dilinizi yakan,gozleriniz dolmasina neden olan,sicarken hayattan bezdiren bisi.
acı
vucut hic olmadigi kadar huzunle doldugu zaman bir ki$ gecesi,gecenin yarisi ve sokagin ortasinda;ceketinden iceri giren bir damla hava cikar gogsunden boynuna dogru...korkuya kapilmiscasina irkilir tuylerin...$a$kinlik icinde bakarlar etrafa.tuylerin gusel ve en insana ozel duygulari alir havadan,narin bedeninden vucuda verir..yuzlerce,binlerce duygu dagilir damarlarina .ne
yapacagini,nasil dusunecegini bilemessin..belirsizlik coker ayaklarina agir agir,yava$larsin..ve iclerinden biri en bunaltici en
yaralayicisi bulur govdenden beynine giden hayatla olumun yanyana durdugu ve alabildigine uzun olan damarin yolunu...-aci-..ilerler $ah
damarindan bukuk bogazini gecerek kivrimli lidere...her yerine siner usulca..gozlerine dogru gider gozya$ina akar..bulandirir
gozlerini.sonra uzulur yanaklarindan ve soguktan kizarmi$ burnunun yanindan..dilinle yoklayip tadarsin,hissedersin aciyi...
aci hayatin buharla$tirici etkisine dayanamayarak ucar gider;huzun dolu baska bir insanin tuylerine konana dek...sen yurursun yitersin
uzaklarda...sokak suskun,sokak sessiz,gece uzun........
gibi harika bir yazinin olu$masini saglayan his...
yapacagini,nasil dusunecegini bilemessin..belirsizlik coker ayaklarina agir agir,yava$larsin..ve iclerinden biri en bunaltici en
yaralayicisi bulur govdenden beynine giden hayatla olumun yanyana durdugu ve alabildigine uzun olan damarin yolunu...-aci-..ilerler $ah
damarindan bukuk bogazini gecerek kivrimli lidere...her yerine siner usulca..gozlerine dogru gider gozya$ina akar..bulandirir
gozlerini.sonra uzulur yanaklarindan ve soguktan kizarmi$ burnunun yanindan..dilinle yoklayip tadarsin,hissedersin aciyi...
aci hayatin buharla$tirici etkisine dayanamayarak ucar gider;huzun dolu baska bir insanin tuylerine konana dek...sen yurursun yitersin
uzaklarda...sokak suskun,sokak sessiz,gece uzun........
gibi harika bir yazinin olu$masini saglayan his...
kimi zaman yanilmisliktan, kimi zaman kirilmisliktan ve kimi zaman sebep aramaksizin durmaksizin ve, yureginin orselenmesine karsi koyamazken en cok hissettigindir aci. tir tir titretir yakarken seni, dondurur once bakislarini, sonra kalbini. korpe bir filiz gibi yesermesini bekledigin hayatin solmaya basladigi andir aciyi ilk duydugun an.
sonra butun aci tanimlarindan siyrilip, dusunmeden duse kalka duyarsin aciyi. direndikce cogalir, savurdukca toparlar. gariptir. ne aci oldukca yasamin anlami kalir, ne olmadikca.
sonra butun aci tanimlarindan siyrilip, dusunmeden duse kalka duyarsin aciyi. direndikce cogalir, savurdukca toparlar. gariptir. ne aci oldukca yasamin anlami kalir, ne olmadikca.
(bkz: buruk aci)
garip bir hazin anasidir aci..ruhun kanayadururken dusen damlalari seyretmenin caresizligidir.kabugunu koparmaktir yaranin tekrar kanayacagini bile bile..konusmak icin agzini actiginda aklindakileri sedaya donusturememek,bos bir odada sessizligin kiyametinde yasamaktir.kimi zaman yalnizlik kimi zaman sevda kimi zaman olumdur..
sizi olgunlastiran, büyüten, hiçbir zaman sizi yalniz birakmayan tek gerçek dost.
hissiyat dahilinde yaşandığında yanmak gibi etki yapan duygu.
bir ferman karacam siiridir.filistin’deki yasananlar uzerine,aci uzerine super bir siirdir.
seni de vururlar bir gün ey acı
uçuşup durduğun kanatlarından
sazın sözün türkülerin tükenir
ellerin koynunda kalakalırsın
şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
gül açan yüzlerimizde
göğeriyor rengin senin de
biz seni
tâ eskiden tanırız hani
göğüslerimize taş olur inerdin
avuçlarımızda hira dağıydın
al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
akdeniz rüzgarlarına karışan sendin
biliyorum
hiçbir tarıh yazmayacak ve bir
sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
göbek bağı anasından henüz çözülmemiş
bebelerimize mitralyözlerin okyanus ötesinden
ayarlandığını
seni de yakarlar bir gün ey acı
bir taptuk kul gözlerinden vurursa
parmakların eğri ağaç tutmaz
çığlıkların çağlar aşar duymazsın
ve ben biliyorum
örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı
ve ibrahim’in baltasını
biliyorum
nereden başladı bu kesik dans
ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü
insanlar kim?
kim kimin yanında
kim kimin karşısında
meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim
üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız
çantasında kimin fotoğrafını taşıyor
kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
neden gülüyorlar ki
seni de vururlar bir gün ey acı
filistin’de sapan taşlı çocuklar
dalın, kolun, fidelerin, budanır
kuru bir kütükle kalakalırsın
öyle bakmayın balkonlarınızdan
fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,
damarlarımızı yırtıyor
tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
pompalıyor yüreğimize
pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,
çeçenya’da yiğitler
inancın emeğin ve aşk’ın
kılcal damarlarına ulanıp sustular...
ve ne bağdat’tan
ne şam’dan
ne mekke’den
ne diyarıbekir’den
ne istanbul’dan
ne buhara’dan
bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
duymuyor
seni de vururlar bir gün ey acı
halepçe’de soldurulmuş gül gibi
bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın
suskun, sıcak, uzun yaz geceleri
ve siz
ey analar,
hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler
söylerdiniz
hani siz, fatihler doğururdunuz...
gelin-kızların giysileri kirletildi
çocuklar hep yetim kaldı
’elem yecidke yetimen feava’
ve ben biliyorum
ben biliyorum
istanbul’un
bağdat’ın
diyarıbekir’in
mekke’nin
buhara’nın
birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü sonra
ey insan
ey insanlık
ayağa kalk
kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları
gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu
çocukları
gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
ve bir gün
bu dünya
gül bahçesine dönecek
bunu böyle bilin ve
unutmayın
seni de vururlar bir gün ey acı
uçuşup durduğun kanatlarından
sazın sözün türkülerin tükenir
ellerin koynunda kalakalırsın
şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
gül açan yüzlerimizde
göğeriyor rengin senin de
biz seni
tâ eskiden tanırız hani
göğüslerimize taş olur inerdin
avuçlarımızda hira dağıydın
al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
akdeniz rüzgarlarına karışan sendin
biliyorum
hiçbir tarıh yazmayacak ve bir
sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
göbek bağı anasından henüz çözülmemiş
bebelerimize mitralyözlerin okyanus ötesinden
ayarlandığını
seni de yakarlar bir gün ey acı
bir taptuk kul gözlerinden vurursa
parmakların eğri ağaç tutmaz
çığlıkların çağlar aşar duymazsın
ve ben biliyorum
örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı
ve ibrahim’in baltasını
biliyorum
nereden başladı bu kesik dans
ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü
insanlar kim?
kim kimin yanında
kim kimin karşısında
meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim
üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız
çantasında kimin fotoğrafını taşıyor
kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
neden gülüyorlar ki
seni de vururlar bir gün ey acı
filistin’de sapan taşlı çocuklar
dalın, kolun, fidelerin, budanır
kuru bir kütükle kalakalırsın
öyle bakmayın balkonlarınızdan
fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,
damarlarımızı yırtıyor
tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
pompalıyor yüreğimize
pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,
çeçenya’da yiğitler
inancın emeğin ve aşk’ın
kılcal damarlarına ulanıp sustular...
ve ne bağdat’tan
ne şam’dan
ne mekke’den
ne diyarıbekir’den
ne istanbul’dan
ne buhara’dan
bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
duymuyor
seni de vururlar bir gün ey acı
halepçe’de soldurulmuş gül gibi
bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın
suskun, sıcak, uzun yaz geceleri
ve siz
ey analar,
hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler
söylerdiniz
hani siz, fatihler doğururdunuz...
gelin-kızların giysileri kirletildi
çocuklar hep yetim kaldı
’elem yecidke yetimen feava’
ve ben biliyorum
ben biliyorum
istanbul’un
bağdat’ın
diyarıbekir’in
mekke’nin
buhara’nın
birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü sonra
ey insan
ey insanlık
ayağa kalk
kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları
gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu
çocukları
gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
ve bir gün
bu dünya
gül bahçesine dönecek
bunu böyle bilin ve
unutmayın
hedefi bazen kalpdir bazen beden.
ama kalp acisidir en cok aci veren.
ama kalp acisidir en cok aci veren.
evet aci çekmek insanı güçlendirir..çünkü hassasiyet artık kaybolmuştur, ya da alışmışsınızdır bir şeylere.. ama yine de mutluluğun adını mutluluk yapan şeydir acı..
bazı acılar her hücrenizi ayrı ayrı acıtır. ruhunuzun her köşesini.. ve acı saf bir duygu değildir. çok güçlü duyguların, pişmanlıkların, isteklerin, yarım kalmışlıkların uzantısıdır.. saf olan acı fiziksel acıdır, ki o sadece acıtır..
evin bir odasından diğer bir odasına biraz hızlı bir şekilde yol alındığında ayağı yanlışlıkla yemek masasına çarptığınızda darbeye ilk olarak maruz kalan serçe parmağınızda oluşan histir acı. gerisi hikayedir, boştur.
edit: o masanın da a.k. o masa için "anne şahane oldu bak burada, en iyisi bu şekilde dursun" diyen zihniyetin de.
edit: o masanın da a.k. o masa için "anne şahane oldu bak burada, en iyisi bu şekilde dursun" diyen zihniyetin de.
şehit annelerimizi yaşadığı duygudur...
ve bunu yaşatanların bir an bile nefes almasına katkıda bulunan her türlü ürünü (coca-cola , algida , levis vs. ) alan hepimizi allah ıslah etsin.
ve bunu yaşatanların bir an bile nefes almasına katkıda bulunan her türlü ürünü (coca-cola , algida , levis vs. ) alan hepimizi allah ıslah etsin.
çekilebilien bir şeydir.
(bkz: acı çekmek)
(bkz: acı çekmek)
olgunlaşmamızı sağlayan histir,kesinlikle kişiye olumlu girişimler kazandırır.
(bkz: aci cehre)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?