...
uzun sustum, ey durmadan konuşanlar
geçmedi üşümem
ben bir aşkın kar yağışından geliyorum...
(bkz: kar yağışı)
çıldırtma konusunda yetkinliği tartışılmaz bir boyutta olan kanemici yaratık. kardeş hadi emiyorsun ona bir şey demiyoruz, em, eyvallah. ama o kanadının vızzıltısı var ya! işte o vızıltının ben... sen anladın onu.
geçen gece seri katil gibi çalıştırdı, ağır mesai yaptırdı bana arkadaşların. şu anda da monitörün önünde süzülüp duruyorsun; ben de allah yarattı, tövbe deyip ellemiyorum ama yattığımda yanaşırsan, şu an almakta olduğum alkolün de etkisi ile başına hoş şeyler gelmez bilesin.
tavandaki dekordan işe uyanıp, sakince uzaklaşmanı bekliyorum. sakinim ben.
geçen gece seri katil gibi çalıştırdı, ağır mesai yaptırdı bana arkadaşların. şu anda da monitörün önünde süzülüp duruyorsun; ben de allah yarattı, tövbe deyip ellemiyorum ama yattığımda yanaşırsan, şu an almakta olduğum alkolün de etkisi ile başına hoş şeyler gelmez bilesin.
tavandaki dekordan işe uyanıp, sakince uzaklaşmanı bekliyorum. sakinim ben.
nasıl bir şey olduğuna bakmak isteyenler için:
http://tinyurl.com/yhobnps
http://tinyurl.com/yhobnps
slow dancing tight
my barring heart and i
your name used to taste so sweet
then you bit the love right out of me
its a mystery how people behave
how we long for a life as a slave
when he kissed me i gladly gave in
to a fight nobody could win
man, he left me blue
and if i could, i would do it too
i tell you now like i told you before
love is a powerful force
and its a mystery how people behave
how we long for a life as a slave
and tumble into any open arms
that will only ever do you harm
oh, you, you, its always you
the best kisser that i ever knew
true love is cruel love
not much to be proud of
nerve-wrecking, acrobatic backwards bend
all for a happy end
its a mystery how people behave
how we worry ourselves to the grave
when he kissed me i lost everything
then i got up and did it again
oh you, you, its always you
the hardest hitter that i ever knew
true love is cruel love
not much to be proud of
ass-kissing, mercy-missing faithless friend
all for a happy end
(bkz: cardigans)
my barring heart and i
your name used to taste so sweet
then you bit the love right out of me
its a mystery how people behave
how we long for a life as a slave
when he kissed me i gladly gave in
to a fight nobody could win
man, he left me blue
and if i could, i would do it too
i tell you now like i told you before
love is a powerful force
and its a mystery how people behave
how we long for a life as a slave
and tumble into any open arms
that will only ever do you harm
oh, you, you, its always you
the best kisser that i ever knew
true love is cruel love
not much to be proud of
nerve-wrecking, acrobatic backwards bend
all for a happy end
its a mystery how people behave
how we worry ourselves to the grave
when he kissed me i lost everything
then i got up and did it again
oh you, you, its always you
the hardest hitter that i ever knew
true love is cruel love
not much to be proud of
ass-kissing, mercy-missing faithless friend
all for a happy end
(bkz: cardigans)
onların geldiği evlerde sessizliğin değeri yoktu.
durmadan dışarı çıkıyorlardı kuşanıp birbirlerini.
aşkları bir örnek. şarkıları seyirlik. bir yalan çanıydı gövdeleri.
benim suskunluğum senin güzelliğinden geliyordu.
gecikmiş ve ince. ey yağmur sonlarının yedi rengi...
buzu ateşe verdin. taşları yeşerttin. bir sürgüne çevirdin her yeri.
onca bulut, onca rüzgar, onca kuşun gökyüzüne çizdiği...
salkımsöğütlerden aldım suların o derin akışını.
sonra güneşler battı bir susuşunla.
kaşların çekildi, çekildi.
ufuk çizgisi desem değil, kuyu ağzı desem değil.
iyi zamanlar bitti. bir acı hayal gövden.
sokaklar o eski darağacı.
köpek seslerinin yıldız kaymasına karıştığı gecelerde
gittim geldim, senden başka tarifi yoktu yalnızlığın.
(bkz: şükrü erbaş)
durmadan dışarı çıkıyorlardı kuşanıp birbirlerini.
aşkları bir örnek. şarkıları seyirlik. bir yalan çanıydı gövdeleri.
benim suskunluğum senin güzelliğinden geliyordu.
gecikmiş ve ince. ey yağmur sonlarının yedi rengi...
buzu ateşe verdin. taşları yeşerttin. bir sürgüne çevirdin her yeri.
onca bulut, onca rüzgar, onca kuşun gökyüzüne çizdiği...
salkımsöğütlerden aldım suların o derin akışını.
sonra güneşler battı bir susuşunla.
kaşların çekildi, çekildi.
ufuk çizgisi desem değil, kuyu ağzı desem değil.
iyi zamanlar bitti. bir acı hayal gövden.
sokaklar o eski darağacı.
köpek seslerinin yıldız kaymasına karıştığı gecelerde
gittim geldim, senden başka tarifi yoktu yalnızlığın.
