âlemgîr, aynı zamanda yorulmaz bir liderdi. iktidârı zamânında kendisiyle görüşebilme fırsatını bulan italyan doktor gemalli careri, âlemgîr?in kendisine yapılan mürâcaatları tek tek okuduğunu, bunları cevapladığını ve bu işten büyük haz duyduğunu kaydetmiştir.

devletinin bütün ihtişamına karşılık âlemgîr?in sâde bir hayâtı vardı. giyim-kuşamı, yeme-içmesi ve diğer her türlü faâliyeti sâdelik sınırlarını geçmezdi. çok düzenli bir hayâtı vardı. doksan yaşında vefât ettiğinde, işitme hâriç bedenî faaliyetlerinde hiçbir bozukluk yoktu.

okumayı çok severdi, bu sevgisini vefâtına kadar devâm ettirdi. kendisi de yazardı. fârisî nesirleri çok beğenilmektedir. mektuplarını ihtivâ eden, ruk?at-i âlemgîrî kitabı, uzun zaman, basit fakat güzel nesir yazma umûmi ders kitabı olarak kaldı. şiir söylemede de kâbiliyetliydi. hemen hemen bütün hint-islâm liderlerine ağır bir dille saldıran will durant, âlemgîr şah için şu îtirâfı yapmaktan kendini alıkoyamamıştır: ?suç ve suçlunun üzerine gitmede hemen hiç cezâi metodlar kullanmadı. dîni tarafından yasaklanan bütün yiyecek, içecek ve şatafattan uzak durdu.?

tasavvufta muhammed mâsum-i fârûkî gibi bir zâta talebe ve halîfe olmakla şereflenen bu büyük hükümdâr, islâm hukûkuna büyük hizmet etmiş, hadis ilminde pek kıymetli bir eser kaleme almış, aynı eseri şerh ettikten sonra yine kendisi farsça’ya çevirmişti. ayrıca belâgat yönü çok üstündü. bu sebeple, belâgat şâheserleri denilebilecek pek kıymetli risâleler de kaleme almıştır.

berkyaruk

alorarola
büyük selçuklu imparatorluğunun beşinci sultanı. melikşah?ın büyük oğludur. babasının ölümü üzerine henüz çok küçük olan oğlu mahmud, sultan ilan edildi. ancak buna rıza göstermeyen vezir nizamülmülk ve taraftarları, rey şehrinde berkyaruk?u tahta çıkarıp, sultan ilan ettiler. kardeşinin kuvvetlerini berucird mevkiinde bozguna uğratan berkyaruk, daha sonra kendisini tanımak şartıyla ona, isfahan ve fars eyaletlerini devretti. bu arada amcası tutuş da harekete geçerek musul?u ele geçirmişti. berkyaruk tutuş?u yenerek bağdat?a girdi ve adına hutbe okuttu. mücadeleye devam eten tutuş, halep, harran ve urfa?yı ele geçirerek, tekrar sultanın üzerine yürüdü. zor durumda kalan berkyaruk, isfahan?a kardeşi mahmud?un yanına sığındı. bu sırada mahmud?un ölümü ile onun kuvvetlerine de sahip oldu. daha sonra, rey yakınlarında tutuş?la giriştiği muharebeyi kazandı. savaş sırasında tutuş?un öldürülmesi ile de ülke içerisinde birlik ve beraberliği sağladı.



sultan berkyaruk, bundan sonra anadolu ve suriye?yi işgale başlayan haçlılar üzerine kuvvetler sevk etti. ancak emirler arasındaki rekabetler ve şii fatımilerin aleyhte faaliyetleri sonucu, haçlılara karşı kesin bir zafer elde edemedi.

bu arada berkyaruk?un karşısına gence melik?i ve kardeşi mehmed tapar, saltanat iddiasıyla çıktı. berkyaruk, 1100 yılında sefid-rud?da mağlup oldu ise de; mehmed tapar?ı arka arkaya dört defa bozguna uğrattı. ahlat?a sığınan mehmet tapar, buranın hükümdarı sökmen?i ve ani emiri menuçehr?i hizmetine alarak yeniden savaşa hazırlandı. sultan berkyaruk, çok kan aktığını, memleketin harap, emir ve askerlerin yorgun olduğunu, hazinenin boş kaldığını, vergilerin tahsil edilemez bir hale geldiğini ve nihayet islam düşmanlarına fırsat verildiğini beyan ederek, gönderdiği bir elçi ile, kardeşini barışa ikna etti. böylece, 1104?te azerbaycan?da sefid-rud hudut olmak üzere kafkasya?dan suriye?ye kadar bütün vilayetler mehmed tapar?da kalmak ve bağdat’ta hutbe berkyaruk namına okunmak şartıyla, bir antlaşmaya varıldı.

selçuklu imparatorluğu, iki devlete ayrılmak suretiyle türkiye ile birlikte üç selçuk sultanı meydana çıktı. lakin bu durum çok kısa sürdü. zira, berkyaruk, vücutça hasta olduğu için, 1104 yılında yirmi altı yaşında öldü. sultan berkyaruk, ülkesini düşünen ve milletinin refahı için çalışan bir kimse idi. ancak, kardeş kavgalarının hem de birlik ve beraberliğe en muhtaç olunduğu bir döneme rastlaması, berkyaruk?u çok üzmüştü. buna rağmen fırsat buldukça haçlı kuvvetleri üzerine asker sevk etmekten ve onlara darbeler vurmaktan geri kalmadı.

balamber

alorarola
adı bilinen ilk batı hun türk hükümdarı (iv. yüzyılın ikinci yarısı).

doğu ve batı gotları ortadan kaldırdı. hun topraklarını genişletti. kafkasların kuzeyinde yaşayan alanları, volga-don bölgesindeki sarmat ve iskitleri buyruğu altına aldı. daha sonra doğu got imparatorluğuyla savaştı ve onları yendi (373-374 arası). got kralı ermanarik, intihar etti. balamber, düşmana çok iyi davrandı. memleketlerinde kalmalarına izin verdi. kendilerine kral seçmelerini istedi. yeni kral vithimir, doğu got imparatorluğunu eski haline getirmek için çalıştı. komşu kavimlere saldırdı. balamber, buna engel oldu. vithimir öldürüldü. halkı ise batı gotlara sığındı. fakat bir gece ay ışığında nehri geçen balamber, gotları bastı ve bozguna uğrattı. volga’dan, aşağı tuna’ya uzanan bir hun imparatorluğu kurdu.

ruus

alorarola
vezir, beylerbeyi tımar ve zeamet sahipleri dışında, diğer devlet işleri ile görevli hazine ve evkaftan maaş alan devlet memurlarının tayin kağıdı için kullanılır.

bunlar divan-ı hümayun rüus kaleminde bulunan rüus defteri adlı deftere kaydedilirdi. rüuslar genellikle üç gruptur.

1-rüus kalemi rüusları: şeyhülislam ile istanbul, eyüp, galata, üsküdar kadılarının, babüssaade ağası ile yeni saray ağası ve enderun serkilercisi yönetiminde olan görev sahiplerinin, anadolu’daki vakıfa ait hizmetlilerin ve kale muhafızlarının rüuslarına denirdi.

2-ordu rüusları: sadrazam yönetiminde olan vakıflar, seferde olan kapıkulu süvari bölüklerine, cebeci, topçu, top arabacı, müteferrikalara ait rüuslardır. bunları sefer zamanında sadrazam yazardı.

3-rikap rüusları: bunlarda ikiye ayrılırdı.

a- küçük ruznamçe rüusları: kapıcılar, avcı bölükleri, divan-ı hümayun katipleri, çaşnigirler, istanbul’da bulunan divan çavuşları ve emekli müteferrika rüusları.

b-piyade rüusları: saray aşçıları, alemdarlar, mehterler, divan-ı hümayun sakaları, hassa çamaşırcıları, saraya mensup (ehl-i hiref) sanatkarlar, eski saray ve galatasaray kapıcıları, anadolu kalelerindeki subaylar, tersane mensupları, saray doktorları, esnaf kethüdaları ve mukataa katiplerine ait rüuslar.

ayrıca, medrese eğitimini bitirip "mülazım" olanlardan imtihanlarda başarı gösterenlere verilen (berat) belgesinin adıdır.


mutesellim

alorarola
osmanlı imparatorluğu’nda taşra görevlerine beylerbeyi, sancakbeyi, muhafız vs. olarak tayin edilen vezir veya beylerin görevlerini teslim almak üzere, kendi hareketlerinden önce gönderdiği memur, vali vekili.

imrahor

alorarola
has ahırın en büyük amiri. buna "büyük imrahor" veya "emir-i ahur-i evvel" de denirdi. kendisinden sonra gelen amire ise "küçük imrahor" veya "emir-i ahur-ı sani" denirdi. büyük imrahor, özengi veya rikab ağalarındandı. istabl-ı amire mensuplarının amiri olduğu gibi has ahıra ait çayır ve korulardan da sorumluydu. yardımcısı küçük imrahor, arabacıların idaresiyle ve içoğlanlarına verilecek atlarla meşgul olurdu. has imrahorların ulufelerinden başka arpalık olarak gelirleri de vardı. bunlar ilk dönemlerde tımar derecesinde iken sonraları zeamet derecesine çıkarılmıştır. xvi. yüzyılda dış hizmete çıktıklarında sancak beyliği, xvii. yüzyıldan sonra da beylerbeyliği hatta vezirlik payeleri verilmiştir.
/

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol