baba ve piç

0 /
independence
gerizekali diyaloglara sahne olabilecek cumle;

+ baba ben pic miyim?
- kitap ismisin oglum.
+ ha tamam o zaman. zaten sana hem baba diyip hem de pic miyim diye sormak bana cok salakca gelmi$ti, bir an kendimden tiksindim.
- allah belani versin oglum.
clear conscience
elif şafak’ın artık çığrından çıkan kitap reklamı soytarılıklarının başlangıç noktası olan kitap.
gerçekten beğenmiştim ama bu kitabın çok satması hem kitabevinin hem de yazarın ağzını o kadar sulandırdı ki şimdi çıkan her kitabından önce onlarca tv proğramı,her yerde afişler,erkek kılığında iskender portresi..hepsinden soğudum gitti.
kalimera
en son okuduğum kitap,ermeni meselesini banunun cinlerinin insafına bırakan acaibimsi bir mesaj veren ve bütün erkekleri tecavüzcü coşkunun seminerine katılmış gibi algılamama neden olan kitap.
üslubunu beğendim.
tayfa75
...yağmur da huzun gibi bir sey galiba: ilk basta, aman bana ilismesin diye didinir sakinirsin, emniyetli ve kuru kalmak icin elinden geleni yaparsin, ama baktin ki olmuyor, baktin ki yagiyor uzerine dort bir koldan, gark olursun ta dibine kadar ve bir kez bu kadar battin mi icine, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. yagmur da huzun gibi bir sey, yakalandin mi bir kez, azi cogu yok artik. olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "saganaktan nasibini alanlar" var.

das mader s mom ri noren koh chi m nats

birbirlerinden nefret ederlerdi ama yine de bunca yildir evliliklerini surdurmuslerdi; kadin gun gelir intikam alirim umidiyle, adam da gun gelir her sey duzelir umidiyle.

butun mutlu aileler birbirine benzerler ama her mutsuz ailenin mutsuzlugu farklidir.

mumkun muydu savasmak iyilikle?

ne de olsa kadinlar birbirlerinin biraktigi enkazlar uzerinde calismaktan hoslanir.

bakislarinda, insani evvela anlamaya calisacagina, ne olursa olsun yargilamadigina dair bir guvence tasiyordu adeta.

milliyetcilik muktedirlerin ve mutehakkimlerin kisvelerini yenilemesinden baska bir sey degildi. farkli etnik kokenden birileri tarafindan baski gormek yerine, kendi etnik grubundan birileri tarafindan baski gorurdun en nihayetinde.

nar ortadan ayrilip da parcalara bolunurse, bir daha mumkunu yok yerine koyamazsin sacilan taneleri...

insanlari yargilarsan eger, onlar da gidip inadina bildikleri gibi yaparlar.

bilirsin ki hatirlamamak tek secenegindir. bilirsin ki hatirlamamak kendini inkar demektir. bedeli goze alirsin. ancak boyle hayatta kalirsin. bu yuzden bakmadi arkasina...
pinhan
elif safak kulliyatinin en son kitabi. en az digerleri kadar cekici ve etkileyici bir kitap. cikisi itibariyla bircok tartismaya yol acmis olsa da kitabi okuyan akli basinda insanlarin olayin aslinda provokatörlerin abarttigi gibi olmadigini; bilakis romanda turk ve ermeni kulturunu bir araya getiren bir yapi oldugu sezinlenir. elif safakın araf gibi bunu da ingilizce kaleme almis olmasi guzelliginden hicbir sey eksiltmez; cunku cevirmen asli bicen bu konuda ustad oldugunu gostermistir. okunması gereken nadide kitaplardandir.
stella
yakla$ik bir saat önce bitirdigim için, taze duygularimla birkaç ele$tiri yapmak istiyorum.

kitapta sikilmaniz neredeyse imkansiz, çünkü olaylar çok akici i$lenmi$. sadece türkiye’den degil, her yerden farkli farkli insan portreleriyle kar$ila$iyor ve onlarin kisa süren etkilerine kapiliyorsunuz. kitap, bir deniz dersek; pekala içine varolan düzene ve tümden kabullenilmi$ dü$üncelere kar$i isyan damlalari serpi$tirilmi$ yargisina varabiliriz. kitabi okuyan kadinlar, bazi bölümlerde çok duygulanir, hatta belki aglayabilirler. yazarin da duyarli bir kadin oldugunu hesaba katarsak, kelimelerin en az bir kadin kadar duygulu oldugunu söyleyebiliriz.

sonra, dallari iç içe geçmi$ soyagaçlari çikiyor kar$imiza. ve bu dallarin, birbirinden habersiz meyvelerinin zamansiz bulu$malarini okurken buluyoruz kendimizi. içimizden ’artik biri baklayi agzindan çikarsa, ortak kaderlerini ögrense hepsi’ diye sitem ediyoruz, sitemimiz kismen cevapsiz kaliyor.

kitabin kapagina bakan, kadinligin sembolünü görüyor ve dogurganligin. kadinin kutsalligi, gücü, erkek olana boyun egme zorunlulugu, delinen kurallar, olagan günahlar.. feminizm kokuyor kitap, ama yalnizca feministin ilgisini çekmiyor.

’geçmi$’ lafi bunaltiyor bir süre sonra okuyani. bir yanda geçmi$i, tek hazinesiymi$ gibi bu zaman çemberinin içinde ya$ayan, bir yanda geçmi$i ardinda bilerek ve isteyerek birakan/birakmaya çali$an insanlar.. ’acaba biz hangisiyiz’ diye soruyoruz kendimize, kitabi birakip, geçmi$le olan randevumuza hazirlaniyoruz.

kitabi severek okudugum halde, sonu, içimdeki yaramaz ve sabirsiz çocugun kurguladigi sonla uyu$madigi için, biraz buruk bitirdigimi söylemeliyim. yani damagimda biraktigi tat, kitabin sonu, pek de bekledigim gibi degildi. yine de okumanizi tavsiye ediyorum; hakkinda söylenenleri, takilan ayrintilarini kulak ardi ederek, önyarginizi alt ederek okumanizi içtenlikle tavsiye ediyorum..
imgoindeeperunderground
elif şafak’ın bir türk ailesi; kazancılar ile bir ermeni ailesi; çakmaçıyanlar arasında gidip gelerek ermeni soykırımı, türk ailesi tarafından yetiştirilen asya ile ermeni-amerikan kırması bir ailenin kızı olan armanuş arasındaki farklardan yola çıkarak kültür betimlemeleri yapan romanı.
romanın geneline bakıldığında kurgusu ve her zamanki elif şafak yazın tarzı sebebiyle okunur bulmama rağmen kafada pek çok soru işaretine sebep olur.
asya, 4 kadın ile birlikte bir evde yaşamaktadır. 3 adet teyze ve bir anneanne. 3 adet teyzeden 1 tanesi kendi annesidir ancak piç olması sebebiyle hem annesine hem de kendisine toplumsal bir kabul edilirlik kazandırmak amacıyla teyze demektedir.
armanuş, boşanmış bir ermeni bir baba ile amerikalı bir annenin kızıdır ve amerikada sürdürdüğü yaşantısında kendisine kabul edilirlik kazandırmak amacıyla ismine "amy" diyen bir kızdır. ermeni kimliğinden utanmak bir yana, aslında buna sahip çıkabilmek adına diğer ermeniler ile görüşmekte, chat yapıp türkler ve soykırım hakkında bilgi edinmekte, yazları yanlarına gittiği ermeni ailesinden gelenekleri, tarihleri ve yemekleri hakkında bilgi edinmektedir. edindiği bilgilerin gerçeklerine, ve o gerçeklerin de fazlasına ulaşabilmek amacıyla annesinin 2. kez ermeni kocasının inadına bir evlilik yaptığı türk üvey babanın memleketi olan istanbula, kazancıların evine misafir olmaya karar verir. ve esas mesele de burada başlar...
kitaptan edindiğimiz intibaya göre türkler tarihle hesaplaşmasını ondan uzaklaşarak bitiren, sorgulamayan ve hatta tarihini bilmeyen, bilmek istemeyen çocuklar yetiştirirken (asya karakteri üzerinden gidilerek), ermeniler ise tarihteki acılarından dolayı bu hesaplaşmayı bitiremeyen, tarihi araştıran ve o itilmişlik, haksızlığa uğramışlık duygusu sebebiyle geçmişine daha da sıkı bağlanan topluluklardır.
asya, "her türk orta sınıf ailenin sınıf atlama çabasında görüldüğü gibi" -ki bu tanım yine kitabın içerisinden çıkmaktadır- bale kursuna gönderilen, ama başarısız ve evli bir karikatürist ile onun garsoniyerinde yatıp, esrar içen bir genç iken, armanuş tüm parasını kitaplara veren ve erkekler ile sınırlı bir ilişkisi bulunan, flört etmek yerine akşamları bir ermeni chat odasında soykırım ve türkler hakkında konuşarak zaman geçirmeyi tercih eden, hemen hemen aynı yaşlardaki gençlerdir.
daha sonra asya o chat odasına girmeye fırsat bulduğunda "geçmişi bırakın, azıcık geleceğe bakın" mesajı vermiştir.
bu bir kurgu olarak ortaya çıktığında kabul edilebilir olabilir ama ermeni soykırımı gibi hassas bir nokta için savunmayı yapamayacak kadar güçsüz bir karakter olan asya -ki güçsüzlüğü bilgisiz ve ilgisizliğinden gelmektedir- seçilmesinin belirgin bir sebebi var mıdır acaba?
teyzelerinden bir tanesinin geçmişi görme gücü sayesinde karşımıza çıkan görüntü ise, önce aydınlarından başlayarak türkiyeden yollara dökülen ve döküldüğü yollarda telef olan ermenilerdir. bu oldukça tek taraflı bir görüntü, bir de geçmişi görebilen bir ermeni olsaydı ve bizlere aynı dönemde öldürülen türkleri gösterseydi daha iyi olmaz mıydı?
elbette bir yazarın ne yazacağına, nasıl yazacağına karışmak mümkün değildir ancak bu kadar hassas bir konuda ve tartışmaları halen sürerken, orhan pamuk’laşmanın bir alemi var mıdır?
araştırmadan, bir başka bilgi kaynağına başvurmaksızın roman okuyan insanların kafasında kabul edilebilir bir "ermeni soykırımı" hayali yaratmanın bir anlamı var mıdır?
dönemindeki şartlar, sebepler ve diğer sonuçlar gözedilmeksizin yazılan bir roman dahi olsa kişileri yanlış yönlendirmenin bir sebebi var mıdır?
elif şafak, son dönem türk romanları içerisinde en sevdiklerimi yazmış yazar da olsa son romanı baba ve piç ile benim kafamda bu soru işaretlerine sebep olmuştur..
alasara
kökler teması üzerinden ermeni sorununa yaklaşmayı deneyen, sonunun aceleye getirildiğini ya da sıkılınarak, bitsin artık diye acelece bağlandığını düşündüğüm roman.
pelagehatun
sürükleyici bir elif şafak romanı. bir mahrem kadar olamasa da yine de okunasıdır, güzeldir. kahramanlar listesi bayaa bir uzundur.
türk-ermeni sorunlarına yandan yemiş olarak da olsa değinmektedir. aslında amacının bu olduğunu ama romanının bir açıklama, eleştiri kitabı olarak algılanmasını istemediğinden böyle az değinerek, olayı hikayeleştirerek anlatmayı uygun görmüş olduğunu düşünmekteyim.
ya basta viva zapatista
kemal kerinçsiz denilen şahsiyet tarafından ihbar edilerek yazarı elif şafak ve yayıncısı metis yayınları aleyhine tck 301’den haklarında türklüğe hakaret gerekçesiyle dava açılmış romandır.kitap en çok satan yerli kitaplar arasında bulunmaktadır.bu davadan sonra kesinlikle alıp okunması gereken bir kitap olduğu da söylenebilir.
xerxes
az önce bitirdiğim elif şafak romanı.

itiraf etmeliyim ki, son dönemlerde okuduğum en güzel ve okumaktan çok keyif aldığım romanlardan biri oldu. geçmişte yaşanan her olay, acı veya tatlı olsun, bugüne yansır ve bu yansımadan insanlar kaçamazlar. çünkü her her hikaye birbiriyle iç içedir. işte elif şafak bu olguyu çok güzel ve akıcı bir dille romanına yansıtmış. bir türk ve bir ermeni ailesinin geçmişlerinde yaşanan acı olaylar ve bu iki ailenin ortak yanları anlatılmış romanda. elif şafak’ın, romandaki karakterleri tasvir etmedeki ustalığına da hayran kaldığımı belirtmek istiyorum.

elif şafak’ı tebrik etmek lazım hakikaten, böylesine güzel bir eseri yazdığı için...

"güzel bir roman okumak istiyorum" diyorsanız bu romanı hararetle öneririm...
bok bocegi
az önce bitirdiğim pembe dizi tadında kitap.. her şey iyiydi hoştu, akıcı bir üslubu vardı, aslında keyifle de okunuyordu ama sonu çok eksik kalmıştı bence..
xerxes
2 gün önce okumaya başladığım ve gayet güzel giden elif şafak romanı.

okumaya başlamadan önce elif şafak’ın, orhan pamukvari bir üslubu olduğunu düşünüyordum.

yani bir başka deyişle orhan pamuk tarzında bir roman bekliyordum.

fakat okumayı sürdürdükçe bu kitabın hiç de orhan pamuk tarzında olmadığını gördüm ve pek sevindim.

elif şafak hakikaten güzel yazmış bu romanı. bitirince daha kapsamlı bir yorum yapacağım...
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol