transformers gibi filmlerde, film vizyona girmeden önce sarfedilen cümleler, vizyona girdikten sonra sarfedilen cümlelerden daha fazladır hep. önce projeyi hangi yönetmenin üstleneceği tartışılır. yönetmen belli olunca proje için uygun mu değil mi diye tartışılır. sonra filmde kimlerin oynayacağı merak edilir. önemli bir rolse kimin oynaması gerektiği üstüne fikirler üretilir. söz konusu insan olmayan bir karakterse kimin seslendireceği merak edilir. çizgi dizi ya da romandaki karakterlerin ne kadar aslına kalınarak perdeye uyarlandığı ve tasarlandığı durmaksızın tartışılır. genellikle hayranlar pek memnun kalmaz sonuçtan. filmin bütçesi film vizyona girene dek merak edilir, konuşulur.
kısacası film vizyona girene dek o film hakkında konuşulabilcek her şey konuşulur, her konu tartışılır, ve film vizyona girdiğinde ise yapılan yorumlar bir kaç basit cümleyi geçmez; süperdi! berbattı! eğlenceliydi! sıkıcıydı! iyiydi! kötüydü! gibi, ve şundan emin olabilirsiniz ki transformers, izledikten sonra böyle kısa bir yorum yapacağınız bir film. çünkü bu film bize bir şeyler anlatmaya çalışmıyor, çok önemli bir konuyu tartışmaya açmıyor, ya da bir mesaj vermeye de çalışmıyor. aslında bir mesaj veriyor ama aksiyon sahnelerinin gümbürtüsü bu mesajın aklınızda kalmasına mani oluyor (benimde aklımda kalmadığı gibi). yani mesaj bahane, aksiyon şahane diyebiliriz bu duruma. zaten bunun ne önemi var ki! kim böyle bir filmin bir cümleye sahip olmasını bekler!
film bittikten sonra aklınızda kalan tek şey koca robotların ortalığı tozu dumana katarak tepişmesi oluyor. aslında bunu kötüye yormamak gerekir. çünkü transformers aksiyon ve vaadettiği eğlence açısından son yılların en iyi filmlerinden biri. özellikle günümüz sineması için bile yeni sayılabilcek özel efektleri ise üstüne laf söylenemeyeek kadar kusursuz ve görkemli. filmin bu yıl ses, ses efekti kurgusu, görsel efekt gibi dallarda oscarlarda boy gösterebileceğine kesin gözüyle bakabilirsiniz.
hatırlar mısınız bilmem. tatilyanın içinde hareketli, sallanan, ileriye geriye doğru eğilen koltuklara sahip ufak film salonları vardı. o salonlarda sadece eğlendirmek için yapılmış, bir kaç dakika süren, senaryosuz eğlence filmleri gösterilirdi. elbette ki transformersı o kısa, üç boyutlu animasyon filmlerle kıyaslamak haksızlık olur ama nedense filmin aksiyon sahneleri bana o filmleri hatırlattı. tabi arada kalite açısından dağlar kadar fark var. işte ben filmi izlerken o sallanan ve titreyen koltukları aradım. o koltuklar bu filme çok yakışırdı doğrusu.
filmin yönetmeni michael bay. hani şu kaya, pearl harbor, armegeddon, ada filmlerinden hatırladığımız yönetmen. michael bayı bilirsiniz. yerinde bir türlü duramayan bir kamera, aksiyona fon oluşturan ve hiç dinmeyen bir müzik kullanımı ve yeri geldiğinde de amerikan milliyetçiliği... amerikan milliyetçiliği demişken, filmde neredeyse amerikanın silahlı kuvvetleri gövde gösterisi yapıyor. ama bunu pek suçlamamak gerek, çünkü bu bir yerde haklı bir gövde gösterisi. peki milliyetçilik pohpohlaması ne düzeyde derseniz, ister inanın ister inanmayın film bu açıdan çok mütevazi bir seyir izliyor. hatta bu söylediğime şaşırabilirsiniz, ben filmde gözümüze gözümüze sokulan bir amerikan bayrağı bile göremedim. hele filmin yönetmeninin bay olduğunu ve bu adamın armegeddon gibi bir filmi çekmiş olduğu düşünülürse durum gerçektende şaşırtıcı. bazı izleyiciler buna rağmen filmde amerikan milliyetçiliği olduğunu iddia etse bile bu film en azından armegeddonun yanında süt dökmüş kedi gibi... bu açıdan transformersa evrensel bir aksiyon filmi bile diyebiliriz. tabi neredeyse (çünkü film bir sahnesinde irana laf sokmadan da geri durmuyor)!
transformers
transformers:dark of the moon serisinde benim rosie huntingtona asik olmamda aracı olan film, ama izlemenizi tavsiye etmem yani bicimsiz sekilsiz bir zamazingo. sadece vaktinizi yer bitirirsiniz, yazıktır günahtır.
(bkz: asus transformer book)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?