yaran fıkralar

6 /
capt it all
temel eve geldiginde karısı fadimeyi yatakta
sevgilisiyle yakalar. hemen silahını çekip sevgiliyi
öldürür. sonra silahı başına dayar. fadime pişman "temel" der
"dur kıyma kendine" temel yan gözle fadimeye bakar "heç
merak etme sıra sağada gelecek"
aias
mişon ile maria karı-kocaymış. mişon sabah evden çıkıp işe giderken karısı -mişon, cam kırildi sen yapacaaak demiş mişon ise -ben camcii diyerek evden çıkmış. ertesi gün maria -mişon, zil bozuldi sen yapacaaak demiş mişon tekrar -ben kapıcii diyerek evden gitmiş. maria evde bozulan eşyalardan artık çok sıkılmış ve mişon
’dan hayır gelmeyeceğini anlayıp tamirci çağırmış. akşam mişon eve geldiğinde herşeyi tas tamam görmüş ve maria’ya
-oooo mariacığim sen herşeyi tamir etmiş diyerek gülmüş. maria ise hayır mişonem ben çağırdi tamirci, tamirci bana dedi 100lira borcun var ben dedim para yoook, tamirci dedi o zaman sen bana ya pasta yapacak ya benle yatacak. mişon’da maria’ya derki: haaaa ben anladi sen tamirciye pasta yapti demiş. maria’nın cevabı ise
-aaaa ben pastaciii?
overload
george bush bir ilkokula ziyarete gider.
sinifin birinde yaptigi konusmadan sonra cocuklara soru sorabilmeleri icin imkan tanir.

parmak kaldiran bob der ki "sayin baskan 3 sorum var "

1 nicin amerika bm’nin onayi olmadan irak’a girdi?
2 siz rakibiniz kerry’den daha az oy aldiginiz halde nasil oldu da baskan secildiniz?
3 afganistan’a asker gonderdiniz usame bin ladin’e ne oldu?

kucuk bob’un sordugu sorular biter bitmez teneffus zili calar, bush "teneffusten sonra devam ederiz" der hep birlikte teneffuse cikilir. sinifa geri donuldukten sonra bush "nerde kalmistik? evet..sorular kisminda kalmistik.. devam edelim" der.

siniftaki baska bir ogrenci parmak kaldirir.

bush sorar: "adin ne bakalim ufaklik?" "steve"
"senin sorun ne bakalim steve?"

"benim 5 sorum var sayin baskan:
1 nicin amerika, bm’nin onayi olmadan irak’a girdi?
2 siz rakibiniz kerry’den daha az oy aldiginiz halde nasil oldu da baskan secildiniz?
3 afganistan’a asker gonderdiniz usame bin ladin’e ne oldu?
4 teneffus zili nicin 20 dakika erken caldi?
5 bob nereye kayboldu?"
louandreassalome
adamın biri sabah evden işe giderken ilginç bir cenaze kafilesi fark eder.en önde yürüyen köpekli bir adam.arkasında bir tabut ve onun 10 metre arkasında bir başka tabut.bunları takip eden, tek sıra olmuş 200’den fazla adam. meraklanır. kafilenin başındaki köpekli adam hiç kuşku yok ki cenazenin sahibidir.yanına yaklaşır ve sorar:
-beyefendi,bu üzüntülü gününüzde hatırlatmak istemem ama ölenler neyiniz oluyor?
adam yanıtlar:
-öndeki karım,arkadaki de kayınvalidem.
-vah vah, başınız sağ olsun.nasıl oldu?
-köpeğim karıma saldırıp öldürmüş.kayınvalidem de karıma yardıma gelmiş. köpek onu da öldürmüş.
adam biraz düşündükten sonra sorar:
-beyefendi, köpeğinizi ödünç alabilir miyim?
-sıraya geç!
firambogaz
temeli annesi merdiven alti masturbasyon yaparken yakalar.
hemen babasina gidip "ula tursun, oglan buyidi artik , onu everelim yoksa yoldan cikacak." der.

temel’i evlendirirler iki gun sonra babasi temel’i yine masturbasyon yaparken yakalar ve sorar :
- ula ne edisen, biz seni daha yeni evermedik mi? yoksa karinla bi problemin mü var ?
temel hemen toparlanir :
- yok baba karinin koli yoruldi...
firambogaz
yasli ve zengin bir adamin hepsi birbirinden zeki 3 oglu varmis. birgün amansiz bir hastalikla yataga düşen yasli adam verasetini açiklamak için ogullarini yanina çagirmis.
- ogullarim benim vaktim geldi artik, ecel kapida. ben ölünce tabi ki mallarimin hepsi sizin ve siz çok zekisiniz ama siz mallarimi bölüseceksiniz diye birbirinize düsmemeniz için sehrin kadisina gidin. o kadiya benim selamimi söyleyin o size mirasinizi bölüstürür.
ve adam ölür ogullari da babasinin istegi üzerine kadiya gitmek için yola düserler. tabi yesillik yerlerden, gölden, yagmurdan, çamurdan felan geçerler.
derken önlerine bi adam çikar ve bizim 3 biradere sorar;
- efendiler ben devemi kaybettim siz yolda bir deve gördünüz mü? der.
büyük kardes sorar;
- tek gözü kör müydü
adam "evet" der.
ortanca kardes sorar;
- kuyrugu kesik miydi
adam "evet" der
küçük kardes sorar;
- bir ayagi topal miydi
adam ona da "evet" der.
bu sorulardan sonra 3 birader devesini kaybeden adama biz senin deveni görmedik derler. adam birden sinirlenir. "yaa nasil olur. hem bütün
özelliklerini bildiniz hem de görmedik diyorsunuz. bende sizinle beraber gidecem ve gittiginiz yerdeki kadiya sizi sikayet
edecegim" der.
biraderlerde "olur gel" derler.
ve sonunda kadinin yanina varirlar, huzuruna çikarlar. 3 birader der ki;
- efendim bizim babamiz vefat etmeden önce mirasi bölüsmemiz için size gelmemizi söylemisti. biz de bu yüzden geldik. kadi devesini kaybeden adama
döner ve; -sen niye geldin. der adam da : efendim ben devemi kaybettim. yolda bunlari gördüm. onlara devemi gördünüz mü dedim onlarda devemin bütün özelliklerini bildikleri halde görmedik dediler. ben bunlardan süpheliyim der.
kadi biraderlere döner ve sorar:
- sen nerden bildin tek gözünün kör oldugunu.
- efendim, yolda gelirken yesillik yerden getik. baktim ki yesilliklerin hep bi tarafindan yenilmis öbür tarafina yanasmamis bile. tek gözünün kör oldugunu oradan anladim.
- peki sen nerden bildin kuyrugunun kesik oldugunu.
- efendim, yolda gelirken deve pisligi gördüm. devenin pislikleri hep daginik düsmüs. halbuki kuyrugu olsaydi hep toplu düserdi. oradan bildim
kuyrugunun olmadigini.
- peki sen nerden bildin bi ayaginin topal oldugunu.
- efendim, gelirken gölden getik. baktim ki devenin 3 ayaginin tam izi bir de yarim ayak izi var. tek ayaginin topal oldugunu oradan anladim.
kadi devesini kaybeden adama döner ve "kardesim bunlar senin deveni görmemisler" der. kadi o adami gönderir ve düsünür "ulan bunlar benden zeki
ben bunlara nasil miras bölüstürecegim. neyse ben bunlara bi ziyafet vereyim sonrada kapi arkasindan dinleyeyim bakalim ne konusuyorlar" diye düsünür ve
bizim 3 biraderi evine götürür hanimina güzel bi ziyafet hazirlattirir yemek gelir ve kadi "siz yemeginizi yiyin ben bi yere varip gelecegim" der ve kapi
arkasina geçer.
büyük kardes der ki;
- yaa kuzu çok iyiymiste, keske köpek emmeseydi.
kadi sasirir.
ortanca kardes der ki;
- yaa sarap iyiymiste, keske mezar topragindan yapmasalardi.
kadi iyice sasirir.
küçük kardes de der ki;
yaa kadı; iyiymiste, keske ibne olmasaydi.
kadi bu lafi duyar duymaz gelenlerin zeki oldugunu düsünerek hemen arastirmaya gider.
kuzuyu aldigi adama "bu kuzu ne emdi" diye sorar.
adamda "kuzunun annesi öldüydü ben de kapinin önünde yatan köpege emzirttim" der.
daha sonra sarabi aldigi adama gider ve "bu sarabin topragi nerden" diye sorar. adamda "valla bizim burada en güzel toprak mezarlikta var, ben de
mezar topragindan yaptim" der.
kadi "ulan bunlar ikisinide bildi" diye düsünerekten annesinin yanina gider ve "anne ben ibne miyim " diye sorar. annesi de "oglum hatırlamzsın sen
küçükken ormanda sana oduncu tecavüz etmişti" der.
kadi bu saskinliklar içinde bizim 3 biraderin yanina gider ve baslar sormaya.
büyük kardese;
- söyle bakalim kuzunun köpek emdigini nerden bildin.
- nerden olacak. bak kuzunun budunun bu kenarinda yag olmaz. ama köpegi emdigi için burada yag var.
ortanca kardese;
- söyle bakalim sarabin mezar topragindan oldugunu nerden bildin.
-nerden olacak. içiyorum içiyorum zevk yerine keder veriyor.
ve küçük kardese sorar;
- söyle bakalim sen benim ibne oldugumu nerden bildin.
- nerden olacak, ibne olmasan girişe fener bayrağı asmazdın
lactamento
hapisteki adamın biri, yıllarca içeride kalmanın verdiği şehvet ve açlıkla çıkınca gördüğüm ilk kadını becerecem, isterse ağzında tek dişi bile olmasın diyerekten söz vermiş kendine. çıktıktan sonra sevinçle dağ bayır koşmaya başlamış. girdiği bir ormanda bir kulübe görmüş ve kapısını çalmış. yaşlı bir teyze açmış kapıyı. adam, yaşlı teyzeye kendine böyle bir söz verdiğini söylemiş:
"valla teyze söz böyle, ağzında tek bir diş olmasa bile yapacam ben bu işi diye söz verdim kendime." demiş.
o da tamam demiş ve iş bittikten sonra hoşuna gitmiş olacak ki:
"oğlum dur nereye gidiyorsun?" demiş.
"şu arkada bir dişim daha olacaktı!"
beauty disaster
temel bir arkadaşından cok iyi tüyo veren bir
adamın adını ögrenir.

hemen koşar;
- " bugün yapılacak yarışta hangilerine
oynamalıyım" der.
adam şöyle bir bakar;
- " sen kaç yaşındasın?" diye sorar.
- " 28 " der temel. adam da;
- " tamam, git 2 ve 8’ e oyna."
gerçekten adamın verdiği tüyo yarışlar sonunda
tutmuştur.
temel ikinci hafta yine gider. yine soru aynıdır.
adam:
- " sen kaç kilosun? " der.
temel
- " 76 kiloyum." deyince;
- " bu hafta da git 7 ve 6’ ya oyna." der.
bu yarışın sonuçlarını da adam doğru tahmin
etmiştir. arkadaşları da şaşkınlık içinde
izlemektedirler. bu kez temel neyi var neyi
yok satar.
parasını cebine koyar, yine aynı adamın yolunu
tutar.adam bu kez
- " senin ....şeyin... uzunluğu ne kadar? der.
temel şaşkınlık içinde
- " 25 cm. " deyince adam da
- "bu sefer de 2 ve 5’e oynayacaksın" der.
arkadaşları yarışın sonuçlarını çok merak
etmektedirler. ertesi gün hemen temel’ in
yanına koşarlar ki bir bakarlar temel’ in
yüzü çok kötüdür. hemen sorarlar ne oldu diye.
temel’ in verdigi yanıt ise şudur:
- " gururumun kurbani oldum. 1 ve 3 kazandı.."
muque
bir kus soguk bir kis gününde yiyecek bulmak icin kanat çirpip
duruyomus.hava okadar ayazmis ki minikkus dayanamayp karin üstüne
düsmüs.minik kus çaresiz soguk karin üstüne ölümü beklerken ordan
geçen bir inek kusun üstüne siçmıs. kus öyle bir sinirlenmis ki kanatlari
donmamıs olsa kalkip inegi dövecek.bide bakmıs ki bokun sicakliği ile kanatlari çözülmüs,yasama geri dönmüs. öyle bi sevinçle ötüyormus ki
ordan geçen bir kedi bunun sesini duymus ve boku eseleyip kusu boktan çikarmıs,kus bunada çok sevinmis kedi ye tesekkür edecekmişki..kedi
onu yemis!
bu hikayeden çikaracamiz 3 anafikir var;

