confessions

hepimizhiciz

- Yazar -

  1. toplam entry 1379
  2. takipçi 1
  3. puan 30190

chp nin her şeye muhalefet etmesi

hepimizhiciz
bir türlü iktidara gelememiş, sürekli muhalefet partisi olarak kalmış bir partinin yapabileceğinin en uç sınırıdır deniz baykal ve onun nezdinde chp’nin yaptığı.
bir dediği bir dediğini tutmayan nadide partilerimizden biridir. siyasette bunu gerektirir değil mi? kısır döngü içinde dönüp dolaşmaktansa kısırlığı bir kenara atıp dönme tercih edilir. eh bu durumda da muhalefet kaçınılmazdır. hak vermek lazım.

pars narkoterör

hepimizhiciz
her şeyiyle eğreti duran bir dizidir. roller, insanlara bir numara büyük gelmiş gibi durmaktadır. efektler bir felakettir.
üçüncü bölümü izleniyorsa hala sabırlı milletiz vesselam ya da hiçbir şeyden çakmıyoruz.
gerçi osman sınav bu yapımla halkı kendine çekmek istemiştir kanımca. gayet güncel bir konudan prim yapmak olayıdır bu dizi. bizlerde güzel prim vererek devamlılığını sağlayacağız inşallah.

promise me this

hepimizhiciz
keyifli, eğlenceli olmasının yanı sıra konusu ile ilgili yorum yapılamayacak kadar konusuz bir filmdir. ancak müthiş bir çekim gücü vardır filmin. izlenmesi kesinlikle tavsiye edilir. filmden çıktığınızda yorum yerine harikaydı diyebiliyorsunuz.
renkli bir film izlemek isteyenler için ideal bir film. ayrıca filmde çalınan müzik de filme uygun olarak kıpır kıpırdır.

fanfare ciocarlia

hepimizhiciz
kıpır kıpır olmak için bire bir gruptur. sanki sürekli oynatmak ve keyfinizi yerine getirmek için programlanmışlardır.

bu roman grup 12 çingene’den oluşan bir nefesliler grubudur.
grubun ismi fransızcada nefesliler topluluğu anlamına gelen fanfare ile romence tarlakuşu anlamına gelen ciocarlia kelimelerinden oluşur. on yıllık müzik yaşamlarında 5 albüm yapmışlardır.

albümleri:
1998 “radio pascani”
1999 “baro biao-worldwide wedding”
2001 “lag bari – the gypsy horns from mountains beyond”
2004 “gypsy brass legends”
2005 “gili garabdi-ancient secrets of gypsy brass”
2007 “queens & kings”

trompet, tenor ve bariton saksafon, tuba, klarnet, davul ve perküsyon gibi çok geniş bir enstrüman yelpazesine sahip olan ekip, on yıl boyunca özgürce türk, bulgar, sırp ve makedonya ezgilerini harmanlayıp romen müziklerine işlemiştir. iyi de etmiştir

ilk sevgililer

hepimizhiciz
gerard de nerval’e ait şiirdir.

nerde bizi seven kızlar?
hepsi kara topraklarda.
daha şen daha gamsızlar;
daha güzel bir diyarda.

meleklerle beraberler,
mavi semanın dibinde;
meryem ana’yı öğerler;
coşkun ilâhilerinde.

sen ey bembeyaz nişanlı!
baharındaki bakire.
sararmış, garip sevdalı,
verip kendini kedere.

gözlerimizde bir derin
ebediyet vardı gülen.
sönmüş ışıkları yerin,
yanın göklerde yeniden.

horus

hepimizhiciz
gerard de nerval’e ait bir şiirdir.


tanrı kneph sarsıyordu evreni titreyerek:
ana isis, o zaman doğruldu yatağından,
baktı şöyle yabani kocasına bir zaman,
ve parladı öfkesi yeşil gözlerinde pek.

"bakın, dedi ana, densiz yaşlı, uyuyor pek,
bütün kışları dünyanın geçmiş onun omuzundan,
tutun ayağını, görmeyin gözünü aman,
volkanlar tanrısı, kışlar kralı bu, gerçek!

savuşup gitti kartal, düşüncem dedi bana,
onun için sarındım cybele’in fistanına...
pek sevilen oğlu bu hermes’le osiris’in."

gitti tanrıça yaldızlı sedefi üstünde,
denizler gönderdi o cânım gölgesini de,
pul pul donandı gökler kuşağıyla iris’in.

fantazya

hepimizhiciz
gerard de nerval’e ait bir şiirdir.


bir hava bilirim, dünyalara değişmem:
bütün rossini, mozart, weber sizin olsun.
çok eski bir hava, ağır, hazin, muhteşem;
yalnız ben duyarım onda ne varsa füsun!

ne zaman o havayı dinliyecek olsam
ruhum gençleşiverir birden iki asır.
onüçüncü louis devridir, vakit akşam!
batan günle sararmış bir yamaç uzanır.

camları kızıla çalan renklerle yanar,
kiremitten bir şato, köşeleri taştan.
etrafı çepçevre bağlar, bahçeler, parklar;
bir dere akıyor çiçekler arasından.

kömür gözlü bir kumral en üst pencerede;
eskidir geçmiş zaman esvapları eski.
görmüşlüğüm var bu kadın, ama nerde?
hatırlıyorum, başka bir hayatta belki!

el desdichado

hepimizhiciz
gerard de nerval’e ait şiirdir.

garibim, yaslıyım, yok derdime çare bulan,
kalesi elden gitmiş aquitaine’li beyim ben:
bir tek yıldızım söndü, darmadağın sazımdan
karasevda’nın kara güneşidir akseden.

o mezar gecesinden, ey tesellim bir zaman,
pausilippe’i, italyan denizini ver geri,
ve o çiçeği, dertli gönlüme merhem olan,
çardakta asmalarla sarmaş dolaş gülleri.

phoibos, amor muyum?... lusignan mı, biron mu?
kraliçenin öptüğü alnım hâlâ kırmızı;
mest olmuşum mağarada yüzüyorken su kızı...

iki kere muzaffer, aşmışım acheron’u:
orphee gibi duyurmuş sazımın her kirişi
kâh bir peri çığlığı, kâh bir kız iç çekişi.

gerard de nerval

hepimizhiciz
fransız şair ve yazar gerard de nerval, sembolizm (simgecilik) ve sürrealizm’i (gerçeküstücülük) etkilemiş, çağdaş fransız şiirinin hazırlayıcılarından olmuştur.
22 mayıs 1808’de paris’te doğdu, 26 ocak 1855’te aynı kentte öldü. asıl adı gerard de labrunie’dir. annesinin, nerval çok küçük yaşta iken ölmesi ve babasının orduda görevli olması nedeniyle büyükbabasının yanında büyüdü. 1820’de, babasının dönmesi üzerine paris’e gitti ve college de charlemagne’a girdi. o dönemin genç romantiklerinden ve sonradan parnasçı şiir akımının kurucularından theophile gautier ile burada tanıştı. genç yaşta alman romantik edebiyatına ilgi duydu. yirmi yaşında faust’u çevirdi, bu çeviri goethe’nin beğenisini kazandı ve paris’in edebiyat çevrelerine girmesini sağladı. 1830’larda gautier ve petrus borel gibi şairlerin öncülüğündeki genç romantik
şairler çevresine katıldı. büyükbabasından kalan miras sayesinde yurt dışında birçok ülkeyi gezdi. 1836’da tiyatro oyuncusu jenny colon’la tanıştı, âşık oldu. colon bir başkasıyla evlendi ve kısa bir süre sonra da öldü. nerval için bir düş-kişiye dönüşen colon, yapıtlarını önemli ölçüde etkiledi.
1841’den başlayarak ruh sağlığı giderek bozulmaya başladı, birçok kez akıl hastanesinde tedavi gördü. 1842’de mısır, suriye, lübnan ve türkiye’yi kapsayan bir doğu yolculuğuna çıktı. yolculuk dönüşü voyage en orient (doğu ya yolculuk)’i yazdı, bu kitap bir seyahatname olmanın yanı sıra nerval’in ruhsal yolcuğunu ve arayışlarını da yansıtır. yolculuk dönüşü
ruh sağlığı yine bozuldu, 1855’te, akıl hastanesinden çıktıktan bir süre sonra, cesedi, paris’te bir sokak lambası direğinde asılı olarak bulundu.

şair işçidir

hepimizhiciz
mayakovski’nin şairi anlatan şiiridir. bedeniyle çalışan işçiden bir farkı olmadığını belirtir.


bağırırlar şaire:
"bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
şiir de ne?
boş iş.
çalışmak, harcınız değil demek ki..."
doğrusu
bizler için de
en yüce değerdir çalışmak.
ve kendimi
bir fabrika saymaktayım ben de.
ve eğer
bacam yoksa
işim daha zor demektir bu.
bilirim
hoşlanmazsınız boş lâftan
kütük yontarsınız kan ter içinde,
fakat
bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
kütükten kafaları yontarız biz de.
ve hiç kuşkusuz
saygıdeğer bir iştir balık avlamak
çekip çıkarmak ağı.
ve doyum olmaz tadına
balıkla doluysa hele.
fakat
daha da saygıdeğerdir şairin işi
balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
ve doğrusu
işlerin en zorlusu
yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
su vermektir kızgın demire.
fakat kim
aylak olduğumuzu söyleyerek
sitem edebilir bize;
beyinleri perdahlıyorsak eğer
dilimizin eğesiyle...
kim daha üstün, şair mi?
yoksa insanlara
pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
ikisi de.
yürek de bir motordur çünkü
ve ruh onun çalıştırıcısı.
eşitiz bizler
şairler ve teknisyenler.
vücut ve ruh emekçileriyiz
aynı kavganın içinde
ve ancak ortak emeğimizle
bezeriz evreni
marşlarımızı gümbürdeterek
haydi!
laf fırtınalarından
ayıralım kendimizi
bir dalgakıranla.
iş başına!
canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
ve ağzı kalabalık söylevci takımı
değirmene yollansın dosdoğru!
unculuğa!
değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!
28 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol