"Seni çöpe atacağım poşete yazık bir sigara yakacağım ateşe yazık" temalı olabilir kimi zaman.
eski sevgiliye mektuplar
aklımda güzel kal.
merhaba sevgili..
tam beş yıl oldu yüzünü görmeyeli. parmak uçlarının sıcaklığını unuttum. bütün dokunuşlarını. öfkeni, kıskançlığını, sevgini, inatçılığını. bütün kavgalarımızı unuttum. sanki hiç tanımadım seni. hiç olmadık hiç sevmedik birbirimizi. nikah memuru o soruyu sorduğunda evet dediğini bile hatırlamıyorum ve kendi evetimi de. hiçbir şey yok sanki geriye baktığımda sana ait. hatırlamaya çalıştıkça eskiyor anılar. eskidikçe kırılıyor yıpranıyor hayallerle karışııp saflığını yitiriyor. aklımda bazı sahneler var mesela çok güzel ama anı mı hayal mi bilemiyorum..
şimdi ise durduk yere hiç yoktan öylesine bir başlığa girmişken gözlerimden ateş akarak bitiriyorum yazdıklarımı. seni çok özledim.
tam beş yıl oldu yüzünü görmeyeli. parmak uçlarının sıcaklığını unuttum. bütün dokunuşlarını. öfkeni, kıskançlığını, sevgini, inatçılığını. bütün kavgalarımızı unuttum. sanki hiç tanımadım seni. hiç olmadık hiç sevmedik birbirimizi. nikah memuru o soruyu sorduğunda evet dediğini bile hatırlamıyorum ve kendi evetimi de. hiçbir şey yok sanki geriye baktığımda sana ait. hatırlamaya çalıştıkça eskiyor anılar. eskidikçe kırılıyor yıpranıyor hayallerle karışııp saflığını yitiriyor. aklımda bazı sahneler var mesela çok güzel ama anı mı hayal mi bilemiyorum..
şimdi ise durduk yere hiç yoktan öylesine bir başlığa girmişken gözlerimden ateş akarak bitiriyorum yazdıklarımı. seni çok özledim.
ne yazılır, nerden başlanır bilemiyorum aslında.. neden yazıyorum, bunu da bilmiyorum..
belki de içimdeki cerahatı döküyorum satırlara, bilemiyorum. ama ifade edemem kendimi bilirsin. söz konusu minicik bir karınca olsa dahi saatlerce anlatırım sana, utanmam, çekinmem, anlatır da anlatırım bilirsin.. mevzu bahis ben olunca, tek kelime edemezdim hiç.. savunamazdım.. susardım saatlerce, günlerce.. bilirsin..
ilk değildi belki yaşananlar.. hatta belki de son bile değil. yokluğunun ilk günleri çok koymuştu sadece. gözlerimi açamadım desem yeridir. evden bile çıkmadım hiç. hoş, ev bile yabancıydı sanki !
geceleri, işte o günlerde keşfettim. aslında ne kadar dost olduklarını filan. gece her şey bana ait gibiydi sanki. o bomboş sokaklar, ışığı yanmayan evler.. gittiğin halde, uyuduğun için sen bile benimdin sanki. bana hediyen geceler oldu senin. gecelerin hediyesi ise sen !
rahatsız oldum sokaklardan yokluğunda. şöyle adam akıllı bir gezemedim. yanımda olmayışını farketmiş, herkes bana bakıyor gibiydi sanki. çok büyük bir eksiklikti bu. yanımda olmalıydın, ama değildin ! yanında olmalıydım ama değildim ! kim vardı peki, şimdi sana dokunan eller kimindi? uyumalıydım. düşünmemek için uyumalıydım. nasılsa uyunmayacak geceler vardı beni bekleyen.. hem geceleri kimse olmazdı senin yanında. ve ben bu sayede, geceleri bunu düşünmek zorunda değildim. rahat olabilirdim.
delice geliyor değil mi? haklısın. zaten delice sevmiştim ki ben seni ! seninle gezdiğimiz sokaklara girmedim hiç. gittiğimiz yerlere gitmedim. evi de değiştirdim senden sonra.. gülümsediğim yerler, sessizce ağladığım yerler olmuştu. o şehirde bile değilim artık !
seni anımsatan her şeyden kurtulmak istedim aklımca, lâkin aklımı kaybedemedim. sevgi değildi bu, çözemediğim başka bir duyguydu sana olan.. neye baksam sen vardın ! neyi görsem sen !
arabeskle de tanışmam sayende işte o dönem oldu. çok dinledim orhan gencebaydan ziyankârı, dil yarasını !
" harcadım ömrümü hep senin için, sevilmek bir hayal sevmemek ziyan, ettiğim duadan ümide kadar, döktüğüm göz yaşım nefretim ziyan" diyordu orhan baba.. söyleyen sanki ben, dinleyen sanki sen !!
gün gelir de seni görürsem ne yaparım diye düşünüyorum kaç zamandır ? konuşamam yine biliyorum. öylece kala kalırım. susarım. o boncuk gözlerinin sevgi dolu bakışına alışık gözlerim, alışamaz o boş bakışlarına, biliyorum. en iyisi karşılaşmayalım hiç. alışmışken yokluğuna, meşgul etme beni bir dakikalık görüntünle, mahkum etme senelerce beynimde hüküm sürecek varlığına..
unuttum ben seni desem, sen de kimsin diyeceksin! çoktan unuttun ki sen beni, hatırlayan kim, nerden bileceksin ? ben kendime bile yalan söyleyemem, beni kendi yalanlarıma mahkum edeceksin !!
anlatamam ya kendimi, al işte yazdım.. bilmem kaç satır olmuş.. gerçi sen bu yazılanları nerden göreceksin ?
keşke, sadece seslerle, şarkılarla sınırlı kalsaydı tanışmamız. ben sana çalsaydım ve sen sadece dinleseydin.. arada bir arayıp, "ben burdayım" deseydin.. gelmeseydik yüzyüze ve çarpılmasaydık ya da çarpılmasaydım.. çok komikti değil mi? ne de olsa güldürüyordum o zamanlar. ve en güzel sen gülüyordun bana. duyduğum en güzel kahkahalar sana aitti. ta ki, gidişine kadar !
gülemedim hiç gidişinden sonra. şöyle içten bir kahkaha savuramadım.. gidişin beni de götürdü benden.. kalan ben değildim bana !
hor gör saçmaladıysam.. gidişine ver. yokluğunun acısına ver.. bana bu kadar yıl sonra bunları yazdıran hatıralara ver..
gülmeyi bilmeyen, komedyen de geç ! git sende gönlünü, zerre kadar sevmeyen itin birine ver...
belki de içimdeki cerahatı döküyorum satırlara, bilemiyorum. ama ifade edemem kendimi bilirsin. söz konusu minicik bir karınca olsa dahi saatlerce anlatırım sana, utanmam, çekinmem, anlatır da anlatırım bilirsin.. mevzu bahis ben olunca, tek kelime edemezdim hiç.. savunamazdım.. susardım saatlerce, günlerce.. bilirsin..
ilk değildi belki yaşananlar.. hatta belki de son bile değil. yokluğunun ilk günleri çok koymuştu sadece. gözlerimi açamadım desem yeridir. evden bile çıkmadım hiç. hoş, ev bile yabancıydı sanki !
geceleri, işte o günlerde keşfettim. aslında ne kadar dost olduklarını filan. gece her şey bana ait gibiydi sanki. o bomboş sokaklar, ışığı yanmayan evler.. gittiğin halde, uyuduğun için sen bile benimdin sanki. bana hediyen geceler oldu senin. gecelerin hediyesi ise sen !
