kendini igrenc bir sekilde gostermeye cabalayan zenci adamin uyusturucu icin guzelim kizi oral seks yapmaya zorladigi film. hatta daha da igrencleserek suna benzer bir sey der ki:
"siyah kizlarin yapamayip da siz beyazlarin basarabildigi tek sey ne biliyor musun?"
ve ardindan ekler:
"kotu kokabilir!"
requiem for a dream
herkes izledi herkes begendi diyerek bir gaz gidip dvdsini edindigim film kesinlikle tarafimdan begenilmemistir.
-----------------------------spoiler----------------------------
anne karakterine 97 dk lik bir filmde aciyi ancak bu kadar abartili verebilirlerdi. gereksiz cikislari ve ses tonu mutemadiyen delirmeme sebep olmustur.
-----------------------------spoiler----------------------------
ayni kategoride yer almasi sebebiyle trainspotting daha etkileyici daha gercekci bir filmdir.
-----------------------------spoiler----------------------------
anne karakterine 97 dk lik bir filmde aciyi ancak bu kadar abartili verebilirlerdi. gereksiz cikislari ve ses tonu mutemadiyen delirmeme sebep olmustur.
-----------------------------spoiler----------------------------
ayni kategoride yer almasi sebebiyle trainspotting daha etkileyici daha gercekci bir filmdir.
hayatımda izlediğim güzellik açısından beni en boktan hale sokan filmlerden biri. filmde konu alınan olaylardan hiçbiri başıma gelmemiş olmasına rağmen, yapmış gibi hissediyorum.
filmin konusu orjinal değil ama çekim ve karakterler dağıtıyor meydanı.
"ben film izlemeyi severim" diyenlerin mutlaka izlemesi gereken film.
filmin konusu orjinal değil ama çekim ve karakterler dağıtıyor meydanı.
"ben film izlemeyi severim" diyenlerin mutlaka izlemesi gereken film.
o ünlü soundtracki bu gün hala, bazı kanalların haber bültenlerinde dananann! olarak kullanılmaktadır. bu anlamda, bu günlerde 300 spartalı da aynı kaderi paylaşmaktadır.
30 second to marsın solıdtının(adını bılmıyorum)basrolunde oydıgı fılm.melankolik anlarda ızlemesı ınsana uyusturucuya yonlendırebılır.
çok kral film. çünkü sıradan insanın bağımlılıklarıyla, madde bağımlılığı ancak bu kadar işlenebilirdi. meşru görülen bağımlılıklar ve gayrimeşru bağımlılıklar yaa ya.
filmi izledikten sonra bendemi bagimli olsam diye dusunmeye baslar insan.. bi bagimlilik bu kadar vurucu , bu kadar etkileyici anlatilamaz ki..
bu filmi izleyipte "bak lan uyusturucu ne pis bir sey,ne hale sokuyo insani" diyebilecek bi tipseniz izlemenizde sakinca yok.ancak akli basinda normal bir vatandas iseniz bu filmi kacirmaniz size hicbir sey kaybettirmez,aksine iki saatlik bir ic karartisindan kurtulmus olursunuz.ha ben illa uyusturucu temali film izleyecegim diye diretiyorsaniz gidin trainspotting izleyin amina koyim.
filmin asıl yıldızı ellen burstyndir. gerçekten halüsinojen kullanmış gibi olağanüstü oynamıştır.
yoktur böyle bi şey aşmıştır ikiye bölmüştür.üstüne üstlük clint manselde öldürücü darbeyi vurmuştur..
insanın içine işleyen bir filmdir. izlenmesi tavsiye edilenlerdendir.
filmin finali ve çekimin güzelliği öylesine etkiliyor ki adamı... yönetmen ayakta alkışlanmalı...
film, bağımlı tüm karakterlerin yataklarında yatarken cenin pozisyonuna dönmeleriyle bitti. insanın özüne dönüşü bu kadar çarpıcı anlatılamazdı...
film, bağımlı tüm karakterlerin yataklarında yatarken cenin pozisyonuna dönmeleriyle bitti. insanın özüne dönüşü bu kadar çarpıcı anlatılamazdı...
insanı inanılmaz bir ruh haline sokan film. film bittiğinde bir süre ekrana boş boş bakıyorsunuz ve uzun süre etkisinden kurtulamıyorsunuz.
evet ruhsal açıdan izlemesi fazla riskli ama kesinlikle gerekli bir film. öyle klasik şekilde uyuşturucunun kötülüğünü anlatmıyor. tüm etkileyiciliğini kullanarak seni o illetten tiksindiriyor kelimenin tam anlamıyla.
eğer ki uyuşturucuya meyilli veyahut kullanan birileri varsa etrafta, kesinlikle bu film izletilmelidir. %99 bırakacaklarını düşünüyorum.
evet ruhsal açıdan izlemesi fazla riskli ama kesinlikle gerekli bir film. öyle klasik şekilde uyuşturucunun kötülüğünü anlatmıyor. tüm etkileyiciliğini kullanarak seni o illetten tiksindiriyor kelimenin tam anlamıyla.
eğer ki uyuşturucuya meyilli veyahut kullanan birileri varsa etrafta, kesinlikle bu film izletilmelidir. %99 bırakacaklarını düşünüyorum.
görüntünün mükemmel olduğu yalandır. sahnelerinden birinde mikrofonu bile görebilirsiniz havada sallanan fakat bu etkileyici olmadığı anlamına gelmez. mutlu bir gününüzde izlemeyin, en iyisi zaten mutsuzken izlemek.
jennifer connely profesyonel kariyerinin ilk yıllarında adeta bu günkü haline oyunculuk dersi veriyor gibi.
çok realist, çok dramatik bir film. insanın kendine gelmesi zaman alıyor.
her ne kadar çoook başarılı ve kaliteli olsa da, izleyenin bahsi açıldığında abi süper filmdi yaa hadi bi daha izleyelim diyemeyeceği film. bıraktığı etkilerden dolayı sıkar biraz.
hayatımın filmi muhteşem bir şey izlemeyen biri için film arşivindeki en büyük eksikliktir.
ölmeden önce izlenmesi gereken 100 film arasında olan muhteşem etkileyici film.
ben dünyadaki tüm filmleri izlemedim fakat yinede hiç bir filmin bir rüya için ağıt kadar insanın tahammül sınırlarını zorlayabileceğine ihtimal vermiyorum. filmin o kadar sert ve vurgulu bir anlatımı var ki bir yerden sonra bitmesi için yalvarıyorsunuz. filmin bu kadar etkileyici olmasının en önemli nedeni muhatabı olarak vicdanımızı alıyor olması bence... her ne kadar izleyenlerde filmde görünenler gerçeküstü ve hayal ürünüymüş gibi bir izlenim bıraksada film bize acı gerçeklerden başka bir şey sunmuyor. yönetmen darren aronofskynin seçtiği bu normal ötesi görsel yapı ve anlatım tarzının en önemli nedeni ise bize gerçekleri olabildiğince vurgulu ve çarpıcı bir şekilde sunmak... bunuda fazlasıyla başarıyor zaten.
film sara goldfarb (ellen burstyn) isimli dul ve yaşlı bir kadının, oğlu harrynin, onun sevgilisi marionun ve bir uyuşturucu dağıtıcısı olan tyroneın yaşamlarını mercek altına alıyor. bu dört karakterde birer bağımlıdır. sara televizyon, diğerleri ise birer uyuşturucu bağımlısıdır, ve hepsinin birer hayali vardır. sara her gün izlediği tv şovuna oğlunun mezuniyetinde giydiği ışıltılı kırmızı elbisesiyle katılmayı hayal etmektedir. harry ve tyrone ise uyuşturucu dağıtımından çok para kazanarak zengin olmayı hayal etmektedirler. ama hiç bir şey umdukları gibi gitmez, çünkü hayallerimiz çoğu kez gerçeklerden çok uzaktadır ne yazık ki.
film genel yapı olarak dört bölüme ayrılmıştır; ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış. bu karakterlerin ruh hallerini ve yaşamlarını özetlemek içinde doğru bir seçimdir. ilkbahar umutların yeşerdiği ve bir gün hayallerin gerçek olacağının düşünüldüğü zamandır. yaz ise hayallerin gerçekleşir gibi olduğu ve gerçekleşmeye çok yaklaştığı zamandır, ve sonbahar gelir, aksaklıklar yaşanmaya başlar, hayallerin gerçekleşmiyeceği görülür. en son olarak ise kış gelir, kaçınılmaz sonlar gerçekleşir, dibe çöküş başlar. bence filmin asıl derdide bu, yani acı gerçekleri bütün çıplaklığıyla sunmak, ne uyuşturucu kullanımının çok yanlış olduğunu göstermek (ki aslında film bunuda yapıyor, hatta rahatlıkla diyebilirimki çok az film bu film kadar çarpıcı bir şekilde uyuşturucunun zararlarını ve insana neler yaptırabileceğini gösterebilir), ne de tv bağımlılığının çok kötü sonuçlar doğurabileceğini göstermek, herşeyden önce, asıl olarak hayallerimizin her zaman gerçekleşmiyeceği gerçeğini gözümüze sokmak...
hayatını en trajik bulduğum kişi ise kesinlikle sara goldfarb. bu dul ve yaşlı kadının günleri evini temizlemek, yemek yemek ve televizyon izlemekle geçmektedir. herkes artık onu unutmuştur ve kendisi korkunç bir yanlızlık çekmektedir (filmin ortalarında oğluyla yaptığı konuşmaya özellikle dikkat çekmek isterim). bir gün evini birisi arar ve kendisine bir tv şovuna konuk olarak katılabileceğini söyler. bu onu çok heyecanlandırır, her gün hayranlıkla izlediği tv programına katılacak, insanlar onu alkışlayacak, onu tanıyacaklardır. ama tv şovunda giymeyi hayal ettiği ışıltılı kırmızı elbisesine girebilmek için kilo vermesi gerekmektedir. bunun için diyete başlar, aşırı kilosu olduğu için en zorlu diyeti seçer. bu onun için çok ağır bir yük olur ve bir müddet sonra nereye baksa yiyecek görmeye başlar. doktor ona kendisinde bağımlılık yapacak iştah kesme hapları önerir ve onun için kaçınılmaz son gerçekleşir. sara goldfarb karakterinin psikolojik dibe vuruşunun izleyiciyi bu denli etkilemesinde oyuncu ellen burstynin büyük payı var elbette, kendisi mükemmelin ötesinde dehşet verici bir performans sunuyor.
filmin çok titiz ve kaliteli bir müzik çalışması var. müzikler çoğu kez tedirgin edici ve bir şeylerin yolunda gitmeyeciğini hissettirir nitelikte. aslında film gücünü müzikleri kadar bilinçli olarak yoğun kullanılan ses efektlerinden de alıyor. ses efektleri aracılığıyla karakterlerin kullandığı nesnelere kasıtlı bir vurgu yapılıyor, böylelikle yaptıkları eylemlerin altı çiziliyor. özellikle bağımlı karakterlerin uyuşturucu alımlarının gösteriliş şekli kesinlikle takdire şayan. zaten yönetmen filmde neredeyse bütün anlatım teniklerini kullanıyor, hatta bu konuda sınırları zorluyor diyebilirim. hiç bir yönetmende olmayan bir stili var. filmin hikayesini anlatırken kalıplaşmış hiç bir formüle sırtını dayamıyor, ve bu yüzdende tebrik edilmeyi hakediyor.
ayrıca filmle ilgili rick blaine tarafından yazılmış çok iyi bir blog var; bir rüya için ağıt. sanırım artık yok ama yinede bu yazısından dolayı tebrik etmek gerek kendisini, ve birde aldığı ikinci yoruma verdiği cevaptan dolayı. çok iyi bir yazı kaleme almakla birlikte filmide çok iyi savunmuş, yoruma verdiği cevabın altına imzamı atabilirim.
bu filmi sinemasever olduğunu iddia eden herkes hayatında en az bir kere görmeli. sıradışı filmleri sevenler ise kesinlikle görmeli. yalnız uyarmalıyım, film cidden çok çarpıcı ve sert bir anlatıma sahip. hatta bazı kimselerin filmin ilerleyen kısımlarında midesi bulanabilir, kusma isteğine kapılabilirler. film sizin canınızı mecazi anlamda değil, gerçek anlamda acıtıyor, ikinci kez izlemek ise gerçek bir cesaret işi.
film sara goldfarb (ellen burstyn) isimli dul ve yaşlı bir kadının, oğlu harrynin, onun sevgilisi marionun ve bir uyuşturucu dağıtıcısı olan tyroneın yaşamlarını mercek altına alıyor. bu dört karakterde birer bağımlıdır. sara televizyon, diğerleri ise birer uyuşturucu bağımlısıdır, ve hepsinin birer hayali vardır. sara her gün izlediği tv şovuna oğlunun mezuniyetinde giydiği ışıltılı kırmızı elbisesiyle katılmayı hayal etmektedir. harry ve tyrone ise uyuşturucu dağıtımından çok para kazanarak zengin olmayı hayal etmektedirler. ama hiç bir şey umdukları gibi gitmez, çünkü hayallerimiz çoğu kez gerçeklerden çok uzaktadır ne yazık ki.
film genel yapı olarak dört bölüme ayrılmıştır; ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış. bu karakterlerin ruh hallerini ve yaşamlarını özetlemek içinde doğru bir seçimdir. ilkbahar umutların yeşerdiği ve bir gün hayallerin gerçek olacağının düşünüldüğü zamandır. yaz ise hayallerin gerçekleşir gibi olduğu ve gerçekleşmeye çok yaklaştığı zamandır, ve sonbahar gelir, aksaklıklar yaşanmaya başlar, hayallerin gerçekleşmiyeceği görülür. en son olarak ise kış gelir, kaçınılmaz sonlar gerçekleşir, dibe çöküş başlar. bence filmin asıl derdide bu, yani acı gerçekleri bütün çıplaklığıyla sunmak, ne uyuşturucu kullanımının çok yanlış olduğunu göstermek (ki aslında film bunuda yapıyor, hatta rahatlıkla diyebilirimki çok az film bu film kadar çarpıcı bir şekilde uyuşturucunun zararlarını ve insana neler yaptırabileceğini gösterebilir), ne de tv bağımlılığının çok kötü sonuçlar doğurabileceğini göstermek, herşeyden önce, asıl olarak hayallerimizin her zaman gerçekleşmiyeceği gerçeğini gözümüze sokmak...
hayatını en trajik bulduğum kişi ise kesinlikle sara goldfarb. bu dul ve yaşlı kadının günleri evini temizlemek, yemek yemek ve televizyon izlemekle geçmektedir. herkes artık onu unutmuştur ve kendisi korkunç bir yanlızlık çekmektedir (filmin ortalarında oğluyla yaptığı konuşmaya özellikle dikkat çekmek isterim). bir gün evini birisi arar ve kendisine bir tv şovuna konuk olarak katılabileceğini söyler. bu onu çok heyecanlandırır, her gün hayranlıkla izlediği tv programına katılacak, insanlar onu alkışlayacak, onu tanıyacaklardır. ama tv şovunda giymeyi hayal ettiği ışıltılı kırmızı elbisesine girebilmek için kilo vermesi gerekmektedir. bunun için diyete başlar, aşırı kilosu olduğu için en zorlu diyeti seçer. bu onun için çok ağır bir yük olur ve bir müddet sonra nereye baksa yiyecek görmeye başlar. doktor ona kendisinde bağımlılık yapacak iştah kesme hapları önerir ve onun için kaçınılmaz son gerçekleşir. sara goldfarb karakterinin psikolojik dibe vuruşunun izleyiciyi bu denli etkilemesinde oyuncu ellen burstynin büyük payı var elbette, kendisi mükemmelin ötesinde dehşet verici bir performans sunuyor.
filmin çok titiz ve kaliteli bir müzik çalışması var. müzikler çoğu kez tedirgin edici ve bir şeylerin yolunda gitmeyeciğini hissettirir nitelikte. aslında film gücünü müzikleri kadar bilinçli olarak yoğun kullanılan ses efektlerinden de alıyor. ses efektleri aracılığıyla karakterlerin kullandığı nesnelere kasıtlı bir vurgu yapılıyor, böylelikle yaptıkları eylemlerin altı çiziliyor. özellikle bağımlı karakterlerin uyuşturucu alımlarının gösteriliş şekli kesinlikle takdire şayan. zaten yönetmen filmde neredeyse bütün anlatım teniklerini kullanıyor, hatta bu konuda sınırları zorluyor diyebilirim. hiç bir yönetmende olmayan bir stili var. filmin hikayesini anlatırken kalıplaşmış hiç bir formüle sırtını dayamıyor, ve bu yüzdende tebrik edilmeyi hakediyor.
ayrıca filmle ilgili rick blaine tarafından yazılmış çok iyi bir blog var; bir rüya için ağıt. sanırım artık yok ama yinede bu yazısından dolayı tebrik etmek gerek kendisini, ve birde aldığı ikinci yoruma verdiği cevaptan dolayı. çok iyi bir yazı kaleme almakla birlikte filmide çok iyi savunmuş, yoruma verdiği cevabın altına imzamı atabilirim.
bu filmi sinemasever olduğunu iddia eden herkes hayatında en az bir kere görmeli. sıradışı filmleri sevenler ise kesinlikle görmeli. yalnız uyarmalıyım, film cidden çok çarpıcı ve sert bir anlatıma sahip. hatta bazı kimselerin filmin ilerleyen kısımlarında midesi bulanabilir, kusma isteğine kapılabilirler. film sizin canınızı mecazi anlamda değil, gerçek anlamda acıtıyor, ikinci kez izlemek ise gerçek bir cesaret işi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?