peter jacksonı b tiplerinden kurtarmış film serisidir.
gus van santın deneysel filmi, kurt cobainden esinlenerek yarattığını söylediği blake adlı karakterin son günlerini anlatıyor. oldukça tartışma yarattı, cobain sevenler blake karakterinin kurt cobain esinlenmesinden daha fazlası olduğunu ama cobainin aslen böyle olmadığını sert şekilde dile getirdiler. bence kurt cobain ile tamamen alakasız düşünülüp izlenmesi gereken bir film, biyografik bir değeri yok zaten. yine ağır ilerliyor, hoş metaforlar, güzel sahneler var ama film bu kadar.
gus van santın experimental üçlemesindeki filmlerden biri. amerikada bir lisede işlenen katliyamı konu alıyor, deneysel olduğundan ilerleyişi bazı izleyicilere ağır gelebilir fakat burdaki amaç sıradan bir lise öğrencisinin hayatına izleyiciyi entegre ederek onun o monoton hayatındaki sıkıntısını izleyiciyle paylaştırmaktır diye düşünüyorum. filmin adı da bir budist hikayesinden geliyor.
tank girl adlı filmin soundtrack listesinde de yer alır ki güzel bir albümdür,şarkı da güzeldir.
talk to her olarak ingilizceye çevrilmiş, pek güzel almodovar filmi. almodovarın her filmi izlenmeli bence, içindeki o küçük film de pek bir hoştu. psikolojik olarak hastalıklı bir karakteri bu kadar sevmemizi sağlayacak başka bir film de bilmiyorum.
eternal sunshine of the spotless mind adlı filmde oldukça antipatik bir rolde oynayan aktör.
hoşuma giden bir silverchair şarkısı.
charlie sheene antipati beslememe sebep olan dizi.
microsoft ve logitechin modellerini taklit etmeye çalışan, türkiyede ucuz fiyatlarıyla kendini sevdirmiş olan büyük bir marka zannedilen kalitesiz marka.
bana mega star böyle olur dedirttirmiş kişi.
yazık insan, milyarların arasında kaybolacak olan kimlik.
egosantrikin yanlış yazılmış hali
(bkz: this is love)
chuck palahniuk kitabı, ayrıca fincher imzalı sinema uyarlaması. david fincher’ın filmografisinde se7en ile kapışır.
fight club ayrıca ironi doğurmuş bir filmdir, şöyledir ki filmin içeriğinde yoğun şekilde eleştirilip yerden yere vurulan tüketim toplumu filmin manyağı olmuştur. fight club’ın hepsi birbirinin aynı olan tshirt,mouse pad,masa saati,duvar saati gibi 1001 türlü objesi satılmaktadır ve tüketim malzemesi haline gelmiştir. popüler kültürün lanetinden kendini koruyamamıştır.
fight club ayrıca ironi doğurmuş bir filmdir, şöyledir ki filmin içeriğinde yoğun şekilde eleştirilip yerden yere vurulan tüketim toplumu filmin manyağı olmuştur. fight club’ın hepsi birbirinin aynı olan tshirt,mouse pad,masa saati,duvar saati gibi 1001 türlü objesi satılmaktadır ve tüketim malzemesi haline gelmiştir. popüler kültürün lanetinden kendini koruyamamıştır.
sonra gelen harf büyük olmalıdır, noktalı virgül kullanımında sonradan gelen harfin büyük olması gerekmez. ayrıca iki noktadır bu işaretin adı, yan yana veya alt alta olan modeli yoktur zaten, yanlış kullanımdır kısaca.
fight club ile benzer temalı filmler olmalarına rağmen, fight club adlı filmde daha yakışıklı çocuklar oynadığı için daha popüler olmayı başarmıştır. kevin spacey bir harikadır, ağır felsefi bir film değildir ama insanın hayata bakış açısını değiştirebilecek potansiyeli vardır, beni derinden etkilemiştir. arada bir ben de "just an ordinary guy with nothing to lose" modeline bürünürüm.
100. bölümde biteceğini gazetede okuduğum dizi.
mad world ile akıllarda kalan, gretchen ile donnie ikilisini ve diyaloglarını çok sevdiğim film. daha iyi anlamak için sitesinde okunması gereken şeyler var, kült değildir.
en sevdiğim repliği de belirteyim;
gretchen : you are weird.
donnie : sorry.
gretchen: no, that was a compliment.
en sevdiğim repliği de belirteyim;
gretchen : you are weird.
donnie : sorry.
gretchen: no, that was a compliment.
harika bir düet olmuş. yorkeun bjork ile olan düeti de iyidir.
limonluyla başladım, bu aralar elmalıya dadandım. yazın da yaklaşmasından dolayı elimden eksik olmayacak içeceğin markası.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?