aklı fikri cinsellikte olan kurum. ha bire hard core yapıyolar kullanıcıya.
dil tutar ekşi bakar gözlerimden sene
dökülüverer sözcükler pare pare
el tutar okşayıverer biriciklerini
kırpıcık sımsıkıcık sarmacıklarım sene.
aguk buguk ıslarım bölgelerini
vıcık vıcık sarkarım gölgelerini
parça pinçik yoğarım ısırtırım her yerini
kaymak kaymak süt gibin dişlerimi.
dökülüverer sözcükler pare pare
el tutar okşayıverer biriciklerini
kırpıcık sımsıkıcık sarmacıklarım sene.
aguk buguk ıslarım bölgelerini
vıcık vıcık sarkarım gölgelerini
parça pinçik yoğarım ısırtırım her yerini
kaymak kaymak süt gibin dişlerimi.
arnvutköyün en güzel sokaklarından biri. bu sokakta ki bütün evler süper deniz manzaralıdır.
(bkz: adalı fettah sokak)
şöyle bir şiiri vardır;
beni , bu eylül öldürecek ...
bir aşk kadar zehirli,bir o.... kadar güzel.
zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
...sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren...
eski yunan ilahelerinin bağ bozumu rengi solukları kadar ürpertici.
öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
akşam rüzgarları; tene dokunan bir kamçı kadar şehvetlidir.
ben her yıl ölümü ve aşkı bu ayda beklerim.....
ve eylülün çıplak ayaklarına bir yazı bırakırım.
eylül sabahları; kılıçlar kadar keskin ışıltılarıyla
tenimi kanatarak uyandırır beni.
ben eylüle akarım.
bir hüzün gibi akarım ben eylüle , kanayan bir aşk gibi,
siyah şallara bürünmüş,genç bir ölüm gibi akarım.
sevişerek,ağlayarak ve ölerek akarım ben eylüle.
her yıl, hep aynı vakitte,geniş bir ırmak gibi
bütün hayatı berrak sularında yıkayarak gelir,
beni ve herşeyi koynuna alarak,
bir meçhule , hüznüyle emzirerek götürür hep.
kadınları ve hüznü eylülde severim...
keman konçertolarını,
akşam saatlerinde bir bir ışık yangını ile kıpkızıl tüten
yalnız ağaçları,ürkek tebessümleri ve edepsiz kahkahaları severim.
lacivert bir deniz benim ellerimde oynaşır.
sahiller,yaşlı bir kadın gibi kendine terkedilir..
şarkılar,incecik bürümcükten acılar vaad eder her dinleyene ..
bitenin , başlayana dokunduğu yerdir eylül...
onun için yanık yanık tütsü kokar...
onun için değdiği yeri kanatır.
eylülde aşk, eylülde acı, eylülde yalnızlık zordur,
eylülde her şey zordur, ben eylülü onun için severim.
eylül ışıklarında çırılçıplak ruhlar yıkanır ..
herkes , her şeye kapısını aralar bir aşk oluverir aşinalık.
ölüm, kıvırcık saçlarını hayatın göğsüne dokundurur.
aşkı ve ölümü ben hep bu ayda beklerim.
nasıl da mahsun ve nasıl da tehditkardır.
ben eylülde bütün aşklardan ve ve kadınlardan korkarım...
ben her yıl eylülün çıplak ayaklarına bir yazı adarım.
ve ben eylüle akarım ...
bir hüzün gibi akarım ben eylüle,
kanayan bir aşk gibi akarım...
siyah şallara bürünmüş bir genç ölüm gibi akarım...
beni , bu eylül öldürecek ...
bir aşk kadar zehirli,bir o.... kadar güzel.
zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
...sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren...
eski yunan ilahelerinin bağ bozumu rengi solukları kadar ürpertici.
öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
akşam rüzgarları; tene dokunan bir kamçı kadar şehvetlidir.
ben her yıl ölümü ve aşkı bu ayda beklerim.....
ve eylülün çıplak ayaklarına bir yazı bırakırım.
eylül sabahları; kılıçlar kadar keskin ışıltılarıyla
tenimi kanatarak uyandırır beni.
ben eylüle akarım.
bir hüzün gibi akarım ben eylüle , kanayan bir aşk gibi,
siyah şallara bürünmüş,genç bir ölüm gibi akarım.
sevişerek,ağlayarak ve ölerek akarım ben eylüle.
her yıl, hep aynı vakitte,geniş bir ırmak gibi
bütün hayatı berrak sularında yıkayarak gelir,
beni ve herşeyi koynuna alarak,
bir meçhule , hüznüyle emzirerek götürür hep.
kadınları ve hüznü eylülde severim...
keman konçertolarını,
akşam saatlerinde bir bir ışık yangını ile kıpkızıl tüten
yalnız ağaçları,ürkek tebessümleri ve edepsiz kahkahaları severim.
lacivert bir deniz benim ellerimde oynaşır.
sahiller,yaşlı bir kadın gibi kendine terkedilir..
şarkılar,incecik bürümcükten acılar vaad eder her dinleyene ..
bitenin , başlayana dokunduğu yerdir eylül...
onun için yanık yanık tütsü kokar...
onun için değdiği yeri kanatır.
eylülde aşk, eylülde acı, eylülde yalnızlık zordur,
eylülde her şey zordur, ben eylülü onun için severim.
eylül ışıklarında çırılçıplak ruhlar yıkanır ..
herkes , her şeye kapısını aralar bir aşk oluverir aşinalık.
ölüm, kıvırcık saçlarını hayatın göğsüne dokundurur.
aşkı ve ölümü ben hep bu ayda beklerim.
nasıl da mahsun ve nasıl da tehditkardır.
ben eylülde bütün aşklardan ve ve kadınlardan korkarım...
ben her yıl eylülün çıplak ayaklarına bir yazı adarım.
ve ben eylüle akarım ...
bir hüzün gibi akarım ben eylüle,
kanayan bir aşk gibi akarım...
siyah şallara bürünmüş bir genç ölüm gibi akarım...
çok fena lavanta kokuyo ayrıca ohh miss.
(bkz: meybi)
fena fantazilerim var bu kabinler hakkında ama sölemiycem.
genel kurmay başkanlığı şuan ki yasalara göre iç işleri ve milli savunma bakanlığına bağlıdır. fakat deveden de büyük fil vardır ki o da cumhurbaşkanıdır zira kendisi başkomutan dır. v.s v.s.
tskyı ve tskya bağlı bütün kurumları ve orduları yönettiği için halen en güvenilir kurumdur. olmak zorundadır.
askerdeyken bir komutanımız çok güzel anlatmıştı hemde belgelerle. eğer soykırım olsaydı şuan yaşayan ermeniler olmamış olurdu. ermenilerin katletiğimizi söylediği sayı, o zamanda yaşayan ermenilerin neredeyse 2 katı fazlası. yani kendileri kendileriyle çelişiyor adamların.
savaşla elde edilmiş barışlar elbet bir gün yine bozulur. torununun torunu alır eline silahı "senmiydin benim dede mi öldüren?" der v.b.
(bkz: ermeni soykırımı iddiası)
(bkz: ermeni soykırımı iddiası)
halen en güvenilir kurumdur.
bir yağmur tanıdım kadın!
az önce ellerimi çıkarınca penceremden
dünyaya haykırırcasına ellerimi açmışken
bir yağmur damladı elime tıpkı sen!
kopmuş gelmiş
geçmişi yukarıda
geleceği belirsiz
sen gibi avuçlarımda
şimdi bir bardak suya mayalasam mı?
acaba çoğaltıp içime bıraksam mı?
sevgiyle boğmak bu mu?
bir damla yağmura bu yapılır mı?
az önce ellerimi çıkarınca penceremden
dünyaya haykırırcasına ellerimi açmışken
bir yağmur damladı elime tıpkı sen!
kopmuş gelmiş
geçmişi yukarıda
geleceği belirsiz
sen gibi avuçlarımda
şimdi bir bardak suya mayalasam mı?
acaba çoğaltıp içime bıraksam mı?
sevgiyle boğmak bu mu?
bir damla yağmura bu yapılır mı?
(bkz: cocain o la)
okşan üzerinde ince bir gecelikle bana kapıyı açmıştı, okşan sürekli gecelik giyen bir hatundu zaten. bense sürekli ona poşet taşıyan bir çıraktım. neden sonra beni içeri aldı gel dedi tüp bozuk bi bak dedi...
bende diyom niye sürekli eve giderken marketin ordan geçiyorum zaar... çünkü yılbaşına girerken ordan geçiyodum şimdi işin yoksa koca yıl geç dur a.koyim.
aslında gerçekte söylemeye çalıştığı şu;
belki üstünüzden ellerim geçer
aslında söylemeye çalışmadığı da bu;
belki üstümüzden üst komşu geçer
belki üstünüzden ellerim geçer
aslında söylemeye çalışmadığı da bu;
belki üstümüzden üst komşu geçer
acı içinde kıvranarak sözlüğe olan aşkını göstererek entry girmek işte.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?