ansızın kesilen bileklerden akacak kanla bir resim yapsak kelimeler yerine,daha renkli olmaz mı günümüz?
yamaçsız korunaklara el değecek birazdan,yine ipini çekecek şeref yoksunları..uçurum kıyıları hiç bu kadar oksijene boyanmamıştı..kim kimin katili?
ötekilerim,pusulasını kaybetmedi henüz.
tanımsız kiralanan ucube bakışları öldürdüm..cinayetin adı gizli. nefessiz bıraktım kaburgalarını..içsel bir manzarada yaşayamama ağrısı asıldı boyunlarına..bak ne güzel görünüyor aynada yüzüm..
alışkanlığım akıyor saçlarımdan..üşümüş avuçlarında dans ediyor
kelimeler.ışıksız bırakılsa da yar gözleri,peşinden türkü söyleyecek kadar cesurdur dili..geçitsiz yerlerde yüzer mi gemi?
kelimeler.ışıksız bırakılsa da yar gözleri,peşinden türkü söyleyecek kadar cesurdur dili..geçitsiz yerlerde yüzer mi gemi?
bir fısıltı duyulunca kayıp kentten ayağa kalkacak surlara tüneyen gençliğim...kimsesizliğime yaralı kırlangıçlar yön verecek...tutunamayanlar ağız değiştirecek...kimliksizliğimde biriken ne varsa fısıldanacak kulaklara,üfürülecek yüzlere...
kendim gibi,adım gibi biliyorum aydınlanacak bu kent...
kendim gibi,adım gibi biliyorum aydınlanacak bu kent...
sanılandan öte yere taşıma bilinci işte.neden endişelenir ki bazı insanlar vera? sanırım kulaklarının farklı titreşimlere gebe olmasını istemelerinden kaynaklanıyor.
hani gün tozlarını almak için çıkmıştım ya verandaya,sen ordan öyle tuhaf bir şekilde bakmıştın ki.
ve demiiştin: şimşekler üzerinden tutamazsın bu çatlakları, dilini lime lime de etsen onlar,kendi yaramazlıklarında miyavlaşırlar...
anlayana vera anlayana...
hani gün tozlarını almak için çıkmıştım ya verandaya,sen ordan öyle tuhaf bir şekilde bakmıştın ki.
ve demiiştin: şimşekler üzerinden tutamazsın bu çatlakları, dilini lime lime de etsen onlar,kendi yaramazlıklarında miyavlaşırlar...
anlayana vera anlayana...
suskunluğun ölü kelimelerine bir baksak,içinden tutuşturulacak bir alfabe çıkabilirliğini düşünsek sonra.
gözlerinin önünden seğirip gidecek değil ya tuz katarları.
ılık da olsa akıyor yaşımız.günü ne kadar torbalayabiliriz ki.
ruhu büyüten de kimliksizliğimiz değil mi? günü kurtarsak
tuz katarlarından inerken...
gözlerinin önünden seğirip gidecek değil ya tuz katarları.
ılık da olsa akıyor yaşımız.günü ne kadar torbalayabiliriz ki.
ruhu büyüten de kimliksizliğimiz değil mi? günü kurtarsak
tuz katarlarından inerken...
bakışımsı yürek analizleri yapılır pencerelere.oysa soğuklar gelmedi henüz,buğulanmış değil sırlar.koskoca bir merasim gözümün ufkunda...test edilmiş ömürlere mahkum ettiğimiz sanrısız kelimeler düşer omuzlarımızdan.
gözlerinin ışığında hapsedilmiş martı gülüşleri var...ensemde oturur durur yokluğunun şiddet ağrıları...bilsem ki sınanmış ucuz bir elvedadır bu,yankısında kovacağım hepsini...sen kör bakma diye.
adımların adımlanmayacak adımın yanına biliyorum...hep böyle imlalı bakmaz mıydın yüzüme...şimdi yüzün giden tüm otobüs seferlerinin iptaline yakın,sarsılmaz bir yalan...sen bana kanatlı bir hüzün resmiyle bakarken,olunan an matemlerini kucaklayacağım...gitme...
adımlarını adımın yanında adlandır.
adımlarını adımın yanında adlandır.
korkmadan,umursamadan kendi kendine içsel konuşmalardır.
_ne birikmişse adında hepsi tuhaflığındandır_
_ne birikmişse adında hepsi tuhaflığındandır_
çift bir öykü başlatırdı,hesabına sırsız erişebilecekse diye not düşerdi,düştüğü ağaçtan...kimse anlamadı bu ne demek...bu şu demek için geç kalınmıştı kışa...
hâlâ acı kahve tadında bir düşüş var..
hâlâ acı kahve tadında bir düşüş var..
boşlukta yer çalmaya benzer,terkedişler...aynaya bakmaya yüzün varsa bir yüzde benim için çalsana! korkum,bana benzemendir...bir tekme ya da yumruk atmak aynaya;gerçekliğini sana geri verecekse,ne olur durma parçala aynayı...yere düşen kırıklardır aslında gerçekliğin...buna cesaretin varsa,durma yap...
yoksa esaretin kamçilanir divan alti öykülerde...
yoksa esaretin kamçilanir divan alti öykülerde...
nabzım yerde atar
geçinmezlik aceleciliğinde tüm yontulmuş taşlara,
savurmak istenilen yerlere yabancıyım.
bir oyun olabilir mi bu düşüşler?
sandığın resme vurgun değil düşlerim
kanalına sahip çıkmayan böcekler gibi
kımıldayıp durdun başımda
sana yüreğimi açacağıma nasıl inandın...
nabzım yerde atar şimdi
korunaksız bir odada,damarıma enjekte edildi şeker
neymiş efendim,hayat şekermiş
kelamsız göz ucu değmeleri yastığa iliştirildi.
dudağımın sağ kenarındaki küfrü göremedin mi?
ne eziyetti oysa,saat başı titremeleri yüreğimin
kan aktı tüm hesaplara
beklediğin bir sonuç çıkmadı değil mi bakışlarımdan?
nabzım sende atar şimdi
yalan
nabzım hep bende atar
gülüşlerimde kaybolup giden yabancı ülkeler
r.u.
geçinmezlik aceleciliğinde tüm yontulmuş taşlara,
savurmak istenilen yerlere yabancıyım.
bir oyun olabilir mi bu düşüşler?
sandığın resme vurgun değil düşlerim
kanalına sahip çıkmayan böcekler gibi
kımıldayıp durdun başımda
sana yüreğimi açacağıma nasıl inandın...
nabzım yerde atar şimdi
korunaksız bir odada,damarıma enjekte edildi şeker
neymiş efendim,hayat şekermiş
kelamsız göz ucu değmeleri yastığa iliştirildi.
dudağımın sağ kenarındaki küfrü göremedin mi?
ne eziyetti oysa,saat başı titremeleri yüreğimin
kan aktı tüm hesaplara
beklediğin bir sonuç çıkmadı değil mi bakışlarımdan?
nabzım sende atar şimdi
yalan
nabzım hep bende atar
gülüşlerimde kaybolup giden yabancı ülkeler
r.u.
eksik şiirler var heybemde...bilsem ki bütün sancılar geçecek bitince o yüzden bitmese heybemde...bir tane kalsa hepsi silinse geçmişi vurmuş olur muyum vera?
ama ak bir kağıt var şu an metinsiz..imzalasam boş kağıdı,nereye katarlar beni övünçsüz.. her yol sapa değildir ama değil mi?ille de bahçeli bir ev vardır sonunda..perdelerine kelebekler konan,damından yağmur damlayan,kiremit ıslaklığında bir nefes alıyorum..gecikmiş bir çağrı olamaz mı bu, zamanlar gençliğime gelmişse...
ama ak bir kağıt var şu an metinsiz..imzalasam boş kağıdı,nereye katarlar beni övünçsüz.. her yol sapa değildir ama değil mi?ille de bahçeli bir ev vardır sonunda..perdelerine kelebekler konan,damından yağmur damlayan,kiremit ıslaklığında bir nefes alıyorum..gecikmiş bir çağrı olamaz mı bu, zamanlar gençliğime gelmişse...
yüreğinde gizlediğin madde seni kaçırtıyorsa,sen sadece kodlara tutun...saklı bahçelerde kaldığın süre,yüreğinde ilmek olur kendiliğinde..çaresi iki satır arası değil belki ama uzun bir yol bu hepimizin yürüdüğü..bir bakarsın öyle bir yangın çıkmış,çöllerde kalırsın bedevi yangınlarda...gizle kendini..eğer böyle ateşe su lazım değilse..gizle kendini...sen ki buhranları kasabi bir körpesin..yaşın yaşın çürümek marifetse buyur kıyı senin..tek bir çakıltaşı.
kelimelerin arasında,göz ucuna iliştirsem derin bir hüzün...kim kalkıp satır aralarına sızar ki?
sığmayı beklemiyorum bu daracık kutuya ama nefessiz kalmakta nedir bu derin sayfalarda...tüm kapılar kilitli...aynalar ağlar bu gece...ama aynaya bakan ben değilim...
katran olan sadece gece değil...yürek geceden de siyah...
baş ucuma bir kitap bırakın...gözüm kapalı okuyayım.
sığmayı beklemiyorum bu daracık kutuya ama nefessiz kalmakta nedir bu derin sayfalarda...tüm kapılar kilitli...aynalar ağlar bu gece...ama aynaya bakan ben değilim...
katran olan sadece gece değil...yürek geceden de siyah...
baş ucuma bir kitap bırakın...gözüm kapalı okuyayım.
terleyen avuçlarımda kırmızı kar taneleri dans ediyor,biliyorum o istasyon yolunda yitrdim tüm gerçekleri...ama inadına yaşıyor o bilge yalnızlık.çarem yok.
kansaydı,yamalı beklenen saatlere tükürmezdi.sokağı şakaklarından vuran bir serzenişe mahkum etti saatleri.ışıyamadığı serbestlikte ölü kokan bir karanlık artık.hiç bu kadar sade gelmemişti yüzü,sakin kokmamıştı nefesi.nedenleri sıralayabilseydin keşke,tekrarları iliştirebilseydin ajandalara,neticen sarkmasaydı o borudan...o lanet o keskin borudan.
sancıları bölen ses...kulaksızlığımda büyüyen yayın...karşı yaka telaşıyla ritmler gelir ardı ardına.istedimdi karbon istilasından çıkmak.istedim mi sıralanmasını tümcelerin o nöronlarda?
bilmem kaç dakika var o sığınaktan çıkmaya?
bilmem kaç dakika var o sığınaktan çıkmaya?
eksiksiz bakabilmekti aynadaki yüzüne...yüzüm senden bir gölge.
vardığım noktaları birbirinden ayrı düşünmek düğümü bu,ayaklarımı geri götüren..ben sana demiştim;kansız hesaplaşmalarını biriktirme..determinant çözülüşlerin birikir heybeye.olmadın biliyorum..tüm eşitsizliklerin karşısına beni bırakmıştın çünkü.
vardığım noktaları birbirinden ayrı düşünmek düğümü bu,ayaklarımı geri götüren..ben sana demiştim;kansız hesaplaşmalarını biriktirme..determinant çözülüşlerin birikir heybeye.olmadın biliyorum..tüm eşitsizliklerin karşısına beni bırakmıştın çünkü.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?