temel, idris ve dursun fizik dersindeler.
hoca sözlü yapmak için dursunu kaldirmis :
"kalk bakalim dursun, sicak bir havada arabanla gidiyorsun, sicak artti
ne yaparsin?" demis.
dursun da "cami açarim hocam," der demez hoca atlamis:
"hah iste o camdan giren rüzgarın ivmesi nedir?"
dursun duvar tabi...
almis sifiri oturmus.
hoca bu sefer: "kalk bakalim idris," deyince siranin yaklastığını
anlayan temel iyice korkar.
"söyle bakalim idris sicak bir havada ve arabanla gidiyorsun. sicak artti ne yaparsin?"
"ceketimi çikaririm hocam."
"daha sicak?"
"cami açarim."
"hah camdan giren ruzgarin ivmesi ne?" yanit yok tabi.
ve sira temelde:
"temel kalk bakalim sicak bir havada ve arabanla gidiyorsun. sicak artti
ne yaparsin?"
"ceketimi çikartirim ."
"daha sicak oldu?"
"gömleğimi çikartirim."
"daha sicak?"
"pantolonumu çikaririm."
"daha sicak?"
"atletimi."
"daha sicak?"
"donumu."
"cok sicak?"
"hocam hic ugrasma beni s..seler o cami açmam.."
yaran fıkralar
bi adam hastalanır ve hastaneye gider. doktor adama fitil yapmak zorunda olduğunu söyler. bi fitili yaptıktan sonra diğer fitili evde yapmasını öğütleyerek adamı gönderir. adam gece diğer fitili yapması için karısını çağırır. karısı fitili yaparken adam sorar: şu an ellerin nerde?
karısı: bi elim omzunda diğer elimle de fitili takıyorum.
adam o sırada yıkılmış bi ses tonuyla şöyle der: ama doktor yaparken iki eli de omzumdaydı.
karısı: bi elim omzunda diğer elimle de fitili takıyorum.
adam o sırada yıkılmış bi ses tonuyla şöyle der: ama doktor yaparken iki eli de omzumdaydı.
40 yaşında erkek arkadaşlar o akşam nerede yemek yiyeceklerini tartışıyorlarmış. sonunda gausthof zum lowen lokantasında buluşmaya karar vermişler, nedenleri helga adlı garsonun mini etek giymesi ve bacaklarının çok güzel olmasıymış.
10 yıl sonra, 50 yaşına geldiklerinde aynı konuyu tartışmışlar ve gausthof zum lowen lokantasında buluşmaya karar vermişler, nedenleri lokantanın yemeklerinin güzel ve zengin bir şarap kavına sahip olmasıymış.
10 yıl sonra, 60 yaşına geldiklerinde aynı konuyu tartışmışlar ve gausthof zum lowen lokantasında buluşmaya karar vermişler, nedenleri lokantanın sessiz ve sakin olmasıymış.
10 yıl sonra, 70 yaşına geldiklerinde aynı konuyu tartışmışlar ve gausthof zum lowen lokantasında buluşmaya karar vermişler, nedenleri lokantanın tekerlekli sandalyeler için uygun olması ve asansörünün bulunmasıymış.
bir 10 yıl daha geçmiş, 80 yaşına gelmiş ve tekrar buluşup yemek yemeye karar verdiklerinde yine gausthof zum lowen lokantasında buluşmaya karar vermişler, bu kez nedenleri lokantaya daha once hiç gitmedikleri ve yeni bir mekan tanıma arzularıymış.
10 yıl sonra, 50 yaşına geldiklerinde aynı konuyu tartışmışlar ve gausthof zum lowen lokantasında buluşmaya karar vermişler, nedenleri lokantanın yemeklerinin güzel ve zengin bir şarap kavına sahip olmasıymış.
10 yıl sonra, 60 yaşına geldiklerinde aynı konuyu tartışmışlar ve gausthof zum lowen lokantasında buluşmaya karar vermişler, nedenleri lokantanın sessiz ve sakin olmasıymış.
10 yıl sonra, 70 yaşına geldiklerinde aynı konuyu tartışmışlar ve gausthof zum lowen lokantasında buluşmaya karar vermişler, nedenleri lokantanın tekerlekli sandalyeler için uygun olması ve asansörünün bulunmasıymış.
bir 10 yıl daha geçmiş, 80 yaşına gelmiş ve tekrar buluşup yemek yemeye karar verdiklerinde yine gausthof zum lowen lokantasında buluşmaya karar vermişler, bu kez nedenleri lokantaya daha once hiç gitmedikleri ve yeni bir mekan tanıma arzularıymış.
iki domates yolda karşıdan karşıya geçiyorlarmış
domates demiş ki; aa araba geliyor vıckkk
diğer domates demiş ki; hani nerde vıckkk.
domates demiş ki; aa araba geliyor vıckkk
diğer domates demiş ki; hani nerde vıckkk.
adamın birinin kayın babası vefat etmiş. cenaze acı içinde defnedilmiş ve kadın iki gözü iki çeşme kocasıyla evine dönmüş.
gece olup yatağa girdiklerinde kadın üzüntülü bir şekilde dönmüş sırtını uyumaya başlamış. ama adamın gözüne bir türlü uyku girmiyormuş. canı karısını çekmiş. başını yorganın altına sokmuş ne görsün aleti kocaman olmuş. yat oğlum bu gece olmaz kadın yaslı ayıp olur diye kendi kendine söylenmiş. ama şeyinin ineceği yok, yine kendi kendine;
-oğlum uyu artık olmaz bu iş çok ayıp daha bugün babası öldü ne diye isteyim demiş. aslında kadında uyumazmış ve onunda canı çekermiş. sırtı dönük bir şekilde başını kocasına çevirmiş;
-gel herif gel ne bilsin o babamın öldüğünü! demiş...
gece olup yatağa girdiklerinde kadın üzüntülü bir şekilde dönmüş sırtını uyumaya başlamış. ama adamın gözüne bir türlü uyku girmiyormuş. canı karısını çekmiş. başını yorganın altına sokmuş ne görsün aleti kocaman olmuş. yat oğlum bu gece olmaz kadın yaslı ayıp olur diye kendi kendine söylenmiş. ama şeyinin ineceği yok, yine kendi kendine;
-oğlum uyu artık olmaz bu iş çok ayıp daha bugün babası öldü ne diye isteyim demiş. aslında kadında uyumazmış ve onunda canı çekermiş. sırtı dönük bir şekilde başını kocasına çevirmiş;
-gel herif gel ne bilsin o babamın öldüğünü! demiş...
temel ile dursun çocukluk arkadaşıdır.
60lı yaşlarda birgün dursun temele akşam yemeğine gitmiş.
temel karısına hep aşkım, hayatım gibi sözlerle hitap ediyormuş…
dursun ise bu yıllardır süren aşkı hayretle izliyormuş.
temelin eşinin olmadığı bi ara dursun temelin kulağına eğilerek :
- ya temel demiş yaş 60 küsür hala karına aşkım, canım diyorsun ne güzel anlasıyorsunuz demiş…
temel de dursuna dönerek :
- ula çaktırma karımın adını unuttum demiş.
60lı yaşlarda birgün dursun temele akşam yemeğine gitmiş.
temel karısına hep aşkım, hayatım gibi sözlerle hitap ediyormuş…
dursun ise bu yıllardır süren aşkı hayretle izliyormuş.
temelin eşinin olmadığı bi ara dursun temelin kulağına eğilerek :
- ya temel demiş yaş 60 küsür hala karına aşkım, canım diyorsun ne güzel anlasıyorsunuz demiş…
temel de dursuna dönerek :
- ula çaktırma karımın adını unuttum demiş.
arabın biri vize almak için abd konsolosluğuna başvurmuş. görevli sormuş suudi yanıtlamış:
- name?
- el habubi remizi
- sex?
- 5 times per week...
- no no! male or female?
- male, female, sometimes camel...
- name?
- el habubi remizi
- sex?
- 5 times per week...
- no no! male or female?
- male, female, sometimes camel...
pozitif bahçevan
seyahatten dönen ev sahibi havaalanından bahçevanına telefon açmış konuşuyorlar:
- nasıl her şey yolunda mı?
+ yolunda küreğin sapı kırıldı şu anda onu tamir ediyordum.
- neden kırıldı?
+ köpeğinize mezar kazarken zorlamışım ondan kırıldı.
- nee! köpeğim mi öldü?
+ maalesef havuza düştü?
- benim köpeğim çok iyi yüzerdi havuzda nasıl ölür?
+ havuzun suyu boşalmıştı atlayınca betona çakıldı.
- havuzu yeni doldurtmuştuk neden boşalttınız?
+ itfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.
- neee evde yangın mı çıktı?
+ evet efendim. annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerden biri yanık sigara bırakmış
- annem mi öldü? yahu kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı?
+ haklısınız da yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş.
- yahu hiç pozitif bir haber yok mu adam sende?
+var efendim geçen gün siz aids testi yaptırmıştınız ya sonucu geldi: pozitif..
seyahatten dönen ev sahibi havaalanından bahçevanına telefon açmış konuşuyorlar:
- nasıl her şey yolunda mı?
+ yolunda küreğin sapı kırıldı şu anda onu tamir ediyordum.
- neden kırıldı?
+ köpeğinize mezar kazarken zorlamışım ondan kırıldı.
- nee! köpeğim mi öldü?
+ maalesef havuza düştü?
- benim köpeğim çok iyi yüzerdi havuzda nasıl ölür?
+ havuzun suyu boşalmıştı atlayınca betona çakıldı.
- havuzu yeni doldurtmuştuk neden boşalttınız?
+ itfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.
- neee evde yangın mı çıktı?
+ evet efendim. annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerden biri yanık sigara bırakmış
- annem mi öldü? yahu kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı?
+ haklısınız da yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş.
- yahu hiç pozitif bir haber yok mu adam sende?
+var efendim geçen gün siz aids testi yaptırmıştınız ya sonucu geldi: pozitif..
kari koca bir barda oturuyorlar önlerindeki içkileri
yudumlarken bardan içeri hos bir hatun girer.
bizimkilerin yanina yaklasip adama sarilarak yanagindan
...
öper. yanyndaki karisina aldirmadan:
- nasilsin hayatim, epey oldu görüsemedik...
diyerek ileride bir masaya gidip oturur. adamin karisi saskindir,
dayanamayarak kocasina sorar.
- kim bu kadin?
adam sakin bir sesle yanitlar:
- metresim!
kadin yaniti duyunca çildirir:
- ne! derhal bosaniyoruz! sen ne serefsiz adammissin.
bir de utanmadan metresim diyorsun. her sey bitti hemen bosaniyoruz!
adam gayet sakin siralamaya baslar:
- ne yani sevgilim etiler’deki dubleksi, akmerkez’deki
daireyi, bodrum’daki tripleksi, 24 metre yati, altindaki son model
jeeple spor arabayi, bütün bunlari birakip benden ayrilmak mi
istiyorsun?
kadin sakinlesir ve çevresine bakmaya baslar. biraz
ileride bir çift dikkatini çeker, kocasina sorar:
- surada oturan bizim suat degil mi?
kocasi yanitlar:
- evet
- peki yanindaki kim?
kocasi gayet sogukkanli:
- metresi...
kadin bir duralar hemen arkasindan yapistirir:
- aaaa! bizimkisi daha güzel valla!
yudumlarken bardan içeri hos bir hatun girer.
bizimkilerin yanina yaklasip adama sarilarak yanagindan
...
öper. yanyndaki karisina aldirmadan:
- nasilsin hayatim, epey oldu görüsemedik...
diyerek ileride bir masaya gidip oturur. adamin karisi saskindir,
dayanamayarak kocasina sorar.
- kim bu kadin?
adam sakin bir sesle yanitlar:
- metresim!
kadin yaniti duyunca çildirir:
- ne! derhal bosaniyoruz! sen ne serefsiz adammissin.
bir de utanmadan metresim diyorsun. her sey bitti hemen bosaniyoruz!
adam gayet sakin siralamaya baslar:
- ne yani sevgilim etiler’deki dubleksi, akmerkez’deki
daireyi, bodrum’daki tripleksi, 24 metre yati, altindaki son model
jeeple spor arabayi, bütün bunlari birakip benden ayrilmak mi
istiyorsun?
kadin sakinlesir ve çevresine bakmaya baslar. biraz
ileride bir çift dikkatini çeker, kocasina sorar:
- surada oturan bizim suat degil mi?
kocasi yanitlar:
- evet
- peki yanindaki kim?
kocasi gayet sogukkanli:
- metresi...
kadin bir duralar hemen arkasindan yapistirir:
- aaaa! bizimkisi daha güzel valla!
berberin biri dükkânında çalışırken radyodan bir anons duyulur:
dikkat! akıl hastanesinden bir deli kaçmıştır, çok tehlikeli ve
saldırgan olduğundan sakın tartışmaya girmeyin ne derse yapın.
berber hay allah neler oluyor derken birazdan içeri biri girer koltuğa
oturur: beni traş et.
berber: nasıl olsun efendim?
kafamın tam tepesini traş et yanlar kalsın
berber:amma cins adam der traşı yapar.
adam: şimdi git biraz tütün ve köz getir.
çırağı gönderip getirtir.
şimdi tütünle közü traş ettiğin tepeme koy.
berber, eyvah deli bu galiba diye düşünürken çaresiz denileni yapar.
deli: şimdi nargileye benzedim mi?
berber bıyık altından gülerek: evet! der. deli ayağa kalkar, fermuarını
indirir...
öyleyse çek bir nefes bakalim!
dikkat! akıl hastanesinden bir deli kaçmıştır, çok tehlikeli ve
saldırgan olduğundan sakın tartışmaya girmeyin ne derse yapın.
berber hay allah neler oluyor derken birazdan içeri biri girer koltuğa
oturur: beni traş et.
berber: nasıl olsun efendim?
kafamın tam tepesini traş et yanlar kalsın
berber:amma cins adam der traşı yapar.
adam: şimdi git biraz tütün ve köz getir.
çırağı gönderip getirtir.
şimdi tütünle közü traş ettiğin tepeme koy.
berber, eyvah deli bu galiba diye düşünürken çaresiz denileni yapar.
deli: şimdi nargileye benzedim mi?
berber bıyık altından gülerek: evet! der. deli ayağa kalkar, fermuarını
indirir...
öyleyse çek bir nefes bakalim!
temel ve dursun yaz tatillerinde antarktikaya gitmeye karar vermisler.
uzun bir yolculuktan sonra buzlar diyarina varmislar.
bir rehber bulamadiklarindan kendileri gezmisler uzun buz ovalarini. ertesi sabah bir rehberle anlasarak kitanin en
güzel yerlerini rehber esliginde gezip merak ettiklerini soruyorlarmis. bir ara temel rehbere seslenerek
- pardon burada hiç beyaz kadin var mi ? diye sormus,
- rehber tabiî ki var, buradaki kadinlarin yüzde doksani beyazdir demis. - peki siyah kadin var mi?
- eh bir kaç tane var bu civarda
- peki siyah - beyaz kadin var mi
rehber son derece saskin bir sekilde - tabiî ki hayir ben hiçbir yerde rastlamadim böyle kadina
cevaptan hiç de hosnut kalmayan temel dursuna dönerek
- ula dursun yoksa dün aksamkiler penguen miydi?????.
uzun bir yolculuktan sonra buzlar diyarina varmislar.
bir rehber bulamadiklarindan kendileri gezmisler uzun buz ovalarini. ertesi sabah bir rehberle anlasarak kitanin en
güzel yerlerini rehber esliginde gezip merak ettiklerini soruyorlarmis. bir ara temel rehbere seslenerek
- pardon burada hiç beyaz kadin var mi ? diye sormus,
- rehber tabiî ki var, buradaki kadinlarin yüzde doksani beyazdir demis. - peki siyah kadin var mi?
- eh bir kaç tane var bu civarda
- peki siyah - beyaz kadin var mi
rehber son derece saskin bir sekilde - tabiî ki hayir ben hiçbir yerde rastlamadim böyle kadina
cevaptan hiç de hosnut kalmayan temel dursuna dönerek
- ula dursun yoksa dün aksamkiler penguen miydi?????.
temel, demiryollarına makasçı olmak için sınava girmiş.
sormuşlar:
“karşılıklı iki tren geliyor, ne yaparsın?”
“makas değiştirim.”
“makas bozuk.”
“çan çalarım.”
“duymuyorlar.”
“kırmızı bayrak sallarım.”
“görmüyorlar.”
“fadime’yi çağırırım.”
imtihan heyeti şaşırmış.
“fadime makasçılıktan anlıyor mu?”
“yoo ama madem trenler çarpışacak o da seyretsin.”
sormuşlar:
“karşılıklı iki tren geliyor, ne yaparsın?”
“makas değiştirim.”
“makas bozuk.”
“çan çalarım.”
“duymuyorlar.”
“kırmızı bayrak sallarım.”
“görmüyorlar.”
“fadime’yi çağırırım.”
imtihan heyeti şaşırmış.
“fadime makasçılıktan anlıyor mu?”
“yoo ama madem trenler çarpışacak o da seyretsin.”
yaşlı adamın biri birgün inşaatta çalışıyormuş. tabi aylardan da ramazanmış. herkes oruçlu ama dışarıda bir sıcak var ki öyle. yaşlı adam dayanamamış başlamış su içmeye, işçiler ne yapin hacı emmi oruç bozulurmu demişler. hacı emmi o zaman cevap vermiş; ah yavrum ramazan her sene gelir gider amma bu hacı emmin bi gittimi bi daha gelmez demiş.
bir gün amerikalı bir bilim adamı mavi maymunları incelemek üzere türkiyeye gelir. mavi maymunların da en sık olduğu bölge temelin köyünün olduğu bölgedir. bilim adamı köye gelir ve köy kahvesinden birine köyün en iyi nişancısının kim olduğunu sorar. adamın biri bu köyün en iyi nişancısının temel olduğunu söyler. bunun üzerine bilim adamı temeli çağırtır. temel gelir bilim adamı bir bakar temelin bir tane eski tüfeği bir tane de uyuz köpeğinden başka bir şeyi yoktur. kendi kendine en iyi nişancı buymuş ne yapalım der. bilim adamıyla temel ormana giderler.
temel bilim adamına: “bak şimdi ben ağaca çıkacağım ve sallayacağım, maymun düşerse sen bir şey yapma bu eğitimli bir köpek, ağaçtan düşeni sikerek bayıltır” der.
bilim adamı da merakla sorar: “peki tüfek ne işe yarayacak.”
temel: “olur ya yanlışlıkla maymun değil de ben ağaçtan düşersem o silahla vakit kaybetmeden köpeği vur"
temel bilim adamına: “bak şimdi ben ağaca çıkacağım ve sallayacağım, maymun düşerse sen bir şey yapma bu eğitimli bir köpek, ağaçtan düşeni sikerek bayıltır” der.
bilim adamı da merakla sorar: “peki tüfek ne işe yarayacak.”
temel: “olur ya yanlışlıkla maymun değil de ben ağaçtan düşersem o silahla vakit kaybetmeden köpeği vur"
şehmus okula gelir, tabii bizim şehmus ilkokul talebesi, ama her tarafı yara bere içinde, hoca sorar,
"şehmus oğlum ne oldu sana", şehmus der, "babam dövmiştir". hoca sorar, "niye oğlum", "valla bilmiyom hocam akşam evde yatıyık biraz sonra babamın sesini duyuyom, ali uyudun mi ali den ses çıkmiy veli uyudunmi e veliden de ses çıkmiy mehmed uyudin mi mehmedden de ses çıkmiy şehmus uyudin mi diy, ben de yok buba uyumadım diyrem oda geliy beni doviy.
" bunun üzerine hoca, bak şehmus bu gibi durumlarda uyumasan da ses etmemek lazımdır der. şehmus kafa sallar eve gider, ertesi gün okulda şehmus daha fena dövülmüş olarak gelir. bunu gören hoca merakla gider yanına ; "şehmus ne oldi kim yapti" der. şehmus der ki "bubam yapmıştır." "niye şehmus ne oldi", şehmus anlatır.
"hocam akşam evde yatıyık biraz sonra yinne babam in sesini duyuyom, ali uyudun mi ali den ses çıkmiy veli uyudunmi e veliden de ses çıkmiy mehmed uyudin mi mehmedden de ses çıkmiy şehmus uyudin mi diy, ben de uyumadım ama hiç ses etmedim. bunun üzerine anam ile bubam bir gıpraşmaya başladiler anlamadım ne oliy biraz sonra anam dedi ki, la ihsan ben geliyom, bubam da haticem ben de geliyom dedi ben de ula nereye gidiyonuz ben de geliyom dedim... hoca derki; oğlum bunlar anne baba, gider gider gelirler. sen hiç bozuntuya verme. uyuyo gibi yap. peki demiş şehmus.
ertesi gün bir bacak kırık. " bu sefer ne oldu? " der hoca. hocam, dediğin gibi yapmişem. hiç ses çıkarmamişem. en son bubam anamın arkasına geçti, "ben çocuk isterem, ben çocuk isterem!" diye bağırmaya başlayınca; ben de fırsat bu fırsat demişem. geçtim bubamın arkasına, " ben de bisiklet isterem !!!! ""
"şehmus oğlum ne oldu sana", şehmus der, "babam dövmiştir". hoca sorar, "niye oğlum", "valla bilmiyom hocam akşam evde yatıyık biraz sonra babamın sesini duyuyom, ali uyudun mi ali den ses çıkmiy veli uyudunmi e veliden de ses çıkmiy mehmed uyudin mi mehmedden de ses çıkmiy şehmus uyudin mi diy, ben de yok buba uyumadım diyrem oda geliy beni doviy.
" bunun üzerine hoca, bak şehmus bu gibi durumlarda uyumasan da ses etmemek lazımdır der. şehmus kafa sallar eve gider, ertesi gün okulda şehmus daha fena dövülmüş olarak gelir. bunu gören hoca merakla gider yanına ; "şehmus ne oldi kim yapti" der. şehmus der ki "bubam yapmıştır." "niye şehmus ne oldi", şehmus anlatır.
"hocam akşam evde yatıyık biraz sonra yinne babam in sesini duyuyom, ali uyudun mi ali den ses çıkmiy veli uyudunmi e veliden de ses çıkmiy mehmed uyudin mi mehmedden de ses çıkmiy şehmus uyudin mi diy, ben de uyumadım ama hiç ses etmedim. bunun üzerine anam ile bubam bir gıpraşmaya başladiler anlamadım ne oliy biraz sonra anam dedi ki, la ihsan ben geliyom, bubam da haticem ben de geliyom dedi ben de ula nereye gidiyonuz ben de geliyom dedim... hoca derki; oğlum bunlar anne baba, gider gider gelirler. sen hiç bozuntuya verme. uyuyo gibi yap. peki demiş şehmus.
ertesi gün bir bacak kırık. " bu sefer ne oldu? " der hoca. hocam, dediğin gibi yapmişem. hiç ses çıkarmamişem. en son bubam anamın arkasına geçti, "ben çocuk isterem, ben çocuk isterem!" diye bağırmaya başlayınca; ben de fırsat bu fırsat demişem. geçtim bubamın arkasına, " ben de bisiklet isterem !!!! ""
cavuşşş.....
acemi askeri kapıya nöbete dikerler birliktede denetim vardır. çavuş 10 dakikaya bir gelir general geldimi der asker hayır der bu iş böyle 2-3 saat sürer ve general gelir acemi askere seslenir...
*asker kapaıyı aç
asker cevap verir
*sen kimsin
* görmüyo musun ben generalim
* allllaaaaah cavus yakalamasın seni askerligini yakacak 2 saat ten beri seni arıyoo
aceminin askerlik bitti mi bilinmezz
acemi askeri kapıya nöbete dikerler birliktede denetim vardır. çavuş 10 dakikaya bir gelir general geldimi der asker hayır der bu iş böyle 2-3 saat sürer ve general gelir acemi askere seslenir...
*asker kapaıyı aç
asker cevap verir
*sen kimsin
* görmüyo musun ben generalim
* allllaaaaah cavus yakalamasın seni askerligini yakacak 2 saat ten beri seni arıyoo
aceminin askerlik bitti mi bilinmezz
domatesler
mary, ne kadar uğraşsa da bahçesinde yetiştirmeye çalıştığı domateslerin karşı komşusundaki kadar güzel kızarmasını başaramaz ve çareyi komşusu john beye işin sırrını sormakta bulur. komşusu işin sırrını şöyle açıklar;
"ben her sabah fideleri suladıktan sonra pantolonumu aşşağı indirip bir müddet karşılarında dururum, domatesler de utançlarından kıpkırmızı olurlar."
mary hemen uygulamaya geçer ve bir hafta sonra bu kez john sorar: " nasıl bir gelişme varmı domateslerde?" maryden cevap: "domateslerde bir gelişme yokta salatalıkları görmelisin!"
mary, ne kadar uğraşsa da bahçesinde yetiştirmeye çalıştığı domateslerin karşı komşusundaki kadar güzel kızarmasını başaramaz ve çareyi komşusu john beye işin sırrını sormakta bulur. komşusu işin sırrını şöyle açıklar;
"ben her sabah fideleri suladıktan sonra pantolonumu aşşağı indirip bir müddet karşılarında dururum, domatesler de utançlarından kıpkırmızı olurlar."
mary hemen uygulamaya geçer ve bir hafta sonra bu kez john sorar: " nasıl bir gelişme varmı domateslerde?" maryden cevap: "domateslerde bir gelişme yokta salatalıkları görmelisin!"
alman,ingiliz,fransız ve temel üç aylığına uzaya gönderilecekmiş herbirine yanlarına bir şey alma hakkı verilmiş alman ispanyolca öğreniyorum el kitabı almış ingiliz bir maymun temel de bir karton sigara almış üç ay sonra dünyayaindiklerinde konuşma için bekleyenlerialman ispanyolca selamlamış .maymun ingilizce selamlayıp yüze kadar saymış temel ise
çakmak var mı çakmak?
çakmak var mı çakmak?
fıkra bu ya, temel bir sabah koşarak dursun a gelir ve çabuk bir papaz bul günah çıkartmam lazım der.panik halinde bir papaz arayan ikili nihayetinde birini bulurlar temel kabine girer ve papaz efendi benim için bağışlanma dile ben zina yapıyorum der.papaz kimle diye sorar,dur ben tahmin edeyim der ve o hafta aynı dertle gelen üç kişinin birlikte oldukları kadınların ismini söyler temel e temel hiçbirinin onun birlikte olduğu kişi olmadığını söyleyipçıkar ve dursuna koşar yine günah çıkartıp çıkartmadığını soran dursuna hayır der ama çok iyi üç tüyo aldım.
venedik'te gondolculuk yaparak geçimini sağlamaya çalışan alberto, bir gün "o solo miooo... o solo mioooo... " sözleriyle keyifle şarkı söyleyip, kürek çekerken yanına iki tane bilim adamı gelir.
adamlardan biri: "bay alberto, sizin yalnız yaşayan ve geçim sıkıntısı ceken birisi olduğunuzu tespit ettik. eğer kabul ederseniz bilimsel bir deney için on bin dolar karşılığında beyninizin bir kısmını almak istiyoruz" der. teklifi biraz düşünen alberto paranın cazibesine dayanamayıp kabul eder. ertesi gün ameliyatla beynin bir kısmı alınır.
iyileştikten sonra işine başlayan alberto'yu bilim adamları izlemeye baslarlar. adamın hareketlerinde hiçbir değişiklik yoktur. fakat kürek çekerken söylediği : "o solo mio... " şarkısını "o solooo...
o solooo... " diye söylemektedir.
aradan birkaç hafta geçtikten sonra, adamlar alberto'nun yanına yeni bir teklif ile gelirler. "beyninin kalan kısmının yarısını alalım, sana yirmi bin dolar verelim." beynin kalan kısmının yarısının alınmasından bir zarar görmeyeceğini düşünen alberto bunu da kabul eder. kalan beynin yarısı da alınır ve alberto işe baslar.
yine hareketlerinde hiçbir değişiklik yoktur. sadece söylediği şarkı: "o so...
o so... " diye biraz daha kısalmıştır bir zaman sonra aynı bilim adamları beynin hepsini almak karşılığında elli bin dolar teklif ederler. alberto bunu da kabul eder. beynin hepsi alınır ve bir süre sonra alberto işe başlar.
söylediği şarkı venedik sokaklarında yankılanır. "fenerbahçe, sen çok yaşaa, canim feda olsun sanaaaa... "
adamlardan biri: "bay alberto, sizin yalnız yaşayan ve geçim sıkıntısı ceken birisi olduğunuzu tespit ettik. eğer kabul ederseniz bilimsel bir deney için on bin dolar karşılığında beyninizin bir kısmını almak istiyoruz" der. teklifi biraz düşünen alberto paranın cazibesine dayanamayıp kabul eder. ertesi gün ameliyatla beynin bir kısmı alınır.
iyileştikten sonra işine başlayan alberto'yu bilim adamları izlemeye baslarlar. adamın hareketlerinde hiçbir değişiklik yoktur. fakat kürek çekerken söylediği : "o solo mio... " şarkısını "o solooo...
o solooo... " diye söylemektedir.
aradan birkaç hafta geçtikten sonra, adamlar alberto'nun yanına yeni bir teklif ile gelirler. "beyninin kalan kısmının yarısını alalım, sana yirmi bin dolar verelim." beynin kalan kısmının yarısının alınmasından bir zarar görmeyeceğini düşünen alberto bunu da kabul eder. kalan beynin yarısı da alınır ve alberto işe baslar.
yine hareketlerinde hiçbir değişiklik yoktur. sadece söylediği şarkı: "o so...
o so... " diye biraz daha kısalmıştır bir zaman sonra aynı bilim adamları beynin hepsini almak karşılığında elli bin dolar teklif ederler. alberto bunu da kabul eder. beynin hepsi alınır ve bir süre sonra alberto işe başlar.
söylediği şarkı venedik sokaklarında yankılanır. "fenerbahçe, sen çok yaşaa, canim feda olsun sanaaaa... "
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?