basrolunde bjork’un oldugu, lars von trier’in yonetmenlik yaptigi, muzikal tadinda olan, cannes’da altin palmiye odulu almis film.
dancer in the dark
lars von trierin goldheart uclemesinin en onemli filmidir ancak fazlasiyla arabesk bir yaklasimla cekilen bu film uclemenin en onemli ancak en kotu cekilmis filmidir.konusu ititbariyle filmin sonlarina dogru bende hep bjork e bir araba carpacak ve gozleri acilacak hissi uyandirmistir bu film.daha arabeski icin
(bkz: requiem for a dream)
(bkz: requiem for a dream)
sonunda aglamaktan kendime gelemedigim filmdir.konuyla ilgili bi yorum yapamam,kamera kullanimi da fazlasiyla goz yorar lakin muhtesem muzikleri vardir.
konusu ise genetik bi hastaliktan dolayi gorme yetisini yavastan kaybeden kadinin cocugu ameliyat olsun diye para biriktirmesi,komsusunun(en iyi arkadasidir ayni zamanda) bu parayi calmasi,bjork ablamizin da onu oldurmesidir.ahanda budur,evet.
konusu ise genetik bi hastaliktan dolayi gorme yetisini yavastan kaybeden kadinin cocugu ameliyat olsun diye para biriktirmesi,komsusunun(en iyi arkadasidir ayni zamanda) bu parayi calmasi,bjork ablamizin da onu oldurmesidir.ahanda budur,evet.
çok duygu sömürüsü, abartılan bir film. dogma95 değildir ama benzeri çekimlere yer verilmiştir, yorar. senaryosu tamamen bir türk filmidir, sinematografisi güzeldir. film şarkılarından ive seen it allun thom yorke - bjork düeti olan versiyonu da indirip dinlenesidir.
bjork selma adlı rolüyle altın palmiyeyi aldığı harika film.
film bittiğinde gözyaslarının silindiği o 15 dakika ardından melankonik bi ruh havasına girersin.hayal gücüne hayran kalırsın selmanın.sen de yavaş yavaş sarkı söylemeye çalırsın onun gibi sonradan detoneoğludetone olduğunun bir kez daha farkına varırsın.akılda ise son sahne ve son söz kalır.
şarkışlı çengili sahneleri dışında salya sümük ağlanarak izlenen film.
insanın durup dururken amına bile koyan film..
izledikten sonra insanı düşünmeye ve ağlamaya sevkeden muhteşem müzikleriyle beni benden alan lars von trierin harika filmi.filmin başlarında kamera kullanımı biraz yorar insanı ancak ilerleyen dakikalarda alışılır.senoryosu türk filmlerininkine benzetilebilr ama filmi genel olarak türk filmine benzetmek denyoluktur kanımca.
filmdeki hali görüldükten sonra "i have seen it all" şarkısından tiksinilebilir. daha sonra thom yorke ile düet yapıp durumu kurtarması björkün akıllıca.
sonu kötü biten tek müzikalmiş. onu izledikten sonra ne zaman okul yemekhanesine gitsem oradaki çatal bıçak tabildot seslerini hep müzik ritmi olarak düşünüp gülümsemeye başladım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?