quentin tarantino

2 /
passive
sinemayı tarantino’dan önce - tarantino’dan sonra şeklinde ikiye ayıran ve yaptığı filmlerle birçok yönetmene ilham kaynağı olan modern sinemanın öncüsü bir yönetmendir kendisi ama devamlı kıçında gezdirdiği ve zorla meşhur etmek istediği robert rodriguez kişisini bir an önce bırakması lazımdır aksi takdirde dibe çökecektir..
kaplumbaga efendisi
sinema tarihinin en aykırı yönetmenlerinden biri. kulandığı kamera teknikleri ve çekim açıları gerçekten çok etkileyici özellikle az efekt çok doğallık mantığıyla çalışması filmlerine inanılmaz bir gerçekçilik katıyor. ayrıca robert rodriguez kankası olur.robert rodriguez in en başarlı filmlerinden biri olan desperado da tarantinonun unutulmaz replikleri bulunan kısa bir rolu vardır izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
angelus
kendi adımdan sonra duyduğum en güzel isme sahip bir isim soyisim kombinasyonu. nüfus memuru ve mahkeme heyeti izin verirse eğer göbek adımı bu şekilde belirlemek istiyorum.
elifielifine
sinamanın dahi adamı. kendisini anlatan bir belgeselde "tanrı beni dünya’ya mükemmel bir film yapmam için yolladığına inanıyordum ve o filmi yapmadan beni öldürmeyeceğine o kadar emindim ki los angles’ta depremler olduğunda apartmanından dışarı bile inmiyor, depremin tadını çıkarıyordum. evet, beni öldürmeyecekti. tabi pulp fiction’u yapana kadar. artık yolda rahat yürüyemiyorum. her an öleceğini düşünmek korkutuyor insanı" diye orjinal bir dünyaya geliş amacını belirten adam.

filmlerindeki şiddet eleştirisi için şöyle der;

"kan sadece bir renktir.
sinemada şiddet? bir otomobili patlarken izlemek park ederken izlemekten daha ilgi çekicidir.
şiddet içeren filmler çocukları zorba yapmaz. belki onları zorba yapımcılara çevirir ama bu tamamen başka bir konu.
insanlar bana film okuluna gidip gitmediğimi sorduklarında onlara: "hayır, filmlere gittim" diyorum."

jim jarmusch’un şu sözlerini çok iyi anlayan ve uygulayan sinemacı. belki bu sözleri hiç duymadı ama hayranı olduğu jean-luc godard’ın bir cümlesiyle tamamlanan bu sözleri uygulayan adam olarak canlı örnektir kendisi. belki bu sözleri söyleyen jim jarmusch’un hayal bile edemeyeceği kadar müthiş uygulayan.

hiçbir şey orijinal değildir.
hayalgücünüzü gazlayan, sizi ilhamla titreştiren heryerden çalın.
eski filmlerden, yeni filmlerden, müzikten, kitaplardan, resimlerden, fotoğraflardan, şiirlerden, rüyalardan, rastgele sohbetlerden, mimariden, köprülerden, tabelalardan, ağaçlardan, bulutlardan, sulak havzalardan, ışık ve gölgelerden beslenin.
sadece ve sadece ruhunuza seslenen şeyleri malzeme alın.
bunu yaparsanız işiniz (ve hırsızlığınız) özgün olur.
özgünlük paha biçilmez, orijinallik safsatadır.
bunları yaptıktan sonra da hırsızlığınızı saklamakla uğraşmayın, tam tersine değerini bilin.
jean-luc godardın "nerden aldığınız değil nereye götürdüğünüz önemlidir." sözünü hep aklınızda tutun.

filmlerinde kısa da olsa kendine rol verir;
rezervuar köpekleri ’nde mr. brown,
ucuz roman ’da jimmie dimmick,
desperado ’da kamyonetteki adam,
dört oda ’da chester rush,
gün batımından şafağa ’da richard gecko,
jackie brown ’da telefon kayıt makinesindeki ses,
kill bill ’de ölü bir crazy 88 çete üyesi..
greyfurt
kendi kendini yenileyemeyen yazar/yönetmen/yapımcı. (kendi filmlerinde küçük roller alıyor ama "oyuncu" demek çok abartı olur).
the hateful eight'in fragmanını izledim ve açıkcası sıkıldık artık qt. yıllardır parsayı topluyorsun ama yaptığın işler hep tarz endişesi taşıyor ve filmlerin artık "emeklilik sigortası reklam filmi"ne döndü. emekli olacaksan ol, olmayacaksan film çek!

not: heytful eyt çok çok iyi bir film olabilir(sanmıyorum), henüz izlemedim ama ben qt'yi kendi kendisiyle kıyaslıyorum. şu fragmanı izlet ve yönetmen sor; %10 doğru cevap verir. tarz yapayım derken basma kalıp olmuş, vurmayın bana.
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol