yazmak

ithilquessir
okumanin ogrenilmesiyle, bazilarimizda, gelismesi baslayan bir durtudur. engelellenmesi, yavaslatilmasi zordur. bir seyin yazilasi geldi mi, yazarin elinden gelen tek sey harflerin dokulmesine izin vermekdir.
sercovi
kalem ucunun kağıt üzerinde bıraktığı en anlamlı kombinasyonlardandır. tamam, çizmek de üretmektir ama yetenek ister. yazmak için sadece düşünmemek gerekir. yazmak düşünmenin kendisidir. misal, bir sonraki kelimeyi, evet tam da bunu işte hatta bir sonrakini bak? düşünerek yazmış olabileceğim kimin aklına gelebilirdi ki? vitesi boşa aldığın zamanlarda işler kalemin, kafanda filler tepişirken ya da derin boşluklarında kaşır kulağının arkasını bazen kim bilir..
üretmektir yazmak. ne olursa olmasın, her şeyi oldurmana imkan tanır. hayal dediğin şeyin ilk vücut bulduğu yerdir yazı, söz kanatlıdır yazı ayaklı!
ladycapulet
aramızda miller ve 420 dakika kadar zaman farkı olan ölümüne kankam, facebook’ta eski profil fotoğrafıma yorum yazmış. fotoğrafta hatay mozaik müzesindeyim. arkamda imparator heykeli. mesaj açık ve net: devlet gibi hatunum, var mı bana yan bakan? neyse, fotoğrafta saçlarım doğal renginde ve en uzun halinde. şu an bir kez daha özledim bak eski halini. neyse konuya dönelim. ölümüne kankam "saçlarını küt kestir demiş." uzun saç takıntısı sahibi olan kendisi değilmiş gibi, benim en son kesim modelim olan küt saçı yeniden öneriyor bana.oysa ben aynaya her baktığımda ay bugün biraz daha uzun sanki falan şeklinde kendimi avutmaya çalışıyorum. ona cevap yazarken güzel cümleler kurdum. aslında epeydir ne okuyorum ne de yazıyorum ama son istanbul gezimde kendime çok güzel kitaplar aldım ve okumaya verdim kendimi şu an. dolayısıyla yazmak da geliyor içimden, anlatasım var yani bir şeyleri.

sonra sabah işe yürürken düşündüm aslında yazmanın ne kadar iyi geldiğini. sonuçta yazarken kontrol sende. yani demek istediğim, "ee sonra ne oldu? bi dakika kaçırdım bu noktayı, tekrar anlat" gibi cümlelerle senin düşünce akışını bozan kimse yok. dilediğince yazıyorsun, en fazla kendin bölebilirsin/kendin sabote edebilirsin yazma eylemini.

özlemişim yani yazmayı, sözlüğe uğramadığım zamanların acısını çıkarmaya yönelik meylim bundan.
yazargezer
üzerinde gelip geçici olduğumuz ölümlü dünyaya iz bırakmaktır.

*********

yazmalıyım, çünkü biliyorum, yazmak yaşamaktır ve biliyorum ki büyük yaşamak istiyorsam yazmalıyım. ölüm herkes için hakikat, yazmaksa gelecekte yaşamak, ölmekten korktuğum için değil gelecekte de nefes alıp verebilmek için yazmalıyım.

dostluğu yazmalıyım, eğer eminsem her düştüğümde birilerinin elimden tutup beni tekrar ayağa kaldıracağına. dersleri unutturuyor, evi, okulu, ödevleri, hatta oyunlarımı bile ikinciselleştirebiliyorsa bir çift göz, aşkı yazmalıyım. ve ikinciselleşen her şeyi düşman gösterebiliyorsa yanaklarımdan süzülen yaşlar, ayrılığı yazmalıyım. vuslata duyulan özlemi yazmalıyım, yalnızlıklarımda.

çok mu sevdim bir çiçeği; damarlarını, yapraklarını, tepesinden köküne kadar her yerini yazmalıyım hücre hücre. sabahtan akşama kadar yazabilmeliyim bir gün doğumunu, gün batımını yazdığımda gece dar gelmeli sözcüklere. denizi yazacak olursam, onu bir deniz kadar büyük yazmalıyım, satırlara sığdıramamalıyım birçok hayale olur veren bilinmez sonsuzluğunu.

on yıl önce görülen bir gülümsemeye hala tebessüm edebiliyorsam, ilkokul sırasında oturan mavi önlüklü kızı yazmalıyım. şimdi yüreğimi ısıtabiliyorsa eğer kardan adam yaparken donduğunun farkına bile varmadığım parmak uçlarım, yazmalıyım dinmeyen sıcaklığını. yara bere içinde eve dönüşlerimi, bisikletten düşüp tekrar tekrar binişlerimi yazmalıyım. her yazımda yeniden oyunlar oynamalıyım, varlığımın en güzel hatıralarını taşıyan çocukluğumu ölümsüzleştirmek için. yazılarda hiçbir çocuğun ölmeyeceğini, ölümsüzleşeceğini bilerek yazmalıyım.

yazmak, yaşanmamış anılardan intikam almaktır. yaşamak isteyip yaşayamadığım ne varsa yazmalıyım. asla kalbime yük yapmamalıyım zaman içinde bir bir kaybolan hayallerimi. el vermeli satırlar, bütün acılarımı yüklenmeli. nefretlerimi de hüzünlerimi de gömmeliyim mısraların derinliklerine; günü geldiğinde sanki hiç hissedilmemişçesine buruşturulup bir çöp kutusuna atılabilsinler diye.

hayallerimi unutmamalıyım. paris'e gitmeden paris'i yazmalıyım; kendi venedik'imi yaratmalıyım bir gondola binmeden önce. yalnızca iyi duygularla beslenen iyi insanların yaşadığı mavi-yeşil sahil kasabasını yazmalıyım, hazzı bitmezliğini, huzurunu, samimiyetini... ama sınırlamamalıyım hayallerimi satırlarla, her sözcük arasına kanatlanıp uçmak için yeni umutlar eklemeliyim.

yazmalıyım, çünkü biliyorum: yazmak, yaşamaktır. biliyorum, insanlar nefes almayı bıraktıklarında değil, unutulduklarında ölürler. biliyorum eğer ben kendimi, beni bağıran puntolarla yazmazsam sayfalarca, suya yazılan hayaller gibi kaybolup gideceğim zamanda.
yazmak… eğer umutsa yazmak, iz bırakmaksa hayata, hayalse, gerçekse, yaşamaksa tüm duyguları satır satır, nefes almak için yazmalıyım. en kutsal duygularımla harmanlayıp sözcükleri, sevdiğim için yazmalıyım hayatın her rengini.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol