onur akın ın şiirlerini besteleyip seslendirdiği şairdir.
şehr-i perişan
her şehir taşkın bir handır
istanbul sahipsiz perişandır
ve bu şehirde kısık soluğum
kendi içinde hapsolmuş bir adamdır
içimde, kendi içimde çırpınır sesim
kör kuşların kanat çırpışıdır
derin, dengesiz
derin aşklarda kalır yüzüm
(yüzüm kara bulanmış ak bir karadır)
kararır her solukta
kararır sesim kuşkusuz
heybesini unutmuş bir gezgindir bedenim
mahsur kalmıştır tanımadığı bir handa
han sahibini arar şaşkın şaşkın
ve her şehir taşkın handır
istanbul sahipsiz perişandır
istanbul
sahipsiz bir katliamdır
katl-i hüzündür
katl-i türküdür
avukatsız bir katildir istanbul
ve her yolculuk bir mesafedir
unutuşlara
umutlara
unufak olmuş bir şehirdir istanbul
iyi bir teşhirdir
sırasız derslik
peygambersiz bir dindir istanbul
hayrettin horoz
sana küçüğüm diyorum
kimi yıldızlara gitmeyi
yağmur damlaları üzerinde
kimi yuvasında yaşamayı
topraktaki karıncanın
ben se yıldızları doldurmak isterim avucuma
avucumda binlerce yıldız
serpmek isterdim saçlarına
güneşi sırtlayıp getirsem de kapına
ya da
sabahı sersem yoluna
fayda etmeyecek biliyorum
bu yüzden dinle diyorum küçüğüm:
etrafımızda binlerce akrep ve yılan
çatal dilleriyle ve makaslarıyla
saldırmakta dokuduğumuz
bahar kilimine
ama sen yılma
koptuğu yerden devam et örmeye
gülüşünle boğ onları
sevginle yürü üzerlerine
göreceksin ki küçüğüm
umudunu ve onurunu yiyenler
korku batağında kaybolup gidecekler
ve bir sabah
ellerimizde al al güllerle
dolduracağız sokakları
beyaz güvercinlerle
ve zafer türküleriyle...
sana küçüğüm diyorum
büyüklük senin yüreğinde
bana kızma ve üzülme
yalnızca bir damla istiyorum
sevgi selinden
yalnızca gülüşünden bir kaşık yeter
ama esirgersen benden gülüşünü
inan kanayan bir yara olur kalbim
bunu unutmanı istemem
bir de beni
bir de ortaköy’ü
bir de sonbaharı....
sana küçüğüm diyorum
büyüklük senin yüreğinde.
kimi yıldızlara gitmeyi
yağmur damlaları üzerinde
kimi yuvasında yaşamayı
topraktaki karıncanın
ben se yıldızları doldurmak isterim avucuma
avucumda binlerce yıldız
serpmek isterdim saçlarına
güneşi sırtlayıp getirsem de kapına
ya da
sabahı sersem yoluna
fayda etmeyecek biliyorum
bu yüzden dinle diyorum küçüğüm:
etrafımızda binlerce akrep ve yılan
çatal dilleriyle ve makaslarıyla
saldırmakta dokuduğumuz
bahar kilimine
ama sen yılma
koptuğu yerden devam et örmeye
gülüşünle boğ onları
sevginle yürü üzerlerine
göreceksin ki küçüğüm
umudunu ve onurunu yiyenler
korku batağında kaybolup gidecekler
ve bir sabah
ellerimizde al al güllerle
dolduracağız sokakları
beyaz güvercinlerle
ve zafer türküleriyle...
sana küçüğüm diyorum
büyüklük senin yüreğinde
bana kızma ve üzülme
yalnızca bir damla istiyorum
sevgi selinden
yalnızca gülüşünden bir kaşık yeter
ama esirgersen benden gülüşünü
inan kanayan bir yara olur kalbim
bunu unutmanı istemem
bir de beni
bir de ortaköy’ü
bir de sonbaharı....
sana küçüğüm diyorum
büyüklük senin yüreğinde.
sonunu sen yaz
kendi denizlerine sığmayan bir can var sende
koparıp çocukluğumdan getirdim sana
sakla bunları kum kadar eski yalnızlıkları
kırık bir mırıldanışla kanayan şarkıları
iliştirip dudağının ucuna yürüyüp giden tasasız
kıyıları sarhoş halikarnas balıkçıları
unutma bütün bunları
büyük fırtınaların kıyıya savurduğu deniz kabuğusun sen
içinde sakla şu benim yaramaz çocukluğumu
batan gemilerden elime kalan kırık bir ayna parçası
baktıkça yüzümün yarısında senin gülümsemen
toplayıp tüm eski limanlardaki taşları
ne olduğumuzu unutmayı getirdim sana
uzak deniz yolculuklarıydın aslında sen
rotasında rüzgarın hıçkırıkları
acemi bir gemi
oyuncağını suya düşüren inatçı çocuk çığlıkları
getirdim sana ,iliştir yüreğinin ayracına
masallarda hep senin aklın
son sayfaları kayıp bir kitapsın elimde
sen yaz sonunu benim yüreğim kilitli kalsın....
kendi denizlerine sığmayan bir can var sende
koparıp çocukluğumdan getirdim sana
sakla bunları kum kadar eski yalnızlıkları
kırık bir mırıldanışla kanayan şarkıları
iliştirip dudağının ucuna yürüyüp giden tasasız
kıyıları sarhoş halikarnas balıkçıları
unutma bütün bunları
büyük fırtınaların kıyıya savurduğu deniz kabuğusun sen
içinde sakla şu benim yaramaz çocukluğumu
batan gemilerden elime kalan kırık bir ayna parçası
baktıkça yüzümün yarısında senin gülümsemen
toplayıp tüm eski limanlardaki taşları
ne olduğumuzu unutmayı getirdim sana
uzak deniz yolculuklarıydın aslında sen
rotasında rüzgarın hıçkırıkları
acemi bir gemi
oyuncağını suya düşüren inatçı çocuk çığlıkları
getirdim sana ,iliştir yüreğinin ayracına
masallarda hep senin aklın
son sayfaları kayıp bir kitapsın elimde
sen yaz sonunu benim yüreğim kilitli kalsın....
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?