placebo

ilk albumleri olan placebo albumundeki 10 şarkının 6 sı nerdeyse birbirinin aynısıdır.. ’e daha toymuş o zamanlar ne bilsinler?’ demeden de duramıyor ama insan..

alternative rock deyince alternatifi olmayan gruptur kanımca.ailecek beğenerek dinliyoruz.

ilaçların neredeyse 50 % placebo.sağılığına kavuşacağını inanan daha çabuk iyileşir..

(bkz: ashtray heart)

ilk dinledigim sarkısı i know ile beni benden alan grup.

ilk albümlerindeki şarkıların benzerliği muhtemelen teknik eksikliklerdi, son albümlerindeki şarkıların benzerliği ise elektronik ritimleri biraz dayamış olmalarından. en farklı albümleri şüphesiz black market music ’tir, en az bahsedilen, en az pop olan. ama küçük kızlar eştırey görl mi mii diye çığlıklar atarak izler onları, olsundur. narcolepticler bilir , esas şarkıları insanların gözlerine sokmadıklarıdır.

don’t forget to take your meds sayesinde sinüzitimi yendiğim grup.

en çok sevdiğim sayesinde hayatıma akıp, onun o ukala tavırları içerisinde yavaştan yavaştan gerçek bir fana dönüşme hikayemin ilk ayağıdır. hiçbir şarkısını ayırd etmeden dinleyebileceğim ve her dinlediğimde o "en çok sevdiğimi hatırlayacağım" anı ve muhtemelen aşk bütünüdür placebo.

gelmiş geçmiş en iyi alternatif, indie, glam rock gruplarından birisidir kanımca..her şarkısı birbirinden güzel olmakla birlikte depresyona girmeye meyilliyseniz bi kaç şarkı hemen sizi depresyona sokabilir.
(bkz: my sweet prince).
(bkz: blue american).
(bkz: pierrot the clown).
(bkz: without you i’m nothing). gibi...
bence brian molko harika sesiyle gruba çok şey katmıştır...grubu ayrı severim, brian’ı ayrı..konserleri pek bi güzel geçer..severiz sayarız..uğruna ölürüz..

steve hewitt ile yollarını ayırmış olan guruptur.

rock n coke 2006 performanslarından önce ntv muhabiriyle röportaj yapan brian molkove stefan olsdalaralarındaki ilişkiyle ilgili " sağlıklı bir ilişki. biz bir aile gibiyiz. birbirimizi sevmesek zor olurdu bunları yapmak." demişler. bu cevaptan sonra pek bir duygulu ve coşkulu placebo izlemek de bize nasip olmuştur. hatta duygu patlamasıyla stefan’ın üstüne atlamıştır brian. sahneye yakışıyor gerçekten ladies and gentlemen of placebo.

ilaç yerine verilen etkisiz ilaçlar.

anlasildigi zaman muhtesemlesir. basit gorunur millete ancak degildir. yeri gelir huzur verir yeri gelir melankoliklestirir. sozlerle melodi bir butundur. ilk ciktigindan beri dinledigim gruptur. album kapaklari nedeniyle "sapik, gay, vs" denmistir, halbuki degildir. onlarda bile anlatilmak istenen bir sey vardir. bilinmedigi icin bu, oyle on yargilarla yola cikilir. ustelik fight club filminin soundtrack ini hazirlamislardir. grubun ingiliz oldugundan mutevellit amerikaya da gelmemektedirler sik sik. telaffuzu "plasibo" seklindedir. en nihayetinde lezizdir.

3 yılda bir gelme ekollerinden şaşmayıp yine geldiklerine dair bir rivayet var. (bkz: 23 haziran 2009 placebo konseri). yamuluyor olmam epey olası ama sanki sırasıyla 2000de park ormanda mor ve ötesi ile beraber, 2003te creamfieldsa ve 2006da rock n coketa sahne almışlardı. ilk izleyişteki gazla olmasa da koşarak gider bırayıın diye çığıra çığıra eğlenirim konserlerinde dediğim gruptur.

steve hewitt artık yok arada. son albüm çalışmasının ilk singleı da çıktı, ama adını unuttum aramaya da üşendim şimdi.

plasebo’nun ingilizcesi.

renk, şekil ve koku gibi özellikleriyle aktif ilaca benzeyen, fakat aktif madde içermeyen ve farmakolojik etkisi bulunmayan ilaç şekli. farmakolojik etkisi bulunmayan plasebolara saf plasebo, çeşitli etkileri olabilen plasebolara da saf olmayan plasebo adı verilir.

çocukken yere düştüğümüzde ağlarken birinin bize acıması ve ardında öpeyim de geçsin diyerek öpmesi halbuki bu ne acıyı dindirir ne de iyileştirir.
placebo bu olayın bütünüdür.