sözlük içerisinde de edebiyat tabanlı başlıklara verilen tepkiler bu durumu doğrular vaziyettedir.
bıyıklarının kendisine ayrı bir sevimlilik kattığını düşündüğüm sevimli kişilik. ayrıca müjdat gezen sanat merkezi batı müziği piyano bölümü mezunuymuş.
zamanında güzel bir rock bar idi. şimdilerde ne durumdadır bilmiyorum ama hala kapısında kuyruklar oluşturacak kadar rağbet gören mekan.
dünya tatlısı, sözlüğün babası, bokusu püsürüsü kutlu olsun doğumgünüsü..
görüp görebliceğiniz en sevimli dinazordur kendisidir. ve şapşirizdir biraz da.
neden sebebiyetle vuku bulduğu incelenmelidr. ateş olmayan yerden duman çıkmadığı gibi erkek olmayan yerden de kadın dırdırı vırvırı çıkmaz.
(bkz: allah akıl fikir versin)
hatta bunların hem bismillah yazıp hemde sesli olarak destekleyenleri de vardır ama bunlar pek bi şekerdir.
#696862
tahrik edici hiç bir unsurdan etkilenmeyen babayiğit yazar. ne kadar laf sokarsan sok gık demez mesela.
kitlenmiş dudaklar arasında dışarı çıkmak için debelenen kelimelerin isyanıdır ki siz sıktıkça daha çok dayanırlar dudaklarınıza. tutamazsanız o titremeyi sonrası lavdır. yakar.
mavi ada programıyla muhteşem projelere destek veren insandır. bunlardan biri de üniversite yıllarında beri kendisini dinleyip öğretmen olan yusuf çopurun düzenlediği okumayı seviyorum projesidir.
(bkz: eğitim gönüllüsü)
(bkz: eğitim gönüllüsü)
mavinin sevdası isimli bir de şiir kitabı var.
okumayı seviyorum projesinin kahramanıdır. bizlere böyle öğretmenler lazım dedirten azimli insan.
yusuf çopurun proje ile ilgili duygularını yazdığı mektup:
ben bir öğretmenim… bahçıvanım yani… her biri ayrı renkte, her biri birbirinden güzel, sevda kokulu çiçeklerim var benim… onlar için çırpınır benim yüreğim…kiminin adı nazlı,kiminin adı uğur,ahmet’leri,şerifeleri, aynur’ları, fatih’leri , ilknur’ları,ozan’ları ,yağmur’ları, mâşukları, zehraları da saymalıyım… sadece bunlar mı? tabi ki hayır! onlarca, yüzlerce çiçeklerim var benim…
her sabah onlara “hepinizi çok seviyorum canlarım” diyorum.seviyorum onları… şefkatimle suluyor, kantlarımla uçuruyorum gök rengi bulutların semalarında… her biri ayrı bir dünya… o kadar susamışlar ki sevgiye, ilgiye, şefkate… gözlerinden anlıyorum bunları… her biri umut kokan gözlerinden.
henüz mezun oldum öğretmenlik fakültemden. yıllardır canlarıma kavuşmanın heyecanıyla yanıp kavruldum. her gece sınıfımda “merhaba canlarım” diyeceğim ilk günün hayalini kurdum. onların kokusuyla uyudum, onların umuduyla uyandım. geçmiyordu günler. hasret yüklü bulutlarla selam yolluyordum onlara. bekleyin canlarım, bekleyin beni. geleceğim yanınıza, merhaba çiçeklerim diyeceğim sizlere.bekleyin…
duası kabul olmuş insanın huzuruyla kendimi buldum sınıfımda. işte… işte canlarımla başbaşaydım… konuşamadım… kelimeler sıyrıldı lügatimden… işte, ayaktaydılar, hepsi… hepsi ayaktaydı… mis amber kokulu çiçeklerim açmıştı rengarenk beni bekliyordu. nemlendi gözlerim…titredi ellerim… tek bir şey söyleyebildim” merhaba çiçeklerim”…
bir şeyler yapmalıydım derslerine girip çıkmanın haricinde… “çiçeklerim, kitap okumayı sever misiniz” dedim… boyunları büküldü bir anda… soldular sanki… biraz önce sevgi kokan umut kokan çieklerimin yaprakları kurudu sanki.”ne oldu canlarım” dedim. içlerinden papatya yüzlü bir çiçek “okuruz öğretmenim, kitap okunmaz mı? ama… ama öğretmenim bizim kitap alacak paramız yok ki” dondum kaldım.bu söz yüreğime saplanan kör bir bıçak oldu, kanattı içimi. hepsi eğdi başını. toparlamalıydım kendimi. ben bir öğretmendim. islanan gözlerimi sildim. “okuyacaksınız canlarım, okuyacaksınız” dedim.daha da bir şey söyleyemedim…
4 yıldır sınıf arkadaşım, şimdi de meslektaşım olan esenler türk-isveç kardeşlik okulu türkçe öğretmenlerinden kezban bozkurt’la paylaştım bu durumu. ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık… en sonunda “okumayı seviyorum” diye bir kampanya başlatmaya karar verdik. kitapçıları, yayınevlerini dolaşıp çiçeklerimiz için kitap alacaktık. ne olursa olsundu. çiçeklerimiz, canlarımız okumalıydı… ve yavrularımızdan toplayabildiğimiz kadarını toplayıp üzerine ilk maaşlarımızdan koyup onlarca kitap aldık yavrucaklarımıza… onlarca kilo ağırlığındaki kolileri taşırken sordum kezban öğretmen’e ” yoruldun mu?”… kezban yorulmak da ne demek, ben bir öğretmenim anneyim yani. anneler yorulur mu hiç, ben bir öğretmenim, onlar benim her şeyim, devam edelim” dedi…
kitapları dağıttığım ilk gün havaya sıçradı her bir çiçeğim. açıldı kanatları, yeşillendi yaprakları, gözyaşlarına döndü umutları. siz hiç yazar gördünüz mü, dedim. yine eğildi başlar. menekşe kokulu bir çiçek “hayır öğretmenim hiç görmedik” dedi. peki, dedim, görmek ister misiniz? öyle bir “evet” çığlığı yükseldi ki sınıfın inlediğini hissettim bir anda. “siz okuyun kitaplarınızı, yazarları sınıfınıza davet etmek benim işim” dedim. sarıldılar bana… o küçücük cılız kollarıyla. “canım öğretmenim, seni çok seviyoruz” dediler. kucakladım onları… ben bir öğretmenim…
kezban öğretmen’le bu kampanyamıza her ay bir yazarı da katalım dedik birbirimize. ve o anda olgunlaştı “okumayı seviyorum” projesi…
bu arada esenler örfi çetinkaya ilköğretim okulu öğretmeni tuğba rençber de katıldı bize. işte tuğba öğretmen’in sözleri. “çocuklarıma bizim okula bir yazar gelecek dedim, adı kahraman tazeoğlu… bir anda gözleri parladı. ve hep bir ağızdan “yaşasın öğretmenim” diye haykırdılar. inanamadılar. evet kahraman tazeoğlu’nu tanımıyorlardı belki ama bir yazarın onların sınıfına gelecek olması bile çocuk yüreklerinde umut çiçeklerinin açmasına yetti. doldu tuğba öğretmenin yeşil gözleri…
okumayı seviyorum projesi başladıktan üç hafta sonra yaşadığım bir hadise ömrüm boyunca yüreğimden ve zihnimden asla silinmeyecektir. teneffüs saatindeyim… bir veli tesadüfen beni bana sordu” yusuf hoca’yla görüşebilir miyim?”dedi. buyrun benim, dedim. hocam, dedi başladı anlatmaya… benim eşim mermer işçisidir. bayram öncesi iş yerinden ikramiye almış… ben de sizin öğrenciniz olan kızımla pazara bayram alış-verişine çıktık. kızım, iki yıldır aynı ayakkbıyı giyiyor. defalarca diktirdik… bu bayram ona yeni bir ayakkabı alayım, dedim. ve sürpriz yapıp ayakkabıcının yanına geldiğimizde, hadi kızım bir ayakkabı beğen alayım sana dedim. her zaman elimize para geçmiyor hocam. kızımın ayakkabılara bakmasını beklerken kızım bana”hayır anne, ben bana ayakkabı almanı istemiyorum. ben bir yıl daha idare ederim bununla. sen o parayı bana ver, ben yusuf öğretmenimizin okumamız için söylediği kitapları alayım. ben kitap almak istiyorum anne”dedi. o anne karşımda gözyaşlarına hakim olamadı. sağ olun hocam. o anda dondum kaldım. ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaştım. çocuk yaşta bir öğrenci bayram ayakkabısı yerine kitabı tercih ediyor. bayram, yeni ayakkabı her şey demektir bir çocuk için… ama bu öğrencim kitabı tercih etti, defalarca dikilmiş ayakkabısını bir yıl daha giymeyi göze alarak….
bu hadise de gösterdi ki bu çocuklar kitap olduğu zaman okurlar. okumayı seviyor çocuklarımız. biz, kezban öğretmen, tuğba öğretmen ve ben başta olmak üzere bizler hepinizden “okumayı seviyorum” kampanyamıza destek olmanızı istiyoruz.
bugün bu projenin ilk konuğu kahraman tazeoğlu geldi okuluma. ve öğrencilerimin, çiçeklerimin ne kadar güzel koktuğunu, yemyeşil olduklarını, gözlerindeki umudun yansıyışını hepimiz gördük. kahraman tazeoğlu ile başlattığımız bu söyleşilere selim ileri, elif şafak ve sunay akın la devam edeceğiz. o çocukların, o çiçeklerin okumaya, ilgiye ve sevgiye o kadar ihtiyaçları var ki…. ben bir öğretmenim…. bahçıvanım yani…. çiçeklerim var benim… her biri birbirinden güzel…canlarım benim onlar
not: bu proje şu anda bağcılar atatürk ilköğretim okulu ve esenler türk-isveç kardeşlik ilköğretim okulu’nda uygulanmaktadır. bu proje kapsamında okullarımıza her ay bir yazar davet edip, çocuklarımızla onları buluşturacağız. kezban bozkurt bu projenin esenler ayağını organize ederken yusuf çopur da bağcılar kısmını oraginize etmektedir. projemize katkılarından dolayı kahraman taeoğlu’na sonsuz şükralarımızı arz ediyoruz.
ben bir öğretmenim… bahçıvanım yani… her biri ayrı renkte, her biri birbirinden güzel, sevda kokulu çiçeklerim var benim… onlar için çırpınır benim yüreğim…kiminin adı nazlı,kiminin adı uğur,ahmet’leri,şerifeleri, aynur’ları, fatih’leri , ilknur’ları,ozan’ları ,yağmur’ları, mâşukları, zehraları da saymalıyım… sadece bunlar mı? tabi ki hayır! onlarca, yüzlerce çiçeklerim var benim…
her sabah onlara “hepinizi çok seviyorum canlarım” diyorum.seviyorum onları… şefkatimle suluyor, kantlarımla uçuruyorum gök rengi bulutların semalarında… her biri ayrı bir dünya… o kadar susamışlar ki sevgiye, ilgiye, şefkate… gözlerinden anlıyorum bunları… her biri umut kokan gözlerinden.
henüz mezun oldum öğretmenlik fakültemden. yıllardır canlarıma kavuşmanın heyecanıyla yanıp kavruldum. her gece sınıfımda “merhaba canlarım” diyeceğim ilk günün hayalini kurdum. onların kokusuyla uyudum, onların umuduyla uyandım. geçmiyordu günler. hasret yüklü bulutlarla selam yolluyordum onlara. bekleyin canlarım, bekleyin beni. geleceğim yanınıza, merhaba çiçeklerim diyeceğim sizlere.bekleyin…
duası kabul olmuş insanın huzuruyla kendimi buldum sınıfımda. işte… işte canlarımla başbaşaydım… konuşamadım… kelimeler sıyrıldı lügatimden… işte, ayaktaydılar, hepsi… hepsi ayaktaydı… mis amber kokulu çiçeklerim açmıştı rengarenk beni bekliyordu. nemlendi gözlerim…titredi ellerim… tek bir şey söyleyebildim” merhaba çiçeklerim”…
bir şeyler yapmalıydım derslerine girip çıkmanın haricinde… “çiçeklerim, kitap okumayı sever misiniz” dedim… boyunları büküldü bir anda… soldular sanki… biraz önce sevgi kokan umut kokan çieklerimin yaprakları kurudu sanki.”ne oldu canlarım” dedim. içlerinden papatya yüzlü bir çiçek “okuruz öğretmenim, kitap okunmaz mı? ama… ama öğretmenim bizim kitap alacak paramız yok ki” dondum kaldım.bu söz yüreğime saplanan kör bir bıçak oldu, kanattı içimi. hepsi eğdi başını. toparlamalıydım kendimi. ben bir öğretmendim. islanan gözlerimi sildim. “okuyacaksınız canlarım, okuyacaksınız” dedim.daha da bir şey söyleyemedim…
