ahuramazda

(bkz: mesut yar)

(bkz: alakaya çay demlemek)

her sabah,öğleden sonra 2 sularına kadar yaşamaya başladığım illet.
sonra ne oluyorsa o saatten sonra geçiyor.
en sonunda dayanamayıp gittiğim fizik tedavi ve rehabilitasyon doktoru,her sabah ve akşam 360 derece dairesel baş hareketi ve sağ sol ön arka boyun germe egzersizleri ile ömür boyu kurtulabileceğimi söyleyerek beni antienflamatuar ve analjezikler kullanmaktan kurtarmıştır.

yeni nesil bir talk show anlayışı türedi şimdi,
twitter’ kullanıcılarından gelen online soruları konuğa sorup,cevap beklerken,bir yandan da onu hiç dinlemeyip gözünü lap top’a dikerek ilginç sorular var mı diye nette gezinmek.
(bkz: cüneyt özdemir)

saba tümer de işte bu yeni tür talk show’un kurbanlarından birisi ne yazık ki.
konuğun ve seyircinin ufkunu açacak,sohbeti alıp bambaşka bakış açılarına sürükleyecek yetenekten mahrum.
tamam gülmek iyi hoş da bir yere kadar yani.
bazen konuk bile bu kadın neye gülüyor bu kadar diye etrafına falan bakınıyor.abartmasa,dozunda kullansa olmuyor tabii,medya maymunluğunun sınırı yok çünkü.

bu akşamki bölüm itibariyle,sedef’in gözyaşlarına beni de ortak etmiştir.
bu yeni sezonda neredeyse her bölümün sonunda omurgaya oturtulan derin hüzün ile zaten absürt komedi mi damar dizi mi karar veremediğim dizi.

her ne kadar yaptırılmasına asla karşı olmasam da,burun estetik operasyonlarının hiç biri,ama istisnasız hiç biri,neşter değmemiş gibi durmuyor.netten binlerce estetikli burun fotoğrafı açıp bakın,burun kapaklarında asla gizlenemeyen bir iz oluyor.bu izin olmadığı bir operasyonlu burun görmedim.

doğanın kendi kendine kotardığı fındık burunların yanına bile yaklaşamıyor henüz estetik teknolojisi.bu nedenle,kötü yapılmış(ki belli olan her burun kötü yapılmıştır) bir burna bakmaktansa,kemerli bir burna bakmayı tercih ederim.

kapağında lastik contası olanlar gerçekten tehlikelidir ve akrabamız bir genç hanım mutfaktan bir beş saniye daha geç çıksaymış tüm beş duyusunu kaybedebilirmiş patlayan contalı tencereden.bunu da yaşadım gördüm bizzat.

bütün sorun,o lastik contanın kalitesinde,kullanımdan zarar görmesinde,sıkışmasında,yıpranmasında falandır.
diğer lastıksiz ve contasız modeller son derece emniyetlidir.tabii buharı tamamen boşaltmadan kapağını açmaya çalışmadığınız sürece.

bir mutfak aleti olarak en olmazsa olmazımdır,en pratik yemek pişirme gerecimdir.

ancak taksi şoförü genç kızın ta kendisi ise belki birazcık ilginç gelebilecek hadisedir.bunun dışında,evde ekmeğin bitmesi ve en küçük kardeşin bakkala yollanması kadar doğaldır.

sanki leyla ölünce,daha mı bir action geldi diziye?
mecnun-yavuz hırsız-ismail abi üçlüsü üzerine daha mı bir ağırlık verildi?
daha mı tadından yenmez oldu?
ben mecnun gibi mi konuşur oldum?
mecnun mu gibi?yuh,o ne öyle?

gülümsemeyi bilen tek cumhurbaşkanımız.

vay arkadaş, onca yıl geçti,kadınların bir tanesinde bile bir tek kırışma,bir tek beyaz saç teli yok.erkeklerin ise sakalları geçen yıllarla orantılı olarak yer çekimine kapıp koyvermiş,onun dışında onlarda da bir tane beyaz tel yok.

hadi onu geçtim,mahidevran,oğlu mustafa büyüyüp mehmet günsür olduğunda,fragmanından gördüğümüz kadarıyla,mustafa’dan daha genç görünüyor.

yakında mihrimah büyür,anası kıvamına gelir...görelim bakalım hürrem’le yan yana geldiğinde kim daha genç duracak.

(bkz: osmanlı ihtiyarlamaz,hızlı yaşar genç ölür)

edit şeysi;gbkz ,bkz...

türkçede,oda oyunları ,kaçış oyunları şeklinde kullanılan ve en sevdiğim,her gün onlarcasını oynayıp bıkmadığım oyunlardır.

genel mantık basittir ve şudur;
oyuncu,akla gelebilecek her türlü mekanda kapalı kalmıştır ve çıkış kapısının anahtarını ya da şifresini,odada gizlenmiş objeleri toplayarak,ipuçlarını birleştirerek ve doğru objeyi doğru yerde kullanarak bulmak zorundadır.

en favori oyunlarımın olduğu site de şu:

http://tinyurl.com/2f8pts4

(bkz: escape games)

adam gelmiş iki binyaşına...bu saatten sonra o cezayı alsa ne olur almasa ne olur?
sanki ceza alsa ,cezasını infaz edecekler! hırttan pırttan sebepler bulup,erbakan gibi evinde falan tutarlar en fazla.

ha,adalet sistemi için,emsaller için gerekli midir?evet gereklidir.
yargılanması,sembolik bile olsa,bir amaca hizmet ettiği için,adaletin ve insan haklarının ülkemizde kağnı ile de olsa bir arpa boyu yol aldığını görüp,bu adamın yol açtığı olaylardan fiziken veya manen zarar görmüş her vatandaş için ,evet yargılanmalıdır.

hatta kendisini bizzat savundursunlar ve bunu kamuoyunun bilgisine sunsunlar.neyi niye yaptığını biz de bilelim.

içimde uzaylıların yerleştirdiğine inandığım gizli bir raiting ölçer olduğuna bahse girerim ki,başlığa konu olan dizilerin ilk bölümlerini,hatta ilk bölümün ilk yarısını izleyerek hissedebildiğim dizilerdir.

dizinin jenerik müziğine hatta sahne müziklerine bakarak bile bu konuda kesin olarak öngörüde bulunabilirim.

kanıtlanmış kehanetlerim de ahan da burda:
istanbulun altınları
alemin kıralı
aşağı yukarı yemişlililer
bir ömür yetmez
bizim yenge
ay tutulması
yalancı bahar
sensiz olmaz
gün akşam oldu
bir günah gibi....


yakın gelecekte yayından kalkacak olanı da söylüyorum:
firar
starda yeni başlayacak olan kalbim 4 mevsim...daha yayınlanmadı ama fragmanından anladım ki tırt.ayrıca ayça varlıer hangi projeye girse o proje tırtlıyor...

edit şeysi:rumuz pilis tiray egen az önce uyardı.alemin kıralı,daha 39 bölüm sözleşmesi olan ve raitingileri gayet yüksek olan bir diziymiş.naapalım kardeş,uzaylılar koydu diyorum içimdeki reyting ölçeri,ben onun yalancısıyım ehe öhö....

ilk bölümünü, izleyip evet bu devam eder ,hmmm...bu yayından kalkar şeklinde kesin kısa öz yargılarımı bir kez daha haklı çıkartan dizi.

(bkz: yayından kalkacağı bariz olan diziler)

uzun uzun,blogunda dert anlatmayı tamamen bırakıp,burda her konuda engin ve derin bilgisini ordan oraya zaplaya zaplaya döktürüvermek.

(bkz: sözlükte başlıklara zaplamak)

rahat,salaş,koyvergitsin modunda giyinmeye alışmış insanların sorunsalı.
neyin neyle giyileceğini bilir.hatta üzerinde kafa patlatırsa,ortamın en şıklarından biri de olabilir.ama bunu yapmayı tercih etmez. çünkü şıklık sıkıcıdır,yapmacıktır,zorlamadır,insan ,o şıklık içinde kafestedir,terler döker falan filan.

resmi kıyafet zorunluluğu olmayan mesleklerde çalışanlar,bunu çok daha dipten yaşar.

tdk der ki;
itiraf: başkaları tarafından bilinmesi sakıncalı görülen bir gerçeği saklamaktan vazgeçip açıklama, söyleme, bildirme

e,madem öyle,aşk neden başkalarının bilmesinde sakınca olan bir şey olsun da ,bunun söylenmesi itiraf kapsamına girsin?

oysa söyleneni,söyleyeni,söyleteni...mutlu etmelidir aşk.
kimseyi mutlu etmese de,sevene mutluluk vermelidir.
aşk,itiraf edilmez.
aşk,açıklanır.
aşk,ifade edilir
aşk...açıklanmasa da,ifade edilmese de...saklanması en zor şeydir be usta.o zaten kendini belli eder.

(bkz: davidoff classic)

az sütlü granül kahve ile birlikte,sabahları yataktan çıkabilme sebebim...

şimdilerde gülse birsel’in yeni dizisi yalan dünya’da rol alıyor da hakikaten gerçekten bir yeteneği varsa ona yıllardır ekmek yediren seyircisine vefa borcunu bir anlamda geri ödeme fırsatı yakalamış durumda.

2002 yılında gösterilen biz size aşık olduk dizisinde,meltem cumbul ve ahmet gülhan ile muhteşem bir komedi oyunculuğu sergilemişti.bu adam neden salak bir talk show’u yıllardır sürdürmekte inat ediyor da,tıpkı mustafa sandal gibi gerçek yeteneği olan oyunculuğa tam anlamıyla abanmıyor diye merak eder dururdum.keza mustafa da,baş rolde aşk komedisinde,alkışlanacak bir performans gösteriyor.

karım ve annem’deki doktor beyazıtı ise hiç ama hiç sevememiştim.
umuyorum ve sanıyorum ki gülse’nin yeni dizisinde,sağlam bir senaryoda,sağlam bir tipleme ile gerçek komedi yeteneğini sergileme şansı bulacaktır.çünkü adamın mimikleri aslında doğuştan komik.aptalı,şaşkını ve bozum olmuş yurdum insanını çok güzel tipliyor aslında.