rahatsız oldum sokaklardan yokluğunda. şöyle adam akıllı bir gezemedim. yanımda olmayışını farketmiş, herkes bana bakıyor gibiydi sanki. çok büyük bir eksiklikti bu. yanımda olmalıydın, ama değildin ! yanında olmalıydım ama değildim ! kim vardı peki, şimdi sana dokunan eller kimindi? uyumalıydım. düşünmemek için uyumalıydım. nasılsa uyunmayacak geceler vardı beni bekleyen.. hem geceleri kimse olmazdı senin yanında. ve ben bu sayede, geceleri bunu düşünmek zorunda değildim. rahat olabilirdim.
delice geliyor değil mi? haklısın. zaten delice sevmiştim ki ben seni ! seninle gezdiğimiz sokaklara girmedim hiç. gittiğimiz yerlere gitmedim. evi de değiştirdim senden sonra.. gülümsediğim yerler, sessizce ağladığım yerler olmuştu. o şehirde bile değilim artık !
seni anımsatan her şeyden kurtulmak istedim aklımca, lâkin aklımı kaybedemedim. sevgi değildi bu, çözemediğim başka bir duyguydu sana olan.. neye baksam sen vardın ! neyi görsem sen !
arabeskle de tanışmam sayende işte o dönem oldu. çok dinledim orhan gencebaydan ziyankârı, dil yarasını !
" harcadım ömrümü hep senin için, sevilmek bir hayal sevmemek ziyan, ettiğim duadan ümide kadar, döktüğüm göz yaşım nefretim ziyan" diyordu orhan baba.. söyleyen sanki ben, dinleyen sanki sen !!
gün gelir de seni görürsem ne yaparım diye düşünüyorum kaç zamandır ? konuşamam yine biliyorum. öylece kala kalırım. susarım. o boncuk gözlerinin sevgi dolu bakışına alışık gözlerim, alışamaz o boş bakışlarına, biliyorum. en iyisi karşılaşmayalım hiç. alışmışken yokluğuna, meşgul etme beni bir dakikalık görüntünle, mahkum etme senelerce beynimde hüküm sürecek varlığına..
unuttum ben seni desem, sen de kimsin diyeceksin! çoktan unuttun ki sen beni, hatırlayan kim, nerden bileceksin ? ben kendime bile yalan söyleyemem, beni kendi yalanlarıma mahkum edeceksin !!
anlatamam ya kendimi, al işte yazdım.. bilmem kaç satır olmuş.. gerçi sen bu yazılanları nerden göreceksin ?
keşke, sadece seslerle, şarkılarla sınırlı kalsaydı tanışmamız. ben sana çalsaydım ve sen sadece dinleseydin.. arada bir arayıp, "ben burdayım" deseydin.. gelmeseydik yüzyüze ve çarpılmasaydık ya da çarpılmasaydım.. çok komikti değil mi? ne de olsa güldürüyordum o zamanlar. ve en güzel sen gülüyordun bana. duyduğum en güzel kahkahalar sana aitti. ta ki, gidişine kadar !
gülemedim hiç gidişinden sonra. şöyle içten bir kahkaha savuramadım.. gidişin beni de götürdü benden.. kalan ben değildim bana !
hor gör saçmaladıysam.. gidişine ver. yokluğunun acısına ver.. bana bu kadar yıl sonra bunları yazdıran hatıralara ver..
gülmeyi bilmeyen, komedyen de geç ! git sende gönlünü, zerre kadar sevmeyen itin birine ver...
eski sevgiliye söylenmek istenip, söylenemeyenlerin öylece yazıldığı mektuplardır. adresi bulur ya da bulmaz. öylesine yazılmış mektuplardır. herkesin vardır böyle bir mektubu. ama kimisi bir yere yazar, kimisi hafızasına.. ben bir yerlere yazmayı, belki "o" okur umuduyla tercih edenlerdenim..
döndüm sonunda o şehire.
her sokağını tek tek hatırladığım ama her sokağında seni hatırladığım o şehire.
bu kez sen yoktun yanımda. ki ayrıldık değil mi? ne acı? ayrıldık. düşünsene, aklındaki ben değilim. yanındaki ben değilim. oysa nişanlanıp ayrılmadık mı bu şehirden? tanıştığımız okulun bahçesindeyim. erken çıktığımda senin çıkışını beklediğim bankta.
yine aynı mevsim. kış. yine böyle bir gündü iyi hatırlarım. ben yine aynı bankta bekliyordum. kar yağıyordu. üşüyordum. dersten çıkıp koşarak geldin yanıma. ellerimi aldın ellerinin içine. ki gerek yoktu. gözlerimin içine öyle sevgi dolu bakıyordun ki, soğuk vız gelir. sonra elele tutuşup montun cebine o vaziyette sokmuştuk ellerimizi. biz yürürken ne düşmanca bakışlar çevrilmişti üzerimize ve ne kıskanç bakışlar..
belki de nazar değdi, bilmiyorum.
bu küçük şehirde kaldıramıyordu kimse mutluluğumuzu. yurttan da benim için atılmıştın değil mi? gerçi fena olmamıştı. aynı evi paylaşmıştık bu sayede. o evin kapısında ; "aynı evde kalamazsınız" diyen, ama seninle değil aynı evde kalmak, yanyana olmak için can atanlardan ne sağlam dayak yemiştim öyle. ilk anda canım acısa da, iki gün boyunca yattığım o yatakta tenime dokunuşların, okşayışların, annemin çocukken beni sevme merasimlerinden sonra ömrümde gördüğüm en mükemmel dokunuşlardı.
bir arada olmamızı istemeyen bu şehirden gidip, kimsenin sevgimizi umursamadığı bir şehirde kopmak ! çok düşündürücü.
kar yağıyordu üzerime. ve ben o bankta oturuyordum hala. okulun kapısına bakıp, sevmediğim halde torbanın içinde kalan son içkimi de içmiştim. saat gece yarısını da çoktan geçmişti.
döndüm sonunda o şehire.
her sokağını tek tek hatırladığım ama her sokağında seni hatırladığım o şehire.
bu kez sen yoktun yanımda. ki ayrıldık değil mi? ne acı? ayrıldık. düşünsene, aklındaki ben değilim. yanındaki ben değilim. oysa nişanlanıp ayrılmadık mı bu şehirden? tanıştığımız okulun bahçesindeyim. erken çıktığımda senin çıkışını beklediğim bankta.
yine aynı mevsim. kış. yine böyle bir gündü iyi hatırlarım. ben yine aynı bankta bekliyordum. kar yağıyordu. üşüyordum. dersten çıkıp koşarak geldin yanıma. ellerimi aldın ellerinin içine. ki gerek yoktu. gözlerimin içine öyle sevgi dolu bakıyordun ki, soğuk vız gelir. sonra elele tutuşup montun cebine o vaziyette sokmuştuk ellerimizi. biz yürürken ne düşmanca bakışlar çevrilmişti üzerimize ve ne kıskanç bakışlar..
belki de nazar değdi, bilmiyorum.
bu küçük şehirde kaldıramıyordu kimse mutluluğumuzu. yurttan da benim için atılmıştın değil mi? gerçi fena olmamıştı. aynı evi paylaşmıştık bu sayede. o evin kapısında ; "aynı evde kalamazsınız" diyen, ama seninle değil aynı evde kalmak, yanyana olmak için can atanlardan ne sağlam dayak yemiştim öyle. ilk anda canım acısa da, iki gün boyunca yattığım o yatakta tenime dokunuşların, okşayışların, annemin çocukken beni sevme merasimlerinden sonra ömrümde gördüğüm en mükemmel dokunuşlardı.
bir arada olmamızı istemeyen bu şehirden gidip, kimsenin sevgimizi umursamadığı bir şehirde kopmak ! çok düşündürücü.
kar yağıyordu üzerime. ve ben o bankta oturuyordum hala. okulun kapısına bakıp, sevmediğim halde torbanın içinde kalan son içkimi de içmiştim. saat gece yarısını da çoktan geçmişti.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?