mutlulugu hissetme sekli her dönem,her kişi,her an için farklıdır
ama su var ki bizler mutlulugun sonunu yasıyoruz
gelişen teknoloji,bilim ve bakıs acısı mutluluga sunu der:
-sen mutluluk! mutluluğu bu bulanmıslıkla ancak daha cok bulanarak yasayabilirsin!
büyük şirketler pazarlamalar ve bu karmasıklık mutluluğu bize satın almayı ve satmayı ögrete durur!
gözlerimizde ısık olarak gördüğümüz seyler ne acıdır ki kaybedişlerimizdir!
2 gün önce pazarda yaslı bir teyzeyi dometes calarken gördüm ki ne acıdır,içim acıdı
kendisi artık ne anlatabilir ki cocuklarına ya da torunlarına!!
bizler ne kötüdür ki sekil verme yetimizden cok sekil almaya eğilimimiz vardır ondan değişim bu kadar normal ve değişmez bir kavramdır
şimdi de bu müziği dinleye durun:
mutluluğun sancısı!
günümuzde mutluluk
istikrarsız olmakta ısrar eden bir olgudur mutluluk.
benim gibi an itibariyle ihtiyac duyduklarina sahip olabildiklerinde mutlu olan bireyler icin gunumuzde mutlu olmak eskiye gore daha kolaydir.mesela suan ac oldugum ve evimde yiyecek herhangi bir madde bulunmadigi icin mutsuz olan ben bana bir telefon kadar uzak olan 24 saat evlere servis guzelligi yapan kebapciyi arayarak takriben yarim saat icerisinde mutlu bir insan olacagim.bu imkanlar bi 50 sene evvel yoktu mesela.gunumuzde mutluluk boyle bir sey,yada ben coktan ski tutmusum haberim yok.
"oysa güzel artık vardı, çok paraya satılırdı" diye bir mısra vardır bir şiirde. budur mesele bir boyutuyla.
mutluluk; henüz ne olup ne olmadığı bile net olarak tanımlanmamış, tanımlanamayacak bir olgudur. bir kere kesinliği yoktur. değişkendir; kişiden kişiye ve zamana göre değişkenlik gösterir. mutluluğun günümüzdeki versiyonunu incelemeden önce mutluluğun ne olduğunu bilmek gerekir. felsefe ise binlerce yıldır bu sorunun cevabını aramakta.
mutluluğun resmini çizemiyor olmamız, mululuk hakkında bir fikir yürütemeyeceğimiz anlamına gelmiyor elbette. zamana göre değişen değerler ve tasnif öğeleri, kişisel ve toplumsal öncelikler, gelenekler ve yaşam tarzları, hepsi mutluluğun kriterleridir. meseleye "günümüz" ekseninden yaklaşıyorsak, değişen ve gelişen teknolojiyi, değer yargılarını hesaba katmamız gerekir.
jean jacques rousseau, zaman ilerledikçe mutluluğun azalacağına inananlardandı. ona göre gönül, kalp; akıldan önce geliyordu ve gelişen teknoloji, değişen değer yargıları insnaları kitlesel bir mutsuzluğa doğru itiyordu.
tüm bunlardan sonra benim fikrimi soracak olursanız rahatlıkla söyleyebilirim ki, insanlık mutluluğu yakalamak adına daha da fazla mutsuzlaşıyor. bireysel mutluluk; kitlesel mutluluğa feda ediliyor. insanlık "biz" değil; "ben" olma yolunda.
bugün teknolojik olarak ileri olduğunu düşündüğümüz toplumların iki ayrı özelliğine bir gözlükten bakmanızı rica ediyorum. "ego" ve "mutluluk".. tüm toplumsal değerler, tüm günlük meşgaleler.. en basitinden reklamlar... şöyle bir inceleyin, nasıl da bireyi tanrılaştırma yolunda!
insanlığa tanrı lazım... biz de kendi kendimizin tanrısı olmalıyız değil mi? kendi kendimizin tanrısı olalım ki sonsuz mutluluğu yakalayalım değil mi?
içimiz acısın ey insanlık. içimiz acısın. bir geriye bakıp acı acı gülümseyelim, ya da ileri bakıp zarı zarı ağlayalım.
mutluluğun resmini çizemiyor olmamız, mululuk hakkında bir fikir yürütemeyeceğimiz anlamına gelmiyor elbette. zamana göre değişen değerler ve tasnif öğeleri, kişisel ve toplumsal öncelikler, gelenekler ve yaşam tarzları, hepsi mutluluğun kriterleridir. meseleye "günümüz" ekseninden yaklaşıyorsak, değişen ve gelişen teknolojiyi, değer yargılarını hesaba katmamız gerekir.
jean jacques rousseau, zaman ilerledikçe mutluluğun azalacağına inananlardandı. ona göre gönül, kalp; akıldan önce geliyordu ve gelişen teknoloji, değişen değer yargıları insnaları kitlesel bir mutsuzluğa doğru itiyordu.
tüm bunlardan sonra benim fikrimi soracak olursanız rahatlıkla söyleyebilirim ki, insanlık mutluluğu yakalamak adına daha da fazla mutsuzlaşıyor. bireysel mutluluk; kitlesel mutluluğa feda ediliyor. insanlık "biz" değil; "ben" olma yolunda.
bugün teknolojik olarak ileri olduğunu düşündüğümüz toplumların iki ayrı özelliğine bir gözlükten bakmanızı rica ediyorum. "ego" ve "mutluluk".. tüm toplumsal değerler, tüm günlük meşgaleler.. en basitinden reklamlar... şöyle bir inceleyin, nasıl da bireyi tanrılaştırma yolunda!
insanlığa tanrı lazım... biz de kendi kendimizin tanrısı olmalıyız değil mi? kendi kendimizin tanrısı olalım ki sonsuz mutluluğu yakalayalım değil mi?
içimiz acısın ey insanlık. içimiz acısın. bir geriye bakıp acı acı gülümseyelim, ya da ileri bakıp zarı zarı ağlayalım.
tamamiyle paraya endekslenmiş bir olaydır.
gunumuzde mutluluk hakkında yazılanlardan edinebildiğim fikir şu şekilde: "mutluluk istediğin şeye istediğin zaman sahip olabilmektir"(kebap olabilir mesela örnek..).
bu durumda bir başka deyişle kendini tatmin edebilme hissine mutluluk denir.
bu fikirden hareketle doyurulmamış istekleri daha fazla olan insanların mutlu olma olasılığı angelina jolieden fazladır ya da en azından kendisini bu şekilde kandırabilmesi için bir olanak mevcuttur ve kendisini kandırarak da mutlu olsa mutluluğun sahtesi olmaz.
mutluluk mevzusuna "gunumuzde" diye baslayan bir bakış açısı getirmek amacı ile başlığı açan kardeşimiz de sanıyorum eskiden mutluluğun daha farklı bişi olduğuna dikkat çekmek istemektedir. oysaki geçmişte de mutluluk istediğin şeye istedin anda sahip olabilme tatmini idi, sadece onların yolları başkaydı (kebapçıya telefon açamayıp, evde hazırlanmış olan kıymalı iç ile oraya kadar yürümek, orda pide olana kadar beklemek, alıp eve gelip afiyetlen yemek gibi..).
bu durumda bir başka deyişle kendini tatmin edebilme hissine mutluluk denir.
bu fikirden hareketle doyurulmamış istekleri daha fazla olan insanların mutlu olma olasılığı angelina jolieden fazladır ya da en azından kendisini bu şekilde kandırabilmesi için bir olanak mevcuttur ve kendisini kandırarak da mutlu olsa mutluluğun sahtesi olmaz.
mutluluk mevzusuna "gunumuzde" diye baslayan bir bakış açısı getirmek amacı ile başlığı açan kardeşimiz de sanıyorum eskiden mutluluğun daha farklı bişi olduğuna dikkat çekmek istemektedir. oysaki geçmişte de mutluluk istediğin şeye istedin anda sahip olabilme tatmini idi, sadece onların yolları başkaydı (kebapçıya telefon açamayıp, evde hazırlanmış olan kıymalı iç ile oraya kadar yürümek, orda pide olana kadar beklemek, alıp eve gelip afiyetlen yemek gibi..).
günün anlam ve önemine yorarsak eğer 14 şubat ı sevgili ile birlikte geçirmektir.ne demektir bu?sevgilisi olmayanlar feci bir 14 şubat saplantısı ile sağa sola aman sevgilim bile yok bak yalnızım bık bık diyerek bugün asabiyim istediğime çatarım hıh şeklinde dilediği bir özgürlükte dolanabilirler.hayır efendim bu sadece bir aldatmadır.eğer insan kişisi eğer özünde sevmekte buluyorsa mutluluğu -ki bu sevgili kelimesinin kökü sevmek eylemine dayanmaktadır- o sevgiliyi bulduğu anda mutlu olmak için sevgililer gününde alınacak bir çiçek böceğe kanmamalıdır.o insanı bulan kişiye her gün mutluluktur efendim.günümüzde mutluluk bu tip şeylerle çarpıtılmaktadır ama kanmayalım kandırmayalım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?