confessions

zikkiminkoku

- Yazar -

  1. toplam entry 472
  2. takipçi 1
  3. puan 12512

sylvia plath

zikkiminkoku
bayan lazarus

işte yine yaptım
her on yılda bir
böyle bir tane beceririm

bir tür ayaklı mucize, tenim
bir nazi lamba siperliği kadar parlak,
sağ ayağım

tüy kadar hafif
yüzüm ifadesiz, incecik
yahudi kumaşından.

çözün kundağı
ah, sevgili düşmanım.
korkutuyor muyum? –

burnu, göz bebekleri, 32 dişi yerli yerinde mi?
acı nefesi
ertesi gün yok olacak.

yakında, çok yakında
vahim bir öldür gücü
evimde, etimde olacak

ve ben işte gülümseyen bir kadın.
daha sadece otuzunda.
ve kedi gibi dokuz canlıyım.

bu üçüncü sefer.
ne lüzumsuzluk
on yılda bir imha.

bu ne çok iplik.
çekirdek yiyen kalabalık
itişir içeri görmek için

ellerimi ayaklarımı çözmelerini –
muhteşem soyunmalar.
baylar, bayanlar

bunlar ellerim benim,
bunlar dizlerim.
bir deri bir kemik olabilirim, farketmez,

ben de onlardandım, tek tip kadın işte
ilk seferinde on yaşındaydım.
kazaydı.

ikinci seferinde istedim
bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi.
üstüstüme kapaklandım.

tıpkı bir midye gibi.
tekrar tekrar bağırmaları gerekti çağırmaları
ve üstümden ayıklamaları inci gibi parlak yapışkan solucanları

ölmek
bir sanattır, herşey gibi.
özellikle iyi yaparım.

bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum.
bir ölürüm ki, adeta hakikaten olurum.
sanki gider gibi bir davete.

bunu yapmak çok kolay bir hücrede
ölmek ve kımıldamamak
ölüyü oynadığım tiyatroda sıranın gelmesi gibi

güneşli bir günde geri gel
aynı yere, aynı yüze, zalim
eğlenen çığrışlara:
’mucize!’
işte bu yere yıkar beni.
ama bir bedeli var.

yara izlerime bakmanın, bir bedeli var.
kalbimi dinlemenin ----
hakikaten çalışıyor.

bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var.
bir sözün veya bir dokunuşun.
ya da biraz kanımı akıtmanın.

bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın.
eee, herr doktor.
eee, herr düşman.

sizin eserinizim ben,
paha biçilmez,
altın topu bebeğinizim

bir çığlığa eriyen
dönüyorum ve yanıyorum.
gösterdiğiniz alakaya aldırmadığımı sanmayın.

kül, kül –
külü eşele bak.
etten kemikten eser yok----

bir kalıp sabun
bir nişan yüzüğü
altın bir diş.

herr tanrı, herr şeytan
savulun
savulun.

küllerin arasından
doğrulurum kızıl saçlarımla
ve çıtır çıtır adam yerim.

sylvia plath

zikkiminkoku
ahir zaman peygamberim.
obur dunyadaki zevcem.
bir satiriyla, bin nasihat veren hatun.
yavrusuz anne.
dunyaya surgune gonderilmis insan.


pek yakında, evet pek yakında
mezar inimin yediği etim
gene üstümde olacak eve gittiğimde.

bir kadın olacağım yine, yüzümde gülümseme
otuzumdayım daha.
kedi gibi dokuz canım var hem de.


dibi biliyorum,diyor,en kalın ses
kökümle onu yokluyorum
ondan korkulur
ben korkmuyorum.daha önce
dibe vurdum.

kaan ince

zikkiminkoku
fısıltı

zaman kırılır hızından; saat: hoşçakal.
sus… biliyorum… uçurum vakti…

iki meyvesi koparılmış ağaç sallanır boşlukta;
gözlerim: düş ayazı.
ölüm… sanrısı bellek sektiren
lanet…

filmin: öykünen gece; sar sarmala kendini ışık şırıltısına.
yaşam… görüntü geçer… fotoğraf
kanamaları…

(akşam yürüdük pencerelerden; yalancı ateş
yuvalarına çizilen ayrılık resimlerinin
gölgesinde, kırık bir sevgili yüzünü
toplamıştık seninle, acı deniz
her nedense…)

öyle değil mi reis? söyle
ey çocuk saklama sesini koynunda…

yağmur işgali, koynuna sakladığın. kurra. hile.
e l e n d i n .
yanlış telgraf çeken, kaldırım
ıslığı gözlerin, şimdi iki meyve:
d ü ş – ü z ü m.

her seferinde de aynı intihar tutar bizi.
sapkın bir gece böğürtleni yüreğin.

sus…
f
ı
s
ı
l
t
ı
gece …….. gündüz
iç dış

kaan ince

zikkiminkoku
yaşam pusulası

zaman dönencesi üzerinden acıya saplı bir fenerin gölgesinde
sırılsıklam hüzün mendili kalbim. gecenin uçurumlarına sevgi kokuyor
ışık sağdığım şafaklar. öfkeden yalıtılmış aşk ikindisi,
tenimin terli gözeneklerine doluyor. yağan, göğün seccadesine takılı
gözyaşı boncukları. gurbet türküsü sızıyor sesine, kasılan rüzgarın.
ve kırmızı sessizlik batmadan önce, sevinç taşıyor bir umut, su yürüyen
gece kırıklarına.
yaralı çocuk gibi sekiyorum, aklımı deliyor güzün huysuz sabahı,
uzun bir yolculuk yanıyor akdenizin kıyısında, alevini içine alıp yok ederek.
ve gözbebeklerimde yaprak dökümü. azrail uyuyor. kına yağıyor.
kımıltısına dayanamayıp kalbimin, yüzümü örtüyor samanyolu. ölüm tan boyu.
gece, sabah, gece... dönüp duruyor yaşam pusulası.

kaan ince

zikkiminkoku
ka n

yuzun yakamozlanir aksam saatlerinde
kime cikmaz piyangosu huznun
belki de sombaliga en son
ve demir kiri bir taya
ertesi yasakti, es vardi
bir tek uzun gecelerde

cikriginda intihar edecegim kuyu
zaman kuyusu, soluksuz ve issiz
inip cikar olum, durana dek yuzumdeki
sevisen kederlerle gulun gumu
adimdan cikardim bir a
gozlerimde gezer geriye kalan

kaan ince

zikkiminkoku
kırkikindi yağmurları gibi yağıp geçtin ,
kuytudan izledim seni, yılgın gözlerine yataklık eden gecede.
kokun sindi küçük şiirlerime.
kuş kıyımı bir sabah yolumu gözlüyor ve ıslığımda karanlık bir yokuş beliriyor, karla kaplı.
sesler hüzün örgüsü . kelime eskiten öfkemle dönüyorum bıraktığım izlere. yakıyorum tüm ışıkları.
düğüm düğüm geçiyor balıkçılar önümden sessizce.
ateş ve toprak işte iki sevdalı, aralarından dilsiz su geçen .
öyle uzun sanma zamanı, üstüne kuma getiren .
herkes ölümü gece beklerken ben- güze sevdalı bir adam-
neden vapur sesi özlemiyle yollardayım saat sıfır üçte?
hangi kıyı , soluksuz kapımda? bu mu korku düzmece sessizlik ?
bulmacanın kara kutuları gibi cezalıyım.
kuruyor ellerimde umutsuz bir güneş.
gece öldü.... ölüm öldü.... beni gördüm.

kaan ince

zikkiminkoku
çekildi yaşanan hıçkırıklara, yaşanmayan düş kırıntılarımızla boğulduğumuz odaya.
düştü saat duvardan, telefon diye çevirdim yelkovanı: imdat. akrep soktu kendini.
çan sesleri, ezan sesleri, mart sesi, çatılarda kaldı gecenin gizi.
unuttum mektubun içinde boğulduğumu.
elveda.
17 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol