confessions

epikuros

- Yazar -

  1. toplam entry 2495
  2. takipçi 1
  3. puan 68150

melih şendil

epikuros
beşiktaş maçlarını anlatmaması gerektiğini düşündüğüm lig tv spikeri. şimdiye kadar kendisine başlık tahsis edilmediğine göre kendisinden ağzı yanan başka takım taraftarı yok. bir maç spikeri bir takım hakkındaki art niyetini ve hain planlarını bu kadar açık belli etmez, maç spikerini boşverdim aklı başında bir insan yapmaz bunu.

"güya" çaktırmadan döküyor içindekileri. lakin 5 yaşındaki çocuk anlar bu adamın niyetini. yav arkadaş bu maçları beşiktaş taraftarı izliyor, sen kime şirin görünmeye çalışıyorsun? beşiktaşlılar anlamıyor mu senin niyetini ki senin dolduruşuna aldanıp yönetimine ve takımına tepki göstersin.
kendisinden bir kaç inci:

- pozisyonun ofsayt olup olmadığıyla ilgili bir yorumum var ama bende kalsın açıklamayayım. (beşiktaş lehine bir ofsayt kararı sonrası)
- bence bu asisti tabata’ya yazmak doğru olmaz. (tabata’nın çıkardığı topa toraman’ın dokunup attığı gol sonrası)
- aurelio’nun oynaması necip’i bitirir. (necip aurelio değişikliği sonrası. arkadaş bilen biliyo sanane. sen yorumcu musun spiker misin? anlat maçını git yat)

ahmet böken

epikuros
an itibariyle referandum sonuçlarını konuklarıyla yorumlayan trt spikeri. sunuşuna ve duruşuna bakarsanız hakkaten spikerden bile saymazsınız bu şahsı ammavelakin kendisi trt haber kanal koordinatörü imiş aynı zamanda.

bu ne inceden inceye kıyım yapmalar ahmet bey! bu ne bıyık altından gülmeler...
spikerliği bırak sohbet kültürün bile yetersiz. muhabbeti piç eden bir iki müdahalesi şöyle;

konuk1: şunu söylemek istiyorum..
a.böken: he evet neyi söylemek istiyorsunuz?

yırtık dondan fırlar gibi atlıyor ortaya. bi sus da dinle be kardeşim. ilk kez mi tvye çıkıyorsun!

konuk2: ...şöyle sonuçlar çıkar ortaya bu sefer
a.böken: ne kastettiğinizi pek anlayamadım.
konuk2: anlayana sivrisinek saaaz...
a.böken: ... (göt olingg)

nikita

epikuros
başrol oyuncusu, sarışın diri vücutlu bir kadın olarak aklımda yer etmiş dizi. rastgeldiğim dönemde, show tv geceyarısı kuşağında emmanuelle ile bunu dönüşümlü olarak verirdi bu diziyi. izlerken hep ekranın bir köşesinde kırmızı nokta belirsin, birden erotiğe bağlasın diye beklerdim ama bi bok çıkmazdı. aslında potansiyel bir pornocu tipi vardı kadında ama yok yere harcadı gitti bunu, o silahlı aksiyonlu sahnelere hep başka gözle baktım ben... yine pamela anderson’un göğüs uçlarından ateş ettiği fantastik bir uzay filmi vardı diye hatırlıyorum ama belki rüya ya da hayal görmüşümdür diye kimseye açamıyorum bunu.

12 eylül 2010 elma şekeriiii nin düğün günü

epikuros
yıldönümünün unutulması imkansız bir gündür. evlilik yıldönümünün eşlerden biri tarafından unutulup kavga çıkması ihtimalini daha baştan ortadan kaldırmak amacıyla seçilmiş kusursuz bir gün. zaten böyle takdir edilesi plan-program yeteneğiyle evliliğinde de sorun yaşayacağını sanmıyorum elma’nın. mutluluklar diliyorum.

bayramda lunaparka gitmek

epikuros
özellikle seksenlerde ve doksanlarda muazzam popüler bir eylemdi bu. lunaparklar mahşeri kalabalık alanlarına dönerdi. bayramın ilk günü olmasa da (kurbansa kurbanla uğraşılır, ramazansa el öpmeye gidilirdi) ikinci gün tam bir panayır olurdu oralar. şimdi hala oluyordur belkide. büyük çoğunluğunu çocuklu aileler, kızlı erkekli gruplar, yalnız kızlı yalnız erkekli gruplar oluştururdu(zaten geriye saymadığım pek bi grup kalmadı. bi dul ve yetimler bir de şehit ailelerini saymadım galiba).

ayrıca, tanışma, kaynaşma, manita bulma mekanına bürünürdü bayramda lunaparklar. bayram bayram tatil yapmayıp size hizmet eden lunapark çalışanlarını görünce üzülürdük ama adamlar 2-3 günlük bayramda paranın .mına öyle bir koyarlardı ki hiç acınacak halleri yoktu. yılın kalan 360 günü bayram etmeye yeterdi onlar için. şimdi el öpmeye gidecek olmasam gondolda nasıl kustuğum, dönme dolabın tepesinde nasıl dakkalarca asılı kaldığım gibi anılarımı detayıyla paylaşabilirdim senle ama gitmem lazım. aklıma esti belki ordan bi gidip bakarım lunapark yine kalabalık mı diye?

