(bkz: şiir ile ayar verme ustası )
geldi ölüm yalan gitti ölümlü gerçek. siz hayat süren leşler sizi kim diriltecek dizelerinin sahibi ünlü şair
necip fazıl kısakürek
şairlerin üstadı.
giden sevgiliyi beklemis,ama artik gelmeyecegini anlamis bir sair;
ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar
geçti istemem gelmeni
yokluğunda buldum seni
bırak vehmimde gölgeni
gelme artık neye yarar...
ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar
geçti istemem gelmeni
yokluğunda buldum seni
bırak vehmimde gölgeni
gelme artık neye yarar...
"uyku, kaatillerin bile çeşmesi
yorgan, allahsıza kadar sığınak
teselli pınası, sabır memesi
size şerbet, bana kum dolu çanak"
yorgan, allahsıza kadar sığınak
teselli pınası, sabır memesi
size şerbet, bana kum dolu çanak"
cenaze töreni, türkiyenin en çok katılımlı törenlerinden biridir.
taraflı tarafsız herkesi şiirleri ile takdirini kazanmış aynı zamanda bir grubunda lideri sayılan kişi
taraflı tarafsız herkesi şiirleri ile takdirini kazanmış aynı zamanda bir grubunda lideri sayılan kişi
sanma bu tekerlek kalır tümsekte
yarın elbet bizim, elbet bizimdir
gün doğmuş gün batmış.
ebed bizimdir.....
yeryüzü boşaldı habersiz miyiz? ?
güneşe göç varda kalan biz miyiz?
yarın elbet bizim, elbet bizimdir
gün doğmuş gün batmış.
ebed bizimdir.....
yeryüzü boşaldı habersiz miyiz? ?
güneşe göç varda kalan biz miyiz?
necip fazıl o kadar büyük bi şair ki onu bile taraf ettiler ama güneşin önüne set çekemezsiniz ki!
bana gore bu toprakların yetiştirdiği en buyuk sairdir kendisi.
ustad milliyetcilikten ote ummetcilik akımından etkilenmistir. . hatta bu yuzden seriat duzeni kurmaya calısmak sucundan yargılanmıstır.
bu mahkemenin son celsesinden bir anektod:
hakimler gorusmus ve son kararı vermek uzeredirler. bashakim son olarak tekrar ustada doner.
-seriat sucundan yargılanıyorsun,biz de karar noktasındayız. soylemek istedigin son birsey var mı?
ustad saatine bakar ve soyle cevap verir:
-siz kararınızı verin,ikindi namazının vakti geciyor,ben namaz kılmaya gidiyorum.
(bkz: karizmatik cevaplar)
ustad milliyetcilikten ote ummetcilik akımından etkilenmistir. . hatta bu yuzden seriat duzeni kurmaya calısmak sucundan yargılanmıstır.
bu mahkemenin son celsesinden bir anektod:
hakimler gorusmus ve son kararı vermek uzeredirler. bashakim son olarak tekrar ustada doner.
-seriat sucundan yargılanıyorsun,biz de karar noktasındayız. soylemek istedigin son birsey var mı?
ustad saatine bakar ve soyle cevap verir:
-siz kararınızı verin,ikindi namazının vakti geciyor,ben namaz kılmaya gidiyorum.
(bkz: karizmatik cevaplar)
26 mayıs 1905da doğdu. maraşlı bir soydan gelen necip fazılın çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının istanbul çemberlitaşta ki konağında geçti. ilk ve orta öğrenimini amerikan ve fransız kolejleri ile bahriye mektebinde (askeri deniz lisesi) tamamladı. lisedeki hocaları arasında dönemin ünlülerinden yahya kemal, ahmet hamdi (akseki), ibrahim aşkı gibi isimler vardı.
istanbul edebiyat fakültesi felsefe bölümünü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği fransada sorbonne üniversitesi felsefe bölümünde okudu. pariste geçen bohem günlerinden sonra, türkiyeye dönüşünde hollanda, osmanlı ve iş bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. bir fransız okulu, robert kolej, istanbul güzel sanatlar akademisi, ankara devlet konservatuarı, ankara üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesinde hocalık yaptı(1939-43). sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.
şairliğe ilk adımını on yedi yaşında iken, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri yeni mecmuada yayımlandı. milli mecmua ve yeni hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, paris dönüşü yayımladığı örümcek ağı ve kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı. henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı ben ve ötesi (1932) ile en az öncekiler kadar takdir toplamayı sürdürdü
şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden necip fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur. bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde beyoğlu ağa camiinde vaaz vermekte olan abdülhakim arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz. necip fazıl ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar. tohum, para, bir adam yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi görür. bu eserlerden bir adam yaratmak, türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır.
necip fazılın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü, çıkardığı dergiler ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir. haftalık ağaç dergisi(1936, 17 sayı) dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur. büyük doğu dergisinde çıkan yazılarıyla ismet paşa ve tek parti (chp) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi, cinnet mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır. sık sık kapatılan ve toplatılan büyük doğunun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını yeni istanbul, son posta, babıalide sabah, bugün, milli gazete, hergün ve tercüman gazetelerinde yayımlandı. büyük doğuda çıkan yazılarında kendi imzası dışında adıdeğmez, mürid, ahmet abdülbaki gibi müstear isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm anadolu şehirlerinde verdiği konferanslarla büyük ilgi topladı.
1980de kültür bakanlığı büyük ödülünü, iman ve islam atlası adlı eseriyle fikir dalında milli kültür vakfı armağanını (1981), türkiye yazarlar birliği üstün hizmet ödülünü (1982) almıştır. ayrıca türk edebiyatı vakfınca 1980de verilen beratla sultan-üş şuara (şairlerin sultanı) ünvanını kazanmıştır
istanbul edebiyat fakültesi felsefe bölümünü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği fransada sorbonne üniversitesi felsefe bölümünde okudu. pariste geçen bohem günlerinden sonra, türkiyeye dönüşünde hollanda, osmanlı ve iş bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. bir fransız okulu, robert kolej, istanbul güzel sanatlar akademisi, ankara devlet konservatuarı, ankara üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesinde hocalık yaptı(1939-43). sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.
şairliğe ilk adımını on yedi yaşında iken, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri yeni mecmuada yayımlandı. milli mecmua ve yeni hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, paris dönüşü yayımladığı örümcek ağı ve kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı. henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı ben ve ötesi (1932) ile en az öncekiler kadar takdir toplamayı sürdürdü
şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden necip fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur. bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde beyoğlu ağa camiinde vaaz vermekte olan abdülhakim arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz. necip fazıl ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar. tohum, para, bir adam yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi görür. bu eserlerden bir adam yaratmak, türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır.
necip fazılın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü, çıkardığı dergiler ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir. haftalık ağaç dergisi(1936, 17 sayı) dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur. büyük doğu dergisinde çıkan yazılarıyla ismet paşa ve tek parti (chp) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi, cinnet mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır. sık sık kapatılan ve toplatılan büyük doğunun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını yeni istanbul, son posta, babıalide sabah, bugün, milli gazete, hergün ve tercüman gazetelerinde yayımlandı. büyük doğuda çıkan yazılarında kendi imzası dışında adıdeğmez, mürid, ahmet abdülbaki gibi müstear isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm anadolu şehirlerinde verdiği konferanslarla büyük ilgi topladı.
1980de kültür bakanlığı büyük ödülünü, iman ve islam atlası adlı eseriyle fikir dalında milli kültür vakfı armağanını (1981), türkiye yazarlar birliği üstün hizmet ödülünü (1982) almıştır. ayrıca türk edebiyatı vakfınca 1980de verilen beratla sultan-üş şuara (şairlerin sultanı) ünvanını kazanmıştır
"allah’in korebesi, cinlerin padisahi" dir..
serhen edit: #660328
serhen edit: #660328
"kendi vatanında garipsin , kendi vatanında parya" diyerek bu günlerimizi anlatmıştır.
şair denilince ilk akla gelen kişilerden
allah derim," sirtimda, tasinmaz yükü göklerin; / herkes kosar, ziplar, ben yürüyemem!"
anneme mektup," ben bu gurbete ile düstüm düseli,/ her gün biraz daha süzülmekteyim."
aynadaki halime," akmayan yaslarla sicacik yüzün;/ yavrum, bugün seni pek ölgün gördüm."
babadan ogula," eve dönmez bir aksam;/ ve gün yüzlü çocugu,"
çile," gaiblerde bir ses geldi: bu adam,/ gezdirsin boslugu ense kökünde!"
dönemeç," bir gündü, hava ilik / ve cadde kalabalik..."
gurbet," dagda dolasirken yakma kandili,/ fersiz gözlerimi daglama gurbet!"
mezar," kapiya ne icra memuru gelir,/ ne birinci sube sivil polisi...."
olmaz mi," yön yön sarilmisim ne yana baksam; / sarilan olur da saran olmaz mi?"
serseri," yeryüzünde yalniz benim serseri, / yeryüzünde yalniz ben derbederim."
tabut," tahtadan yapilmis bir uzun kutu; / bas tarafi genis, ayak ucu dar."
yattigim kaya," bu aksam o kadar durgun ki sular/ gömül benim gibi kedere diyor."
anneme mektup," ben bu gurbete ile düstüm düseli,/ her gün biraz daha süzülmekteyim."
aynadaki halime," akmayan yaslarla sicacik yüzün;/ yavrum, bugün seni pek ölgün gördüm."
babadan ogula," eve dönmez bir aksam;/ ve gün yüzlü çocugu,"
çile," gaiblerde bir ses geldi: bu adam,/ gezdirsin boslugu ense kökünde!"
dönemeç," bir gündü, hava ilik / ve cadde kalabalik..."
gurbet," dagda dolasirken yakma kandili,/ fersiz gözlerimi daglama gurbet!"
mezar," kapiya ne icra memuru gelir,/ ne birinci sube sivil polisi...."
olmaz mi," yön yön sarilmisim ne yana baksam; / sarilan olur da saran olmaz mi?"
serseri," yeryüzünde yalniz benim serseri, / yeryüzünde yalniz ben derbederim."
tabut," tahtadan yapilmis bir uzun kutu; / bas tarafi genis, ayak ucu dar."
yattigim kaya," bu aksam o kadar durgun ki sular/ gömül benim gibi kedere diyor."
ölünün odasi
bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;
yerde çıplak bir gömlek, korkusundan dirilmiş.
sütbeyaz duvarlarda, çivilerin gölgesi;
artık ne bir çıtırtı, ne de bir ayak sesi...
yatıyor yatağında, dimdik, upuzun, ölü;
üstü, boynuna kadar bir çarsafla örtülü.
bezin üstünde, ayak parmaklarının izi;
mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.
son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana;
gözleri renkli bir cam, mıhlı ahşap tavana.
sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var;
küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir ân kadar.
sarkık dudaklarında asılı titrek bir ân;
belli ki, birdenbire gitmiş çırpınamadan.
bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm;
bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm…
söze ne hacet.
bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;
yerde çıplak bir gömlek, korkusundan dirilmiş.
sütbeyaz duvarlarda, çivilerin gölgesi;
artık ne bir çıtırtı, ne de bir ayak sesi...
yatıyor yatağında, dimdik, upuzun, ölü;
üstü, boynuna kadar bir çarsafla örtülü.
bezin üstünde, ayak parmaklarının izi;
mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.
son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana;
gözleri renkli bir cam, mıhlı ahşap tavana.
sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var;
küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir ân kadar.
sarkık dudaklarında asılı titrek bir ân;
belli ki, birdenbire gitmiş çırpınamadan.
bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm;
bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm…
söze ne hacet.
"uyku; kaatillerin bile çeşmesi
yorgan; allahsıza kadar sığınak
teselli pınarı, sabır memesi
size şerbet, bana kum dolu çanak"
yorgan; allahsıza kadar sığınak
teselli pınarı, sabır memesi
size şerbet, bana kum dolu çanak"
şiir konusunda bir üstaddır. diğeri için (bkz: nazım hikmet ran) evet bu iki üstadın ikisi de aynı yere yazılmalıdır, yazılması gereklidir. hayat bakış açıları çok farklı olabilir. ama ikisi de inançları uğruna sıkıntılar çekmiştir, zulumlere uğramışlardır. galiba anlamamız gereken tek nokta bu. gerisi farazi.
"tanrı dağı kadar türk, hira dağı kadar müslüman" sloganını öne çıkartan mhp’ye yakınlığıyla bilinen islamcı şair.abdulah gül’ün büyük hayranı olduğı kişi.1977 yılından itibaren devrimci mücadelenin gelişmesine paralel olarak fikri faaliyeti şeriatçılarla faşistler arasında bir anti komünist cephe sağlamaya yönelmiştir. silahlı bir örgütlenme olarak bu anti komünist cephenin fikriyatını oluşturan necip fazıl kısakürek, şeriatçı gençlerin faşist milislere katılmasını savunmuştur.
abdullah gül’ün fikriyatının oluşumunda belirleyici olduğu söylenen necip fazıl kısakürek, islam inkılabı hakkındaki taktiklerini de şöyle açıklamıştır;
"nasıl sosyalizma ve onun azmanı komünizma, gayet müşahhas örneklere dayanarak ortaya hakkı çalınan bir işçi ıstırabı çıkarmış ve bunu sistemleştirmişse, bizim dayandığımız ve bütün insanlık mikyasında hudutsuz ve şamil gördüğümüz zümre hakkı da, fikir çilesinden ve idrak ıstırabından doğar. demek ki, bizim bu türlü münevverler sınıfından anladığımız bu asîl mefhumun orospulaştırılmış delâletiyte baştan başa mankafa ve hiçbir ise yaramaz zoraki ve ukalâ aydınlar kalabalığı değil, kargabüken zehrini almış gibi kıvranırcasına fikir çilesi ve idrak ıstırabı çekenler kadrosudur."
abdullah gül’ün fikriyatının oluşumunda belirleyici olduğu söylenen necip fazıl kısakürek, islam inkılabı hakkındaki taktiklerini de şöyle açıklamıştır;
"nasıl sosyalizma ve onun azmanı komünizma, gayet müşahhas örneklere dayanarak ortaya hakkı çalınan bir işçi ıstırabı çıkarmış ve bunu sistemleştirmişse, bizim dayandığımız ve bütün insanlık mikyasında hudutsuz ve şamil gördüğümüz zümre hakkı da, fikir çilesinden ve idrak ıstırabından doğar. demek ki, bizim bu türlü münevverler sınıfından anladığımız bu asîl mefhumun orospulaştırılmış delâletiyte baştan başa mankafa ve hiçbir ise yaramaz zoraki ve ukalâ aydınlar kalabalığı değil, kargabüken zehrini almış gibi kıvranırcasına fikir çilesi ve idrak ıstırabı çekenler kadrosudur."
ayrılık vakti
akşamı getiren sesleri dinle
dinle de gönlümü alıver gitsin
saçlarımdan tutup kor gözlerinle
yaşlı gözlerime dalıver gitsin
güneşle köye in, beni bırak da
küçüle, küçüle kaybol ırakta
şu yolu dönerken arkana bak da
köşede bir lahza kalıver gitsin
ümidim yılların seline düştü
saçının en titrek teline düştü
kuru yaprak gibi eline düştü
istersen rüzgara salıver gitsin
akşamı getiren sesleri dinle
dinle de gönlümü alıver gitsin
saçlarımdan tutup kor gözlerinle
yaşlı gözlerime dalıver gitsin
güneşle köye in, beni bırak da
küçüle, küçüle kaybol ırakta
şu yolu dönerken arkana bak da
köşede bir lahza kalıver gitsin
ümidim yılların seline düştü
saçının en titrek teline düştü
kuru yaprak gibi eline düştü
istersen rüzgara salıver gitsin
şairliği iyi olan ama kişiliğini sevmediğim yazar özellikle aşırı faşist olan edebiyat öğretmenlerimce kafamıza kakılan şair şiir okuma dersimde cahit sıtkı tarancının bir şiirini okurken edebiyat öğretmenimiz bana şunu sölemiştir
-böyle ateistleri okuyacağınıza nfk yı okuyun
yani sagcı düşünceden rant yapan adamı
kendi şiirlerini çocuklara okutan sonrada ellerini öptüren adamı sevmem.
-böyle ateistleri okuyacağınıza nfk yı okuyun
yani sagcı düşünceden rant yapan adamı
kendi şiirlerini çocuklara okutan sonrada ellerini öptüren adamı sevmem.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?