4 yıldır sınıf arkadaşım, şimdi de meslektaşım olan esenler türk-isveç kardeşlik okulu türkçe öğretmenlerinden kezban bozkurt’la paylaştım bu durumu. ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık… en sonunda “okumayı seviyorum” diye bir kampanya başlatmaya karar verdik. kitapçıları, yayınevlerini dolaşıp çiçeklerimiz için kitap alacaktık. ne olursa olsundu. çiçeklerimiz, canlarımız okumalıydı… ve yavrularımızdan toplayabildiğimiz kadarını toplayıp üzerine ilk maaşlarımızdan koyup onlarca kitap aldık yavrucaklarımıza… onlarca kilo ağırlığındaki kolileri taşırken sordum kezban öğretmen’e ” yoruldun mu?”… kezban yorulmak da ne demek, ben bir öğretmenim anneyim yani. anneler yorulur mu hiç, ben bir öğretmenim, onlar benim her şeyim, devam edelim” dedi…
kitapları dağıttığım ilk gün havaya sıçradı her bir çiçeğim. açıldı kanatları, yeşillendi yaprakları, gözyaşlarına döndü umutları. siz hiç yazar gördünüz mü, dedim. yine eğildi başlar. menekşe kokulu bir çiçek “hayır öğretmenim hiç görmedik” dedi. peki, dedim, görmek ister misiniz? öyle bir “evet” çığlığı yükseldi ki sınıfın inlediğini hissettim bir anda. “siz okuyun kitaplarınızı, yazarları sınıfınıza davet etmek benim işim” dedim. sarıldılar bana… o küçücük cılız kollarıyla. “canım öğretmenim, seni çok seviyoruz” dediler. kucakladım onları… ben bir öğretmenim…
kezban öğretmen’le bu kampanyamıza her ay bir yazarı da katalım dedik birbirimize. ve o anda olgunlaştı “okumayı seviyorum” projesi…
bu arada esenler örfi çetinkaya ilköğretim okulu öğretmeni tuğba rençber de katıldı bize. işte tuğba öğretmen’in sözleri. “çocuklarıma bizim okula bir yazar gelecek dedim, adı kahraman tazeoğlu… bir anda gözleri parladı. ve hep bir ağızdan “yaşasın öğretmenim” diye haykırdılar. inanamadılar. evet kahraman tazeoğlu’nu tanımıyorlardı belki ama bir yazarın onların sınıfına gelecek olması bile çocuk yüreklerinde umut çiçeklerinin açmasına yetti. doldu tuğba öğretmenin yeşil gözleri…
okumayı seviyorum projesi başladıktan üç hafta sonra yaşadığım bir hadise ömrüm boyunca yüreğimden ve zihnimden asla silinmeyecektir. teneffüs saatindeyim… bir veli tesadüfen beni bana sordu” yusuf hoca’yla görüşebilir miyim?”dedi. buyrun benim, dedim. hocam, dedi başladı anlatmaya… benim eşim mermer işçisidir. bayram öncesi iş yerinden ikramiye almış… ben de sizin öğrenciniz olan kızımla pazara bayram alış-verişine çıktık. kızım, iki yıldır aynı ayakkbıyı giyiyor. defalarca diktirdik… bu bayram ona yeni bir ayakkabı alayım, dedim. ve sürpriz yapıp ayakkabıcının yanına geldiğimizde, hadi kızım bir ayakkabı beğen alayım sana dedim. her zaman elimize para geçmiyor hocam. kızımın ayakkabılara bakmasını beklerken kızım bana”hayır anne, ben bana ayakkabı almanı istemiyorum. ben bir yıl daha idare ederim bununla. sen o parayı bana ver, ben yusuf öğretmenimizin okumamız için söylediği kitapları alayım. ben kitap almak istiyorum anne”dedi. o anne karşımda gözyaşlarına hakim olamadı. sağ olun hocam. o anda dondum kaldım. ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaştım. çocuk yaşta bir öğrenci bayram ayakkabısı yerine kitabı tercih ediyor. bayram, yeni ayakkabı her şey demektir bir çocuk için… ama bu öğrencim kitabı tercih etti, defalarca dikilmiş ayakkabısını bir yıl daha giymeyi göze alarak….
bu hadise de gösterdi ki bu çocuklar kitap olduğu zaman okurlar. okumayı seviyor çocuklarımız. biz, kezban öğretmen, tuğba öğretmen ve ben başta olmak üzere bizler hepinizden “okumayı seviyorum” kampanyamıza destek olmanızı istiyoruz.
bugün bu projenin ilk konuğu kahraman tazeoğlu geldi okuluma. ve öğrencilerimin, çiçeklerimin ne kadar güzel koktuğunu, yemyeşil olduklarını, gözlerindeki umudun yansıyışını hepimiz gördük. kahraman tazeoğlu ile başlattığımız bu söyleşilere selim ileri, elif şafak ve sunay akın la devam edeceğiz. o çocukların, o çiçeklerin okumaya, ilgiye ve sevgiye o kadar ihtiyaçları var ki…. ben bir öğretmenim…. bahçıvanım yani…. çiçeklerim var benim… her biri birbirinden güzel…canlarım benim onlar
not: bu proje şu anda bağcılar atatürk ilköğretim okulu ve esenler türk-isveç kardeşlik ilköğretim okulu’nda uygulanmaktadır. bu proje kapsamında okullarımıza her ay bir yazar davet edip, çocuklarımızla onları buluşturacağız. kezban bozkurt bu projenin esenler ayağını organize ederken yusuf çopur da bağcılar kısmını oraginize etmektedir. projemize katkılarından dolayı kahraman taeoğlu’na sonsuz şükralarımızı arz ediyoruz.
bağcılar atatürk ilköğretim okulu türkçe öğretmenlerinden ve aynı zamanda manisa-demirci ünkep başkanı yusuf çopur’un öncülüğünde ve kahraman tazeoğlunun desteği ile düzenlenen projedir.
çocuklara kitap okumayı aşılamayı amaçlayan yusuf öğretmen bunu nasıl daha eğlenceli hale getirir ve eğlendirirken çocukları geliştirebiliriz düşüncesiyle çocukların okudukları kitapların yazarlarını öğrencilerle buluşturmaya karar verir. ve ilk olarak mavi evi okuyan öğrenciler kitabın yazarı olan kahraman tazeoğlu ile birebir sohbet edip merak ettikleri soruları birinci ağızdan sormanın vermiş olduğu özgüveni yaşamışlar. ve bu proje elif şafak, sunay akın gibi bir çok yazarla devam edecek. destekleriniz tabi ki bir kitap da bizden diyerek olacaktır.
çocuklara kitap okumayı aşılamayı amaçlayan yusuf öğretmen bunu nasıl daha eğlenceli hale getirir ve eğlendirirken çocukları geliştirebiliriz düşüncesiyle çocukların okudukları kitapların yazarlarını öğrencilerle buluşturmaya karar verir. ve ilk olarak mavi evi okuyan öğrenciler kitabın yazarı olan kahraman tazeoğlu ile birebir sohbet edip merak ettikleri soruları birinci ağızdan sormanın vermiş olduğu özgüveni yaşamışlar. ve bu proje elif şafak, sunay akın gibi bir çok yazarla devam edecek. destekleriniz tabi ki bir kitap da bizden diyerek olacaktır.
tuzlukda okuyabileceğiniz independencea ait hikayenin kahramanı.
genelde hatunların verdiği tiz tepkidir. bir el belde diğer el dirsekten kırık hafiften geriye doğru savrulur ve başına "ayhh" eklenip şuh bi şekilde söylenir.
20 ekim 2007 bilgi sozluk dort yasinda partisinde de sevtap ünaldan canlı dinleme şerefine nail olduğumuz şarkıdır.sevtap ünaldan dinlemek daha keyifliydi. zerrin özerden dinleyince pek bi yavan geldi.
küçükparmakkapı ipek sok. no:18/a taksimde bulunan "mix" diye tabir edilen tarzda ve işletmedeki insanların dünya tatlısı olduğu bardır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?