(bkz: şükrü erbaş)
akustikhane programına elif çağlar ın konuk olduğu bölümde, elif çağlar a gitarı ile eşlik etmiştir.
bilal karaman yorumu da lezizdir.
aynı zamanda bilal karaman ın 2012 tarihli albümünün de adıdır.
enstrümental bilal karaman parçası.
yansımalar versiyonu kişisel tercihtir.
http://tinyurl.com/cyubwmz
yansımalar versiyonu kişisel tercihtir.
http://tinyurl.com/cyubwmz
gitarist bilal karaman’ın gitarla ilk tanışması 11 yaşında oldu ve çalmayı kendi kendine öğrendi. doğan canku’yla flamenko teknikleri çalıştı, önder focan’ın caz grup atölyelerine katıldı. donovan mixon ve wolfgang muthspiel ile caz gitar, erkan oğur ile türk müziği ve perdesiz gitar, aydın esen ile yüksek armoni ve doğaçlama çalıştı. istanbul bilgi üniversitesi müzik bölümünde tam burslu okuyarak bir çok yerli ve yabancı müzisyenle çalışma olanağı kazandı 2004 yılında başarıyla mezun oldu.
...
ileri seviyedeki müzikal bilgisi ve tekniğinin yanı sıra kendine has bir tarzı olan gitarist geleneksel türk müziklerine çağdaş yaklaşımlarda bulunarak türk müziklerini daha ileriye taşımayı hedefliyor, kendi bestelerinde de modal ve melodik motifler, modern armoniler ve doğaçlamaları sıkça kullanıyor.
http://www.bilalkaraman.com dan.
...
ileri seviyedeki müzikal bilgisi ve tekniğinin yanı sıra kendine has bir tarzı olan gitarist geleneksel türk müziklerine çağdaş yaklaşımlarda bulunarak türk müziklerini daha ileriye taşımayı hedefliyor, kendi bestelerinde de modal ve melodik motifler, modern armoniler ve doğaçlamaları sıkça kullanıyor.
http://www.bilalkaraman.com dan.
1972 tarihli, başrollerini marlon brando ile maria schneider’ in paylaştığı bernardo bertolucci filmi.
öncelikle belirteyim ki finalinde kimse silahı eline alıp, kendi kafasına sıkmıyor!
#154182
çıplaklıktan hoşlanmayanlar için de bir uyarı verelim: film 20 yaşında bir kadının bütün çıplaklığını(ruh ve beden), 45 yaşındaki erkeğin ise -bir klasik olarak- götünü ve yorgun ruhunu seriyor gözlerinizin önüne.
20 yaşını geçen erkekler için ders olarak okutulması gereken bir film.
rosa’ nın çiçekler içerisinde yattığı sahne; kelimeler dilinden öfke ve acı ile süzülüp aralarındaki mesafelere derin uçurumlar katarken, paul’ ün konuştukça aralarında artan o uzaklığa inat, kavuşmak istercesine oturduğu koltuğu rosa’ ya yaklaştırma, yakınlaşma çabası; hiçbir yere varmayan monoloğu ile izlenmeye değer nefis bir sahnedir.
yaşlı bir adam, değersiz yaşamında değer verdiği, tanıdığını ve anladığını düşündüğü tek şeyi de kaybedince, göz alıcı bir hayalin kollarına bırakır kendini. isimlerden, kimliklerden, gerçek ve yalandan, yaşam ve ölümden uzak bir odada kurulan bu hayale kanmak, sonunda bir zamanlar sevdiği kadının son kez yattığı yatağının başucunda bilmediğini söylediği bir yola, o’nun yoluna sürükler onu.
son sahnesi evet çok can yakar. paul’ ün nemli gözlerinden ziyade, jeanne’ ın göğsünüze saplanan hançer gibi son sözleridir canınızı yakan.
gençlik ve olgunluğa dair duyulması gereken çok şey söyleyen bir filmdir. izleyiniz derim. benim gibi izlemek için 37’ yi beklemeyin.
vintage muhabiri tayfa75 istanbul’ dan bildirdi.
öncelikle belirteyim ki finalinde kimse silahı eline alıp, kendi kafasına sıkmıyor!
#154182
çıplaklıktan hoşlanmayanlar için de bir uyarı verelim: film 20 yaşında bir kadının bütün çıplaklığını(ruh ve beden), 45 yaşındaki erkeğin ise -bir klasik olarak- götünü ve yorgun ruhunu seriyor gözlerinizin önüne.
20 yaşını geçen erkekler için ders olarak okutulması gereken bir film.
rosa’ nın çiçekler içerisinde yattığı sahne; kelimeler dilinden öfke ve acı ile süzülüp aralarındaki mesafelere derin uçurumlar katarken, paul’ ün konuştukça aralarında artan o uzaklığa inat, kavuşmak istercesine oturduğu koltuğu rosa’ ya yaklaştırma, yakınlaşma çabası; hiçbir yere varmayan monoloğu ile izlenmeye değer nefis bir sahnedir.
yaşlı bir adam, değersiz yaşamında değer verdiği, tanıdığını ve anladığını düşündüğü tek şeyi de kaybedince, göz alıcı bir hayalin kollarına bırakır kendini. isimlerden, kimliklerden, gerçek ve yalandan, yaşam ve ölümden uzak bir odada kurulan bu hayale kanmak, sonunda bir zamanlar sevdiği kadının son kez yattığı yatağının başucunda bilmediğini söylediği bir yola, o’nun yoluna sürükler onu.
son sahnesi evet çok can yakar. paul’ ün nemli gözlerinden ziyade, jeanne’ ın göğsünüze saplanan hançer gibi son sözleridir canınızı yakan.
gençlik ve olgunluğa dair duyulması gereken çok şey söyleyen bir filmdir. izleyiniz derim. benim gibi izlemek için 37’ yi beklemeyin.
vintage muhabiri tayfa75 istanbul’ dan bildirdi.
(bkz: ultimo tango a parigi)
(bkz: ultimo tango a parigi)
şöyle bir şeydir:http://tinyurl.com/cbahdm5
gecenin ateşini yükseltecek bir hess is more parçası.
hello sweet pie
im really glad that you could make it...
i think we should get straight to business...
show me what youve got...
its all yours...
yes boss...im on the mic...
ill try to give you what you like...
i can be soft...i can be hard...
let me do the b-part...please...please...
sugar, sugar...so close..and yet so far...
i would love to take you to the b-part...
but im afraid were not quite there yet...
so darling...grab that mic again and give your best shot...
yes boss...im on the mic...
ill try to give you what you like...
i can be soft...i can be hard...
let me do the b-part...please...please...
oohh yeahh...thats what i call sweet music...
i really like what youre doing here...
yet...i think youre gonna have to work a little harder baby...just a little harder...
yes boss...im on the mic...
ill try to give you what you like...
i can be soft...i can be hard...
let me do the b-part...please...please...
ohh yeahh...way to go...
now were really getting somewhere...
its getting hot in here...
hit me baby...hit me one more time...
yes boss...im on the mic...
ill try to give you what you like...
i can be soft...i can be hard...
let me do the b-part...please...please...
ooollaaalaaaa...i think youve got me there baby...
come along...come along baby...
here comes the b-part...
hello sweet pie
im really glad that you could make it...
i think we should get straight to business...
show me what youve got...
its all yours...
yes boss...im on the mic...
ill try to give you what you like...
i can be soft...i can be hard...
let me do the b-part...please...please...
sugar, sugar...so close..and yet so far...
i would love to take you to the b-part...
but im afraid were not quite there yet...
so darling...grab that mic again and give your best shot...
yes boss...im on the mic...
ill try to give you what you like...
i can be soft...i can be hard...
let me do the b-part...please...please...
oohh yeahh...thats what i call sweet music...
i really like what youre doing here...
yet...i think youre gonna have to work a little harder baby...just a little harder...
yes boss...im on the mic...
ill try to give you what you like...
i can be soft...i can be hard...
let me do the b-part...please...please...
ohh yeahh...way to go...
now were really getting somewhere...
its getting hot in here...
hit me baby...hit me one more time...
yes boss...im on the mic...
ill try to give you what you like...
i can be soft...i can be hard...
let me do the b-part...please...please...
ooollaaalaaaa...i think youve got me there baby...
come along...come along baby...
here comes the b-part...
and the bells from the chapel jingle jangle... do you love me...
http://tinyurl.com/2ck5lhs jools holland ın programına konuk oldukları bir geceden.
http://tinyurl.com/2ck5lhs jools holland ın programına konuk oldukları bir geceden.
(bkz: kimliksiz değişim)
(bkz: bir hazin uzaklık)
çocukların uçurtmasına benziyorsun
biliyor musun...
rüzgarı hiç dinmeyen bir mavilikte
güneşli sular gibi gülümsüyor yüzün.
ve ben çok aşağılarda
katı ülkesinde toprağın
tutulmuş heyecanına
titreyerek izliyorum süzülüşünü...
bir hazin hızla uzaklaşıyor her şey.
(bkz: şükrü erbaş)
(bkz: kimliksiz değişim)
biliyor musun...
rüzgarı hiç dinmeyen bir mavilikte
güneşli sular gibi gülümsüyor yüzün.
ve ben çok aşağılarda
katı ülkesinde toprağın
tutulmuş heyecanına
titreyerek izliyorum süzülüşünü...
bir hazin hızla uzaklaşıyor her şey.
(bkz: şükrü erbaş)
(bkz: kimliksiz değişim)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?