aylak adam

2 /
elifielifine
--- aylak adam ---

okuldan suratımda çürükler, tırnak yaralarıyla döndüğüm günler babam, "görürsünüz, adam olmayacak bu çocuk," derdi. konuşmazdım. sevinirdim. babam adamsa ben olmayacaktım. "büyüyünce bıyık bırakmayacam" derdim kendi kendime. ertesi gün daha çok dövüşürdüm. ötekiler benden yıldılar. öğretmenler babama yazarlardı. iyi ki okumamı istemiyordu. yoksa ona inat okumazdım. "okuyup da ne olacak? iş adamı olmalı," derdi. teyzem ona çıkışırken, ben iş adamı olmamaya karar verdim. bazı kere teyzem bana büyüyünce ne olacağımı sorardı. "bilmiyorum," derdim. "komisyoncu olmayacam ben." gülerdi. başını sallar, "sen," derdi, "bu kötü adamın yüzünden azap çekeceksin."
--- aylak adam ---

--- aylak adam ---

dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. tramvaylardaki tutamaklar gibi. uzanır tutunurlar. kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. çocuklarına tutunanlar vardır. herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. gülünçlüğünü fark etmez.
--- aylak adam ---

--- aylak adam ---

-ya sen? diye sordu. görmeyeli neler yapıyorsun?
artık utanmıyordu. söyleyebilirdi.
-ben çoğu geceler içiyorum, dedi. şakağımdaki ağrıyı duymamak için, iştah açmak için falan diyorum ama değil. bir çeşit umutsuzluktan kurtulmak için içiyorum. belki kendi kendimden. iki çeşit içen vardır. biri, benim gibi, kurtuluşu içkiden beklemenin utancıyla içer. bir de şu çevredekilere bak. bunlar neden içiyorlar? toplum içinde yaşamanın baskısını, yükünü hafifletmek için. çekinmeden bağırmak, yüksek sesle gülmek için. dışarıda bağırmak, kahkaha atmak yasaktır. sokakta hiç gülememek için burada gülerler. böyleleri az içer. ya ben? içiyorum da kurtulabiliyor muyum? belki yalnız baş ağrısından...
--- aylak adam ---
elifielifine
tutunamayanlardan yıllar sonra okuyarak hata yaptığımı anladıgım kitap. öncesi aylak adam’mış meğer..

’’-ya sen? diye sordu. görmeyeli neler yapıyorsun?
artık utanmıyordu. söyleyebilirdi.
-ben çoğu geceler içiyorum, dedi. şakağımdaki ağrıyı duymamak için, iştah açmak için falan diyorum ama değil. bir çeşit umutsuzluktan kurtulmak için içiyorum. belki kendi kendimden. iki çeşit içen vardır. biri, benim gibi, kurtuluşu içkiden beklemenin utancıyla içer. bir de şu çevredekilere bak. bunlar neden içiyorlar? toplum içinde yaşamanın baskısını, yükünü hafifletmek için. çekinmeden bağırmak, yüksek sesle gülmek için. dışarıda bağırmak, kahkaha atmak yasaktır. sokakta hiç gülememek için burada gülerler. böyleleri az içer. ya ben? içiyorum da kurtulabiliyor muyum? belki yalnız baş ağrısından...’’


"ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olamayan tek tutamağı arıyorum : gerçek sevgiyi.. bir kadın.. birbirimize yeteceğimiz, benimle birlikte düşünen, duyan seven bir kadın..."


elifielifine
’’okuldan suratımda çürükler, tırnak yaralarıyla döndüğüm günler babam, "görürsünüz, adam olmayacak bu çocuk," derdi. konuşmazdım. sevinirdim. babam adamsa ben olmayacaktım. "büyüyünce bıyık bırakmayacam" derdim kendi kendime. ertesi gün daha çok dövüşürdüm. ötekiler benden yıldılar. öğretmenler babama yazarlardı. iyi ki okumamı istemiyordu. yoksa ona inat okumazdım. "okuyup da ne olacak? iş adamı olmalı," derdi. teyzem ona çıkışırken, ben iş adamı olmamaya karar verdim. bazı kere teyzem bana büyüyünce ne olacağımı sorardı. "bilmiyorum," derdim. "komisyoncu olmayacam ben." gülerdi. başını sallar, "sen," derdi, "bu kötü adamın yüzünden azap çekeceksin."
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol