salome

yataktan cikmama istegini getirir akabinde. hele ki mecburiyetten uyanildi ise daha da artar derecesi, usume hissinin elbette. sirf bununla mucadeleye girmemek icin calismayanlar bile mevcuttur. aslinda issizlik oraninin biraz da yuksek olma nedenidir!

her seyin bir aciklamasi vardir; ’absurd’ veyahut akilci.

amerika’yi bir defa daha saksaklamama sebebiyet vermis kisidir kendisi. temiz raporu alamadigi icin (kokain) 6 dalda grammy’e aday gosterilmesine ve odul alacagi kesin olmasina ragmen vize verilmedigi icin katilamamaktadir torene. sanirim ki ayni hadise turkiye’de gerceklesiyor olsa idi belirli bir gramaja kadar yaninda kokain bile getirmesine goz yumulurdu. "gormedim, duymadim, bilmiyorum" turkiye!

aslinda akilli bir kadindir. "para" denilen anahtar kucuk yaslarda eline verilmistir. geriye su "dert"ler kalmistir; erkekler, giyinmek-kusanmak, seks, golgesinde kalinan bir finansor ve abla. ne yapacakti ya bu kiz? butun mal varligini edebi arastirmalara mi yatiracakti? veyahut dunya ulkeler tarihini ezbere mi bilecekti? olmadi sosyolojik arastirmalara mi adayacakti kendini? "turkiye’de evli kadinlarin tarihcesi" yazan helin avsar. onca elestiriye maruz kalan yerli ve "fake" paris hilton, yok olmadi soyle diyecektim onca elestirenler bu fake paris hilton’i merak ederim ki belki de haddime dusmeden! bu bayana sunulan olanaklar kendilerine verilse idi su an okuduklari universiteyi bitirmek icin gecelerini guzduzlerine katar ve "laiklik", "laik olmak nedir" arastirir -izmlerin ozune ’cumburlop’ atlarmiydilar? ki- ki yerli paris olmadiklari halde bunlardan nasiplerini aldiklari mechul! degil mi? elestirirken bir donup kendine bakmali insan ki komik duruma dusmesin, sayin izleyiciler!

genelin ozele uyguladigi "imtiyaz"larin farkina varilmayisinin isimlendirilisi.

79’lu oldugunu ogrenince, su siralar "var mi yok mu" celiskisine dustugum tanriya bir kere daha sitem edesim geldi. nasil bu kadar ufak gorunebilir bir hatun, dudaktan kalbe dizisinde 18 yasinda bir kizi canlandirmakta hem de hic egreti duruslara sebebiyet vermeden." bodur tavuk her zaman pilic" demeyin bana, hani uzun boy makbuldu?! bir yerden verirken bir yerden almak mi zorundasin hep?! "gel kucuk kiz kardesim asli, asla beraber aynaya bakmayalim"

icinde, altinda, ustunde, yaninda ("disinda" disinda) kalmaktan muthis rahatsizlik duydugum duman. kendini zehirlemektesin, guzelim cildinin icine etmektesin, dislerini umumi hela tasina benzetmektesin, ustunu, basini hatta tenini ve sacini kokutmaktasin, akcigerlerini tikamaktasin, kanser basta olmak uzere bilumum hastaliklara davetiye yollamaktasin hem de elektronik posta ile, damarlarini buzmektesin, yahu icini curutmektesin, memelerini bile sarkitmaktasin daha ne diyim sana da icmeyenlerin ne sucu var? senin ozgurlugun benim ozgurlugumu nicin siker atar? (yok kizmadim kufur edesim geldi sadece) ki senin ozgurlugun zarardan baska bir sey getirmezken, ah ama pardon keyfi vardi degil mi?! oh 4 ay en gec 1.5 sene sonra ozguruz biz de.insallah!yurdum insani! haa bu arada 9 sene bir triyakilik gecmisim var gunde 2 paketten gecen sene son buldurdugum.

dunya konusmaktadir artik ingilizce, nereye giderseniz gidin -bazi spesifik ulkeler disinda- her turlu isinizi ingilizce halledebilirsiniz. ama bazilari da vardir ki israrla ogrenmezler; misal cin, "pekin"; markete giriyorsunuz, ilerlebilirseniz, kalabaliktan elbette, bir reyon sorumlusu bulabiliyorsunuz, aradiginiz sey "sushi" kime soylesen bilir degil mi, anlar yani "sushi"yi yok ama anacim bu insanlar israrla ingilizce cumle icinde gecen japonca bir kelimeyi bile anlamiyorlar. bir de uzerine sokak saticilari kaziklamaya kalkiyor sizi, yahu once anlasmayi ogrensen, elinle 3-5 yaparak olmuyor o isler,elbette ingilizce konusanlar var olmaz mi hic ama egitimli kesim, "turkiye’den farksiz yani" derseniz "eeuuooo sanirim"..."hindistan da bile herkes konusuyor" demek gibi bir gaflette bulunmayacagim elbette! neyse iste ingilizce artik herkesce konusulmasi gereken bir lisandir. cidden adamdan saymiyorlar bilmeyeni (kim mi saymiyor, off soyletmeyin simdi). kisisel olacak ama ben cok iyi ingilizcesi olmayan bir adami koca olarak almam "neden ingilizce mi sevismektesin sen?" yoo ama klise bir ornekle "bir lisan bir insan, iki lisan iki insan" ’hahahah’, sanirim postmodernizme ornek teskil ettim.

(bkz: me myself and i)

sokaga atilan ilk adimla beraber sokakta gecirilen sure ile dogru orantili bir yukselise gecen hadiseler zinciri sonucu agizdan olmasa bile akildan dokulen "aaaahhhhh ahh" cumlesi.

dun, hava guzel-ben guzel disari ciktim minibusten indim elbette once bindim, iki adim attim bir polis memuru 2 esnaf ve yerde yatan- gorunen o ki sara nobeti gecirmis- bir cop toplayicisi, eli yuzu kapkara, vazgecmis ve caresiz gozler; yanina gidip elini tutmak istedim, yapamadim, yapmadim, duyarsiz bir diger vatandas daha "salome", insan sevmeyen, deger vermeyen, gectim gittim yanindan "nasilsa yardim edenler var". elestirdigimiz zihniyet biz de mevcut olmasin sakin?! daha sonra iki cingene cocuguna rastladim; les gibi ustu basi, itisip kakisiyorlardi, onlar da guluyordu, cocuk olmak boyle bir sey sanirim, kendi cocuklugumu hatirladim, anne-anneanne-dede 3 bir koldan hediyeler, iltifatlar, opucukler, yere bastigim saatler sinirli 10 yasima gelene dek, "sokak nedir? sokakta oynamak nedir? dusup bir yerimi kanatabilirim, cok hareketliyim".gozlerim doldu sokakta, insanlar ne kadar da farkli hayatlar yasamakta, hayat denilebilirse bir coguna, bu denli buyuk bir adeltsizlik icinde adalet ugruna birbirini kesenler, birbirine sovenler, birbirine kusenler..."sogukta metronun girisinde donup kalan evsiz adam" kimsenin donup bakmadigi, taa ki oldugu anlasilincaya kadar.artik zararsiz gorebiliriz, cuzdanimi calamaz nasilsa!

sonra "disari cikmiyorsun, kimse ile gorusmuyorsun bu gercekten iyi degil, neyin var senin git gide asosyal olmaktasin?"
ne sen sor ne ben soyleyeyim!

bol tahilli iki dilim ekmek arasi peynir; bassin biri tost makinasinda getirsin yaninda da portakal suyu, hem lezzetli hem hafif.sismanlar! biraz kulak kabartsaniz.

edit: ne cok sisman varmis yahu!

altini seviyor cingeneler hem de dunyanin her yerinde, sari kollar, kulaklar ve boyunla gormek mumkun kendilerini. portekiz cingeneleri; porto’nun eski sokaklarinda saclari sarimtrak tonlarda, abartili ve rukus kiyefetleri icinde altin rengi takilarla bezenmis,saliniyorlar. bizim "ikicesmelik"te de benzer goruntuler; cicekli salvari, kirmizi hirkasi, sarimtrak saclari ve elbette altindan kollari, guzel yuzlu kara tenli bir hatuncagiz, gozlerinin aki bile sari.

guzel kizlar kitap okumazlar cunku erkekleri korkutmak istemezler. hem bilgili ve kendini gelistirmis(ne demekse bu da) hem de guzel, yok olamaz, boyle bir kiz koca bulamaz, hangi erkek yanasir yanina sonra?!

"siz"e uyum saglayan insanlardir, paradoksal neticeler sunarlar. "hem so(e)ver hem celisirim".

bu kadar da net olunur mu? "olunur". yarin itibari ile "dream girl" olacak olan hatun.

dunyanin hemen hemen her "metropol"unde bulunan "town"dur. cinlilerin istilasi.

(bkz: guess who is coming for dinner)

"kolektif bir olusum"u ele alirsak denk gelinebilecek en yasindan erken yol almis hatunlardan biridir, kolektif yapiyi bir kenara birakirsak "buyur" denilebilecek cok ender kisilerden oldugu farkedilir... gozleri bakana!

roportaji "bir" gercegin yansimasidir. birilerinin silkinmesi gerek sanki artik. sanmayin ki lahor turkiye’de degil "aktif guc"lerce.