tayfa75

"ben yine de dişlerim sıkılı,her zaman gördüğüm gözlerin önümde, her şeye dayanabilirim: uzaklığa, korkuya, kaygıya, mektupsuzluğa."

(bkz: amour)

(bkz: amour)

michael haneke’ nin 2012 tarihli sinema filmi.

2013 yılbaşında gösterime girdi yamulmuyorsam.
anadolu yakasında bir tek capitol’ deki salonda gösteriliyordu.
berbat bir seyirci kitlesi vardı, gittiğim seansta.

haddimi aşan sözler etmemek için film üzerine fazla bir şey söylemeyeceğim.
sadece beni ziyadesi ile hırpalamıştı.

merak eden izlesin.

http://www.imdb.com/title/tt1602620/

"...asıl modası geçen benim beyler," diye bağırdı ansızın, kendi giyim kuşamıyla alay edilmesine sinirlenen saint colombe. "yüce kralımıza teşekkür ediniz," diye haykırdı. "ben, onun bana teklif ettiği altınların yerine ellerimin üzerinde batan güneşin ışığını tercih ederim. bukleli perukalarınızı değil, kendi çuha giysilerimi tercih ederim. kralın kemanlarının yerine kendi tavuklarımı, sizlere kendi domuzlarımı tercih ederim."

şimdi siz bu stilde, yatağın iki köşesini birleştirecek şekilde yatarsınız. sonra ardınızdan gelen sevgili de, "ne yapıyo bu? hımm. değişikmiş! du’ bi’ de ben deneyeyim." diyerek, üzerinizden yatağın boşta kalan köşelerini birleştirdiğinde, artık yatak varoluş amacına döndüğü için çığlık atmaya başlayacaktır.

o dakikadan sonra, size iyi eğlenceler.
biz kahvemizi evimizde içeriz artık!

bi’ de x-art diye bi’ şeyden bahsediyordu geçenlerde indy. o neydi?

bizi mutlu ve aydınlık(!) yarınlara götürecek, keyifli bir the tiger lillies önerisi.

lobotomy, it’s gotta be, lobotomy
lobotomy, lobotomy, the best thing you can have
you’ll never be depressed again you’ll never be sad
all your pain is cleansed, now let’s celebrate
i tell you how you’re gonna feel you’re gonna feel great

lobotomy, lobotomy, you will have such fun
the pain starts when you start to think you’re so much better dumb
so all you freaks now in the world line up against the wall
this solution’s perfect, for one and all

lobotomy, lobotomy, well it won’t hurt will this
and even if it does, you won’t remember it
all you freaks are perverts, perverts through and through
so let them disengage your brains, the best thing they can do

lobotomy, lobotomy, for them you are a pest
lobotomy, lobotomy, you know it’s for the best
when between the temples you feel nice and numb
that’s when, my little freaks, you can have such fun

lobotomy, it’s gotta be, lobotomy, it’s gotta be

lobotomy, lobotomy, you know you will feel fine
for when your brains don’t work no more you join the divine
no sense of irritation at what you think is unjust
no longer when they lock you up will you in anger thrust

lobotomy, it’s gotta be, lobotomy, it’s gotta be
lobotomy, it’s gotta be, lobotomy, it’s gotta be
lobotomy, lobotomy, lobotomy, it’s gotta be
lobotomy, it’s gotta be, lobotomy, it’s gotta be

loboooooooooooooo-tomy

then you’ll all be vegetables, you might smell a bit
but after your lobotomy you will not know it

şuradan kulak verebilirsiniz:http://tinyurl.com/c7w9l2k

(bkz: erdal bakkal)

zihniyeti bildiğin erdal baggal zihniyeti!
#1066647

oldu yüz otuz beş bin dokuz yüz seksen bir yaşında hâlâ yok kız kavgasıymış, mini etekmiş, pornoymuş.

adam senin yaşındakiler beşinci kez hacı oldu. kır dizini de iki satır kuran oku, yarın bir gün gidince öbür tarafa hep ordan soracaklar.

sonra ver altına odunlar odunlar olmasın.

benden söylemesi.

iki güzide örneği için :
(bkz: sipsi)
#1066637

ve

(bkz: independence)
#1066639

kendisi fatih terim’ in tribüne gönderildiği maçta, atılan golü bahane edip, fatih terim’ den puan almaya kalkmıştır.
kendisini esefle kınıyoruz.

http://tinyurl.com/cdfzer4

"sözcük yapımında kullanılan
bir şeydir senin gülüşün"

demiş kendisi.

iz yapar.
allah bilir can da yakıyordur!

http://tinyurl.com/ckr5lwz

"bir zamanlar diyordum ki: bu türk’tür, bu bulgar’dır ve bu yunanlı’dır. ben,vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım,köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağma ettim… neden? çünkü bunlar bulgarmış, ya da bilmem neymiş… şimdi kendi kendime sık sık şöyle diyorum . hay kahrolasıca pis herif, hay yokolası aptal! yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim : bu iyi adamdır, şu kötü. ister bulgar olsun,ister rum, isterse türk! hepsi bir benim için. şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça da, buna bile bakmamaya başladım. ulan, ister iyi. ister kötü olsun be! hepsine acıyorum işte… boş-versem bile, bir insan gördüm mü içim cız ediyor. nah diyorum, bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, onun da tanrısı ve karşı tanrısı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek… hey zavallı hey! hepimiz kardeşiz be… hepimiz kurtların yiyeceği etiz…"

bir the tiger lillies dramı.

i pull the tourniquet and i’m left to drift away with my dreams
my life is just a wreck, all hands have left the deck but i dream
the drugs they fill my veins no one is to blame and i dream
the world’s a golden glow, a happy winning show and i dream
then cold turkey strikes and all these neon lights; life is mean
i’ll sweat and puke and blab until i’m on a marble slab; life is mean
i crave for the next score as a thief or as a whore; life is mean
it’s a luxury u bet to have any self-respect; life is mean
then i commit the crime and it’s back to scoring time with my dreams
so the cycle spins and no one ever wins in my dreams
and this they call a crime trapped in addiction time; life is mean

http://tinyurl.com/bog7low adresinden kulak verilebilir.

devastations ninnisi.

sözleri için bir kaynak bulamadım maalesef.

if you want me to stay
i’ ll stay with you
as the music play
shal-la-la-la
shal-la-la-la

bu kısmını anladım net olarak bir tek! bununla, bir de şununla :http://tinyurl.com/cymdman yetinin.

çok şükür ile biten bir cümlenin başında güzel durur. yakışır, yadsımaz yerini.

dene bak! göreceksin.

bu hafta güzdüz vassaf’ ın konuk olduğu bölümün tekrarı şu an ntv’ den izlenebilir.

levent erden’ in ntv de cumartesileri yayınlanan programı.

ntv’ nin sayfasından:

"reklamcı, pazarlama iletişimi uzmanı ve akademisyen levent erden, istanbul’a başka bir gözle bakıyor, şehrin gizli anılarını, gözden kaçan ayrıntılarını anlatıyor. her gün önünden geçtiğimiz sıradan bir binadan ya da bir sokak tabelasından yola çıkarak hem istanbul’a hem kentin kalmış tarihine dair bilgiler veriyor."