1)her üstüne siçani düsmanin sanma!
2)seni her boktan çikarani dostun sanma
3)en önemlisi:

bokun içinde mutluysan,sesini çikarma !
louandreassalome


ünlü güftekâr ve tamburi osman nihat beyefendi çapkınlığı ile pek meşhurmuş. ankara’da bulunduğu sıralarda güzel bir gün kızılay’a doğru yürürken hemen önünde çok güzel endamlı, alımlı-çalımlı bir kadını görmüş..
osman nihat bey kadına biraz yaklaşarak başlamış dil dökmeye..
" aman yarabbi! ne güzel endamınız var! şu belin inceliğine bakın. ya saçların omuzlara dökülüşü.."
kadın omzunun üzerinden arkasına söyle bir bakıp, kafasını çevirmiş ve yoluna devam etmiş. osman nihat bey kadının peşini bırakmamış ve dil dökmeye devam etmiş..
" bacaklarınızın güzelliği, keklik gibi sekişiniz ne de hoş... sizinle birlikte olmak her halde hayata bedeldir..."
ve daha neler, ne dil dökmeler.. tam bu sırada kızılay meydanı’na yaklaşmışlar. dört yol ağzına ve polisin olduğu yere geldiklerinde kadın öfkeli öfkeli osman nihat bey’e dönmüş..
" bakın şimdi polise veririm!.."
osman nihat, masumane bir tavır takınıp, ses tonunu yumuşatmış..
" aman hanımefendi.." demiş, " ben bir saattir yalvarıyorum. niye polise?.."
beauty disaster
veled,
’babacim yaa, ben nasil oldum, cok merak ediyorum" diye israr edince...

adam, "nasil ossa bunu bu oglana bi gun annatmak durumunda kalacam,
eyisi mi simdi izah edim, hazir sormusken, kurtuliym gitsin bu isten"
deyi dusunur, icinden...

"bak evladim, cok eyi dinne, zira bi daha annatmiyacaam:
"anannan baban, bundan yedi sene evvel, bi ’cyber cafe’de karsilasti.
"bir iki bakistiktan soona bu ’cyber cafe’nin musait bi yerine gectiler...
baban ’memory stick’ ile , ’usb’ den bi baglanti kurdu...
"anaciin bu firsati eyi değerlendirerek ’memory stick’ den bi kac ’down
load’ endirdi...
"bu dangalak baban da, bir-iki ’upload’ yukledi... ammaaa, "
...heyecandan ’firewall’ kullanmayi unuttugumuz aklimiza geldiginde is
isten gecmisti...
"bu raddeden soona da, ne ’delete’ edebildik, ne de ’cancel’...
"sonuc olarak da, ortaya felaket bi ’virus’ cikti, dokuz ay 10 gun
soona...
"iste mesele bu kadar basit, benim guzel evladim..."
bitterend
şapkacı bir adama bilinmeyen bir sebepten ormana gider.sonra orda altı gölge ve çok rahat görünen bir ağaç görür,yorulmuştur da.ağacın altında kestirir.
ama kalktığında hiç şapka kalmamıştır sepetinde.sağa sola bakar ama şapkalar yoktur.sonra ağaçtaki maymunları farkeder ve hepsinin kafasında bir şapka vardır.ellerini çırpar,maymunlar onu taklit eder.kolunu kaldırır, maymunlarda..böyle bi kaç hareketten sonra şapkasını çıkarıp yere atar ve maymunlkarda taklit eder tabiki.ve adama şapkaları toplayıp terk’i-diyar eyler.
olaydan 40 yıl sonra tesadüfen adamın torunuda şapkacıdır,o ormana gider ve o ağacın altında kestirir .ve uyandığında şapkalar tabiki maymunlardadır.dedesinin anısı aklına gelir,el çırpar filan.
ardından şapkasını atar,onlarında atmasını bekler.tam o esnada gayet iri bir maymun ağaçtan inip bi tokat patlatır ve

"lan g.t, bi senin mi deden var" der.
firambogaz
bir çiftçinin karpuz tarlası varmış. çok güzel karpuzlar yetiştiriyormuş. ancak geceleri köyden çocuklar tarlaya girip karpuz çalıyorlamış. çiftçi ne yaptıysa bunun önüne geçememiş.

bir süre düşündükten sonra aklına bir fikir gelmiş ve tarlaya büyük harflerle "bu karpuzlardan bir tanesine siyanür zerk edilmiştir" yazısı koymuş.

ertesi sabah bakmış bütün karpuzlar yerinde. "tamam" demiş kendi kendine, "sonunda çözümü buldum, artık rahatım".

bir hafta sonra bir sabah tarlaya gitmiş bir de ne görsün, bütün karpuzlar tamam ancak tarlada bir levha daha; "şimdi iki tane oldu"

firambogaz
teksaslı üç cerrah golf oynarken yaptıkları başarılı operasyonlardan bahsediyorlarmış. birincisi başlamış: "teksas’taki en iyi cerrah benim. hastam olan konser piyanisti bir kazada yedi parmağını kaybetmişti, ben ameliyatla yeniden diktim sekiz ay sonra ingiltere kraliçesine özel konser verdi".

diğeri atlamış: "o da bir şey mi? genç bir adam kazada her iki bacağını ve kolunu kaybetmişti, ben yeniden monte ettim, iki yıl sonra olimpiyatlarda atletizmde altın madalya kazandı."

üçüncüsü başlamış: "beyler, sizler daha amatörsünüz. birkaç yıl önce kokain ve alkol ile kafayı çekmiş bir kovboy atını saatte 120 km hızla giden trenin üzerine sürmüştü. kazadan çalışmam için arta kalanlar sadece atın götü ve kovboyun şapkası idi".

"eeeee hocam...peki şimdi ne oldu ?"

"şimdi kendisi abd başkanı."
firambogaz
temel makinist olmuş. birgün rayda giderken tren yolu üzerine bir çocuk çıkar. temel düdüğe olanca gücüyle asılır ama çocuk kılını bile kıpırdatmaz.
tren çocuğa gittikçe yaklaşır. temel kendi kendine düşünür :
- acaba çocuğu mu öldürsem, yoksa treni raydan çıkartıp 400 yolcuyu mu öldürsem.
bu sorunun içinden çıkamaz. ve yolculara sormak üzere arkaya doğru gider.
yolculara sorar. tabi ki yolcular canlarının kıymetini bilmektedir ve
temel’in çocuğu öldürmesini isterler. olanlar olur. ertesi gün gazetelerde :
- tren kazasında 401 ölü ! şans eseri temel kurtulmuştur.
ve temel’i mahkemeye çıkarırlar. hakim sorar :
- temel olay nasıl oldu, anlat !
temel başı önde cevap verir :
- hakim bey, herşey çocuğun tarlaya doğru kaçmasıyla başladı.
firambogaz
temel iş için başvurmuş.ona işe girmesi için bilgi testinden geçmesi gerektiğini söylemişler ve temel de kabul edince temel’e sormuşlar;
-internet ne nedemtir.
-işe ciremedum demektir!
firambogaz
delikanli ucakta guzel bir sarisinin yanina dusmus.
hemen sarkmis sarisina; "yanyana otururken muhabbet edilirse seyahat cok kisa surer,hadi konusalim" demis.
sarisin okudugu kitabi yavasca kapatarak "ne uzerine konusmak istersin" demis. delikanli "valla bilmemki....mesela nukleer enerjiye ne dersin?" sarisin; "enteresan bir konu, olabilir ,ama once sana bir soru sorayim...at inek ve geyik ayni seyi yerler..yani ot...ama cikartirlarken geyik kucuk parcalar halinde, inek lappadanak parcalar halinde, at da
pismaniye toplari gibi cikartir. neden oldugunu biliyor musun?"
delikanli ; "valla en ufak bir fikrim yok" demis,
bunun uzerine sarisin;
"bi boktan anlamazken nukleer enerjiyi nasil tartisabilecegini zannediyorsun ?"
firambogaz
komutanlar kendi aralarında tartışıyorlar. konu: biz haftada iki ya da üç karıları düzüyoruz. bu görev midir angarya mı? yarısı görevdir yarısı angaryadır diyor ve sonuçta bir yere varamıyorlar. hal böyle olunca hırs da yapmış vatandaşlar münazarayı sonlandırmak adına başkana çıkıyorlar: paşam bir maruzatımız vardır, biz işin içinden çıkamadık. yardım edin lütfen!
buyrun diyor paşa. durumu anlatıyolar. paşa kızarıp bozarıyor ve sonunda "ben bilmem, yanlış adama sordunuz. halktan birine sormak lazım bunu, objektif bakar " diyor. kışlada halka en yakın kişi olarak paşa emirerini çağırıyor. giriyor selam verip asker. oğlum sana bişey soracağım, iyi düşün ve fikrini söyle, diyor. emredersiniz komutanım!. paşa soruyu soruyor. soru biter bitmez asker yapıştırıyor cevabı
- görevdir komutanım
- ama oğlum hiç düşünmedin. nasıl vardın bu fikre?
- angarya olsa bize yaptırırdınız komutanım!
capt it all



kadin evine bir papağan almak ister ve dükkana gider dükkan sahibi ile konuşur ama o kadar pahalıdır ki alamaz. orada kendi halinde tek başına kafasını önüne eğmiş papağanı göstererek "bu kaç lira" diye sorar.

dükkan sahibi "o ucuzdur 100 milyon tl ama onu size satamam çünkü o genelevden çıkma bir papağandır ağzı bozuktur" der.

kadın "ne olacak canım" der ve papağanı alır eve götürür.kafesi asar ve üzerindeki örtüyü çıkarır çıkarmaz papağan "hmmmm yeni ev, yeni mama, yaşasın" der.

kadın, amaaan der ağzının bozuk olmasının bir önemi yok.

aradan bir iki saat geçer evin kızları okuldan gelmiştir salona geçerler. papağan "hmmmm, yeni ev, yeni mama, yeni ve taze sermayeler, yaşasın" der.
kadın biraz bozulur ama ucuza papağan aldığı için fazla da önemsemez.

bir iki saat daha geçer ve evin erkek çocukları işten gelmiştir ve salona geçerler. papağan "hmmmm, yeni ev, yeni mama, yeni ve taze sermayeler ve genç müşteriler yaşasın" der.

kadın çocuklarına, bu papağanı nasıl ve ne kadar ucuza aldığını anlatırken kapı çalar ve eve kadının kocası gelmiştir. hep birlikte papağanın olduğu salona geçerler. papağan çevresine şöyle bir bakındıktan sonra; "hmmmm, yeni ev, yeni mama, yeni ve taze sermayeler, genç müşteriler ve;
oooooo sabri abi naaaber???
6 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol