300

0 /
gargoyle
x: yalnız o kadar fil gergedan ölümsüzz cart curt getiricene arkadasim 2 mancinik getir ne spartali kalir ne ispartali ...

y: mancinik mi var o zaman abi ?

x: yok mu? cok komplike bisi degilki mancinik..
adamlar cakma bomba atiyor mancinigi bulamamişlarsa onlarin ayibi bnm degil.

böyle bir diyaloga sebebiyet veren film.

vona
fragmanını görüp heyecanlandığım, sin city i referans alarak ilk günden gidip izlediğim filmdir. ancak film çıkışı lanet ederek verdiğim ilk tepki (hatta çıkmadan) ulan bir memleket bir işgalin halkla ilişkileri için bu kadar çaba sarf eder mi olmuştur. tamam o bir filmdir, biz holivudun manüplasyonlarını bilmekteyizdir, işlemez bize o gazlar gider aksiyonumuz izler çıkarız diye düşünebiliriz oyle de yapabiliriz ama o filmin anavatanında yaşayan 400 milyona yakın moron bunun oyle olmadığını, tüm asyalıların barbar olduğunu ve kendilerini özdeştirdikleri spartalılar gibi demokrasilerini (hangi demokrasiyse artık) ve hayat tarzlarını korumak için o asyalıları tarumar edebilme haklarının olduğunu düşünüceklerdir
hele ki leonidas ın karısı kraliçe hazretlerinin senatoda yaptığı konuşma bu noktada akılları zarardır dehşet vericidir.
birebir ne dediğini elbette şimdi hatırlamıyorum ama yasaları inkar ederek birilerine savaş açan ya da savunan (artık her neyse o 300 elemanla yaptığı) kocasına ordunun destek vermesini istemesi ve bunu tıpkı oscar alan aktris edasıyla annelere, çocuklara göndermelerde bulunarak (filmi izleyen bilir) moron bir amerikalı gibi yapması, yarın ortadoğuya gidecek askerler için annelerden, babalardan simdiden izin alma çabasından başka bir şey değildir.
şu sıralar iyiden iyiye ve açık açık ortadoğuyu işgal hazırlığında olan bir memlekette bu filmin gösterilmesi asla tesadüf ve basit ve zararsız milleytçilik değildir. bu abd hükümetenin ne yazık ki geniş çaplı bir halkla ilişkiler operosyonudur ve acıdır tutmaktadır, bizim coğrafyamızda bile.
sinema büyük bir propaganda aracıdır. bunu zamanında naziler de kullanmıştır , sovyetler de, hatta türkiye bile. böyle işte.
melankomik
[uyarı: yüksek dozda spoiler içerir. filmi henüz izlememiş olanların erişmeyecekleri yerlerde saklanmalıdır.]

öncelikle; filmi izlemeden önce okuduğum, duyduğum onlarca eleştirinin de etkisiyle filmi yeterince rahat izleyemediğimi söyleyerekten eleştirmeye başlıyorum.

daha filmin ilk sahnelerinde -pers elçilerinin spartaya gidişlerinde spartalılarla konuşurken spartalılara, kadınların sizin yanınızda konuşmasına nasıl izin verirsiniz siz aaa oha falan oldum şeklinde tepki vermesi ve spartalıların da onlara ders niteliğinde cevaplar vermesi mesela- filmde kimin hangi role oturtulmaya çalışıldığını anlayabiliyorsunuz..

sonra din adamları. resmen canavarlar. eciş bücüş insanlar. kendi menfaatleri için ülkelerini satıyorlar. sahtekarlar. ve din gelişmenin önündeki en büyük engel..

ve kralımız leonidas isyan bayrağını çekip topladığı 300 adamla savaşa gidiyor. sonra persliler. persliler insanlıktan çıkmış barbarlar. geçtikleri şehirlerdeki insanları kesip biçiyorlar, kimseye acımıyorlar. falan filan. ayrıca persli rolünde oynamaları için bu kadar çirkin, tipsiz, suratsız insanı bir araya toplamak için de çok uğraşmış olmalılar diye düşünüyorum. spartalılar ise son derece yakışıklı ve zeki insanlar.

filmde iyiyle kötü arasında çok derin bir uçurum var. en az masallardaki kadar.
mesela bir sahne:

xerxes- zaferim için kendi adamlarımı bile öldürürken düşmanlarımı ne kadar korkunç bir sonun beklediğini tahmin edebilirsin…
leonidas- ben ise adamlarımdan birisi için ölürüm. (sinemada alkış efekti)


sonra efendim, savaş sahneleri; filmi izlenir kılan tek şey zaten. ama ilk çatışma sahnesinde akıllara takılabilecek çok atlama var. pers ordusu ilk göründüğünde spartalıların önünde yüzbinlerce kişilik bir karınca sürüsü gibi neredeyse; ve uçurumdan tarafa olanlar ise spartalılar. ama bir çatışma yaşanıyor. spartalılar kontratağa kalkıyorlar coşuyorlar kaptırıyorlar doğruyorlar bayağı bi persliyi. sonra bakıyorsun ki ortalıkta kimse kalmamış. kalan birkaç persli de korkup uçurumdan aşağı atlıyor nasıl oluyorsa.. sonra efendim ilk çatışmanın ardından göğün oklarla dolup karardığı spartalıların kalkanlarını kullandıkları şu sahnede; persliler neden bütün okları aynı atıp sonra hiç ok atmıyorlar? o milyonlarca ok bir tane adam bile yaralayamıyor sonuçta. hiç bir perslinin aklına ok atmak gelmiyor mu? persliler fair play ruhuyla mı oynuyorlar?

sonra diyaloglar. tam bir hollywood filmi.

- yorulmuş görünüyorlar onlara biraz su verelim hadi. (ardından perslileri denize dökerler)

- xerxes : ayaklarıma kapanırsan seni bütün yunanistanın kralı yaparım
- leonidas: bak bu iyi bir öneri. ama şu kapanma işi biraz zor görünüyor. anlarsın. az önce senin adamlarını hallederken bacağıma fena halde kramp girmiş. (auhauhaa)

peeh!


başka…
savaş sırasında birbirlerine yardım eden spartalıların sanki arkalarında yüzbinlerce düşman yokmuş gibi başladıkları teşekkürleşme seramonilerinin yarattığı duygusal ortamın hep bir pers baltasıyla kesilmesi yaratılan o güzelim savaş atmosferinin içine ediyor resmen. yapmayın kardeşim şunu ya. sonra teşekkür edin.

(bu arada spartalıların ilk çatışmanın sonunda öldürüp üst üste yığarak bir dağ oluşturdukları cesetler gerçekte öldürdüklerinin onda biri bile değil)

bir anekdot: astinos kişisinin arkadaşıyla birlikte gaza geldikleri bir anda neredeyse yüzlerce persliyi çatır çutur keserken, arkasından gelen adamların bile arkasını dönüp bakmadan kafalarını koparabilirken, çatışma bitip de ortamın duygusallaştığı sırada ayakta beklediği bir anda arkasından dört nala gelen atlının sesini duymuyor; ve bu kişi astinosun kellesini alıp götürüyor. haydaa…
sonra acı bir tablo. gözyaşları falan.. şair burada bizim duygulanmamızı istiyor. kusura bakma ama ben bu sahneye duygulanamam kardeşim. salak mıyım ben?! (of yine sinirlendim bak)


ayrıca savaşa giderken bile sırf duygusallığa yer vermemek amacıyla karısından bir seni seviyorumu bile esirgeyen kral leonidasın filmin sonunda aşkım aşkım diye ağlaması, başını taşlara vurması beni şaşırttı şahsen. ve en son sahnesinde de aşktan dem vurmaya, bizi duygulandırmaya çalışan bir hollywood filmi olarak misyonunu tamamlayıp her şeye rağmen kalbimizde ve aklımızda derin izler bırakarak bitiyor diyebilirim yine de..

300 adam öldüğüyle kalıyor. arkadan 30000 adam geliyor. ve gördüğüm kadarıyla onlar da don giymişlerdi. savaşı kazanırlar yani. yönetmenin istediği gibi aklımda soru işareti falan kalmadı film biterken.

bu arada afialtes’i amerikan filmlerindeki, arkadaşları tarafından dışlanıp onlara tuzak kuran küçük çocuklara benzettim. kaldı ki o geçidi bulmak için afialtes’e ihtiyaçları mı vardı ama neyse yeter çok eleştirdik, biraz da övelim. bir senaryosu bile olmamasına rağmen efektler, kullanılan renkler muhteşem. özellikle savaş sahneleri…şimdiye kadar gördüğüm en güzel koreografileri bir arada görme fırsatı buldum. dalgın bir anınıza gelince sizi allah allah nidalarıyla koltuktan hoplatabiliyorlar. hepsi bir yana, yönetmenin dediği gibi ; bir film olarak izlemekten çok bir çizgi roman olarak izlemek lazım sanırım. yapamadım ben.


not: sivri zekâlının biri çıkar da istanbul’un fethini de bu şekilde anlatmaya kalkar bir gün. işte o zaman üzülürüm.


edit: bu arada şu immortals dedikleri adamlar resmen ninjaydı be!

edit2: persli persli diyip durmuşum ama pers onun adı. yok persli diye bir şey.
retrocessolivre
bir türlü durulmayan topraklardaki ilk nitelikli savaş... perslerin gözü boyalı kuvvetlerine karşı 300 kalkanlı bağrı açık sparta’lı...


medeniyet kapışmalarının sinema salonlarına en son yansımış hali olan 300, tam bir ev yapımı film! çekimleri 60 gün süren bu günümüz siyasi dengelerine gönderme yapan modern-epik sentezi filmin içerisinde 1000’in üzerinde görsel efekt kullanılmış. göze son derece hoş gelen bu efektler film içerisinde kendini özellikle belli ediyor. bunun nedeni ise konunun zaten bir destana dayanıyor olması. ana teması savaş, alt teması ise kral leonidas (gerard butler) ve kraliçe gorgo’nun(lena headey) aşkı olarak gözümüze çarpan film, leonidas’ın elçiye çektiği şut ile başlıyor dersem sanırım yanılmam.

“pers elçi, leonidas’dan topraklarını ister. leonidas kılıcını çeker ve aralarında şimdiden dillerimize yerleşen şu konuşma geçer :
elçi : bu, kutsal değerlerimize bir hakaret, bu bir çılgınlık!
leonidas: çılgınlık ? burası sparta!”

yandı gülüm keten helva

ülkemiz insanlarının yarısından fazlasının futbol sevdalısı olduğu düşünülürse bu tekmenin aklımıza geçmiş dünya kupalarını getirdiğini çok rahat söyleyebiliriz. tabi bu tekmeyi yeşil sahalarda göremeyeceğimiz gibi er meydanına yansıması da pek hayırlı olmuyor. daha fazla dağılmaya müsade etmeden filmde gözüme çarpan noktaları bir bir sıralamak istiyorum. öncelikle leonidas’ın dağa çıktıktan sonra ki kahin ile görüşme sahnesi, azra akın’ın oynadığı sakız reklamına mı benziyor nedir? hani reklam yeni çekilse filmden esinlendi derler. bir kaç ay fark ile kurtulmuşlar.

formumu koruyorum

kim demiş krallar elma yemez diye? leonidas hacamat ettiği onca insan üzerine adeta formunu korumak için elmasını yiyiyor. kilo almaması gerek; bütün film boyunca bağrı açık geziyor ne de olsa... işin şakası bir yana spartla’lı asker rolündeki oyuncular haftalarca süren bir diyet ve antrenman programına tabi tutulmuşlar. bir başka nokta sparta’ya sırtını dönüp perslere kaçan kambur-mutant. kendisi notre damme’ın kamburu’ndaki quasimodo ile akraba olabilir, feci şekilde benziyor. gözüme çarpan başka bir noktaysa filmin sonlarına doğru okların gelişi... hero (ying xiong) filmindeki ok sahnesini anımsattı bana. bilmiyorum bende mi sorun var? söylemeden edemeyeceğim son bir nokta... koca pers ordusunun hepsi mi efemine olur ? olur mu canım, olur mu ciğerim?

this is türkiye

bu kadar yerdim filmi. diyeceksiniz ki hiç mi beğenmedin? ne yalan söyleyeyim, beğendim.
özellikle görsel efektlerine, kamera açılarına müziklerin kullanımına diyecek hiçbir lafım yok. yavaş çekimde vücudun çeşitli uzuvlarının bütünden ayrılış sahneleri yoğun derecede sert olsa da neticede bu bir savaş filmi ve bunun gereği yerine getirilmiş. herkesin çok konuştuğu sparta-savunma taktiğine gelelim... türk milleti yıllar yılı nice savaşlar yaşadı, bu nedenden olsa gerek, spartalıların yaradana sığınıp kalkan ile iteklemesi pek etkili gelmedi bana. türk demişken, filmde alp altıner isimli türk asıllı bir tasarımcı da görev alıyor. kendisi bir çok ünlü filmin ( van helsing, superman, x-man ) görsel efektlerinin yapımında yer aldı. üzücü bir nokta ise tam bir beyoğlu beyefendisi kıvamındaki bay altıner, konuştuğu diller arasında türkçeyi görmüyor, vatandaşlığına ise gönül rahatlığı ile “usa” diyebiliyor. “en az 5 yıl deneyimli, photoshop’a hakim, çay getirip götürcek, şöförlüğümü yapacak tasarımcı aranıyor” diye ütopik ilan veren hayal gücü yüksek esprili işverenlere duyrulur...

herşeye rağmen zack snyder’in yönettiği 300, önyargı gözetmeksizin rahatça izlenip tat alınabilecek bir film. bizlere yine “adamlar yapmış” demek kalıyor. yeteneği olan yönetmenlerin, tasarımcıların yurt dışına kaçması için elinden geleni yapan işverenleri gördükçe bir üst başlıkta da yazdığım gibi “this is türkiye” demek akla ilk gelen şey oluyor...
ejder
sadece aksiyon izlemek için giderseniz aksiyonunu az bulacağınız güzel ve gerçekçi film izlemek için giderseniz hüsrana uğrayacağınız filmdir.önce spartalıların donanımından başlayalım.normalde spartalılarda vücut zırhı , büyük kalkan , el için zırh bileklik , ayaklar için dize kadar zırhlı bileklik , bir adet çok uzun bir adet kısa mızrak , kısa kılıç ve miğfer bulunmakta idi.ayrıca zırh , kalkan ve giysileri olduça süslü idi spartalıların.filmde ise kısa mırak , kısa kılıç ve vücut zırhı taşımadığını görüyoruz spartalıların .oysa göğüs zırhı sadece kesici ve delici saldırılardan korumayıp aynı zamanda alınan darbelerin emilip vücuttaki kemiklerin kırılmamasına ve vücudun ezilmemesine yarar.filmdeki phlanax dizlişini bozan spartalılar ise üstlerine gelen kalabalığa gerçekte bir kaç saniye dayanabilir.
nihilist
bu film gelmeden,daha once yapım asamasında iken bir frank miller uyarlaması oldugu icin umutlu idim. sin city gibi bir referans frank miller gibi bir adam bir filmin izlenebilmesi icin cok yeterli iki sebepti benim icin. gittim izledim begendim filan. ama sunu hala anlayamadım; turkiye bu filmi neden bu kadar cok benimsedi?

film oryantilizmin bi tarafına koymus durumda af buyurun potansiyel okurlar. filmdeki oryantlism asmıs gitmis; metaforlar halinde vızıl vızıl gozumuze sokulmakta. persliler nerdeyse canavar, ıspartalılar neredeyse melayeke. dogu kaka batı sahane diyor film bagıra bagıra. rocyk 4 den beri gordugum en siyasi alt metinli film ustelik bu sefer bok edilenler kominist ruslar degil dogu. bir parcamız batı tamamda ama hic mi dogu degilizde 1 haftada 300.000 izleyici gibi efnsane bir kitleye ulastı bu film ulkemizde?

hayat garip turkiye daha da garip insanım ote garip. hayır turkiye frank milller seviyor oryantalist moryantalist katlanıp izliyor diyecem adını duyanıda yoktur frank miller’ın. ha bi sen mi biliyon lavuk diyenlere.selam eyler sin city nin pek izlenmedigini, ustelik robert rorugez gibi tanınmıs bir yonetmen elinden cıkan bu filmin tarantino destekli kampanyasının bile ulkemizde sokmedigini hatırlatırım...
cankaptan
en.wikipedia.org adresinden isteyenlerin efsanenin orjinali hakkında daha detaylı bilgi bulabileceği filimdir. filme efekt açısından denebilecek tek kelime yok kanımca ama kurgu bakımından bir iki yalnışlık var.

filmin başında spartalı doğan her çocuk savaşçı olarak yetiştirilir diyor, fakat konseydeki adamların tipine bakıldığında adamların o fiziklerle hayatlarında kılıç bile tutmdıkları belli oluyor. oysa savaşan 300 adamı öyle bir seçmişlerki hepsi kendi başlarına birer terminatör zaten, boylarıda minimum 1.85 ama konseydeki adamlar 1.65 lik hepsi. ister istemez hani herkes savaşçıydı sizde sorusunu sormak istiyor insan.
son sahnede ise adamların önü arkası sarılıyor bunlarda ortaya kabak gibi çıkmışlar. yedikleri oklarla ölüyorlar. şimdi madem bu herifler bu kadar iyi savaşçılardı sırtlarını o geçitin bir tarafına yaslamak akıllarına neden gelmedi diye soruyorum??
stella
uzun süren yalnizliktan sonra gidilmemelidir. zira 300 ta$ oynamaktadir filmde. açikçasi insana çok bi$ey veren bir film degil. görsel $ölendir (kadinlar için). daha derinine inmedim.
angelus
yapılan yorumlarda binlerce askerini sparta ya gönderen pers kralı xerxes bush a, binlerce pers askerine karşı yurdunu savunmaya geçen spartalılar ise ıraklılara benzetilmiştir.
goetica
daha ilk sahnesinden filmde mantık aramamak gerektiğini ispatlamı$ fakat görüntü efektleriyle a$mı$ bir etki bırakan ve görsel anlamda izleyiciyi fazlasıyla doyuran bir film olup bunun yanında pers kralı xerxes ve çizme ka$ları götümle gülmeme vesile olmu$tur.

o değil de kralın kolundaki çiçek a$ısı(!) izini kapatmak hic bir makyözün aklına gelmemi$ midir bunu merak etmekteyim..

filmden çıkarken arkadaki 2 bireyin konu$ması ise beni uzun süre dumur etmeye yetti,hatta arttı bile..

+oğlum ne güzel lan filmin kostüm masrafı yok
-niye lan?
+e hepsi donla sava$ıyo?


-spoiler-
filmde okların yağdırıldığı ve sonundaki ba$ak tarlası içerisindeki görüntüler sahneler nedense hero’yu fazlasıyla andırmakla beraber filmde fena bir gladiator havası var..


o değil de yanarım yanarım hatun çanak çömleği bo$una dağıttı ona yanarım...
-spoiler-
passive
düşündüren film... ’ulen adamların doğru düzgün bi tarihleri yok iki tane kıçıkırık savaş kazanınca bu kadar güzel betimleyip, anlatıyolar. acaba türklerin tarihine sahip olsalar nasıl filmler çıkardı ortaya’ diye düşündürüyor.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol