(bkz: kaybetmek)
yalnızlıgin anlaşıldigi anlar
doğumgününüzde yapacak hiçbirşeyiniz olmadığı için ev temizlemeye kendinizi kaptırdığınız andır.
basinizi koydugunuz vakit carpiyorsa bir cama, ya da düsüp yuvarlaniyorsa buyuk bir bosluga, elleriniz birbirine kenetleniyorsa bulamadigi icin diger esini, korkuyorsa bir yerlerde kaybolurum diye, isiyan gunese inatla bakiyorsaniz dokulen gozyaslarinizi onun uzerine atmak gayesi ile...evet...yalnizsiniz.
otobüse bindiğinde iki kere akbil bastığında milletin sana enayi mi lan bu bakışı attığı andır. gözleriniz dolar, inmek istersiniz otobüsten ama iki kere basmışsınız o kadar. o iki akbil parasının içinize oturacağını düşünürsünüz, vazgeçersiniz inmekten. ve körüklü otobüsün çilekeş koltuklarında içinize dökersiniz acı gözyaşlarınızı...
aslında orada olmayan kişilerle diyaloğa girdiğimiz anlardır.
-haksızmıyım tayyar?
-haklısın abi
-kardeşim benim be!
-abi sen ağlıyosun.
-....
-haksızmıyım tayyar?
-haklısın abi
-kardeşim benim be!
-abi sen ağlıyosun.
-....
yalnızlığın anlaşıldığı an şizofreniye bir adım daha yaklaşmaktır,evet.
tek başına kahvaltı yaparken farkettiğin şeydir yalnızlık.
herşeyden vazgeçmeye iten, uyuyup birdaha uyanmamayı isteten anlardır.
dilinizde öksüz bir şarkı belki son feryat: "yalnızlık büyütür\ ama yalnızlık sonra çürütür\yalnızım gitme gitme..."
dilinizde öksüz bir şarkı belki son feryat: "yalnızlık büyütür\ ama yalnızlık sonra çürütür\yalnızım gitme gitme..."
otobüste başını muavinin omzuna dayadığın an.
o kadar entry yazdıktan sonra hala çömez olduğunu görüp kimsenin sizin farkınızda olmadığını anladığınız an.
avokado yediğim zamanlara denk gelir genelde. vitamini alamazsam düşüp bayılır gibi olurum. çok kötü anlar onlar.
genç turkcell’in bi alana bi bedava şeysiyle mcdonalds’da iki menüyü birden yedikten sonra sinemaya girip iki koltuğa birden yayılarak film izleme fırsatı yakaladığınız andır. evet.
sırtınızı keseleyecek birini bile bulamadığınızda.
buzdolabını temizlerken tencerelerce sadece tek porsiyonu yenmiş yemekleri gördüğünüz andır.
cuma-cumartesi-pazar telefonun hiç çalmadığı kapının hiç vurulmadığının fark edildiği andır.
gece yatağa girip gözlerin kapandığı ama hayal edecek birşeyin olmadığının fark edildiği andır.
yalnızlığın cana tak etti an yalnızlığın fark edildiği andır aslında...
cuma-cumartesi-pazar telefonun hiç çalmadığı kapının hiç vurulmadığının fark edildiği andır.
gece yatağa girip gözlerin kapandığı ama hayal edecek birşeyin olmadığının fark edildiği andır.
yalnızlığın cana tak etti an yalnızlığın fark edildiği andır aslında...
gözlerinizin görmeyecek hale gelene dek sulanmasıyla; etrafınızda sarılacak birini aradıgınızda, o "birini" bulamayı$ınızdır...
zorlu gecen bir mac sonrasi telefona baktiginizda gordugunuz bos ekran.insan uzuluyor hic mi merak edenim, soranim yok diye.yok demek ki derim ve yalnizligimi hatirlarim.
kalabalıgın içinde bir tümsek olmaktır yalnızlık,modern aklın zindanı, ilkel aklın özgürlüğüdür, kimi zaman hissediyorum bende elbette, herşey yerli yerindeyken nerden çıktı diyorum birden, mistik duygular ürpertiyor sonra, kendime geldigimde kız arkadaşımı, en yakın dostumu arıyorum -niye aramıyorsunuz ulan diyorum sonra farkediyorum ki bunların hepsi hemen hemen 1 dakikada yaşanmış.
sıkıcıdır, boştur, anlamsızdır yalnızlık ve her daim hissettirir kendini etrafımız sevdiklerimizle dolu bile olsa.
(bkz: iki kişilik yalnızlık)
(bkz: iki kişilik yalnızlık)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?