tam olarak farkina varmasakda bu dunyada sahip oldugumuz en degerli olgumuz ve ne yazik ki zamana endeksli kavram...ve ne yazi ki varligini bile yasarken bilebilecegimiz felsefik, trajik,iyi, kotu, komik, ihtisamli, rahat, zor, ama nasil olursa olsun sonu olum olan ve kimsenin ne zaman, nerde, nasil, olacagini bilemedigi ve sonlanmasindan kacamadigi kavram... kabaca kisinin dogumuyla olumu arasinda kalan surenin toplayip, cikartip hesaplanmasi...
yaşam
olmayan birseydir yasam , bizim var etmedigimiz. gozlerimizde hatirladigimiz ilk sahneden baslar yasam , dogumda degil. belki o ilk sahnede bir oyuncak kamyonla oynuyordunuz , belkide agliyordunuz , belkide kimbilir... cocuklugunuzda bilmediginiz , inanmadiginiz bir olgudur yasam. yemek , oyun , uyku , aglamak ; cok alakasizdir yasam. zaman geciyor derler , bak okuldaki sinavima 3 saat kaldi , yas gunume 82 gun kaldi , essege su kacirmaya ramak kaldi. hyr yasam varsa zaman yoktur aslinda. zaman oldugu yerde durur ne ileri ne geri gider , gecip giden bizleriz ne yazik bunu goremeyenlere ne yazik. sonra zaman degil biz biraz daha geceriz , ilerleriz , yavas yavasta kendimizden geceriz kafamiz olur bi noktada. sonra yasamin lanetligine kapiliriz , cok gorecelidir bu kapilma ama kesindir. kimisi evi olsun diye yasar , kimisi araba , kimisi para , kimisi hava. internete vururuz kendimizi bagzen kacmak icin , bagzen saraba. goremedigimiz onlarda bu yasam denilen uyusturucunun maddeleridir. kacis yoktur bundan bagimlilik yapar tedavisi yoktur. zaman gecmez ama biz yavas yavas kendimizden gecerken , gecen cogu anilar silinir o guzel beynimizden , sadece sahneler kalir aklimizda resimler. ilk resimden sona biraz daha belirginleserek devam eder hafiften. bir an , bir gun , zaman olarak degil kendimiz olarak birakabilirsek yasamayi , biraz kus bakisi bakabilirsek olaya aslinda sadece diger insanlar ve onlarin yalanlariyla , onlarin da yalanlari degil ondan daha oncekilerin , daha oncekilerin ve daha oncekilerin yalanlari oldugunu farkederiz. bilinen tek bir gercek vardir ki sonunda olecegimiz , topraga gomulecegimiz. eger devami yoksa bu lanet olayin , zaten yaptiklarimizin bir degeri bir amaci yoktur , oldukten sonra farkinda bile olamiyacagiz hicbirinin. eger varsa otesi ve devami vah o zaman halimize ama sonuc olarak yinede burda yaptiklarimizi hatirlamiyacagiz ve bir degeri oliyacak. bu yaziyi okuduktan sonra devam edelim kaldigimiz yerden ve daha fazla para kazanlim , guzel araba alalim , ev alalim , parayla insan satin alalim. satalim bedenlerimizide , ruhumuzuda bizden gecen her anda yaptigimiz gibi.
yasam bir deger bicimi degildir yada bir para bicimi , belli belirsiz bir fotograftir sadece. son resmimiz cekilene kadar.
daha iyisi icin : (bkz: olum)
yasam bir deger bicimi degildir yada bir para bicimi , belli belirsiz bir fotograftir sadece. son resmimiz cekilene kadar.
daha iyisi icin : (bkz: olum)
daha sikicisi icin : (bkz: yasamak)
gerçeği bilmeden çözülen sorulardı bu,yaşam.
bilinirliğinin dibi delinen.
baktığında yine gördüğün yer,yine yer
bilinirliğinin dibi delinen.
baktığında yine gördüğün yer,yine yer
(bkz: hayat)
hayatta her zaman mutluluğunun doruklarında gülünmez bazen tam uçurumun kenarındayken bile sırıtacaksın sırf hayata gıcıklık olsun diye...
kurcalamay çalıştıkça kurcalanmanıza neden olan hede.bırak dağınık kalsın
kızların masturbasyondan sonra ıslanan cınsel organına verılen ad yaş am
yaşam tehlikelidir, yaşayan ölür.
insan genelde kısa biran yaşadığının farkına varır sonra unutur.
tolstoyun ormanda, başka türlü oynanamaz bu oyun. hem kurt doysun isteriz, hem sağ kalsın koyun! olarak açıkladığı süreç.
(bkz: eksik yaşamak)
yasamimizin kalitesini belirleyen dort ana unsur vardır. bu dort temel unsur vucudumuza ve ruhumuza ulasmasina izin verdigimiz ihtiyaclarimizdir. bu ihtiyaclari yiyecek, icecek, hava ve dusunce olarak ozetleyebiliriz.
insan sayesinde havanin kalitesinin ne denli azaldigi iceceklerin ne denli kirlendigini ifade etmeye gerek yok. ote yandan maddi ve manevi dunyamizdaki tutarsizlik bizi zaten kaotik bir acmaza ve mutsuzluga suruklemistir.
birisine kizdiginizda sinirlenip, bagirirsiniz. organlariniz asil islevlerini birakip sinirinize, sikintiniza uyum saglamaya, onlara verdiginiz emri uygulamaya gayret eder. gereksiz itaatten yorulup, terler, kendi islevinden uzaklaslar. tum bu eziyetin size ne katkisi olmustur? koskoca bir hic… tum siniriniz alninizdan damlayan bir kac damla tere donusmus, siktiginiz yumruklarinizda kasilmalar meydana gelmistir. organlariniz delicesine sizin emrinize itaat etmis, kizdiginiz kisi ise coktan gitmistir. ordan uzaklasmis belki de sizinle ilgilenmemistir bile … oysa siz dis dunyaya o kadar odaklanmissinizdir ki, bedeninizin yipranmasina aldirmamissinizdir. oysa sinirinden bedeniniz yorgun dusmus, bir koltuga oturmak zorunda kalmis, bogaziniz kurumus bir bardak su istemissiniz. farkinda olmadan kendinizi tuketmis olmaniza ragmen hala sayikladiginizin farkinda misiniz? bu gereksiz ve yararsiz ofke ve uzuntunun yarattigi “zehirle” yasam kaliteniz en alt seviyeye inmis, ruhunuz ve bedeniniz utancindan sizi nakavt olmus bir boksore benzetmistir.
dis dunya icin deger mi? dis dunyayi belirleyenin kendiniz oldugunu anladiginizda degmeyecegi ile yuzlesmis olursunuz.
ya yiyeceklerimiz?
eski dusunce tarzi ile yeninin savasacagi alan bellidir. bu alan insandir. insani olusturan da insanin bedeni ve ruhudur. hadi savasalim. kendimizle, bize dayatilan sahte gerceklerle, sorgulamadan kabul ettigimiz ve putlastirdigimiz dusuncelerle savasalim.
olume karsi zafer kazananlarin, en basit degisimlerine nasil kendi iradelerinde basladigina bir goz atalim.
buyuk iskender’in yanindaki tarihci arrianus, buyuk iskender’in basarisinin ve tukenmek bilmeyen enerjisinin ardina “beslenme ilkesi” oldugunu belirtmistir. arrianus der ki “o azla yetinmek icin egitilmisti: kahvalti olarak safak sokmeden bir yuruyus ve aksamlari hafif bir yemek… cesaret ve gucun essiz ornekleri sayilan makedon savascilarinin, dillere destan olan azla yetinmeleri de boyleydi. onlar toprak uzerinde uyur, en asiri efor ve en cilginca girisimlerden sonra bile sadece bir avuc zeytin yerlerdi. yine de asla yorgun dusmezler ve hasimlarin en tehlikelisi sayilirlardi; dusmanlari icin gercek bir kabus.”
“tanrilar okulu”nda lupeus’un el yazmalarinda da ifade ettigi gibi “bir gram yiyecegin bile “bilerek” eksiltilmesi ve uykudan kacinmak, oylesine guclu bir etki yapar ki, kisinin butun inanc sistemini yerinden oynatabilir ve yanlis kurulmus dengelerini alt ust edebilirdi.” ayni inanis savas alaninin insanin bedeni oldugunu haykiriyor ve reddedilen her yiyecegin, uykudan kurtarilan her anin, olume karsi bir zafer kazandigini iddia ediyordu. baska bir degisle yiyecek, uyku ve calismada azla yetinmemenin, enerji ve canlilik kaybindaki en onemli neden olduguna inaniyordu; bu tutum fiziksel olumu artik kacinilmaz hale gelene dek olanakli kildi.
her gun olmek yerine nicin yeniden dogmayi denemiyoruz? kendimizden, toksinlerimizden arinarak, azla yetinmeyi, ruhani degerleri kesfetmeyi ve arinarak yeniden dogmayi nicin tercih etmiyoruz.
hep disaridan medet umuyoruz. azla yetinmiyor, dogal olmayan herseyi bedenimize sokmaya calisiyor, sonra kendi yansimamizdan memnun olmuyor ve yuzlerce cesit kimyasali bedenimize surerek memnuniyetsizligimizi aynadaki yanilsamamiza ispat ediyoruz.
guzelligimiz dogalligimizda, cirkinligimiz yapayligimizda degil mi? aslinda disaridan hic bir seye ihtiyacimiz olmayacak kadar yeniden dogmaya haziriz. icerisinde bulundugumuz totemlestirilmis dunya “guzel insan olmayi” o kadar putlastirmis ki, biz o verili guzellige bedenimizi benzetmek icin inanilmaz caba sarfediyoruz. basarinin kriterleri seytani papaganlar tarafindan o kadar cok haykirilmis ki daha fazla para kazanmanin, ozgecmisimizi doldurmanin en onemli yasam amaclari olduguna inanmis, buyuk is merkezlerinde yapay hava solumaya katlanir hale gelmisiz. aslinda “guzel insan olmak” insanin ruhani dunyasi ile saglikli bedeninin birbiri ile tutarli olmasindan baska bir sey degil.
insan sayesinde havanin kalitesinin ne denli azaldigi iceceklerin ne denli kirlendigini ifade etmeye gerek yok. ote yandan maddi ve manevi dunyamizdaki tutarsizlik bizi zaten kaotik bir acmaza ve mutsuzluga suruklemistir.
birisine kizdiginizda sinirlenip, bagirirsiniz. organlariniz asil islevlerini birakip sinirinize, sikintiniza uyum saglamaya, onlara verdiginiz emri uygulamaya gayret eder. gereksiz itaatten yorulup, terler, kendi islevinden uzaklaslar. tum bu eziyetin size ne katkisi olmustur? koskoca bir hic… tum siniriniz alninizdan damlayan bir kac damla tere donusmus, siktiginiz yumruklarinizda kasilmalar meydana gelmistir. organlariniz delicesine sizin emrinize itaat etmis, kizdiginiz kisi ise coktan gitmistir. ordan uzaklasmis belki de sizinle ilgilenmemistir bile … oysa siz dis dunyaya o kadar odaklanmissinizdir ki, bedeninizin yipranmasina aldirmamissinizdir. oysa sinirinden bedeniniz yorgun dusmus, bir koltuga oturmak zorunda kalmis, bogaziniz kurumus bir bardak su istemissiniz. farkinda olmadan kendinizi tuketmis olmaniza ragmen hala sayikladiginizin farkinda misiniz? bu gereksiz ve yararsiz ofke ve uzuntunun yarattigi “zehirle” yasam kaliteniz en alt seviyeye inmis, ruhunuz ve bedeniniz utancindan sizi nakavt olmus bir boksore benzetmistir.
dis dunya icin deger mi? dis dunyayi belirleyenin kendiniz oldugunu anladiginizda degmeyecegi ile yuzlesmis olursunuz.
ya yiyeceklerimiz?
eski dusunce tarzi ile yeninin savasacagi alan bellidir. bu alan insandir. insani olusturan da insanin bedeni ve ruhudur. hadi savasalim. kendimizle, bize dayatilan sahte gerceklerle, sorgulamadan kabul ettigimiz ve putlastirdigimiz dusuncelerle savasalim.
olume karsi zafer kazananlarin, en basit degisimlerine nasil kendi iradelerinde basladigina bir goz atalim.
buyuk iskender’in yanindaki tarihci arrianus, buyuk iskender’in basarisinin ve tukenmek bilmeyen enerjisinin ardina “beslenme ilkesi” oldugunu belirtmistir. arrianus der ki “o azla yetinmek icin egitilmisti: kahvalti olarak safak sokmeden bir yuruyus ve aksamlari hafif bir yemek… cesaret ve gucun essiz ornekleri sayilan makedon savascilarinin, dillere destan olan azla yetinmeleri de boyleydi. onlar toprak uzerinde uyur, en asiri efor ve en cilginca girisimlerden sonra bile sadece bir avuc zeytin yerlerdi. yine de asla yorgun dusmezler ve hasimlarin en tehlikelisi sayilirlardi; dusmanlari icin gercek bir kabus.”
“tanrilar okulu”nda lupeus’un el yazmalarinda da ifade ettigi gibi “bir gram yiyecegin bile “bilerek” eksiltilmesi ve uykudan kacinmak, oylesine guclu bir etki yapar ki, kisinin butun inanc sistemini yerinden oynatabilir ve yanlis kurulmus dengelerini alt ust edebilirdi.” ayni inanis savas alaninin insanin bedeni oldugunu haykiriyor ve reddedilen her yiyecegin, uykudan kurtarilan her anin, olume karsi bir zafer kazandigini iddia ediyordu. baska bir degisle yiyecek, uyku ve calismada azla yetinmemenin, enerji ve canlilik kaybindaki en onemli neden olduguna inaniyordu; bu tutum fiziksel olumu artik kacinilmaz hale gelene dek olanakli kildi.
her gun olmek yerine nicin yeniden dogmayi denemiyoruz? kendimizden, toksinlerimizden arinarak, azla yetinmeyi, ruhani degerleri kesfetmeyi ve arinarak yeniden dogmayi nicin tercih etmiyoruz.
hep disaridan medet umuyoruz. azla yetinmiyor, dogal olmayan herseyi bedenimize sokmaya calisiyor, sonra kendi yansimamizdan memnun olmuyor ve yuzlerce cesit kimyasali bedenimize surerek memnuniyetsizligimizi aynadaki yanilsamamiza ispat ediyoruz.
guzelligimiz dogalligimizda, cirkinligimiz yapayligimizda degil mi? aslinda disaridan hic bir seye ihtiyacimiz olmayacak kadar yeniden dogmaya haziriz. icerisinde bulundugumuz totemlestirilmis dunya “guzel insan olmayi” o kadar putlastirmis ki, biz o verili guzellige bedenimizi benzetmek icin inanilmaz caba sarfediyoruz. basarinin kriterleri seytani papaganlar tarafindan o kadar cok haykirilmis ki daha fazla para kazanmanin, ozgecmisimizi doldurmanin en onemli yasam amaclari olduguna inanmis, buyuk is merkezlerinde yapay hava solumaya katlanir hale gelmisiz. aslinda “guzel insan olmak” insanin ruhani dunyasi ile saglikli bedeninin birbiri ile tutarli olmasindan baska bir sey degil.
bireye ait fiziksel olan bi amacı gayesi olduna ınanan ınanmayan herkesin basladıgı andan itibaren bittigi ana kadar tecrube ettigi zaman dilimi.ha baslamak diil ama bitirmek secim dahilinde.
pek rastlanılmayan bir isim. yaşamcık diye çağrıldığı vakit ismin sahibi çileden çıkabilmektedir.
alışkanlıklar bütünü.
vakitli, tercihler ve mecburiyetler arasinda guzergahi kisiye bagli bir yol.
neden var olduğunu ancak yokluğunda anlayabileceğimiz olgu.
(bkz: ya$am destek unitesi)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?