yavuz bülent bakiler - bizim türkümüz
bizim türkümüzde gurbet var artık.
hasret var, yürek var, toprak var balam
gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
tiyan-şan, kadır-gan dağları'na dek uzar
kim demiş vatanımız edirne'den kars'a kadar.
kerkük'te kurşunlar ansızın bizi vurur
sürüklenir sokaklarda başsız cesetlerimiz
zulüm bir hançer gibi içimize oturur
bir mağara devrinden arta kalan insanlar
kerkük'te kan kusturur...
uzar gider bir sessizlik içinde
bir uçtan bir uca türkistan toprakları
beyaz altın dediğimiz pamuk tarlalarına
çöreklenir yedi başlı kızıl yılan
baş kaldırsa esarete yeni bir osman batur han
bebekler bile vurulur beşiklerinde
kana boyanır türkistan.
basmış kanlı çizmeler toprağına bir defa
çiğnenmiş kara kalpaklar, temiz duvaklar
susmuş minarelerinde mübarek ezan
prangaya vurulmuş bir mahkûm gibi çaresiz
boynu büküktürkülerde güzelim azerbaycan.
bir kanlı ağıt söylenir şimdi kırım'da
biz duyarız kırım'ın öldüren feryadını
bir büyük destanla birlikte yeniden yazacağız
kırım topraklarına kırım türkünün adını.
balkanlarda büyük, öksüz kubbeler
minareler, şadırvanlar, kervansaraylar
bizi söyler, anlatır mimar sinan'dan beri
üsküp'te, estergon'da, bir atar damar gibi
davullar, zurnalar ve serhat türküleri...
yüzyıllardan beridir altaylardan tuna'ya
bizim türkülerimizdir söylenen
konuşan dil, bizim dilimizdir
renk renk, nakış nakış uzayan toprak değildir
kilimlerimizdir...
yine bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulacağız
yeni bir ruh doğacak toprağımızdan
tanıyacak bizi dünya yeniden heyecanla
burma bıyığımızdan, kalpağımızdan.
bizim türkümüzde gurbet var artık.
hasret var, yürek var, toprak var balam
gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
tiyan-şan, kadır-gan dağları'na dek uzar
kim demiş vatanımız edirne'den kars'a kadar.
yavuz bülent bakiler
ses tonu muhteşemdir. türkçe’yi o kadar güzel kullanıyor ki "ben hangi dilde konuşuyor muşum?" dedirtiyor adama...
(bkz: şaşırdım kaldım işte)
sen sen sen
bir dag ba$i yalnizligi ya$iyorum yeniden...
dag ba$i yalnizligi olumden beter.
hiç kimse aramasa sormasa beni
sen gelsen yeter...
huzur ellerinin güzelliğidir.
gözlerin karşımda mutluluk denizi.
her sabah soframızda ekmeğimizi
sen bölsen yeter...
yüreğim seninle yaylalar kadar serin
ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
sen dolsan yeter...
bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
bende sabır, sende naz...
gündüzünden vazgeçtim, düşümde biraz
bir yüz görümlüğü sen olsan yeter...
duymasa da hiç kimse
şâir gönlümün, sende karar kıldığını.
ve içimin şerha, şerha yarıldığını
sen bilsen yeter...
bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi.
çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek.
bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
eğilsen yeter...
bir dag ba$i yalnizligi ya$iyorum yeniden...
dag ba$i yalnizligi olumden beter.
hiç kimse aramasa sormasa beni
sen gelsen yeter...
huzur ellerinin güzelliğidir.
gözlerin karşımda mutluluk denizi.
her sabah soframızda ekmeğimizi
sen bölsen yeter...
yüreğim seninle yaylalar kadar serin
ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
sen dolsan yeter...
bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
bende sabır, sende naz...
gündüzünden vazgeçtim, düşümde biraz
bir yüz görümlüğü sen olsan yeter...
duymasa da hiç kimse
şâir gönlümün, sende karar kıldığını.
ve içimin şerha, şerha yarıldığını
sen bilsen yeter...
bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi.
çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek.
bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
eğilsen yeter...
turkceyi en guzel kullanan ve en iyi bilen zat.
bir zamanlar televizyonda da turkcenin dogru kullanımıyla ilgili bir program yapıyordu.
bir zamanlar televizyonda da turkcenin dogru kullanımıyla ilgili bir program yapıyordu.
üstadın kaleminden çıkan bir şiir.
çaresiz
ah bilsen bir bilsen duyduklarımı
sanki bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden
ve nehirler boşalacak bir anda içerimden
sakın bilme...
anlatsan duyarım bütün güzellikleri
erir dağlarımın başındaki kar
sussan içerimde kıyamet kopar
sakın konuşma...
ha küreğe mahkum olmak prangaya vurulmak
ha görmemek gözlerini, ikisi de bir
bütün kördüğümleri çözecek gözlerindir
sakın bakma...
bir haberin gelse iki satırlık
yüreğim birdenbire kanatlanır yücelir
bir martı gibi çıkar kapına gelir
sakın yazma...
çıkıp gittiğinden beri, sessiz sedasız
başıboş kalan esir, zindanda yatan hürüm
dönmezsen çaresiz kalır ölürüm
sakın gelme...
işte dağlar, taşlar şahidim olsun
yüzüme bakma, konuşma, yazma istemiyorum
dipsiz karanlıklara bağırıp duruyorum
sakın işitme...
yavuz bülent bakiler
http://www.antoloji.com/siir/sair/sair.asp?sair=556
çaresiz
ah bilsen bir bilsen duyduklarımı
sanki bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden
ve nehirler boşalacak bir anda içerimden
sakın bilme...
anlatsan duyarım bütün güzellikleri
erir dağlarımın başındaki kar
sussan içerimde kıyamet kopar
sakın konuşma...
ha küreğe mahkum olmak prangaya vurulmak
ha görmemek gözlerini, ikisi de bir
bütün kördüğümleri çözecek gözlerindir
sakın bakma...
bir haberin gelse iki satırlık
yüreğim birdenbire kanatlanır yücelir
bir martı gibi çıkar kapına gelir
sakın yazma...
çıkıp gittiğinden beri, sessiz sedasız
başıboş kalan esir, zindanda yatan hürüm
dönmezsen çaresiz kalır ölürüm
sakın gelme...
işte dağlar, taşlar şahidim olsun
yüzüme bakma, konuşma, yazma istemiyorum
dipsiz karanlıklara bağırıp duruyorum
sakın işitme...
yavuz bülent bakiler
http://www.antoloji.com/siir/sair/sair.asp?sair=556
yavuz bülent bakiler 23 nisan 1936 yılında sivas’ta doğdu. ilk ve orta öğrenimini sivasta yaptı. ankara üniversitesi hukuk fakültesiden mezun oldu. mezun olduktan sonra bir süreliğine ankara radyosunda çalıştı. daha sonra kültür bakanlığı müsteşar yardımcısı olarak görevlendirildi. gazetecilik, yöneticilik, avukatlık ve sivas milletvekilliği yaptı. hisar dergisi şairleri arasında yer aldı.
geleneksel şiirimizin öz ve şekil özelliklerini kendi şiir potasında eriterek kişiliğine kavuştu. şiirlerinde, anadoluya, anadolu insanına eğilmiş, onların sorunlarını yapıcı bir tavırla dile getirmiştir. sade ve rahat bir dili, aydınlık bir üslubu vardır. milli ve manevi değerlere bağlı kalmıştır. bu tarafı ile, arif nihat asyanın milli havası, mistik şiirine yakın görünmektedir.
şiir kitaplari:
yalnızlık (1962), duvak (1971), seninle (1986)
üsküp’ten kosova’ya (gezi notları)
geleneksel şiirimizin öz ve şekil özelliklerini kendi şiir potasında eriterek kişiliğine kavuştu. şiirlerinde, anadoluya, anadolu insanına eğilmiş, onların sorunlarını yapıcı bir tavırla dile getirmiştir. sade ve rahat bir dili, aydınlık bir üslubu vardır. milli ve manevi değerlere bağlı kalmıştır. bu tarafı ile, arif nihat asyanın milli havası, mistik şiirine yakın görünmektedir.
şiir kitaplari:
yalnızlık (1962), duvak (1971), seninle (1986)
üsküp’ten kosova’ya (gezi notları)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?