siz, her dakika açlıktan kaç kişi ölüyor düşünmezsiniz....
her an kaç ev ekmek kavgasına düşer, kaç çocuk aç uyur....
kaç hanede aş pişmez, kaç aile evsizdir umrunuzda bile değil....
siz, her gece karnınız tok, sırtınız pek yatağınıza yatarken; kaç çocuk sokaklarda bir kuytu arar...
kaç insan çöpten medet umar görmezden gelirsiniz....
siz, sıcacık evinizde, anne ve babanızın gözbebeğiyken, kaprislerinizi, bencilliklerinizle yıkarken; kaç çocuk bir aile özlemiyle gözyaşlarına boğulur aklınıza bile getirmezsiniz....
siz, "ben’lerinizle boğuşurken ben "biz"liğimize yanarım böyle...
önce acım vardı... nefesimi kesiyordu...
çığlık atıyor ve yardım istiyordum acıyı almaları için...
acı çok uzun süre bende kaldı....
alışır oldum galiba...
acının nedenini hatırlamaz oldum...
üst üste atılan kör kilitler yüzünden nerem ağrıyor bilemez oldum...
anlatacaklarım çoktu oysa....
anlatmaktan yorulur oldum...
savaşamaz oldum..
kendimi terkine saldım..
durgunlaştım..
flulaştım...
sustum...
yaşamıma kenetlenmiş sımsıkı yumruklarımı gevşettim...
ne bittim ne de bitmekten caydım..
bugün biraz araya sıkışmışlığım var...
ayrıca vicdani retçiler askere gitmeyi reddetmek ile savaş zamanı ülkesi için savaşmak arasındaki farkı bilen insanlardır.
böyle başlıyordu her şey.. nasılda sıradan durur.... öyle ki derine inebilme cesaretini gösterenleri bile sarar istenilen cevapları bulamama korkusu... o korkunun diğerlerini uyandıran kokusu.. kimim ben ? çok basit.. sadece kim.. kimsin..
mahkumiyetini sırtına yüklemiş yalan gülüşler atan, sıcak ya da soğuk fırtınaların kokusuz, tuzsuz, tenden uzak cevapsızlığıyım.. ben tek nefeslik haykırışım.. uğrunuza ölemem.. kimseniz o kalın.. sizi değiştirmek gibi bir erdemim olamaz.. sizi ancak siz yapmayanlar değiştirir.. sizden çıkardıklarımdan sonra kalanlar.. böyle bir işleme ise kaçınız razı gelir... istemediniz ve gittim.... artık umrum dahilinde değilsiniz.. ve öyle ki sırtımı döndüğümde artık duramam.... garip fısıltılarınız.. onları kendiniz dinleyin.. çünkü sadece siz, çoktan midenizi bağırsaklarınızdan sindirdiniz...
mahkumiyetini sırtına yüklemiş yalan gülüşler atan, sıcak ya da soğuk fırtınaların kokusuz, tuzsuz, tenden uzak cevapsızlığıyım.. ben tek nefeslik haykırışım.. uğrunuza ölemem.. kimseniz o kalın.. sizi değiştirmek gibi bir erdemim olamaz.. sizi ancak siz yapmayanlar değiştirir.. sizden çıkardıklarımdan sonra kalanlar.. böyle bir işleme ise kaçınız razı gelir... istemediniz ve gittim.... artık umrum dahilinde değilsiniz.. ve öyle ki sırtımı döndüğümde artık duramam.... garip fısıltılarınız.. onları kendiniz dinleyin.. çünkü sadece siz, çoktan midenizi bağırsaklarınızdan sindirdiniz...
ölüm açmazda bekleyen kuş seslerine sağanak... bakire umutlar... görünmez viranlığım... çiğ damlacıkları... soluğunda sevişen fesleğenlerin, üç kulaç kurşunî sudan gözlerini saran kokusu... sendeleyen hoş bir yaşam... inanç yüklü gülüşlerde... gecenin sararmış mühründe billurlaşan sessizliğe dolunay doğarım...
düş artık yakamdan güneş kırıklarına dadanan sevda...
düş artık yakamdan güneş kırıklarına dadanan sevda...
evi terk etmek, okulu terk etmek, bir şehri terk etmek, sevgiliyi terk etmek....
hepsinin yokluğuna bir şekilde alışır da insan; kendi yüreğini terk ettiğinde kendi siluetine alışabilir mi bilinmez...
hepsinin yokluğuna bir şekilde alışır da insan; kendi yüreğini terk ettiğinde kendi siluetine alışabilir mi bilinmez...
her "baba" diye seslenildiğinde;
sesten yana bakıp, yüreğin acısını katmerlemektir...
sesten yana bakıp, yüreğin acısını katmerlemektir...
son dönem türk şiirinin önde gelen genç şairlerinden zafer ekin karabay, 1975 yılında kayseride doğdu. lise öğrenimini kayseri atatürk ticaret lisesinde tamamlayan zafer ekin, 1993 yılında ankara üniversitesi hukuk fakültesine girdi. bu bölümden 1999 yılında mezun olduktan sonra, ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsünde yüksek lisans programına başladı. anadolu üniversitesi hukuk fakültesinde araştırma görevlisiydi...13.09.2002 tarihinde 27 yaşında kendi isteğiyle aramızdan ayrılan,1999 varlık şiir ödülü ve 2000 arkadaş zekai özger şiir ödülü sahibi genç şairin üniversite yaşamı boyunca bahçe, damar, dize, edebiyat ve eleştiri, insancıl, islık, kavram-karmaşa, kül ve varlık gibi belli başlı edebiyat dergilerinde şiir ve eleştirileri yayımlandı., 1995 yılında kar-ya (bilimsel ve kültürel araştırma ve yayıncılık kooperatifi) aracılığıyla çıkarılan sanat eylemi adlı derginin de kurucularındandı. anadolu üniversitesi hukuk fakültesinde araştırma görevlisiydi... odasında, kendini tavana asarak intihar etti...
insanların kafasına ne taktığı değil, kafasında ne beslediği önemlidir.
din kisvesi altında laiklik karalamaları yapan zihniyetlerin eşlerinin de farklı düşünmeyeceği ortadadır. türban bir inanç değil bir sembol haline dönüşmüştür. ve halk(!) ağzımızın payını vermiştir.
din kisvesi altında laiklik karalamaları yapan zihniyetlerin eşlerinin de farklı düşünmeyeceği ortadadır. türban bir inanç değil bir sembol haline dönüşmüştür. ve halk(!) ağzımızın payını vermiştir.
gora filmindeki "bir cisim yaklaşıyor efendim" diyen adama benzettiğim yazar. kimsin sen sorusunu da beraberinde getiriyor.
son mektubundan:
"aslında bütün mesele neydi?
hani, ‘hayatın neresinden dönülse kardır’ dizesi var ya nilgün’ün, canım benim, ben yaşamın neresinden döneceğimi çoktan belirlemiştim. nilgün marmara’nın 29 yaşında, s. plath’in şubat ayında intihar etmesi, benim de 29. yaşımın 29 şubatında intihar etmemi gerektirmezdi. ama madem ki yaşamda kalmaya kendimi ikna edemiyordum, o zaman bir tarih belirlemeliydim ve 29. yaşımın 29 şubatını seçtim. bu yüzden ‘şubatta saklambaç’a bir yığın başka sırla birlikte intihar edeceğim tarihi de gizlemiştim. ne var ki, kitabımı bir türlü bastıramadım (o kitabı görmeden ölmek bana nasıl acı veriyor bilemezsiniz). ama şimdi...
ama şimdi yaşamımın bu ayrım noktasında hiçbir yerde huzur bulamadığıma göre bu tarihi bekleyecek gücüm de kalmadı. hem zebercet de belirlediği tarihten önce intihar etmemiş miydi? (kimbilir belki kendimle barışabilseydim...)
yerleşik yabancı’ydım her yere metin abi... sen yanarak öldün ve ben ne yangınlar geçirdim sana ulaşabilmek için.
daha ne kadar dayanabilirdim, herkesin bir başkasının acısı pahasına mutlu olduğu yaşama?
tüm arkadaşlarımı ve sevgilim meral’i çok seviyorum.
beni affedin."
"aslında bütün mesele neydi?
hani, ‘hayatın neresinden dönülse kardır’ dizesi var ya nilgün’ün, canım benim, ben yaşamın neresinden döneceğimi çoktan belirlemiştim. nilgün marmara’nın 29 yaşında, s. plath’in şubat ayında intihar etmesi, benim de 29. yaşımın 29 şubatında intihar etmemi gerektirmezdi. ama madem ki yaşamda kalmaya kendimi ikna edemiyordum, o zaman bir tarih belirlemeliydim ve 29. yaşımın 29 şubatını seçtim. bu yüzden ‘şubatta saklambaç’a bir yığın başka sırla birlikte intihar edeceğim tarihi de gizlemiştim. ne var ki, kitabımı bir türlü bastıramadım (o kitabı görmeden ölmek bana nasıl acı veriyor bilemezsiniz). ama şimdi...
ama şimdi yaşamımın bu ayrım noktasında hiçbir yerde huzur bulamadığıma göre bu tarihi bekleyecek gücüm de kalmadı. hem zebercet de belirlediği tarihten önce intihar etmemiş miydi? (kimbilir belki kendimle barışabilseydim...)
yerleşik yabancı’ydım her yere metin abi... sen yanarak öldün ve ben ne yangınlar geçirdim sana ulaşabilmek için.
daha ne kadar dayanabilirdim, herkesin bir başkasının acısı pahasına mutlu olduğu yaşama?
tüm arkadaşlarımı ve sevgilim meral’i çok seviyorum.
beni affedin."
datça’yı yurt edinmiş türkiye’ninde gelmiş geçmiş en mükemmel yazarlarından biri. bir de datça’nın meşhur evin şarabıyla özdeşleşmiş insan.
37 gül’e mezar olması ile hatırlanan; aynı zamanda bir çok değerli türkü üstadının yetiştiği ilimiz.
ayrıca insana gemerek’te deniz gezmiş’in, şarkışla’da da yusuf aslan’ın yaralı olarak yakalanmasını hatırlatan il.
sanki hep acılara gark olmuşluğun simgesi.
ayrıca insana gemerek’te deniz gezmiş’in, şarkışla’da da yusuf aslan’ın yaralı olarak yakalanmasını hatırlatan il.
sanki hep acılara gark olmuşluğun simgesi.
birikmiş ne çok şey var....
sıksam posam çıkacak kadar....
biriktirdiklerimden ayrı ayrı yüreğime bölmeler yaptım....
şimdilik çıkarmadan saklıyorum... kilidi bende yalnızca....
birgün belki koleksiyonumu göstermek isteyeceğim
kadar delirdiğimde içimdekileri kusacağım....
ha bu satırlara ha herhangi birine....
ne farkeder ki....
o zaman kimseler okumayacak bu eskimiş, modası geçmiş içsel çığlıkları....
dışavurumluk bir vuruş bekliyorum şimdi....
artık hangisinde içte hangisinde dıştayım bilemiyorum....
dışarısı nasıl onu da hatırlamıyorum....
kaç zamandır bu zindanda bu beden....
kaç asırdır adım anılmaz... kaç kum saati çevirdiler benden sonra....
kaç mevsim döndü.... kaç bahar geçti...
halbuki ne de severdim baharı....
kaç zaman oldu içime çekemedim baharı....
toplayamadım yasemen kokan dağlardan çiçekleri...
oysa sözüm var kendime, taç yapacağım başıma çiçeklerimden...
bekle....
sıksam posam çıkacak kadar....
biriktirdiklerimden ayrı ayrı yüreğime bölmeler yaptım....
şimdilik çıkarmadan saklıyorum... kilidi bende yalnızca....
birgün belki koleksiyonumu göstermek isteyeceğim
kadar delirdiğimde içimdekileri kusacağım....
ha bu satırlara ha herhangi birine....
ne farkeder ki....
o zaman kimseler okumayacak bu eskimiş, modası geçmiş içsel çığlıkları....
dışavurumluk bir vuruş bekliyorum şimdi....
artık hangisinde içte hangisinde dıştayım bilemiyorum....
dışarısı nasıl onu da hatırlamıyorum....
kaç zamandır bu zindanda bu beden....
kaç asırdır adım anılmaz... kaç kum saati çevirdiler benden sonra....
kaç mevsim döndü.... kaç bahar geçti...
halbuki ne de severdim baharı....
kaç zaman oldu içime çekemedim baharı....
toplayamadım yasemen kokan dağlardan çiçekleri...
oysa sözüm var kendime, taç yapacağım başıma çiçeklerimden...
bekle....
aşağıda örneklerini göreceğiniz gibi bir ismin ya da fillin sonuna geldiğinde (şimdiki zamanın tekil birinci şahıs eki almış hali) tek kelimelik bir cümle oluşturur.
sıkılıyorum, tiksiniyorum, geriliyorum, düşünüyorum, taşınıyorum, seviniyorum, üzülüyorum, alışıyorum, çalışıyorum, şaşırıyorum, başarıyorum, ebeliyorum, sobeliyorum, darılıyorum, alınıyorum, asılıyorum, kasılıyorum, daralıyorum, paralıyorum, atılıyorum, katılıyorum, eveliyorum, geveliyorum, getiriyorum, götürüyorum, görülüyorum, geberiyorum, duruluyorum, daralıyorum, dağıtıyorum, gülüyorum, konuşuyorum, susuyorum, atıyorum, ağlıyorum, biliyorum, bilmiyorum, korkuyorum, soruyorum, sorguluyorum... deliriyorum...
sıkılıyorum, tiksiniyorum, geriliyorum, düşünüyorum, taşınıyorum, seviniyorum, üzülüyorum, alışıyorum, çalışıyorum, şaşırıyorum, başarıyorum, ebeliyorum, sobeliyorum, darılıyorum, alınıyorum, asılıyorum, kasılıyorum, daralıyorum, paralıyorum, atılıyorum, katılıyorum, eveliyorum, geveliyorum, getiriyorum, götürüyorum, görülüyorum, geberiyorum, duruluyorum, daralıyorum, dağıtıyorum, gülüyorum, konuşuyorum, susuyorum, atıyorum, ağlıyorum, biliyorum, bilmiyorum, korkuyorum, soruyorum, sorguluyorum... deliriyorum...
(bkz: sizden adam olmaz)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?