sevgililer günü yaklaşıyordu, iki hafta önceden hediyemi almış gelmesini iple çekiyordum, hatta bildiğin takvime ip bağladım, öyle koparıyordum, kalkmak zor geliyor mna koyim, neyse.
mevsimler kışı gösteriyor, hava da hafif kar atıştırıyor, ağzımdan çıkardığım sıcak hava dalgasının nasıl soğuk havaya dönüştüğünü çıplak gözle seyir ediyordum, tam o an da şeyimde bir titreme hissettim, evet, sms gelmişti.
+ aşkitoooom sana çok güzel bi şey aldııım!
aman ne de güzeldi, bende sana aldım diyerek yolladım geri mesajı, benim hediyem gerçekten on numaraydı, çok para dökmüştüm şerefsizim, 200 dolarlık saat almıştım, hani beyazıtta ki tüm zencilerin saatlerini toplasan bu para etmezdi, o dereceydi mna koyim.
gel zaman git zaman sevgililer gününe 2 gün kalmıştı, o zamanlar liseye giden sevgili bünyem, sınıfta ahenkle dolaşıyor sizi gidi sefiller diye etrafa gözlerimle ayar veriyordum, sevgilisine en büyük hediyeyi almış kişiydim sınıfta, mesela osman limon kolonyası almıştı, mna kodumun fakiri.
kalkık götümle bitirdiğim bir haftayı tatille süsleyecektim ve pazar günü sevgililer günü olduğundan büyük buluşmayı gerçekleştirecektim, tören biter bitmez koşarak eve gittim, neden koştuğumu bilmiyordum, kapıyı açtım ve o şok olduğum acı anı beynimin en ücra noktaları ile görüntüledim.
+ oğlum bana ne almış böylee?!
hayır anne sana almadım, o sevgilimin sana niye alayım ki? demeyi isterdim, ama diyemedim, o gün annemin doğumgünüymüş ve ben bunu bilemedim. koluna taktığı saati konu komşuya gösteriyor, saati gören komşular çocuklarını arayıp, orospu çocuğu! diye küfrediyorlardı. annemin havası feci şekilde artmıştı mahallede, ben ise teyzeler tarafından kahraman gibi karşılanıyordum, anasına süper saat alan akıllı çocuk diye.
ve o gün. sevgililer günü. sonunda kapıma dayanmıştı, buluşma vakti saat 12 de idi ve ben de hediye adına en ufak bir şey yoktu, babannemin ördüğü dantallerden götürmeyi ve senin için ördüm demeyi bile aklımdan geçiriyordum, sonuçta el emeği hani kızların hoşlandıkları...
ergenliğin hat safhasında olan bünyemle fikir üretmeye koyuldum, cebimde sadece sinemaya ve mc donaldsa yetecek kadar para vardı, genç türkcell bile yoktu o zaman mna koyim, arayıp arkadaştan şifre isteyeceğim.. en azından bi menü parasıyla gül alır, bu güller senin için bu gönül ikimizin adlı nacizane parça ile uzatırdım, ama yoktu, yapacağım şey çok azdı, ve birden aklıma o hain plan geldi.
annemin yüzüğü
madem saati almıştı buna katlanacaktı, insan alınan hediyeyi bile vermeden açar mıydı?! neyse yüzüğü almak için odasına koyulmuştum, kuyumcu dükkanı gibiydi oda mnakoyim, en sade olanını aldım, ucunda boncuklu olanı, boncuk olan şeyin pırlanta olduğunu bilmeden, aldım onu.
yüzüklerin efendisi gibiydim mna koyim, güzelce kutuya yerleştirip cebime koydum, maksadım sadece iyilikti, annemle saat ve yüzüğü takas ettik diye düşünmüştüm, ne olacaktı?
derken otobüse bindim, derken indim, kızı gördüm, elinde paketle aşkoom sesi yükseldi, elimi cebime attım, ve o korkunç yüz ifademle amına koyim diye bağırdım, çevredeki herkes donmuştu, sanki hepsinin amına cidden koymuşum gibi bana bakıyorlardı, yüzüğüm çalındı diye bağırdım, amına koyim deyince bakan mahalle ordusundan bir kişi bile yüzüğüm çalındı deyince siklemedi bünyeyi.
kötü olan ne mi? kız yalan attım sandı ve alamadıysan üzülme demekle yetindi, param yok sandı, hakir gördü, ne hakiri direk fakir gördü, borç teklif etti, hayır dedim, başımı önüme eğdim, evime gittim. bana verdiği hediye ne mi dersiniz? küçük sevimli bir ayıcık, karnına bastırdım i love you dedi, fuck you diyerek yatağa attım, hayvanlar alemine daldım...
sevgiliye alınan hediyeyi annenin sahiplenmesi
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?