pinhan

mfo’nun eurovision’a katildigi yil turkiye’deki on elemeyi gecememis ozdemir erdogan ve sezon aksu sarkisi. enfestir.

ysk resmi sonuclari aciklamadan kimin belediye baskanligini aldigi kesinlesmeyecek yerdir. ysk sonuclari aciklayinca da kan govdeyi goturecek gibidir.

turkiye’nin sonu olur diyebilecegim turden bir durumdur. hele de koalisyon hukumeti gelecekse kacacak yer aramaya simdiden baslamak gerekir. kim bilir kac yil daha geriye gidecegiz diye dusunmeden edemiyor insan.

erbakan’in kalesi sanilan sehirde akp oylarin yuzde 67 kadarini almistir. henuz acilan sandiklar yari yariyadir.

sesinin neden kisik olduguna dair farkli efsaneler olsa da sesinin gercekten kisilma nedeni 2001 yilinda gecirdigi bogaz kanseri hastaligidir. en basta sesinin tamamini kaybetmistir. sonrasinda yavas yavas suan oldugu kadari geri gelmistir. ilk konusmaya basladiginda yadirgatir. ancak zamanla ondan bati medeniyetini dinlemek masal gibi gelir. hic bitmesin istenir.

gecen yil okulda kadin haftasi ile ilgili bir program gerceklestirmek isteyip kendisini cagirmaya karar vermistik. kararimizi danismak icin hocamiz murat belge’ye gidince aslinda ne kadar hata yaptigimizi fark ettik. murat belge bize perihan magden’in dogru isim olmadigini su sekilde ifade etmisti:

"simdi perihan’in o gun kafasina eser, gelmek istemeyebilir. sonra, gelir bir iki sacma sey soylerler, beraber konusmaci oldugu kisilere iki kafa, yumruk atmaya girisir. hem ne bileyim, belki de o gun kadinlar hakkinda sizin konusmasini umdugunuz gibi pek de olumlu seyler dusunmuyor olabilir. o yuzden, onu yalniz basina oyle herhangi bir zamanda cagirmak gerek."

bu tanimlama beni benden almistir.

dtp’nin oy oranini suan itibariyle gecen secime gore yuzde 18 civarinda arttirip yaklasik yuzde 80 oy orani ile turkiye genelinde sanirim bir partinin en cok oy oldugu il olarak rekor kirdigi sehir.

mustafa sarigul gibi halkin partizanlik yapmayip belediyeciligi onem verdiginin gostergesidir.

muhsin yazicioglu’nun olumu ile beraber ulke genelinde daha cok oy alacagini dusundugum, ancak insanlarin boyle bir duygusalliga kapilmadigini gosteren parti.

secimlerde sasirtmayan ildir. dtp’nin kazanmasi gayet dogaldir. akp’nin de biz her yere yettik zirvalarinin ne kadar bos oldugunu gostermektedir.

istanbulda basari elde etmek uzere olan parti. insan sasirmiyor degil. acaba boyle gider mi diye de dusunuyor. akp’nin iktidar garantisi olacak kadar kotu bir muhalefet olmasina ragmen hala umut var mi acaba? bakip gorecegiz.

secimlerden sonra akp’nin oy aldigi kadari yine aziz nesine referansla "ustad, sen yanlis soyledin oranini. bilmem kacta kaci salak bu ulkenin" seklinde soylemlere maruz kalacaga benzeyen ulkem. acaba ne zaman vazgecilecek boylesine kalip yargilardan diye de merak etmiyorum degil.

sisli’de oylarin chp’ye degil kendisine ya da halka verdigi hizmete oldugunu gosteren, turkiye’de belki de yerel secimler dogrultusunda en guzel sonuca ornek olan kisi. baskanligi hayirli olsun.

akp’ye olan hirsindan onun isigini sondurecegim derken kendini karanlikta birakmak.

(bkz: paradoks)

her ne kadar irtica ideolojisine sahip oldugu soylense de akp aslinda ideolojisi olmayan bir partidir. cogu milletvekili fazilet parti kokenli olsa da 22 temmuz secimleri ile beraber iyice bir toplama parti haline gelmistir. 2001 krizinden sonra insanlarin bel baglayacagi, turkiyede guzel gelismeler yasatmasi gereken bir partiye ihtiyac vardi. 2002’deki secimler de bunu ortaya koydu zaten. herkes yeni olani secti. umut vaad edeni. dolayisiyla akp basarili bir parti haline geldi. 22 temmuz doneminde ise gerek cumhurbaskani secimleri, gerek bu ulkedeki insanlarin artik askeri mudahale yasamamak istemeleri akp’deki oy yukselmesinin nedenini cok rahatlikla aciklar. baska turlusu malesef mumkun degildi o donemlerde. girdigi iki milletvekili secimleri de gostermistir ki akp aslinda konjuktur nedeniyle basa gelmesi gereken parti olarak goruldu insanlar tarafindan ve oyle de oldu. ancak akp’nin daha uzun bir omru olmadigi asikardir. zamanla toplama halinde olan milletvekilleri kendi seslerinin baskin hale gelmesini isteyecektir. irticacilar irtica icin, demokratlar demokrasi icin seslerini yukseltince akp yavas yavas cokmeye baslayacaktir. bu donemde de uzun zamandir neredeyse kendi calisanlari disinda oy bile alamayan yuzde sifir noktalara dusen saadet, anap ve demokrat parti gibi partiler yukselise gececiktir. akp ise ozal’in ilk zamanlarin sonra anap’in yasadigi benzer durumla karsilasacaktir. o yuzden de akp yakin zamanda dagilmasi kacinilmaz olan bir partidir.

kendimin de geri donus yaptigi, ayni zamanda eskilerden isimlerine asina oldugum yazarlarin da donus yaptigini ogrenince icimi cocuksu bir sevincin kapladigi, kendisiyle beraber olmaktan mutluluk duydugum, bir daha birakmayacagim diye soz vermek istedigim canim sozlugum.

secim sonucuna gore basarisini ilk kez gorunce cok sasirdigim, pesinden aslinda sasirmamak gerektigine, bunun bir turkiye gercegi olduguna karar verdigim sahsiyet.

kilicdar kilicdar kilicdaroglu
hem durust hem temiz bir insanoglu

sloganinin bir sey yaramadigi gorulmektedir sanki. ayrica secim donemi boyunca insanoglu sozcugunun sadece tekil bir sahis icin kullaniliyor olmasi her duydugumda beni biraz guldurmustur de dogrusu.

ruya analizi konusunda kendisine hayran kaldigim kisidir. aslinda bizim yillardir annelerimizden teyzelerimizden duydugumuz seyleri bilimsel bir sekilde acikladigi icin midir bu, bilinmez. kendisinin terapi yontemlerinden biri olarak kullandigi ruya analizi freud’un aksine uzun bir donemi kapsar. freud icin danisan kisinin bir ruyadan bahsetmesi yeterlidir; ancak jung ruya analizini bir seri haline getirmek istemistir. danisan, her seansta kendisine onemli buldugu, tekrarlanan ruyalarindan bahseder. buradaki amac, bu ruyalar arasinda ortak bir nokta bulmaya calismaktir. ortak nokta bulununca terapi sureci baslar. terapi bu ortak noktanin iki farli acidan degerlendirilmesi surecidir. ilk degerlendirme ortak noktanin kisinin yasadigi toplumda, kulturde nasil bir aciklamaya sahip oldu uzerinden yapilir. ikincisi ise, bu degerlendirmenin kisinin kendisinde nasil bir karsiliga sahip oldugudur. ornegin: surekli olarak ruyasinda disini kaybettigini goren bir insan dusunelim. bircok toplumda da oldugu gibi bizim kulturumuzde dis kaybetmek birisinin olmesi sekliden yorumlanir. kisisel olarak bunu degerlendirdigimizde ise karsimiza cikan sey ruyayi goren kisinin hayatinda birinin olmesi ya da birini kaybetme korkusuna sahip olmasidir. buradan yola cikarak o korkuya ulasilmaya calisilir. bu ille de bir kimse olmak zorunda degildir. bazen kariyer, is, sohret gibi seyler de kaybetme korkusunun hedefleri olabilir.
jung’a gore bu sekilde ruya analizi yapmak cok onemlidir. ancak bunu yapabilmek icin ozellikle icinde yasanilan toplumla alakali cok donanimli olmak gerekir.

icindeki parasetamol maddesi sayesinde hamile kisiler tarafindan da icilmesinde sakinca olmayan agri kesici. hatta hamile kadinlara hamilelikte yasadiklari agrilar icin onerilir bile.