2006 yılı italya- fransa ortak yapğımı bir film olup "bir anlamda babam ve oğlum filminin 1970’lerde paris’te geçen versiyonu" olarak nitelendirilen film.
01.02.2008 itibariyle sinemalardaki yerini almıştır.
julie gavras’ın yönettiği ve julie depardieu, stefano accorsi, nina kervel ile benjamin feuillet’nin rol aldığı fidel’in yüzünden 2007 sundance’de oyuncularının muhteşem performansları ve güçlü senaryosuyla hem eleştirmenleri hem de izleyicileri büyüleyen bu toplumsal huzursuzluk filmi, yedi yaşında bir kızın gözlerinden anlatılıyor. o kadar ki, kamera bile onun boyundan çekim yapıyor. 1970’de geçen filmin kahramanı, babası siyasal eylemci, annesi de kürtaj araştırmacısı olan küçük anna. siyasal düşüncelerinin dozunu iyice artıran anne ve babası, sonunda geniş evleri de dahil tüm burjuva zevklerinden vazgeçmeye ve kendilerini köktenci eylemlere adamaya karar verir. sarsılan anna, bitmek bilmeyen mülteciler ve ideolojik meseller arasında çığlık çığlığa isyan eder.
söyleceklerini bir çırpıda(!) bir cümlede söylemek isteyip, lafı toparlayamadan, aralarda konu dışına çıkıp, sonra tekrar konuya dönüp, örneklemeleri de aynı cümle içinde kullanıp, karşıdaki insanın içini bayıp, dikkati dağıttıktan sonra yüklem ile son bulan cümledir.
çoğu zaman iç karartıcı olabilmekte ve cümleden hiçbir şey anlaşılamamaktadır.
çoğu zaman iç karartıcı olabilmekte ve cümleden hiçbir şey anlaşılamamaktadır.
her zaman iyi yönleriyle hatırlanacak eşsiz efsane insan.
ve her zaman keşke yeni nesillere de bir şeyler anlatabilseydi, öğretebilseydi denilebilecek bir timsal.
ve her zaman keşke yeni nesillere de bir şeyler anlatabilseydi, öğretebilseydi denilebilecek bir timsal.
mantıksız gibi görünse de hadiseyi öğrenince (kalple birlikte bütün vücut fonsiyonlarının 0,88saniye durması) başka daha iyi söylenecek bir sözün bulunmadığı söz öbeğidir.
her türlü aydınlatma aracını gereksiz gördüğümüz şu dönemde, aslında hiç de ihtiyacımız olmayan kelime öbeğidir.
artık karanlıkta oturmaya alışmış bir halkın söndürecek bir şeyi de yoktur nasılsa.
artık karanlıkta oturmaya alışmış bir halkın söndürecek bir şeyi de yoktur nasılsa.
hep ayrı bir köşesi var mikrofonların....
hep birer hikayeleri....
farklı farklı kahramanları...
değişik mekanları...
ayrı elleri...
kimbilir kaç yaşamın kıyısından geçmiş,
kaç ölüme, kaç doğuma şahitlik etmişlerdir....
hep birer hikayeleri....
farklı farklı kahramanları...
değişik mekanları...
ayrı elleri...
kimbilir kaç yaşamın kıyısından geçmiş,
kaç ölüme, kaç doğuma şahitlik etmişlerdir....
ölümden sonraki diriliş.
anne...
ben en çok sana benzediğimi hissettiğimde melek olacağım....
saçlarıma aklar düştüğünde,
kızıma her sarılışımda,
senin merhametinden bir parça içimde hissedersem;
gece hiç ses etmeden, uykusuzluğuma sövmeden kızım için uyandığımda,
onun saçlarını okşadığımda gökyüzünde uçar gibi hissettiğimde,
gözlerimdeki yaşları hiç görmemesini sağlayabildiğimde,
bir annenin o sonsuz şefkatiyle kucakladığımda bebeğimi,
ben sen olacağım anne.... ve hep kanatsız bir melek olacağım...
oynamayı biliyoruz da çocuk.... ebe kim onu kestiremiyoruz...
nereden sobeleneceğimiz meçhul....
nereden sobeleneceğimiz meçhul....
16 şubat 2008 saat 20.00’de münir özkul sahnesinin ilk gösterimi olacak olan tiyatro oyunudur.
ayrıca 22 şubat 2008 cuma avcılar barış manço kültür merkezi saat:20:00’de de bir oyun sergilenecektir.
ayrıca 22 şubat 2008 cuma avcılar barış manço kültür merkezi saat:20:00’de de bir oyun sergilenecektir.
ısrarla çapa ailesinin yaptırdığını düşünüp, kendisine "çapacity" dediğim, büyücek bir alışveriş merkezi.
beni oldukça şaşırtan, hoş gelmiş yeni bilgiçimizdir.
yüzdeki o masum ifade, gülümseme, parlayan gözler, gerçekle hayali ayırt edememe, acıyı kavramama, yitmenin ne demek olduğunu bilmeme, sırtında tonlarca yükle dolaşmama özgürlüğü, her söylediğine ılımlı yaklaşan insanlar....
hepsi, herşey yok oldu.... elde avuçta ne varsa mutluluğa dair, hakmış gibi aldılar.... oyuncak kırıldı... bir yenisi de avutmaz oldu...
insan büyüdükçe yok olan şey sadece insanlık
hepsi, herşey yok oldu.... elde avuçta ne varsa mutluluğa dair, hakmış gibi aldılar.... oyuncak kırıldı... bir yenisi de avutmaz oldu...
insan büyüdükçe yok olan şey sadece insanlık
en son bana rastladığımda aşıktı..
leyli düşlerde gözlerine vurgundu yalnızlığın..
şiirler karalıyordu..
.....
en son bana rastladığımda eliyle boğuyordu mısralarını..
ve bir bir denize atıyordu geçmişini..
.....
ve..
en son ben olduğumda..
sen oluyordun..
susuyordu..
leyli düşlerde gözlerine vurgundu yalnızlığın..
şiirler karalıyordu..
.....
en son bana rastladığımda eliyle boğuyordu mısralarını..
ve bir bir denize atıyordu geçmişini..
.....
ve..
en son ben olduğumda..
sen oluyordun..
susuyordu..
okmeydanı ssk onkoloji (kanserle mücadele) bölümü..
tekerlekli sandalyelerde gelen, sedyelerde gelen hastalar ve onların perişan haldeki yakınları. herkes bir yerlere koşuşuyor. herkes ayrı bir sırada. muayene olmak için bekleşen insanlar. kemoterapi için gün almaya çırpınan insanlar. bir yanda dışarıda sigara tüttüren, bir yanda gözleri dolan insanlar.
diğer bir yanda da okmeydanının mavi melekleri. gönüllü olarak hasta ve yakınlarına yardım eli uzatıyorlar. hepsi hemşirelikten emekli olmuş şimdi umut dağıtıyor.
yolunuz düşerse hayata sımsıkı sarılmak için bir neden. gidin görün ve yaşananların hiç kolay şeyler olmadığını anlayın. parmağımızda oluşan küçücük bir yara bile bize ne ızdıraplar verirken oradaki insanların ne acılar içinde olduğunu hissedin. bunu ancak görerek ve yaşayarak anlayabilirsiniz.
tekerlekli sandalyelerde gelen, sedyelerde gelen hastalar ve onların perişan haldeki yakınları. herkes bir yerlere koşuşuyor. herkes ayrı bir sırada. muayene olmak için bekleşen insanlar. kemoterapi için gün almaya çırpınan insanlar. bir yanda dışarıda sigara tüttüren, bir yanda gözleri dolan insanlar.
diğer bir yanda da okmeydanının mavi melekleri. gönüllü olarak hasta ve yakınlarına yardım eli uzatıyorlar. hepsi hemşirelikten emekli olmuş şimdi umut dağıtıyor.
yolunuz düşerse hayata sımsıkı sarılmak için bir neden. gidin görün ve yaşananların hiç kolay şeyler olmadığını anlayın. parmağımızda oluşan küçücük bir yara bile bize ne ızdıraplar verirken oradaki insanların ne acılar içinde olduğunu hissedin. bunu ancak görerek ve yaşayarak anlayabilirsiniz.
"insan karanlık, dipsiz bir kuyudur.
acısının derinliklerinde boğulur."
aynanın dibine yolculuk isimli kitabından..
acısının derinliklerinde boğulur."
aynanın dibine yolculuk isimli kitabından..
acı
özgürlük
paylaşılmışlık
sanat çelişkiler yumağı.
her şeyi içinde barındıran,
hem yaşanmışlıkları hem de hayali canlandıran,
görmek istediklerimizle istemediklerimizi birleştiren,
tezatlar bütünü....
bu kadar tutsakken hayatla;
özgürlük habercisi olmasına şaşmamalı....
özgürlük
paylaşılmışlık
sanat çelişkiler yumağı.
her şeyi içinde barındıran,
hem yaşanmışlıkları hem de hayali canlandıran,
görmek istediklerimizle istemediklerimizi birleştiren,
tezatlar bütünü....
bu kadar tutsakken hayatla;
özgürlük habercisi olmasına şaşmamalı....
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?