sahsimin oyle yada boyle belirli araliklarla gordugu, kaldigi yerdir. lakin soyle bir durum var ki daha 2000 li yillarin basinda bu yere gitmeyi beceren insanlarin uzun yillar sonra 2006 da gitmeye firsat bulan sahsima ooo abi sen de gittiysen orasinin artik iyice boku cikmistir denilmesi mide bulandiricidir. daha yolu yokken ailemle kazara kesfettigim bu guzide mekani bana laf soyleyen insanlar premature haldeyken dolasirken gormus olmanin vermis oldugu burukluk ve saskinlikla tekrar burayi gormek icler acisidir.
ayrica sasilacak bir durum var ki her olimpos a giden aman sekerim tikiler var orda diyerek daha da gulunc bir durum yaratilmaktadir. komik tabi boyle seyler. lan amina koyim sen kendin nesin?
olympos
yunan mitolojisine gore tanrilarin yasadigi dagin adidir. dagin en yuksek mevkisi zeusa aittir. sinirlendigi zaman simseklerini rahat firlatabilmesi icin bu konum idealdir.
zamaninda gidebilenlerin kiymetini iyi bildigi yeni yetmelerin ise henuz kesfettigi ulkemizin guzide tatil / tarihi yerlerinden biridir.
bilmeyenler icin reklam olsun:
(bkz: kadirs tree houses)
bilmeyenler icin reklam olsun:
(bkz: kadirs tree houses)
direc-t adlı müzik grubunun ikinci albümünün adıdır.
aşağıdaki gibi tasvir edebildiğim antik kent:
"...
cihangir’de yaşayan biri olarak istiklal caddesi’nde yürürken gördüğüm polislerin yürüyüşlerine, giyinişlerine, silahlarına, postallarına ve en önemlisi sayılarına karşı yaşadığım yabancılaşmanın yüzüme tokat gibi indiği vakit, geçirdiğim bir hafta boyunca devlet namına sadece varlığını bir kez tecrübe ettiğim jandarmaya ve hemen yanı başında bulunan kültür ve turizm bakanlığı’na ait iki kulübenin bulunduğu koskoca -ve ünlü- bir tatil yöresinden istanbul’a döndüğüm günün akşamına denk gelir. yanıp sönen mavi/kırmızı ışıkların noksanlığını fark etmedim bile ya da “buralar eskiden hep benimdi yigenim” yürüyüşlü memurların sallanan coplarını. benim noksanlığını çektiğim şey telaştı mesela, saat ve tarih bilgisiydi. hoş sohbet, ilk kez görseniz bile tanıdık gelecek yüzler, doğa ve tarih ile harmanlanan bir sükunet. sıfır otorite. boş zihin.
..."
(bkz: deccal fanzin)
"...
cihangir’de yaşayan biri olarak istiklal caddesi’nde yürürken gördüğüm polislerin yürüyüşlerine, giyinişlerine, silahlarına, postallarına ve en önemlisi sayılarına karşı yaşadığım yabancılaşmanın yüzüme tokat gibi indiği vakit, geçirdiğim bir hafta boyunca devlet namına sadece varlığını bir kez tecrübe ettiğim jandarmaya ve hemen yanı başında bulunan kültür ve turizm bakanlığı’na ait iki kulübenin bulunduğu koskoca -ve ünlü- bir tatil yöresinden istanbul’a döndüğüm günün akşamına denk gelir. yanıp sönen mavi/kırmızı ışıkların noksanlığını fark etmedim bile ya da “buralar eskiden hep benimdi yigenim” yürüyüşlü memurların sallanan coplarını. benim noksanlığını çektiğim şey telaştı mesela, saat ve tarih bilgisiydi. hoş sohbet, ilk kez görseniz bile tanıdık gelecek yüzler, doğa ve tarih ile harmanlanan bir sükunet. sıfır otorite. boş zihin.
..."
(bkz: deccal fanzin)
(bkz: olympos gazozu)
eskiden daha iyiydi pek tabii ki ama eylül ayında gidildiğinde eski zamanlardaki tada yakın bir tat yakalamak mümkün.ancak olymposta bile yüksek volümle müziğe benzer iniltiler yapan bir türkü açılmış olması beni çok fena üzmüş durumdadır.bence olympos ve benzeri yerlerde tesisatla müzik yapılması engellenmelidir.
ilk defa gidilip görülen güzel mekan. orange pansiyon isabetli bir seçim. gölge bar ne yazık ki fahiş fiyatları ve suratsız personeli ile hayal kırıklığı yaratmıştır. gerisi görecelidir.
hayatın boyunca değişip dönüşen değiştikçe yaralayan herşey gibi fena değişmiştir.birbirini senede bir gören insanların tavşanlar gibi seviştiği mekana dönüşmüştür.aynı bu insanlar gibi soğuduğum akdeniz de bir diyardır.
artık zerre tat vermeyen, iyice uyuşturucu batağı haline dönüştüğü dilden dile dolaşan ve çok yakın zamanda büyük bir otel inşaatına başlanacak cennet. çok dostluklar, çok muhabbetler edildi zamanında. turistlere tavla öğretildi. içtiğin biranın hesabı hiç tutulmadı. sen yazdıysan yazıldı, yazmadıysan beleş oldu. ama o zamanalar giden insanlar düzgün olduğu için asla beleş içmedi kimse. eski halini bilip de şimi gidenler bin pişman. eski halini biliyorsanız gitmeyin hayalinizdeki güzel yer kalsın hep aklınızda. ha daha önce gitmediyseniz güzel bir deneyim olabilir.
antalyaya 2.5 saat mesafedeki gidilesi,gidildi mi müptelası olunası kadirin ağaç evler ve türkmen pansiyon gibi bungalov da kalma tadını deli gibi yaşatan,mükemmel tatil mekanıdır.
bakir zamanlarını görmenin zihinde bıraktığı buruk tadla şimdilerde keşmekeşe döndüğünün haberlerini aldığım,gidilmişken yanartaş,faselis,mira,adrasan koylarının da kollarına atılabilceğiniz akdeniz beldesi.
her yaz geldiğinde antalyanın çeşitli ilçelerine gidilir ve her seferde bu güzel yer uzak olduğundan son tercihler arasındadır. bu sefer gidicem diyip bir türlü gidemediğim, görmeyi çok istediğim yerdir.
hatıralardaki cennet mekan. geçen sene (2006) gittiğimde internet kafe ve turizm acentalarını da görünce "e oha artık" dediğim ve sanırım bir daha gitmeyeceğim mekan. sağda solda bulunan ağaçlar kesilmiş, yerlerine sıra sıra dükkanlar yapılmış, bütün ruhu katledilmiş beldemizdir. eski halini hatırlamayan yada görmeyenler "doğayla içiçe tatil yaptım demek" için yinede gitmelidir. (ilk kez gidecekler mutlaka gidip görsünler)
(bkz: eski olympos)
(bkz: eski olympos)
eski halinden en azından fiyat olarak eser kalmamış yerdir. lan nerde bizim üç kişi 1 hafta her şey dahil 80 milyona kaldığımız zamanlar nerde şimdi kişi başı 40 milyon.
anadoluda 12 tane, yunanistanda ise 1 tane olduğu söylenir.
(bkz: olimpiakos)
herşeyi bırakıp yerleşeceğim yer.sanırım bu hayalimi gelecek yıl gerçekleştireceğim.
mazide kalmış, adı yazlık sinemalarla birlikte anılan bir gazoz markası.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?