"giresse, tigana...ama, ondan sonrasi fenerbahce’nin altinda karavana."
http://www.geocities.com/fbcumhuriyeti/fbislamcupi_bordeux.html
islam cupi
1932 yılında tiranda doğdu. nadiye ve allaman çupi, oğullarına "islam" dediler. varlıklı ve soylu bir aileydiler. ama arnavutluk&taki rejim nedeniyletüm mallarını bırakıp, anavatana göçtüler
...1951 yılında bitirdi vefa lisesini... aynı zamanda futbola da gönül vermiş, çapa takımının değişmez oyuncusu olmuştu. ancak onun asıl aşkı, yazarlığı idi. 1957 de günlük spor gazetesinde muhabir olarak gazeteciliğe başladığında, aşkıyla da evlenmiş oldu.
son havadiste yazdı... türkiye sporda yazdı... yeni istanbulda, akşamda, tercümanda yazdı... 1981 yılında büyük saygı duyduğu, ölümünden sonra sürekli adını andığı, yazılarında özelliklerini anlattığı ve gençlere ilkelerini
öğretmeye çalıştığı milliyetin unutulmaz spor müdürü namık sevikin çağrısını aldığında düşünmeden "tamam" dedi. ve o günden sonra hep milliyette yazdı.
...
"islam çupi gibi olmak!"
spor yazarlığına her başlayanın hedefi buydu. hala da bu!...
aralarından büyük gazeteciler, ünlü muhabirler, yazarlar, müdürler çıktı.
ama hiç kimse "islam çupi" olamadı.
türkiye gazeteciler cemiyeti ve türkiye spor yazarları derneği yarışmalarında birincilikler kazandı. gazetecilik yaşamı boyunca da değişik alanlarda 26 ödüle adını yazdırdı. basın şeref kartı sahibi ve türkiye gazeteciler cemiyeti üyesiydi. bir dönem türkiye spor yazarları derneği asbaşkanlığı görevini de üstlenmişti. evliydi. bir kızı ve bir torunu vardı.
ve bu dünyadan göçtü, gitti. ölümsüzlüğe doğru.
...........................................
yazılarından birkaç alıntı ;
’’türkiye’de fenerbahçe amerika’dir,öbür kulüpler bütün dünya...bütün
dünyada darbeler bir kelle düşürüp yerine başka kelle koyabilir,
sosyalizm, komünizm beklenmeyen yumuşama resitalinin tuşlarına doğru
parmak uzatabilir, utanç duvari, özgürlük kuleleri, yıldızı tek ve
kırmızı saraylar yerle bir edilebilir, dünya döner, yaşam bir başka
biçimde çığlıklar atar sabahlara...ama paranın tek sahibi giderse, hayat
biter. o zaman dünya rekabeti değil, dünya mezarlığı kurulur bu yaşı
başı belirsiz yuvarlak kürede...’’
******
"
05-09-2000
...
türkiye’de, fenerbahçe cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her
şey mutlu ve huzurludur. esnafın yüzü güler, parakendeci ve toptancıların
tezgahında mal kalmaz. tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur.
stadlar türkiye’nin her vilayetinde lebaleptir. fenerbahçe gittiği her kente
kendi ile birlikte büyük bereketini götürür, i...ler diye uğurlanmasına rağmen.
fenerbahçe cumhuriyeti ortalıkta yoksa, türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk
yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra
yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk
büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,
adı konamaz... "
*****
"
19 eylul 1985
...
bordeaux stadi kapali trıbunlerine goz attiginizda, belki 17. yuzyilin barok
mimarisine benzeyen, sarkiklarla karsilasirsiniz. bu sarkiklar, o tribunlerde
oturan insanlar icin, kafalarinin ustundeki bir kabara civisidir. batabilir,
ama carsamba aksami bordeaux karsisinda izledigim fenerbahce, o barok mimarisinin
sivri uclu, kabaralarina temas etmeyecek kadar, sahada bir oyun yumusakligi kurdu.
cok vuran bordeaux forveti arasinda yasar’in akil almaz mudahaleleri tribunlerde
bir arastirma konusu olurken, fenerbahce defansinda yasar’in otesinde de kocamanlasan
devler vardi.
...
"giresse, tigana...ama, ondan sonrasi fenerbahce’nin altinda karavana."
...
"fenerbahce’nin gucunu ve buyuklugunu kabul etmek" istegi. avrupa’da nerede olursak
olalim, vatandaslarimizin vizesiz adim atamadigi bir ortamda fenerbahce’nin bordeaux
sahasinda adimlarini cok ustaca ve bilincli sekilde atisi da turk insani icin baska
bir gurur ve kisilik bulma belirtisiydi "
...1951 yılında bitirdi vefa lisesini... aynı zamanda futbola da gönül vermiş, çapa takımının değişmez oyuncusu olmuştu. ancak onun asıl aşkı, yazarlığı idi. 1957 de günlük spor gazetesinde muhabir olarak gazeteciliğe başladığında, aşkıyla da evlenmiş oldu.
son havadiste yazdı... türkiye sporda yazdı... yeni istanbulda, akşamda, tercümanda yazdı... 1981 yılında büyük saygı duyduğu, ölümünden sonra sürekli adını andığı, yazılarında özelliklerini anlattığı ve gençlere ilkelerini
öğretmeye çalıştığı milliyetin unutulmaz spor müdürü namık sevikin çağrısını aldığında düşünmeden "tamam" dedi. ve o günden sonra hep milliyette yazdı.
...
"islam çupi gibi olmak!"
spor yazarlığına her başlayanın hedefi buydu. hala da bu!...
aralarından büyük gazeteciler, ünlü muhabirler, yazarlar, müdürler çıktı.
ama hiç kimse "islam çupi" olamadı.
türkiye gazeteciler cemiyeti ve türkiye spor yazarları derneği yarışmalarında birincilikler kazandı. gazetecilik yaşamı boyunca da değişik alanlarda 26 ödüle adını yazdırdı. basın şeref kartı sahibi ve türkiye gazeteciler cemiyeti üyesiydi. bir dönem türkiye spor yazarları derneği asbaşkanlığı görevini de üstlenmişti. evliydi. bir kızı ve bir torunu vardı.
ve bu dünyadan göçtü, gitti. ölümsüzlüğe doğru.
...........................................
yazılarından birkaç alıntı ;
’’türkiye’de fenerbahçe amerika’dir,öbür kulüpler bütün dünya...bütün
dünyada darbeler bir kelle düşürüp yerine başka kelle koyabilir,
sosyalizm, komünizm beklenmeyen yumuşama resitalinin tuşlarına doğru
parmak uzatabilir, utanç duvari, özgürlük kuleleri, yıldızı tek ve
kırmızı saraylar yerle bir edilebilir, dünya döner, yaşam bir başka
biçimde çığlıklar atar sabahlara...ama paranın tek sahibi giderse, hayat
biter. o zaman dünya rekabeti değil, dünya mezarlığı kurulur bu yaşı
başı belirsiz yuvarlak kürede...’’
******
"
05-09-2000
...
türkiye’de, fenerbahçe cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her
şey mutlu ve huzurludur. esnafın yüzü güler, parakendeci ve toptancıların
tezgahında mal kalmaz. tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur.
stadlar türkiye’nin her vilayetinde lebaleptir. fenerbahçe gittiği her kente
kendi ile birlikte büyük bereketini götürür, i...ler diye uğurlanmasına rağmen.
fenerbahçe cumhuriyeti ortalıkta yoksa, türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk
yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra
yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk
büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,
adı konamaz... "
*****
"
19 eylul 1985
...
bordeaux stadi kapali trıbunlerine goz attiginizda, belki 17. yuzyilin barok
mimarisine benzeyen, sarkiklarla karsilasirsiniz. bu sarkiklar, o tribunlerde
oturan insanlar icin, kafalarinin ustundeki bir kabara civisidir. batabilir,
ama carsamba aksami bordeaux karsisinda izledigim fenerbahce, o barok mimarisinin
sivri uclu, kabaralarina temas etmeyecek kadar, sahada bir oyun yumusakligi kurdu.
cok vuran bordeaux forveti arasinda yasar’in akil almaz mudahaleleri tribunlerde
bir arastirma konusu olurken, fenerbahce defansinda yasar’in otesinde de kocamanlasan
devler vardi.
...
"giresse, tigana...ama, ondan sonrasi fenerbahce’nin altinda karavana."
...
"fenerbahce’nin gucunu ve buyuklugunu kabul etmek" istegi. avrupa’da nerede olursak
olalim, vatandaslarimizin vizesiz adim atamadigi bir ortamda fenerbahce’nin bordeaux
sahasinda adimlarini cok ustaca ve bilincli sekilde atisi da turk insani icin baska
bir gurur ve kisilik bulma belirtisiydi "
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?