bayramda kapı kapı dolaşan çocuklar

epikuros
bir tanesine dün gece saat 22.05’te denk geldim. kapıyı açtım.
- buyur genç
+ bayramınız mübarek olsun amca
- nerden geliyosun bu saatte ne işin var
+ yan apartmandan geliyorum
- bu saatte olur mu ama
+ (uykulu yarı açık gözlerle) herkesin bayramını kutliyim dedim
"aferin iyi dedin de geç oldu biraz" deyip şekerini bozukluğu verip gönderdim. dürbünden kolladım, diğer sakinlerin bayramını kutlamadı velet, bindi asansöre gitti. iyiki terslemedim fazla, çocuk kılığına girmiş hızır olabilirdi. olmayabilirdi de. uçmak yerine asansörle ortadan kayboldu çünkü.

vodafone 840

epikuros
vodafone’un kendi adıyla ürettiği 3g telefonlardan biri. şimdilerde 1+35 tl’lik 18 ay taahhütlü kampanyayla satışa sunulmuş. her yöne 150 dk + bir miktar sms ve sınırsız internet veriyliyor yanında. avantajlı gözüküyor.

atacamadesert

epikuros
bir vesileyle hakkımızda ne düşündüğünü öğrenmiş olduğumuz yazar. serzeniş konusu artık daha az eğlenceli oluşum. bunu okuyan da moderatörden önce animatör olduğumu sanacak. hey yavrum.. (burda nutuk çekecektim ama hey yavrummlu hitap şekli daha bir hoşuma gitti. keseyim burda en iyisi.)

aşırı özgüven sahibi insanlar

epikuros
çoğu zaman da aptal durumuna düşmeleri kaçınılmaz olur.
-sana mı kaldı 5 kişiyle birden kavga etmek?
-gerzek herif sana mı kaldı bu kafayla bilgi yarışmasına katılmak?
-sana mı kaldı bu tiple o kızla çıkmak?
...gibi sorular sorup dalga geçsek de bunlarla hiç günahı yoktur.

the hutt

epikuros
günün erken saatlerinde, bu şahıs hafif siklet erkeklerde entry zıçış denemesi yaparken orta yollu gönderme yapmam üzerine epikuros başlığı altında derdini anlatmaya çalışan bir entry girdi. konunun dert etmesini gerektirecek bir şey olmadığı minavlinde bir entry girmemin ardından sözlükten çıktım. döndüğümde manzara müthişti.

anlaşılan şu ki; ne kadar çok konuşup ne kadar çok ona buna sataşıp laf yetiştirirsem sonunda o kadar haklı olurum zannediyor. yazdıkları hiç bir şey karşında gerçek bir şahıs olduğunu hissettiren şeyler değil, sırtlanların aslanlar etrafında dolaşıp uyuz uyuz viyaklamasını andıran şeyler. azıcık dişini gösterdin mi "vay efenim sen şu yetkini kullandın, sen şu yöntemi kullandın, haksız rekabet var" diye ağlamaları yok mu... insanın diyeceği bir şey varsa da saklayası geliyor.

mahalleye misafir gelip mahallenin abisine kaşınan, misafirim diye bana bir şey yapmazlar diye düşünen, küçük olmasından kelli "bana el kaldırmazlar heraldde" diye düşünüp rahatça ona buna sallayıp duran, hele bir de saçmasalak tacizlerinin kaale alındığını gördüğünde hepten coşan piç çocuklar olur ya mahallede. hani eninde sonunda mahallenin abisi de ilk başta "eğlensin çocuk işte denk olmayım" diye kendisine bahşettiği özgürlüğün maksadını aştığını anlayıp siktiri basmaktan alıkoyamaz ya kendini. işte bu anıların şu sözlükteki nesnesidir the hut. gereksiz entrylerin müsebbibidir.

çocukluktaki plastik top seçme klişesi

epikuros
bir çocukta bulunacak önemli meziyetlerindendi. bununla ilgili özel görevlendirilen arkadaşlar belirlenirdi. top almaya gönderdiğimiz arkadaş gidip yamuk yumuk topla geri dönerse, kendisine “bi boktan anlamıyon lan” denir ve o çocuk bidaha top almaktan men edilirdi. harbiden de yamuk topla oynamak tam işkencedir. serseri mayın gibi yerden sekince sağa sola fırlar. plastik toptan anlayan biri olarak addedilmek gurur verici bir durumdur. bunun ilerdeki leveli de kavun karpuz seçme uzmanlığıdır zaten.

topu iki elin parmaklarıyla orasından burasından sıkarak ve avuç içlerinde yuvarlayarak ve yine filesinden çıkartmadan(ki filesini yırtarsan artık o topu almama gibi bir şansın kalmaz. bekareti gitmiştir topun) yerde sektirerek kontrol işlemini yerine getirirsiniz. ilerde kendinizi kavun dibini yoklayıp koklarken bulduğunuzda aklınıza gelir bu anlar.
71 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol