tyche

çekmecemde mutlaka vardır, ağlayan çocuktan nefret ederim, otelde de bol miktarda çocuk var, ağlıyor mu yavrucak, hemen bir balon şişirilir, üzerine keçeli kalemle kaş göz çizilir, o zırlak çocuğa verilir, hem sesi kesilir, hem annesi sevinir, nasıl teşekkür edeceğini bilemez.

ağlaması ile hümanist bir insanı delirtebilen canlı, küçük insan, cinsel yolla bulaşmış bücür. keşke tüm çocuklar benim bebekliğimdeki gibi zeki olsalardı işi gücü bırakıp çocuk doğururdum. ama ne yazık ki bu bir ütopya. şehirlerarsı bir otobüste eve gidiyorum, finaller bitmiş (balıkesiristanbul) yalova’ya kadar bir vızıltı, puşt ağlamıyor da sadece eeeeeeeeeeeeeee diye bir gürültü ve de tam arkamda! şöför’e durun dedim, sırt çantamı aldım indim, saat gece 02.00! bir de yalova’da. allahtan müjde ar’ın filmindeki gibi kimse istanbul’un yolunu göstermeye çalışmadı bana orda. yoldan geçen başka bir otobüse bindim eve geldim. işte bendeki çocuğa katlanamama bu halde! aslında çocuk ile ilgilenmeyen ailenin kabahati bu, ilgi verilen çocuk niçin vızıldasın ki? ağlaya ağlaya uyusun, kucağa alışmasın diye, beşik içerisine bırakılan ve de ağlamaktan heder olan ve de en sonunda uykuya dalan bebekler gördüm nefret ettim o anneden...

merhaba şu sanal alemde fırtınasız havalarda ve kısa mesafeli yolculuklarda o da mecbur kalınırsa kullanılabilecek ufacık bir yelkenliyle uzak denizlere açılmış sanki ömrüm.bu ömürde seviyeli bir sohbete ne dersiniz cevabınızı bekliyorum. adlı güzide mesajı yazan kişi.

ingilizce ile olan benzerliğini ben de farketmiştim, nevşehir kelimesi ile...hatta kesin bir bağlantısı var, bizim badem gözlü, bıyıklı amcalar burada bir ingilizi mi? sorusu da aklıma gelmişti.

bu siteye beni kazandıran usercan. kendisi liseden sıra arkadaşım olup hakkında bildiklerimle daha fazla yaşamayacağımı düşündüğüm, favori rengi mor olan hatun kişilik.

bodrum’un en klas restaurantında gördüğüm üçlüden biri.diğer ikisi ferdi özbeğen ve cemil ipekçiydi, araları çok iyi sanırım.

belki de asıl olmayan bizleriz, orası da everland...

gördüğüm herkese ’saatinizi bir saat geri alın’ uyarısı yapmama rağmen, kendi saatimi geri almamam sonucu içine düştüğüm durum, hayatımda ilk defa unuttum! bir kaç hafta boyunca onurla taşımayı istediğim unvan da diyebiliriz.

alkollü içeceklerden 18% alınması ile sahte rakı imalatına davetiye çıkaran vergi.

işyerinde yabancı uyruklu bir arkadaşım, 20 yaşındayken ’ alayınıza isyan ulan’ demiş, kalkmış isviçre’den madagaskara gitmiş sırt çantası ile. örümcek yemiş, vahşi hayatı tatmış vs. takdir ettim, saygı ile eğildim.

osmanlı padişahları içinde en cool olanı. küpe taktığı söyleniyor, iyi etmiş, padişah diye takamaz mı, iyi etmiş, ruhu şad olsun.

kendi zincirlerini kıramayıp başkalarını azad etmeye çalışanlar için iyi bir ders olan tarih.

bazı yalaka erkeklerin, sevgililerine jest olsun diye onların kimi zaman cicili bicili, kimi zaman salaş kimi zaman da vamp görünümlü olan çantalarını taşımaları sureti ile içerisine düştükleri durum.

sadece alışverişlerini yaptırmak amacı ile sevgili edinen kızlar...eee herşeyin bir karşılığı var tabi onlarca.

ineğin sevgili kocası, ayrıca torbadan düşme becerisine da sahip olan büyükbaş hayvan, ah bir de şu kurban bayramları olmasa.

-seni seviyorum kadınım!
-heyy gidi koca öküz hey! romantik oldun değil mi aklınca! ! böyle bir cümleyi senin gibi bir öküzden duymak beni ne derece mutlu etti inanamazsın!

pavlov’dan daha meshur olduğu kesin olan sadık dostumuz.

bildiğin dükkan işte, ismi havalı o kadar.

kıyafetleri ile denize giren yurdum insanı.

içmeyi bilmeyenler için kötülüklerin anası.