orhan pamuk

4 /
xerxes
aslında orhan pamuk ile ilgili söylenebilecek o kadar çok şey var ki, nasıl başlasam bilemiyorum...

orhan pamuk’un kara kitap isimli romanını okumaya çalışmış, fakat içindeki anlatım bozukluklarından ve saçmalık kokan bir kurgusundan dolayı romanını yarıda bırakan bir birey olarak ve aynı zamanda son dönemlerde yaptığı abuk subuk açıklamalarına ifrit olmuş bir birey olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim.

orhan pamuk aslında bir balondur. güdümlü medya, avrupa birliği ve amerika tarafından şişirilmiş bir balondur.

tipi bozuktur, ruhu bozuktur, düşünceleri bozuktur, fikirleri bozuktur. ne yazdığı romanlar bir şeye benzer, ne dile getirdiği düşünceleri bir şeye benzer. çünkü onun düşünce sisteminde bir temel yoktur. orhan pamuk, ruh hastası bir kişidir benim gözümde.

neden ruh hastasıdır? çünkü türkiye’yi ve türk insanını batılı gibi görerek, türk insanının belli başlı değerlerine hakaret ederek, dış güçlerin de gücünü arkasına alarak türk halkına en galiz, en aşağılayıcı küfürleri etmekte, hakaret etmektedir. orhan pamuk aydın değildir, asla olamaz.

bir günden bir güne avrupa birliğine karşı çıktığını, abd’ye, israil’e, ermenistan’a, almanya’ya karşı çıktığını görmedim. daha buna gücü yetmez, çünkü orhan pamuk güçlünün karşısında konuşamaz, başkaldıramaz. onun yaptığı şey faşizmdir, despotluklur, eline aldığı kırbaçla türk halkına saldırır ancak.

orhan pamuk’ta düşünce sistemi diye bir şey yoktur. tarih bilgisinden yoksundur. eğer kendisi "türkler şu kadar sayıda ermeni öldürdü" diyorsa, bunu kanıtlayacak bir eser yazmalıdır, en azından 300-500 sayfalık bir eser yazmalı, halkı ikna etmeli, şüpheye düşürmelidir. hiç katılmasak bile "yahu bu adam doğru söylüyor sanki" dedirtmelidir bizlere. ama bunu asla yapmamıştır, onun yaptığı şey hakaret etmektir, saçma sapan abuk subuk laflar ederek, bir ruh hastasının söyleyebileceği cümleler sarfederek bu halka kırbaçla saldırmaktadır.

orhan pamuk’un edebiyatla, sanatla uzaktan yakından hiç bir alakası yoktur. orhan pamuk ahlaksızlığın ne olduğunu bizlere göstermiştir. öyle olmasaydı bir kitabında ilk cinsel tecrübesini anlatabilecek kadar haysiyetsiz olur muydu?

orhan pamuk bir hırsızdır. kapkaçcılık yapmak, banka soymak, araba çalmak nasıl hırsızlıksa, başka bir eserden çalıp kendi eserinmiş gibi göstermek bir hırsızlıktır. hâlâ inanmayanlar varsa, alın yalçın küçük’ün "şebeke 1" kitabını, onun nasıl başka bir eserden çaldığını görün. orhan pamuk’un yaptığı sahtekarlık değilse nedir?

tekrar etmekte yarar var. orhan pamuk şişirilmiş bir balondur. kitapları 50 baskı yapmış diyorlar, isterse 1000 baskı yapsın ne farkeder? türk halkı orhan pamuk’un bir kitabını sevmiş midir acaba? "yahu adam ne kadar güzel yazmış, bu romanını okurken heyecan duydum, duygulandım, hayatıma bir şeyler kattı" diyeniniz var mı aranızda? bana onun kitabından güzel bir paragraf gösterin beraber okuyalım diyeceğim ama nasıl göstereceksiniz?

aydın olmak, halkı aydınlatan olmak demektir. aydın olmak, halka ışık tutan, halkın değerlerini her daim yüceltmek, halkına sahip çıkmak, daha kültürlü, daha açık fikirli olması için çaba göstermek demektir. aydın olmak, halkına hakaret etmek, dış güçler istiyor diye ruh hastası laflar edip halka hakaret etmek değildir. aydın olmak, zengin sofralarının zangoçu olmak demek değildir, halkla halk için beraber olmak demektir. orhan pamuk’un aydın olmakla uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. onun yaptığı ahlaksızlıktır, despotluktur, düşüncesizliktir...

türk milleti, sinesinde yetişmiş önemli kişilerin gerçek yüzlerini öğrenmekle yükümlüdür. işte orhan pamuk da bu tiplerden biridir. onun gerçek yüzünü bilmek, bilmeyenlere anlatmak ülkesine sahip çıkan her türk vatandaşının yapması gereken bir görevidir. bu ülkede orhan pamukların, ahmet altanların, mehmet altanların, mehmet barlasların, çetin altanların ertuğrul özköklerin, fehmi koruların, cengiz çandarların varlığına mutlak surette son vermek zorundadır. türk milleti böyle ruh hastası, ahlaksız, sahtekar, zengin sofralarının zangoçlarıyla hiç bir yere varamaz...

güdümlü medyanın şişirdiği balonlarla orhan pamuk bir yerlere gelmiştir. türk halkını orhan pamuklarla, sibel canlarla, hülya avşarlarla kandırdılar ve bu halkın 40 milyar dolarını soydular, hortumladılar. orhan pamuk’u bu medya "ne kadar avrupai yazar, ne kadar mükemmel kitapları var, işte ödül de alacak" diye diye pazarladılar, halkın beğenilerini zorladılar. orhan pamuk ve onu gibi karaktersizlerin yüzünden bu yoksul halkın ekmeğini, soğanını çaldılar. orhan pamuk ve onun gibi yüzlerce canlı türleri ve de onları pazarlayanlar bir gün mutlaka tarih önünde hesap verecektir...

ne yapmış orhan pamuk sorarım size? bir gün de bu halkı, bu toprakları yüceltmiş mi? bir gün de türk edebiyatında sağlam bir yer edinebilmilmiş mi? asla! varsın bu ahlaksızlıklarına daha da devam etsin. ama bu halkı aşağılamaya, hor görmeye asla gücü yetmecektir. bu ülkenin her karış toprağında mevlanaların, yunus emrelerin, hacı bektaş velilerin, kanuni sultan süleymanların, mustafa kemal atatürklerin izi vardır, emeği vardır, ışığı vardır. orhan pamuk’un kişisinin bu topraklara tükürmesine, bu halkı aşağılamasına asla izin verilmeyecektir...

biline...
emhhre
hayatı boyunca satılmış medya patronlarını arkasını alarak bir yerlere gelmeye çalışmış en az arkasını dayadığı medya patronları kadar satılmış yazarımsı kişi.
asturyas
herkesin üstüne yüklendiği türk vatandası yazar ... kendisini yıkıcı eleştirenlerin kitaplarını okumadıkları kanaatindeyim...
yaramyan the sun of art
bir takım medya patronlarını arkasına alarak senelerdir reklamını yapan ve bu medya tarafından da şişirilen ve büyültülen adamdır. aydın asla değildir zira bu adamdan aydın falan olmaz, aydın olması için bir kere de bu ülkeye küfür etmesin! bu adam avrupa’nın dalkavuğudur.
underpressure
türkiye’nin son yirmi yılda önemli bir yere gelmiş yazarlarındandır. kitaplarının her biri diğerlerine göre oldukça farklılık gösterir. edebiyat bakımından sürekli yenilikler içinde bulunmak ister. mesela sessiz ev adlı romanındaki anlatımı; uzun ve devrik cümleleri, karakter merkezli anlatımları ile oldukça farklı bir bütünlük oluşturmuştur.
benim adım kırmızı adlı romanı ise bana göre türkiye’de ender yazılabilecek çok değerli bir romandır. bu romanda her karakter sırası geldi mi konuşur, haynavlar hatta cansız nesneler bile dile gelir. ayrıca roman konusu olarak tarihi bir olayı işlemesi ayrı bir önem taşır.
beyaz kale’deki masalımsı anlatım, diyaloglara yer verilmemesi de bu romana ayrı bir bakış açısı kazandırır.
kar adlı siyasi düşüncelerle örülü romanı ise diğerlerinden sıkıcı ve karmaşık gelebilir.
yeni hayat adlı romanı bir çırpıda yönü değişen hayatlara örnek olabilece bir romandır.
metropolitan
eğer 2006 nobel ödülünü alırsa alcağı parayla bağış yapacakmış.böylece halkın gözünde kaybettiği prestiji geri alacakmış.
zeytuni
murat bardakci’nin, benim adim kirmizi isimli romani hakkinda "baska eserlerden kisimlar icermektedir" aciklamasi yaptigi, anti sempatik, turk yazar.
cyranonunburnu
pek çok tartışmanın tam da orta yerinde duran bizi bölen, kimini sinirlendiren, kimini ise onu savundukça özgürlükçü şövalyeler gibi hissettiren en hafif tabiriyle şaibeli karakter, nobel ödüllü yazar.

orhan pamukla tanışmam kara kitap ile oldu. ana hikayenin yanı sıra bütün romanı nakış gibi süsleyen ufak hikayelerden ve kitabın barındırdığı yoğun mistisizmden oldukça etkilenmiştim. beyaz kale ve benim adım kırmızı da ise hikayelerin yanı sıra klasik osmanlı dönemi ile ilgili adam gibi bir roman okumaya duyduğum ihtiyaç beni bir orhan pamuk okuru haline getirdi. bu dönemde onun kişiliği ile ilgili olarak izlenimim içine kapanık, apolitik, osmanlı aristokrasisi (ki tanzimat dönemi batı teslimiyetçiliğinin ürünüdür, dünün cariyelerinin günümüzde prenses muamelesi görmesi gibi) ile bağlantısından dolayı cumhuriyete ve atatürk’e küskün belki de kızgın bir yazar olarak şekillenmişti. sonra murat bardakçı’nın kanıtladığı özellikle beyaz kale ile ilgili intihal iddiası beni hayalkırıklığına uğrattı (medya tarafından bunların hasır altı edilişi ise orhan pamuk’un seçilmişliği ile ilgili ilk kuşkuları uyandırmaya başladı) ardından gelen kar romanı ise kötü bir roman olmasına karşın özellikle yurtdışında bu kadar gürültü koparınca orhan pamuk ile ilgili tartışma yazarın edebi yetkinliğinden politik figüranlığına kaydı. bu oyundaki başrolü kapışı ise sadece türkiye de değil sonrasındaki abuk subuk tepkilerin de yardımıyla (kitaplarının toplatılması, kerinçsiz a.ş. showbiz productions’ın sahnelediği kutsal değerlerin sömürülmesi sultanları oyunu) batı dünyasında gürültünün kopmasıyla oldu.
yine de orhan pamuk’la ilgili düşüncelerimi daha doğrusu birşeylerin tersliğiyle ilgili sezgilerimi kuvvetli bir şekilde dillendirmeme yetecek kadar veri yoktu. neydi bu sezgiler, nokta nokta belirtelim :
-intihal kanıtlarının medya tarafından görmezden gelinmesi sebebiyle orhan pamuk’un kollanıyor olduğu hissi.
-abd ile ilgili yakın ilişkisinden ve apolitik olduğu dönemlerde kitaplarına serpiştirdiği satırlardan dolayı oluşan atatürk ve cumhuriyet karşıtlığından ötürü kafalarda yarattığı kuşku(özellikle kara kitap ve yeni hayat’ta konuya, roman kurgusuna ya da çevre tasvirine herhangi bir yardımcı etkisi olmadığı halde ve bu yüzden dolayı da özellikle konulduğu izlenimini veren atatürk heykelini pisleyen güvercinler, kahvedeki uyuşuk ve işe yaramaz kalabalığı işte benim eserim der gibi gevrek bir gülümsemeyle seyreden atatürk portresi vb. ayrıntılar)
-kitaplarının emsallerinden hatta kişisel fikrim olarak ondan daha iyi yazarların (yaşar kemal, nedim gürsel...)yazdıklarından sanat, özgürlük ,edebiyat ve sömürge düşkünü batı dünyasında çok daha fazla alkışlanması.
-ermeni soykırımı hakkında söylediği o tek cümleyle başlayan ve durdurulamayan nobel yürüyüşü.

orhan pamuk’un fikirlerinde (ki çok ciddi ve tutarlı bir duruşla söylediği,sunduğu temel bir sav da yok ne yazık ki) katılmadığım yerlerin sayısı çok olsa da bununla ilgili bir problemim yok. çünkü bu konuda voltaire’in söylediği ’fikirlerinize katılmıyor olabilirim ama bunları özgürce söyleyebilmeniz için canımı veririm.’ sözündeki asalete inanıyorum. benim asıl canımı sıkan şey fransız parlamentosu’nun bugün yaptığı gibi orhan pamuk’un da insanları aptal yerine koymasıdır. fransız parlamentosunun asli amacının hümanizm, fikir özgürlüğü ya da bir halkın şövalyeliğini yapmak olduğuna aklı başında birinin inanması mümkün değil. tıpkı fransız parlamentosu gibi orhan pamuk’ta bu tartışmalı dönemde bu kutsal kavramları kendi kişisel amaçları doğrultusunda kullandığını nobel ödülünün arefesinde fransa’nın çıkardığı kendi parlementosunun dünyaya ihraç ettiği değerlerin temelini dinamitleyen bu yasa tasarısını eleştiren tek bir söz söylemeyerek kanıtlamıştır. tarihin ona sunduğu bu büyük fırsatı ödüller ve şöhret için değil sorumluluk sahibi bir aydın olduğu için kendi ulusunu rencide etmeyi dahi göze aldığını ispat edecek fırsatı kaçırmıştır. hem de ulusunun içinden çıktığı toplumun ağzının içine baktığı böylesi bir dönemde sessiz kalarak belki de( ve muhtemelen) nobel’e bu kadar yaklaştığı bir sırada bir son saniye engeliyle karşılaşmamak için susmuştur. nobel’i aldıktan onu cebine koyduktan sonra konuşmasının ise hiçbir değeri yoktur. tersine böyle bir hareket kasaba tüccarının bu doğal davranışı orhan pamuk gibi büyük konuşan bir kişinin üstünde gözünü açık tutmayı başarabilenlerin midesini bulandıracaktır.

bugün yaşanılanlar her daim muhalif görünen kişilere verilen dinamit tozundan mürekkep bu ödülün batı sömürgeciliğinin hedefi olan toplumların temellerine yerleştirilmeye çalışılan bir dinamit olduğunu kanıtladığı gibi orhan pamuk özelinde de kişilerin ihtirasları için neleri feda edebileceğini gösteren hüzünlü bir hikaye olarak tarihteki yerini almıştır.

yazdıklarımı bir fransız ve de bir insan olan jen paul sartre’nin sözleriyle bitirmek en uygunu:

“ben eserimi yaratırken yeterince ödül aldım. nobel bana bir şey katmaz, tam aksine beni aşağıya çeker. nobel ödülü, tanınma peşinde olanlar içindir. ben yaptığım her şeyi severek yaptım, en güzel ödül buydu.”
isimsiz kahraman
düşüncesini ifade ederken düşünce özgürlüğü kavramının nasıl sömürülebileceğini bize göstermiş yazarımsı kişidir. düşünce özgürlüğü; ülkesine, milletine, geçmişine hakaret etmek için kullanılan bi kavram olmamalıdır ki kutsal bir kavramdır bana göre. orhan pamuk gecen sene başaramamıştır ama bu sene amacına ulaşmıştır bir nobel ödülü almıştır ama bir milletin nefretini de kazanmıştır aynı zamanda...
son sosyalist
türkiye üzerinde oynanan oyunların ne kadar kusursuz bir şekilde planlandığını görmemize yardımcı olan yazar. fransa parlamentosunun aldığı saçma karar ile aynı gün, yani 12 ekim’de ödülü aldığı açıklanmıştır.
kalidor
kazanamıyorum kazanamıyorum ah ne yapsam kazanamıyorum?hah buldum(!) bari öldürülmüş türkleri görmezden gelip tek kelime onlar için söz etmeden, sadece ermenilerin soykırıma uğradığına inandırim kendimi ve tüm inanmak isteyenleri....böylece kazanabilirim nobel ödülünü.dünya tartışacaksa tartışsın soykırımı..ben alacağım milyon dolarları nereye harcayacağımı tartışırım,; tüm gönül dostlarımla...
4 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol