300

melankomik
[uyarı: yüksek dozda spoiler içerir. filmi henüz izlememiş olanların erişmeyecekleri yerlerde saklanmalıdır.]

öncelikle; filmi izlemeden önce okuduğum, duyduğum onlarca eleştirinin de etkisiyle filmi yeterince rahat izleyemediğimi söyleyerekten eleştirmeye başlıyorum.

daha filmin ilk sahnelerinde -pers elçilerinin spartaya gidişlerinde spartalılarla konuşurken spartalılara, kadınların sizin yanınızda konuşmasına nasıl izin verirsiniz siz aaa oha falan oldum şeklinde tepki vermesi ve spartalıların da onlara ders niteliğinde cevaplar vermesi mesela- filmde kimin hangi role oturtulmaya çalışıldığını anlayabiliyorsunuz..

sonra din adamları. resmen canavarlar. eciş bücüş insanlar. kendi menfaatleri için ülkelerini satıyorlar. sahtekarlar. ve din gelişmenin önündeki en büyük engel..

ve kralımız leonidas isyan bayrağını çekip topladığı 300 adamla savaşa gidiyor. sonra persliler. persliler insanlıktan çıkmış barbarlar. geçtikleri şehirlerdeki insanları kesip biçiyorlar, kimseye acımıyorlar. falan filan. ayrıca persli rolünde oynamaları için bu kadar çirkin, tipsiz, suratsız insanı bir araya toplamak için de çok uğraşmış olmalılar diye düşünüyorum. spartalılar ise son derece yakışıklı ve zeki insanlar.

filmde iyiyle kötü arasında çok derin bir uçurum var. en az masallardaki kadar.
mesela bir sahne:

xerxes- zaferim için kendi adamlarımı bile öldürürken düşmanlarımı ne kadar korkunç bir sonun beklediğini tahmin edebilirsin…
leonidas- ben ise adamlarımdan birisi için ölürüm. (sinemada alkış efekti)


sonra efendim, savaş sahneleri; filmi izlenir kılan tek şey zaten. ama ilk çatışma sahnesinde akıllara takılabilecek çok atlama var. pers ordusu ilk göründüğünde spartalıların önünde yüzbinlerce kişilik bir karınca sürüsü gibi neredeyse; ve uçurumdan tarafa olanlar ise spartalılar. ama bir çatışma yaşanıyor. spartalılar kontratağa kalkıyorlar coşuyorlar kaptırıyorlar doğruyorlar bayağı bi persliyi. sonra bakıyorsun ki ortalıkta kimse kalmamış. kalan birkaç persli de korkup uçurumdan aşağı atlıyor nasıl oluyorsa.. sonra efendim ilk çatışmanın ardından göğün oklarla dolup karardığı spartalıların kalkanlarını kullandıkları şu sahnede; persliler neden bütün okları aynı atıp sonra hiç ok atmıyorlar? o milyonlarca ok bir tane adam bile yaralayamıyor sonuçta. hiç bir perslinin aklına ok atmak gelmiyor mu? persliler fair play ruhuyla mı oynuyorlar?

sonra diyaloglar. tam bir hollywood filmi.

- yorulmuş görünüyorlar onlara biraz su verelim hadi. (ardından perslileri denize dökerler)

- xerxes : ayaklarıma kapanırsan seni bütün yunanistanın kralı yaparım
- leonidas: bak bu iyi bir öneri. ama şu kapanma işi biraz zor görünüyor. anlarsın. az önce senin adamlarını hallederken bacağıma fena halde kramp girmiş. (auhauhaa)

peeh!


başka…
savaş sırasında birbirlerine yardım eden spartalıların sanki arkalarında yüzbinlerce düşman yokmuş gibi başladıkları teşekkürleşme seramonilerinin yarattığı duygusal ortamın hep bir pers baltasıyla kesilmesi yaratılan o güzelim savaş atmosferinin içine ediyor resmen. yapmayın kardeşim şunu ya. sonra teşekkür edin.

(bu arada spartalıların ilk çatışmanın sonunda öldürüp üst üste yığarak bir dağ oluşturdukları cesetler gerçekte öldürdüklerinin onda biri bile değil)

bir anekdot: astinos kişisinin arkadaşıyla birlikte gaza geldikleri bir anda neredeyse yüzlerce persliyi çatır çutur keserken, arkasından gelen adamların bile arkasını dönüp bakmadan kafalarını koparabilirken, çatışma bitip de ortamın duygusallaştığı sırada ayakta beklediği bir anda arkasından dört nala gelen atlının sesini duymuyor; ve bu kişi astinosun kellesini alıp götürüyor. haydaa…
sonra acı bir tablo. gözyaşları falan.. şair burada bizim duygulanmamızı istiyor. kusura bakma ama ben bu sahneye duygulanamam kardeşim. salak mıyım ben?! (of yine sinirlendim bak)


ayrıca savaşa giderken bile sırf duygusallığa yer vermemek amacıyla karısından bir seni seviyorumu bile esirgeyen kral leonidasın filmin sonunda aşkım aşkım diye ağlaması, başını taşlara vurması beni şaşırttı şahsen. ve en son sahnesinde de aşktan dem vurmaya, bizi duygulandırmaya çalışan bir hollywood filmi olarak misyonunu tamamlayıp her şeye rağmen kalbimizde ve aklımızda derin izler bırakarak bitiyor diyebilirim yine de..

300 adam öldüğüyle kalıyor. arkadan 30000 adam geliyor. ve gördüğüm kadarıyla onlar da don giymişlerdi. savaşı kazanırlar yani. yönetmenin istediği gibi aklımda soru işareti falan kalmadı film biterken.

bu arada afialtes’i amerikan filmlerindeki, arkadaşları tarafından dışlanıp onlara tuzak kuran küçük çocuklara benzettim. kaldı ki o geçidi bulmak için afialtes’e ihtiyaçları mı vardı ama neyse yeter çok eleştirdik, biraz da övelim. bir senaryosu bile olmamasına rağmen efektler, kullanılan renkler muhteşem. özellikle savaş sahneleri…şimdiye kadar gördüğüm en güzel koreografileri bir arada görme fırsatı buldum. dalgın bir anınıza gelince sizi allah allah nidalarıyla koltuktan hoplatabiliyorlar. hepsi bir yana, yönetmenin dediği gibi ; bir film olarak izlemekten çok bir çizgi roman olarak izlemek lazım sanırım. yapamadım ben.


not: sivri zekâlının biri çıkar da istanbul’un fethini de bu şekilde anlatmaya kalkar bir gün. işte o zaman üzülürüm.


edit: bu arada şu immortals dedikleri adamlar resmen ninjaydı be!

edit2: persli persli diyip durmuşum ama pers onun adı. yok persli diye bir şey.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol