seni içimden terk ediyorum isimli güzel bir şiir kitabı bulunan yazar.
kahraman tazeoğlu
"...can kaybından ölüyorum..." gibi güzel bir dizeye sahip "araz" şiirinin yazarı.gökhan türkmen le birlikte yaptığı çalışmayı youtube da izleyebilirsiniz.
şair, yazar, radyocu, eğitim gönüllüsü, dünya tatlısı, programıyla çok tezat bir görüntü sahibi sürekli kocaman gülümseyen şahsiyet
ahanda kendi dilinden hikayesi:
ay’a ilk ayak basıldığı yılın 10 ağustos’unda doğdu. istanbul’un çileli ve kesmekeşli ortamında, o şehirde bir ömür harcayacağını bilmeden hep “düşünen” bir çocuk olarak büyüdü.
cevizli semtinde, bir dere kenarında oynarken, mahallenin delisi kovalayınca “korkuyla” tanıştı.
ailesi istanbul’un mutena semtlerinden fenerbahçe’ye taşınınca daha az korkmaya ve fenerbahçeli olmaya basladı. 6 yasinda ilk kez bir maça gitti ve en sevdigi fenerbahçe şapkasını çaldırdı. (bugün bile o şapka için üzülür). 7 kardeşin 2 numaralı olanıydı ve ilerde bir mahalle takımında 2 numaralı formayı giyerek maçlara çıkacağını bilmiyordu.
ablası okula başlayınca çok kıskandı ve saçını çekti. bir yıl sonra ise okulunun ilk gününde annesi onu sınıfına sokmayı zor başardı… o gün çok ağlamıştı.
arkadaşları teneffüslerde çesitli oyunlar oynarken, o hep “düşünüyordu”…
ilkokul bittiğinde bir korku filmi senaryosu yazdığını iddia ederek arkadaşlarına kendini güldürdü. daha sonra sinema ile sadece “seyirci” olarak ilgilendi. o hep bir sinema tutkunu olarak yaşayacaktı; çünkü siirle daha tanışmamıştı.
12 eylül ihtilalinde ortaokula başlayacaktı ve tek başına belediye otobüsüne binmeyi öğrenecekti. daha sonra yağ, tüp, şeker ve gaz kuyruklarında beklemeyi ve soğuklarda üşürken ağlamamayı…
mahallede her kırılan camdan tazeoğlu kardeşler sorumlu tutulmaya başlanınca, baba hayati tazeoğlu ani bir göç harekatıyla tüm aileyi yeniden cevizli’ye taşıma kararı aldı. buna en içerleyense küçük kahraman oldu. geride bıraktığı mahalle arkadaşlarını bir gün yeniden görebilmek ümidiyle yanıp tutuşurken birden ilk defa yaşayacağı bir duyguyla karşılaştı. karşı komsunun kızına aşık olmuştu. mutluluğu, acıyı, hüznü ve ağlamayı yeniden keşfetti. bütün bunların toplamının ona şiiri öğreteceğini bilmiyordu. ablasının yazdığı şiirlerle dalga geçerken hatta “şiir de neymiş; saçmalık” diye iddia ederken gece gündüz şiir yazmaya başladı. sonunda o terk edildi ama şiir onu terk etmedi. yine aşık oldu, yine terk edildi, yine şiirler yazdı.
matematiği gereksiz bir ders olarak gördüğü için, hocaları da onu gereksiz bir öğrenci olarak gördü. uzun bir süre ara vereceği eğitimini daha sonra bin pişman olarak devam ettirecekti. bu arada ailesi “eti senin kemiği benim” diyerek onu bir kuaföre çırak olarak verdi. 10 yıl sürecek bu macera özel radyoların açılmasiyla sona erecekti.
bir yaz gecesi arkadaşının evinde balkon sohbeti yaparken arkadaşının annesi uykusundan uyandı ve “oğlum kapatın şu radyoyu da yatın artık” dedi. halbuki radyo kapalıydı ve konuşan 19 yaşındaki genç kahraman’dı…
çocukluğundan beri özendigi spikerlik hayali daha da derinleserek artmaya baslamisti. annesi bebekliğinde çok ağladığı zamanlarda onu radyonun yanına yatırır ve susmasını sağlardı. çok çocuğa bakmakla yükümlü olan bir annenin bulduğu bu çözüm ilerde küçük kahraman’ı radyocu yapacaktı.
derken; günlerden bir gün, türkiye’de ilk özel radyolar açılmaya başladı ve mesleğinde çok önemli bir yere gelmiş olan genç kahraman, bu işe sevdalandı. artık o radyocu olabilmek için yıllarını verdiği mesleğini bırakabilirdi. sıkı bir radyo takipçisi olan genç kahraman, “gecenin serserisi”ni dinleyerek hatta yayın yaptığı radyoya kadar gidip kendisiyle tanışarak hayatında ilk kez bir radyo stüdyosu gördü. bununla da kalmayıp orhan çetin tarafindan programa konuk edildi, şiirler okudu. gelen olumlu tepkiler kendisini yüreklendirdi ve o gün radyocu olmaya karar verdi. mesleğini zirvedeyken bırakarak, yayın hayatına yeni “merhaba” diyen kadıköy fm’de yayına başladı. sonraki rüzgarlar onu baska radyolara sürükledi ve son durağı en sevdiği ve mutlu olduğu radyo 7 oldu.
şimdi mavi ada diye bir yerden şiirler seslendirerek gece bunalım oranını yükseltme çalışmalarını sürdürüyor. kahraman tazeoğlu’nun “seni içimden terk ediyorum” “ölü bir kentin morg alfabesi” adli iki şiir kitabı var. bu kitaplara bir de “araz” adlı bir romanını ekledi. “mavi ada mektupları” ve “tutsak mektuplar” adli iki derlemesini de listeye ekleyerek 5 kitaba ulaştığını söylersek geriye sadece asağıdaki notu düşmek kalır…
not: ablası artık şiir yazmıyor.
kitapları:
(bkz: seni içimden terk ediyorum) (şiir), 2001 (yedi harf yayıncılık)
(bkz: ölü bir kentin morg alfabesi )(şiir), 2002 (birey yayıncılık)
(bkz: mavi ada mektupları )(mektup), 2002 (birey harf yayıncılık)
(bkz: tutsak mektuplar) (mektup), 2004 (yedi harf yayıncılık)
(bkz: araz )(roman), 2005 (yedi harf yayıncılık)
(bkz: susacak var )(roman) 2006 (yedi harf yayıncılık)
(bkz: mavi ev )(öykü) 2007 (yedi harf yayıncılık)
ahanda kendi dilinden hikayesi:
ay’a ilk ayak basıldığı yılın 10 ağustos’unda doğdu. istanbul’un çileli ve kesmekeşli ortamında, o şehirde bir ömür harcayacağını bilmeden hep “düşünen” bir çocuk olarak büyüdü.
cevizli semtinde, bir dere kenarında oynarken, mahallenin delisi kovalayınca “korkuyla” tanıştı.
ailesi istanbul’un mutena semtlerinden fenerbahçe’ye taşınınca daha az korkmaya ve fenerbahçeli olmaya basladı. 6 yasinda ilk kez bir maça gitti ve en sevdigi fenerbahçe şapkasını çaldırdı. (bugün bile o şapka için üzülür). 7 kardeşin 2 numaralı olanıydı ve ilerde bir mahalle takımında 2 numaralı formayı giyerek maçlara çıkacağını bilmiyordu.
ablası okula başlayınca çok kıskandı ve saçını çekti. bir yıl sonra ise okulunun ilk gününde annesi onu sınıfına sokmayı zor başardı… o gün çok ağlamıştı.
arkadaşları teneffüslerde çesitli oyunlar oynarken, o hep “düşünüyordu”…
ilkokul bittiğinde bir korku filmi senaryosu yazdığını iddia ederek arkadaşlarına kendini güldürdü. daha sonra sinema ile sadece “seyirci” olarak ilgilendi. o hep bir sinema tutkunu olarak yaşayacaktı; çünkü siirle daha tanışmamıştı.
12 eylül ihtilalinde ortaokula başlayacaktı ve tek başına belediye otobüsüne binmeyi öğrenecekti. daha sonra yağ, tüp, şeker ve gaz kuyruklarında beklemeyi ve soğuklarda üşürken ağlamamayı…
mahallede her kırılan camdan tazeoğlu kardeşler sorumlu tutulmaya başlanınca, baba hayati tazeoğlu ani bir göç harekatıyla tüm aileyi yeniden cevizli’ye taşıma kararı aldı. buna en içerleyense küçük kahraman oldu. geride bıraktığı mahalle arkadaşlarını bir gün yeniden görebilmek ümidiyle yanıp tutuşurken birden ilk defa yaşayacağı bir duyguyla karşılaştı. karşı komsunun kızına aşık olmuştu. mutluluğu, acıyı, hüznü ve ağlamayı yeniden keşfetti. bütün bunların toplamının ona şiiri öğreteceğini bilmiyordu. ablasının yazdığı şiirlerle dalga geçerken hatta “şiir de neymiş; saçmalık” diye iddia ederken gece gündüz şiir yazmaya başladı. sonunda o terk edildi ama şiir onu terk etmedi. yine aşık oldu, yine terk edildi, yine şiirler yazdı.
matematiği gereksiz bir ders olarak gördüğü için, hocaları da onu gereksiz bir öğrenci olarak gördü. uzun bir süre ara vereceği eğitimini daha sonra bin pişman olarak devam ettirecekti. bu arada ailesi “eti senin kemiği benim” diyerek onu bir kuaföre çırak olarak verdi. 10 yıl sürecek bu macera özel radyoların açılmasiyla sona erecekti.
bir yaz gecesi arkadaşının evinde balkon sohbeti yaparken arkadaşının annesi uykusundan uyandı ve “oğlum kapatın şu radyoyu da yatın artık” dedi. halbuki radyo kapalıydı ve konuşan 19 yaşındaki genç kahraman’dı…
çocukluğundan beri özendigi spikerlik hayali daha da derinleserek artmaya baslamisti. annesi bebekliğinde çok ağladığı zamanlarda onu radyonun yanına yatırır ve susmasını sağlardı. çok çocuğa bakmakla yükümlü olan bir annenin bulduğu bu çözüm ilerde küçük kahraman’ı radyocu yapacaktı.
derken; günlerden bir gün, türkiye’de ilk özel radyolar açılmaya başladı ve mesleğinde çok önemli bir yere gelmiş olan genç kahraman, bu işe sevdalandı. artık o radyocu olabilmek için yıllarını verdiği mesleğini bırakabilirdi. sıkı bir radyo takipçisi olan genç kahraman, “gecenin serserisi”ni dinleyerek hatta yayın yaptığı radyoya kadar gidip kendisiyle tanışarak hayatında ilk kez bir radyo stüdyosu gördü. bununla da kalmayıp orhan çetin tarafindan programa konuk edildi, şiirler okudu. gelen olumlu tepkiler kendisini yüreklendirdi ve o gün radyocu olmaya karar verdi. mesleğini zirvedeyken bırakarak, yayın hayatına yeni “merhaba” diyen kadıköy fm’de yayına başladı. sonraki rüzgarlar onu baska radyolara sürükledi ve son durağı en sevdiği ve mutlu olduğu radyo 7 oldu.
şimdi mavi ada diye bir yerden şiirler seslendirerek gece bunalım oranını yükseltme çalışmalarını sürdürüyor. kahraman tazeoğlu’nun “seni içimden terk ediyorum” “ölü bir kentin morg alfabesi” adli iki şiir kitabı var. bu kitaplara bir de “araz” adlı bir romanını ekledi. “mavi ada mektupları” ve “tutsak mektuplar” adli iki derlemesini de listeye ekleyerek 5 kitaba ulaştığını söylersek geriye sadece asağıdaki notu düşmek kalır…
not: ablası artık şiir yazmıyor.
kitapları:
(bkz: seni içimden terk ediyorum) (şiir), 2001 (yedi harf yayıncılık)
(bkz: ölü bir kentin morg alfabesi )(şiir), 2002 (birey yayıncılık)
(bkz: mavi ada mektupları )(mektup), 2002 (birey harf yayıncılık)
(bkz: tutsak mektuplar) (mektup), 2004 (yedi harf yayıncılık)
(bkz: araz )(roman), 2005 (yedi harf yayıncılık)
(bkz: susacak var )(roman) 2006 (yedi harf yayıncılık)
(bkz: mavi ev )(öykü) 2007 (yedi harf yayıncılık)
$oyle de guzel $iir okur kendisi.radyoda dinleme firsati bulamayanlar icin bir bilgi sozluk hizmeti ya da yalan soyluyorum.
http://tinyurl.com/25losm
http://tinyurl.com/25losm
bugun saat 22:30 da mavi ada isimli programinda canli yayinda telefonla konuk olacagim guzel insan.yayindan hemen sonra da yayinin kaydini yollayacakmi$ ki dinleyemeyenlerle payla$alim.
dınleyenlerını,hem gulduren hem dusunduren hem de aglatan radyo programcısı.
3 yıldır programını sıklıkla takip ettiğim, o da burada olduğu için beni sözlüğe çeken güzel insan. yoğun melankoli dünyasında apayrı bir yeri olan, anlamak ve anlatmaktan çok hisletmeyi başarabilmiş kendine döndükçe güzelleşen üst ömür insanlardan. yarım kalan öyküler ve satır araları için birebir..
asi şairim; insanların gönlüne hitap etmesini iyi bilen yapmacıklığı sevmeyen, yüreği güzel şairimiz,yazarımız ve radyo sunucumuz....
bir şekilde kitabını elde edeceğim insan ve merak edilmektedir böyle bir cümleyle başlayan kitap aynı tadla son bulup "-hani nerede devamı" dedirtebilecek midir?
(bkz: korsana hayır)
(bkz: korsana hayır)
yitikliğine rağmen yüzündeki yaramaz çocuk ifadesini asla kaybetmeyen, hüzünlüyken bile gözleri gülümseyen tıpkı adı gibi bu yüzyılın ender savaşçılarından...
şu anda da moral fm semalarında hoş seda programında yolculuğunu sürdüren büyük kaptan.
mavi ev isimli kitabının çıkması sabırsızlıkla beklenen yazar.
matematik konusunda a$mi$ bir adamdir.pazar gunu tatilinin bittigini ve pazartesi yayina girmesi gerektigini du$unerek cennet parcasi olymposu birakarak erkenden istanbul ke$meke$ine donmu$, fakat yanli$ hesap bagdattan doner misali yaptigi hatali hesap elinde patlami$tir.meger car$amba gunu biten tatil ve per$embe gunu ba$layan yayin icin pazar gunu apartopar istanbula donulmu$.
bari parmak hesabi yapsaydin be arkada$ yahu.
bari parmak hesabi yapsaydin be arkada$ yahu.
(bkz: interaktif radyo programi)
onumuzdeki hafta cikacak olan kitabinin ismi mavi evdir.alinasidir alinmalidir $oyledir boyledir.
reklamlari izlediniz.
$imdi hava durumu.
reklamlari izlediniz.
$imdi hava durumu.
yeni kitabı mavi ev ile birlikte sultanahmet kitap fuarında imza günlerinin başlayacağını tahmin ettiğim yazar.
ah bi yüzüne karşı "kahraman abi" diyebilseydim dediğim kişi.
zorla insanı depresyona sokan adam.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?